Ana Sayfa 1998-2012 Üniversiteler ve Demokrasinin Evrensel Hastalığı:Jakobenizm

Üniversiteler ve Demokrasinin Evrensel Hastalığı:Jakobenizm

Demokrasi erdemdir. Fazilettir.

- Reklam -

Erdem ve faziletin olmadığı yerde demokrasiden bahsedilemez.

İdeallerin unutulduğu, kişisel menfaatlerin, ülkülerin önüne geçtiği yerlerde ise demokrasinin çöküşü kaçınılmazdır.

1789 Fransız İhtilâli sonrası Versailles’da Bretagne’lı 2 meclis üyesi tarafından dayanışma ve cumhuriyet amaçlı siyasî bir dernek kuruldu. Saint Dominicus tarikatının yemekhanesine yerleştiklerinden bu tarikatın mensuplarına verilen adla (Jakobin) anılmaya başladılar. Ve davranış biçimleri siyasî literatüre tarikat mensuplarının adları ile geçti: Jakobenizm.

İdealizm noktasından hareketle ılımlı politik yaklaşımın temsilcisi durumunda olan Jakobinler, daha sonraları aşırı ihtilâlci Montagne’ın grubu haline geldi. Ancak siyasî tarihteki yerlerini almaları Robespierre’in liderliğinde oldu.

Maximillien de Robespierre (1758-1794), Fransız İhtilâlinin en önde gelen isimlerinden biridir. Halk Meclisinde üyelik yaptı. Jakobinler hareketinin önderliğini üstlendi. Cumhuriyetçi noktadan hareketle, halk için yapılacak en iyi şeylerin kendileri tarafından gerçekleştirilebileceğine inandı. Çok güçlü hitabet, Rousseau felsefesine bağlılık, sınırsız öfke, merhametsizlik, monarşiye hınç kişiliğinin belirgin özellikleri idi. Jakobin hareketinin güçlü olduğu yıllarda sayısız insanı katletti. Mecliste kendisine muhalefet eden veya eleştiren milletvekillerini dahi giyotine göndermekten kaçınmadı. Başlangıçta, cumhuriyetçi ve idealist olan Robespierre, tam bir diktatör oldu. İdealistleri kendisi için en büyük tehlike olarak görüyordu. Sonuçta, Fransız Halk Meclisi çok tartışmalı geçen bir oturumdan sonra, idealizmden diktaya kayan Robespierre’ın idamına karar verdi. 28.7.1794’ te meclisten alınarak giyotine gönderildi.

Robespierre’ın ölümünden sonra Jakobinler güç kaybetmeye başladılar. Zaman zaman derneğin faaliyetlerine ara verildi. 13 Ağustos 1799’da, Jakobinler tümüyle dağıldı.(1)

- Reklam -

Jakobenizm, sosyal ve siyasî b r olgu olarak, idealizmden ben merkezli grup hegomanyasına geçişin ilk ve en belirgin örneğidir. 200 yıl içinde sayısız idealist grup için eleştiri odağı oldu. Ülkemizde bir dönem yapılan, “Halka rağmen halk için mi?” yoksa “Halkla beraber halk için mi?” tartışmaları özünde Jakoben tavrın tezahürüdür. Özellikle sol düşünce mensuplarının işçi devrimi fikrinden hareket etmelerine karşın; işçi sınıfı adına en doğru kararın kendileri tarafından verilebileceğini söylemeleri bu savın kanıtıdır. Hatta dahası, yine ülkemizde işçi devrimini hedefleyen bazı sol aydınların (içlerinde, özellikle Türkiye’nin sistemi ile ilgili ciltlerle kitap yazanlar da dahil), demokratik işçi iktidarının askerler tarafından gerçekleştirilebileceğini savunmaları çarpıcı örneklerdir. İşçi sınıfını temsil ve savunma iddiasındaki bu gruplar en doğru kararın kendileri tarafından verilebileceğinin, devrimin de kendilerinin uygun gördükleri güçler tarafından yapılabileceğinin inancında idiler. Demokrasi adına hareket eden bu gruplar, devrim sonrası iktidarın yapılanmasını da tabiî ki bilinç ve beceri yetersizliğindeki işçi sınıfına bırakmayacaklardı(!).(2)

Soldaki bu net tavra karşın; sağdaki yaklaşımların da fazla farklı olmadığını vurgulamak gerekir. Gerek milliyetçilik ve gerekse mukaddesat adına hareket eden grupların çoğunda grup şuuru ön plâna çıkmakta ve her zaman için en doğru kararın kendileri tarafından verildiği savunulmaktadır. Hemen belirtelim ki, ideallerini her şeyin üstünde tutan ve kişisel menfaatlerini göz ardı eden büyük dâva adamlarını, bu tartışmanın kapsamı içine almak onlara yapılacak en büyük haksızlık olacaktır. Cennetin kapısını tutan ve içeri gireceklere sorgu sual melekliğine soyunan, milliyetçiyim deyip kendi menfaatleri için her türlü şaklabanlığı yapanları da idealistlerden ayırmak gerekmektedir. Etiket ve ilk hareket noktası ne olursa olsun, kendi menfaatleri için ideallerinden taviz verenlerin bir gün eski ideallerinden eser taşımamaları kaçınılmaz olacaktır. Tarih bunun şahididir.

1914 devriminden sonra 35-40 yılda gelişen olaylar demokrasi, halk iktidarı, sınıfsız toplum noktalarından hareket eden komünizmin yeni sınıfını oluşturduğunu, bu sınıfın tüm dünyadaki işçiler adına karar verdiğini ve doğal(!) olarak da toplumun diğer kesimlerinden farklı yaşadığını gösterdi. Lenin’in 2. sınıf tehlikesi yorumu, Milovan Djilas’ın(3) “Yeni Sınıf”ı idealizm noktasındaki bu tehlikeleri haykıran çığlıklar olmuştur.

Peki, sonuçta ne oldu? Yeni sınıflar ne idealler bıraktılar, ne komünist devletler kaldı. Ne de sınıfsız, sosyal müesseselerin olmadığı dünyayı hedefleyen sürekli evrim-devrim teorileri. Kazananlar ise: Tüm dünyada sol idealistlerin kanı canı ve emeği üzerinde sefalar süren sol Jakobenler oldu.

Şüphesiz ki bu yorumlarımıza, sol, sağ ve milliyetçi düşünceler arasındaki farklılıklar nedeniyle itiraz edenler olacaktır. Haklıdırlar da. Çünkü komünist ideolojinin çökmesinde, yukarda bahsettiğimiz Jakoben tavır kadar, hatta belki de ondan daha fazla olarak ideolojik yetersizlik ve ütopizm etken olmuştur. Peki, ya milliyetçi düşünceler?

- Reklam -

Taha Akyol bir yazısında tespit eder: “Türkiye’de sağ düşünce tabanda milliyetçi mukaddesatçı, tepeye doğru yükseldikçe liberal demokrat olur.” Ne kadar gerçekçi tespit. Koltuğu ve ekonomik çıkarları gören kimseler için susmak veya en azından bir kez olsun gözlerini kapamak felsefesi ideologya örgüsündeki felâketin başlangıcıdır. Yanlış olduğu bilinen şeyler karşısında susanlar, hele hele makam, koltuk veya ekonomik çıkar için susanlar, Jakobenizm tuzağına düşmüşler (Saint Dominicus yemekhanesine girmişler) demektir. Başlayan menfaat karşılığında tavır değişikliği, önüne geçilmez bir sel olarak devam edecektir. Ve sel daha küçükken önleyemeyenler… Sonra ne mecra değiştirebilir, ne de seli durdurabilirler.

Öte yandan, Jakoben tavırları için başkalarının tasarruflarından mazeret arayanlar, idealizmin özeleştiri, Allah korkusu ve vicdan muhasebesi gerektirdiğini unutmamalıdır.

Dahası, Demokrasi erdemdir. Fazilettir. Erdem ve faziletin olmadığı yerde demokrasiden bahsedilemez. İdeallerin unutulduğu, kişisel menfaatlerin, ülkülerin önüne geçtiği yerlerde ise demokrasinin çöküşü kaçınılmazdır.

Tüm bu genel değerlendirmelerden sonra; ülkemizde üniversiter hayatta Jakobenist davranışların yoğunlaştığını görmek üzücüdür. Merkeziyetçiliğe kayan idarelerde gücün yarattığı sarhoşluk ve ideologya örgüsü-hayata bakış noktasında zafiyet bulunan öğretim üyelerindeki, “crem crema” da yer alma arzusu, 2 temel yanlışa neden olmaktadır. Bunlardan birincisi oportunizm ve makyavelizm(5), ikincisi ise Jakobenizm şeklinde olmaktadır. Şüphesiz ideologya örgüsünün çingeneliği olarak yorumlanacak olan oportunizm ve makyavelizm düşünce ve duyguda özün kaybolması, menfaatlerin ön plâna çıkması olarak özetlenebilir. Jakobenizm ise ideoloji-hayat görüşünün devamına karşın temel değerlerin unutulmasıdır. Toplumu güdülecek sürü olarak gören, kendisini kutsal yeteneklerle bezenmiş idareci kabul eden mantalitelerin, ne gerçekçi olabilmeleri ne de alt kademelerden gelen sesleri dinlemeleri mümkün olmaktadır. Siz düşünmeyin, istemeyin, üretmeyin biz sizler için en iyisini düşünür ve yaparız diyen yaklaşımlar, sonuçta kendi dar çerçeveleri içinde kalmaya ve aksi düşünceleri susturmaya çalışmaktadır. Tarihin her döneminde, tüm Jakobinlerin mutlaka bir tarikatı (adı Saint Dominicus olmasa da) ve mutlak bir Robespierre’i bulunmaktadır.

İdeologya örgüsünde temelini kaybederek yozlaşan tüm akımlar ise sonuçta, oportunizme kaymak gerçeğine mahkûmdur.

DİPNOTLAR

1- Yeni Türk Ansiklopedisi, Jakobenizm ve Robespierre maddeleri

2- Hasan Cemal. “Kimse kızmasın kendimi yazdım”

3- Doğan Avcıoğlu. “Türkiye’nin Düzeni”

4- Milovan Djilas. “Yeni Sınıf”

5- Kenan Erzurumluoğlu. “İdealizm, Oportunizm, Makyavelizm.” Orkun, 18. Sayı, Ağustos 1999
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -