Ana Sayfa 1998-2012 Yarınımız

Yarınımız

Geçenlerde birisi bana, yarı-şaka, “siz ilerici gericisiniz” demişti.

- Reklam -

Sebep de, 11 yıl önce kurduğum “Türk Toplumunu 2000’lere Hazırlama ve DÜN’den YARINA Araştırma” Vakfındaki kâh tarihimizle, kâh yarınlarımızla ilgili çalışmalardı (ayrıca, ABD’de “World Future Society”nin profesyonel üyesi olduğumu da biliyordu).

Yahya Kemal, “Kökü Mâzide (dün’de) olan Âtiyiz (geleceğiz)” mısraı ile bu gerçeği çok güzel belirtmişti.

GELECEK HAKKINDA YAZILAR OKUNUYOR MU?

İtiraf edeyim ki ben ve birkaç arkadaşım bu tarzımızla ve bu düşünüş şeklimizle milletimize âdeta ters düşüyoruz. Hele “Türkçü” arkadaşların çoğuyla. Milletçe ilgimiz daha çok tarihimize ve bugünün bitmeyen patırtılarına. Bir anket yapmışlar, son zamanlarda en çok satan romanlar ve romanımsı kitaplar tarih türünden olanlarmış. Doğru olmalı ki, yayıncılar arasında geleceğimizle ilgili kitap basanlar pek az. 1988’de yayınlanmış “21. Yüzyılda Dünya ve Türkiye” kitabım zor belâ tükenmek üzere, oysa tarih türünden olan “Biz Kimiz?” ve hele “Kızılderililerle Türkler” çabucak bitti (Kızılderililerle ilgili olan 3 baskı yaptı).

Aylardır yarınlara dair 5 ciltlik bir kitap üzerinde çalışıyorum (adı “2000’den sonrası-Ne Kadar Aydınlık, Ne Kadar Karanlık?” olacak). Bakayım, gelecekle ilgili yayıncılar hangileri diye kitapçı raflarını dolaştım. 30 küsur “tarih” yayıncıları, 3 tane de “yarıncı” bulabildim. şaşmadım, çünkü bizdeki bu ileriyi görme ve ona göre hazırlanma alışkanlığının olmayışını eski Çin arşivlerinden de okumuştum. (Tabiî DeGuigne gibi müsteşriklerin yazılarından). Çinliler bizim hakkımızda, yumurta kapıya gelmeden davranmazlar, önceden hazırlanmazlar diye yazmışlar.

GELECEK ÜZERİNDE ÇALIŞANLAR, ÇALIŞMAYANLAR

- Reklam -

Dünyada (Afrika ve Güney Asya’ya kadar hemen her yerde) geleceğe dönük araştırmalar bir bilim dalı hâline girmiş ve çeşitli kuruluşlar -kâh devletin, kâh şirketlerin- sırf bu konuyla uğraşan bölümleri oluşturulmuş. 430 küsur Üniversitede “Fütüroloji/Futurizm” (Gelecekbilimi) kürsüleri var. Bizde yok. Bir gün rahmetli Prof. Hakkı Dursun Yıldız arkadaşımla bu konuda dertleşiyordum ve bu “istisnaî Türkçü” bana hak veriyordu! Nitekim Marmara Üniversitesi rektörü olur olmaz beni çağırdı ve bir bölüm kurmamı istedi. Ne yazık ki ömrü vefa etmedi, yerine gelenler hiç ilgilenmediler (bende de kabahat var. İşim başımdan aşkındı, peşlerine düşmedim, onlar arasın istedim, aramadılar).

Gene de bir kıpırdama oldu: İstanbul Ünivesitesi’nde Bilim Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu, linansüstü öğrencilerine, konusu bana kalmış bir sömestrlik ders vermemi istedi (1998’de). Ben de Türkiye’de ilk defa (vakfımızdaki kurslar dışında) onlara Gelecekbilimi dersi verdim. Aynı yıl, Kazakistan’daki Ahmet Yesevî Üniversitesi’nin Ankara şubesi, bu sefer doktora öğrencilerine ve sarahaten Fütüroloji kursu vermemi istedi, verdim (bu iki farklı öğrenci grubuna sorduğum soruları ve aldığım ilginç cevapları bir başka yazımda anlatırım).

KASIRGALI YARINLAR

Eskiden geleceğin bilimi filân yoktu. Kâhinler, falcılar, burççular bir yana, yöneticiler, kumandanlar ve işadamları kendi kafalarına göre geleceği tahmine çalışır, ona göre kararlar verir ve davranırlardı. Dayandıkları ya sezişleriydi, ya mantıkları, ya da geçmiş tecrübelerinden çıkardıkları derslerdi. Çok kere karavana, bazen de isabet kaydederlerdi. Yanlış öngörüleri bazen felâkete sebep olur, bazen de büyük bir fark getirmezdi.

1960’lardan beri dünya artık o dünya değil. Hele 21. yüzyıl hiç değil. Her şey çok hızlı ve çok temelden değişiyor. Karmakarışık, bambaşka bir âlem geldi ve daha da ürkütücü şekilde gelecek. Fırtınalı denizde küreğini, dümenini kaybetmiş insanlar gibi olmamak için (fertçe ve milletçe) -neler olacak değil- neler olabilir diye ciddî düşünmemiz lâzım.

- Reklam -

Tufan ve kasırga gibi üzerimize gelmekte olan yarınlarda tehlikeler neler, fırsatlar ne, farketmeliyiz ki az çok hazırlık için vaktimiz olsun. Fütüroloji / Gelecekbilimi, bunları mümkün olduğu kadar isabetli yapmamızı sağlayan yeni (1964’den beri) bir bilim dalı. Yönelimler (“trend”ler) nasıl yakalanır ve değerlendirilir, bir değil, birçok alternatif “olabilirlik” senaryosu nasıl geliştirilir, bunları öğretiyor.

Biz, Türkleri önümüzdeki 10-15 yılda bekleyen korkunç tehlikeler ve fevkalâde fırsatlar var. Hazır ve uyanık olmazsak tehditler gerçek olur, fırsatlar da kaçar. İşte Küreselleşme/Globalleşme kapımızda. Avrupa Birliği de, daha girmeden şartları, şurtları ve karışmalarıyla karşımızda. “McDonald’laşma” denilen tek kültür yozlaşması yayılıyor. Dünya siyasetinde ve uluslararası ekonomide de, bilgisayarlı, internetli rüzgârlar Devlet-Millet varlığını kemiriyor, sınırlar, egemenlik haklarını allakbullak ediyor.

Ne olacak? Ne olabilir? Stratejimiz ne olmalıdır?

Bu can alıcı konulara tekrar eğilmek üzere Allah’a ısmarladık.
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -