Ana Sayfa 1998-2012 YENİ TURAN

YENİ TURAN

Maşallah, mukaddes ülke Türkiye’nin hiç sahibi yokmuş gibi, bir avuç Kürt terörist memleketin Diyarbakır iline toplanmışlar, buradan habire Türk Devleti’ne tehditler savuruyorlar. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni meydana getiren parlamenterlerin de dillerinde-fikirlerinde varsa-yoksa Kürt sorununu çözülüm sözü!

- Reklam -

Acaba problem ne de, neyi çözeceksiniz? Adamların niyeti çok açık: Biz ayrı devlet, ayrı vatan, ayrı bayrak istiyoruz diyorlar. Siz orada ahkâm kesiyor, taviz üstüne taviz veriyorsunuz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki bir avuç Milliyetçi Hareket Partili mebusun haricinde kimse ne oluyor yahu, kimin ülkesini kimden alıyor veya özerklik talebinde bulunuyorsunuz demiyor. Herkes bir şirin görünme telâşında. Bu topraklarda 1500 yıldır Türk var. Türk kanıyla sulanmış, Türk’ün teriyle harman olmuş, Türk tarafından vatan yapılmış bu coğrafyada ne Bizans’ın, ne Arab’ın izi kalmamış. Hele hele daha düne kadar ismi bile olmayan Kürt, ki biz Türkler hiçbir zaman bölücülerin daima dillendirdikleri üzere onları ötelemedik, kendimizden ayrı görmedik, 25-30 yıllık bir terörist hareketle bu güzel yurdun bir parçasını bizden koparamaz. Bu iş o kadar kolay olsaydı, İrlanda ayrılıkçıları, İspanya’nın Bask bağımsızlıkçıları, Fransa’nın Korsikalıları, Çin’in Tibetli veya Doğu Türkistanlı mücahitleri vs. çok çabuk kendi vatanlarını kurarlardı.

Neresine bakarsanız bakın, bu memleketin doğusundan, batısına, kuzeyinden, güneyine her yanında Türk mührünü görürsünüz. Türk daha son sözünü söylemedi. Uyuyan kurt uyanmadı! Uyandığı an hiçbir şey, birilerinin umut ettiği gibi güzel olmayacak. Birtakım bölücü gruplar ağababalarının desteğiyle de yaygaraya devam etsinler bakalım, sonu nereye varacak?

Türk milliyetçilerinin şu aşamadaki ülküleri küçülmek değil, büyümektir. Yeni bir dünya oluşurken ülkelerinin sınırlarını daha fazla nasıl genişletebiliriz, bunu düşünmektedirler. Dolayısıyla Türkçülerin hedefi, elbette ki daha büyük ve yücedir. Yapmaları gereken önemli işler vardır.

Türkiye’nin çevresinde bilhassa Amerika’nın zorlamasıyla devletlerin yönetimleri değişiyor, yeni kukla idareler meydana getiriliyor. Bu plana göre Türkiye’nin de bölünmesi amaçlanmıştır ve Türkiye’nin ekmeğini yiyen, suyunu içen bazı hainler de bilerek veya bilmeyerek bu oyuna alet olmaktadır. Bu yüzden Türkiye’nin derhal bu pis kumpasa karşı tedbirler alması lazımdır. Bu da sineye çekerek, her şeyi kabullenmek suretiyle olmaz. Öyleyse hedef büyütmemiz gerekir ki, bunun çerçevesini çizecek kişiler de Türk milliyetçileridir. Eğer zaman zaman hükümetlerimizin veya bazı siyasetçilerimizin söylediği gibi büyük bir devlet isek, bunun icaplarını da korkmadan ve çekinmeden yapmamız lazımdır.

Devletimizin kurucusu büyük Türk milliyetçisi Mustafa Kemal Atatürk ve yine onun bıraktığı Türkçülük bayrağını devralan değerli fikir adamı Nihal Atsız, yıllar önceden Türkiye’yi saran tehlikeleri sezmişler ve Türk milletini uyarmış idiler. Mustafa Kemal son Kızıl Elmamız olan; “muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak” ülküsünü bize söylerken, Atsız Beg de; “büyümek istemeyen devlet küçülmeye mahkûmdur” diyordu. İşte bu sebepten büyük ülkümüzü hatırlayıp, ona göre hareket etmemizin zamanı gelmişti r. Türk’ün amacı daima cihan devleti kurmak ve bu suretle dünyanın nizamını sağlamaktır. Bu büyük ve ebedî devlet de Turan’dır.

- Reklam -

Son günlerde yine dışarıdan kaynaklı olarak, Türkiye’nin bir federasyona dönüştürülmesine matuf yeni Osmanlıcılık veya ikinci, üçüncü cumhuriyet gibi birtakım zırvalar işitmekteyiz. Her şeyden önce bunu dillendirenler bilmiyorlar ki, Osmanlıcık bir vakitler denendi ve başarılı olmadı. Geçmişte bazı Osmanlı Devleti ileri gelenleri ülkenin parçalanmasının önünü almak gayesiyle Osmanlıcılığı ortaya atmışlar ise de, yine de Osmanlı Devleti içindeki azınlıklar buna aldırış etmeyerek, buldukları desteklerle ilk fırsatta kendi milli devletlerini kurmuşlardı. Bugünün bazı tarih bilmeyen sözde entelektüellerinin Osmanlı’yı tam bir federasyon yapısına haiz devlet sanmaları bir yana, güçlü olduğu devirlerde daima merkeziyetçi bir sistemi kullanan Osmanlı ve diğer Türk Devletleri, ne zaman ki bölgesel idarelere, beylere, valilere fazla yetki tanımış derhal buralarda kopmalar olmuştur. Bu “cahil entellektüeller” tarihe bir bakarlarsa bunu çok iyi göreceklerdir. Ama mesele üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir ki, herkesin de anladığı gibi burada bağcı Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve asil Türk milletidir. Dolayısıyla birtakım kendini bilmezlerin sanki dünyayı yeniden keşfeder gibi tekrar Osmanlıcılık, bölgesel idarelerin güçlendirilmesi veya federasyon gibi fikirleri gündeme getirmelerinin arkasında farklı maksatların olduğu açıktır. Unutulmamalıdır ki her bölgesel yönetim veya federasyon bir gün bağımsızlığını ilan eder. Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetenler buna göz yumarlarsa er veya geç Türk Devleti parçalanır. İkinci veya üçüncü cumhuriyet teranecilerinin de amacı budur. Millî devlet yapısını zayıflatıp, bölgesel idareleri güçlendirip, devlet içinde bir devlet öngören bu salaklar da kimin kayığına bindiklerini, kime hizmet ettiklerini ya bilmiyorlar ya da biliyorlar ama bir ihanetin tezgâhındalar.

Güçlü Türkiye’nin yaratılması ve dünyada saygı duyulan bir kuvvet olması için, en azından 16. asırdan bu yana denenmemiş tek milli ülkü Turancılık kalmaktadır. Tabiî ki bizim dışarıdan besleme aydıncıklarımız, Cumhuriyet kurulduğundan beri ne zaman insiyatifi elimize alıp, tek başımıza bir güç olduğumuz ve etrafımıza doğru genişleme fikirlerimizi gün yüzüne çıkarsak, yine Turancılık mı yapıyoruz, bazı şeyleri kazanmak sevdasıyla elimizdekileride mi kaybedeceğiz diye korku tellallığı yapıyorlar. Böylece büyüme ve genişleme düşüncelerimiz her seferinde Amerika ve Avrupa’nın büyük devletlerince içimizdeki dönme ve hainler vasıtasıyla engellenmektedir.

Fakat günümüzde şartlar artık çok değişti. Artık Anadolu’daki Türk milleti boğazlanmak istenirken, bir millî silkiniş gerekiyor. Bizden herkesin çekineceği, büyük bir ülkünün peşinde, dışarıdaki düşmanlarımız ve içerideki işbirlikçilerine aldırış etmeden bunları aşama aşama gerçekleştirme yoluna gitmemiz lazımdır.

Yeni Turan’ın kurulması için ilk şey, Türkiye ve Azerbaycan’ın birleşmesidir. Bu hususta her iki ülkenin halkı da hazırdır. Sadece yöneticilerin bir araya gelip, bir mutabakat sağlamaları yeterlidir. Eğer idareciler karınlarından bir yerlere bağlı olup da buna yanaşmıyorlarsa, bir aydın ve halk hareketinin öncülüğünde onları bir şekilde bu işe zorlamak gerekir. Bir ucu Avrupa’da, bir ucu Kafkasya ve Asya’da bulunan yeni Türk Devleti her şeyi ile etrafında bir güç olacaktır. Art niyetli birilerinin dediği gibi, illa da sınırların birleşmesi gerekmez değil, sınırlar da birleşecek ve tek bayrak ile tek coğrafyamız olacak! Biz bu konuda Türkiye Türkleri ile Azerbaycan Türkleri çok kolay anlaşırız. Büyük bir problemin çıkacağını sanmıyoruz.

İkincisi; Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile de tek devlet olduğunu açıklamalıdır. Zamanı geldiğinde bir vakitler bizim olan, ancak İngilizlerin kalleşliği yüzünden elimizden koparılan Kıbrıs’ın tamamının Türkiye’ye katılması için her şey yapılmalıdır. Belki ABD ve Birleşmiş Milletler’in zorlaması, ambargolar vs. ile biraz sıkıntı çekeriz, ama nasıl birtakım ülkeler dünyanın Amerika’dan ibaret olmadığını kendini dünyanın jandarması sanan bu devlete gösterebiliyorsa, biz de başarabiliriz.

- Reklam -

Türkiye’nin hem coğrafî, hem de dil ve kültür birliği içerisinde bulunduğu Balkanlardaki Bulgaristan, Yunanistan, Kosova, Makedonya gibi ülkelerdeki Türk bölgeleriyle doğrudan birleşmek için çalışmalara başlanmalıdır. Bu süreç muhtemelen onlarca yıl alabilir, belki söz konusu devletler veya başka memleketlerle savaş durumları ortaya çıkabilir; fakat Türkiye kararlılığını gösterip, bu toprakları yeniden kendi hudutlarına sokmak için bütün gayretini sarfetmelidir. Bu Türkiye Cumhuriyeti için bir ülkü olmalı ve bunu er ya da geç gerçekleştirmelidir.

Orta Doğu’da yeni haritalar, yeni devletler ve yeni milletler yaratma projelerini bir bir hayata geçiren Amerika artık Türkiye’yi bir müttefik görmediği gibi, hedeflerine set çeken bir ülke olduğunu ve buna bağlı olarak da bu devletin parçalanması gerektiğini düşünüyor. Bu yüzden düğmeye basılmış ve önce güneydeki Kürt yönetimi ile Türkiye ve İran’dan kopartılacak topraklarla, İsrail’in yanında büyük Kürdistan’ın ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Zaten Türkiye’deki bölücü Kürtlerin son zamanlarda demokratik özerklik ilan etmeleri de bunun göstergesidir. Arkasından yine Türk hükümetlerini her şeye boyun eğmek gayesiyle ayaklanmalar ve Alevî-Sünnî çatışmaları şeklindeki kardeş kavgaları körüklenecektir. Ayrıca bu planın içinde Türkiye’nin doğu bölgelerinden koparılacak parçaların Ermenistan’a yamanması da vardır.

Türkiye’nin merkezi durumundaki Ankara artık pek çok açıdan gündemden düşürülmekte, eski Osmanlı payitahtı İstanbul yükseltilmeye ve Anadolu ile İstanbul iki ayrı kutup gibi birbirinden uzaklaştırılmaya çalışılarak, İstanbul ili ve çevresinde ayrı bir yönetim düşünülmektedir.

İşte bütün bunlara engel olmak için bizim Yeni Turan ülküsünü gündeme getirmemiz gerekiyor ki, hedefsiz ve her şeyi kabullenen bir toplum psikolojisinden kurtulalım.

Yeni Turan’ımızın bir ayağı da neredeyse İran’ın yarısını meydana getiren Türklerle birleşmektir. Bu Türkiye’nin gelecekteki güvenliği için de çok mühim bir meseledir. İran da, kesinlikle Amerika’nın Irak’ta yaptığı oldu-bitti gibi bir duruma müsaade edilmemelidir. İran’ın kuzeyinden başlamak ve Azerbaycan eyaleti de dâhil olmak üzere, bütün batı bölgelerinin Türkiye’nin hudutlarına katılması için çalışılmalıdır. Bu arada İran’ın doğusundaki Horasan eyaletinin de Türkmenistan’la birleşmesi hususunda Türkiye’nin yardımlarına ihtiyaç vardır. Kafkasya’daki diğer Türk gruplarının da bir şekilde önce Azerbaycan’la, sonra da Kırım vasıtasıyla Türkiye ile birleşme ve tek devlet olma yolunda çalışma başlatmaları ve Türkiye’nin bunlara destek vermesi lazımdır.

Eğer Türkiye’deki Kürtler “Yeni Turan” içerisinde yer almak istemezlerse, onların güneydeki Irak Kürt bölgesine ve İran’daki Kürdistan eyaletine gitmelerine müsaade edilmelidir. Büyük Türk Devletinin parçası olmak istemeyenler illa da bizimle yaşayacaksınız diye zorlanmamalı ve onların Türkiye’den ayrılarak başka bir ülkeye gitmeleri özendirilmelidir. Ama asla Türkiye’nin içinde bir özerk Kürt bölgesine sonu çok kanlı da olsa izin verilmemelidir. Zaten böyle bir durumda her devletin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin de yapacağı budur. Hiçbir millet veya devlet kendi topraklarının parçalanmasına razı olmaz. Buna bağlı olarak Kerkük, Musul, Halep, Şam, Lazkiye bölgeleri de Yeni Turan’ın sınırlarına katılmalıdır. Çünkü ABD zaten Suriye’yi de parçalamanın planlarını uygulamaya koymuştur. Bu coğrafyada Amerika’ya direnebilecek tek devlet Türkiye ve İran’dır. Diğerleri sun’i siyasi yapılar olduğundan dağılmaları çok kolaydır. Öyleyse hem tarihi, hem de etnik bu Türk coğrafyaları da Türkiye’nin olmalıdır. Yeni Turan’ı gerçekleştirmek için her yol denenmeli ve bütün riskler de göze alınmalıdır. Çünkü daha önce de belirttiğimiz üzere “büyümek istemeyen devlet küçülmeye mahkûmdur”.

Yeni Turan birliğinin başka bir aşamasını Türkistan’daki Türk devletleri oluşturacaktır. Yani Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan’ın her ne suretle olursa-olsun, gerekirse zorla birleşmeleri sağlanacaktır. Türkiye bu süreçte itici rol oynamalıdır. Sonra bu Türkistan Turan Birliği, İdil-Ural, Sibirya, Mogolistan ve Doğu Türkistan’ı kendine katacak; böylece bir ucu batıda Anadolu ve Balkanlarda, diğer ucu doğuda Türkistan’da olmak üzere Yeni Turan Devleti ortaya çıkacaktır. Bu iki siyasî teşekkül daha sonra görüşmeler yoluyla idarî, malî, siyasî, askerî ve diğer kültürel meseleleri düzenleyecek belki de mübadeleli bir biçimde bir sene batıdaki, öbür yıl doğudaki parçanın başkanları sıra ile bu büyük ülkeyi yöneteceklerdir.

Bizim şimdi bu yazdıklarımız yine bazılarına boş hayaller gibi gelebilir, fakat unutmayalım ki bütün hayaller gerçekleştirilmek içindir. Kimse 21. asırda böyle bir şey mümkün değil demesin! Pek çok insanın aklında 20. yüzyılın sonuna kadar Sovyetler Birliği’nin dağılacağı, Çin’in kapitalistleşeceği, ABD’nin İkinci Dünya Harbi’nin ardından bir dünya devi olabileceği yoktu. Bugün söz konusu ülke bütün dünyaya çeki-düzen veriyor. Eminim kendilerini herkesten üstün gören ne Almanlar, ne Asya’nın efendileri olduklarını sanan Japonlar, Ruslar ve Çinliler böyle bir durumu hiç düşünmediler. Ama adamlar çalıştılar ve adım adım mesafe aldılar. Şöyle veya böyle dünyanın efendisi oldular. Biz Türkler de yeniden Hun, Kök Türk, Selçuklu ve Osmanlı çağındaki gibi neden cihanın en güçlü ve büyük devleti olamayalım? Ancak bunu yapabilmemiz için her şeyden önce çok çalışmamız ve içimizdeki pisliklere aldırış etmememiz lazımdır

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -