Ana Sayfa 1998-2012 Yaşayan Ölüler

Yaşayan Ölüler

1940’lı yıllarda “Yaşayan Ölüler” isimli oldukça ibret veric ibir kitap okumuştum. Kitabın sayfalarında oval daireler içinde şehit resimleri vardı. Her resmin altında şehidin kimliği yazılıydı.

- Reklam -

Kitap Çanakkale savaşlarının ölüm kalım günlerini anlatıyor, ders alınması gereken olayları okuyucunun dikkatine sunuyordu. Birçok olaylardan hâfızamda kalan çok acı bir gerçeği siz okuyucularıma sunmak isterim.

Kitap, Çanakkale’deki o cehennemî savaş günlerini anlatırken, sayfalarında yer alan resimlerdeki şehitler sanki gözyaşlarını döküyorlardı. Ve sanki her şehidin resmi dile geliyor, “beni de, beni de o doktor ölüme gönderdi” diyordu.

Seyyar çadır hastanesinde ölen şehitleri toplu mezara taşıyan sıhhiye erleri, akşam olduğu zaman yorgunluktan bitkin hâle geliyorlarmış. O hastahanedeki subay rütbeli bir doktor, sık sık sıhhiye erlerine “alın bunu da gömün. Bu da ölmüş” diye emir veriyormuş.

Sıhhiye erleri sedye içinde gömmeye götürdükleri, doktorun ölü dediği bir yaralının kımıldadığını görünce, biri diğerine “hemşehrim, bu ölü değil, vallah yaşıyor, geri götürelim, ömrü varsa iyi olur yaşar” der. Diğeri çekingen bir tavırla cevap verir: “Sen doktor kadar mı bileceksin? Geçen gün de bir yaralıyı böyle geri götürdük de doktor bizi azarlayarak, ‘siz benim kadar mı bileceksiniz’ demişti, unuttun mu?”

Sedyedeki yaralı asker fısıltı hâlinde zorla konuşarak “Ben yaşıyorum kardeşler. Beni çukura atmayın. Çoluğum çocuğum var, günahtır” diyordu. Toplu mezarın başında bu konuşmaları duyan alaya yeni gelmiş genç bir subay doktor sür’atle duruma müdahale eder ve derhal yaralı askeri çadır hastahanesine götürerek müdahaleyi yapar. Asker zaman içinde iyi olur. Tekrar cepheye dönmek istese bile hava değişimi verirler. Memleketine gönderirler.

Fakat işin esas feci yönü bu olaydan sonra meydana çıkar. Birliğe yeni gelen Karslı genç doktorun içine bir şüphe düşer. Çeşitli yönlerden sür’atle araştırma yapar. Anlar ki, pek çok iyi olacak yaralı veya başgın askerlerin gömülmesini emreden doktorun görevden alınmasını, görevini kötü emeline âlet ederek yüzlerce askerimizi ölü diye gömdürdüğünü üst komutanına anlatır. Deliller sunar. Olaya derhal el koyan birlik komutanı, o doktoru tutuklatır. Soruşturma sırasında ifadesine başvurulan sıhhiye erlerinden biri şöyle der:

- Reklam -

– Komutanım, biz birçok yaralı baygın askerin yaşadığını söylediğimiz zaman doktor bizi azarlıyor, tehdit ediyor, şöyle diyordu: “Siz bir doktor kadar mı bilirsiniz?” Yapılan son araştırmada ise o doktorun Rum kökenli dönme olduğu anlaşılır. Yüzlerce askerimizin ölümünü gerçekleştiren bu doktor, idam edilmeden önce şunları söyler: “Doktor Vasili olarak görevimi yaptım, çok mutluyum.” (İçimizdeki dönmelerin mutluluğuna bakın…) Sözleri yarıda kalır. Daha fazla konuşmasına fırsat verilmez. Çünkü infaz mangası tetiği çeker.

Kimbilir bugün içimizde yüksek mevkilerde çöreklenmiş, Türkiye’yi bölmek isteyen nice Türk düşmanı vardır. Dün APO’nun mağarasında PKK paçavrası önünde resim çektirenler, Atatürk’ün kurduğu TBMM’sindeki asılı bulunan Mareşal rütbeli resmine tahammül edemiyorlar. Bunların niyet ve düşünceleri bellidir. Ama ne gam. Atatürk’ü ve onun gençliğe emanet ettiği eserlerini koruyan, kollayan cumhuriyetimizin kurucusu büyük Türk ordusu var olsun. Fakat. Türk milleti de en az ordumuz kadar uyanık olmalıdır. Büyük Türk gençliği, Atamızın gençliğe hitabını bir kez daha dikkatlice oku. Ve damarlarındaki kanın en kıymetli cevher olduğunu unutma.

Ne Mutlu Türk’üm Diyene.
 

Orkun'dan Seçmeler

Cemreler düşerken

- Reklam -