Ana Sayfa 1998-2012 Ulusal Program

Ulusal Program

1071’de Türkler daha önce de binlerce yıl süren göçlerinde defalarca gelip yerleştikleri Anadolu topraklarına bu kez Müslüman kimlikleriyle Alpaslan başkanlığında Malazgirt’te Doğu Roma ordularını yenerek girdiler.Avrupa’nın buna cevabı 23 sene sonra 1. Haclı seferi ile oldu. Haçlı Ordusu birleşik Avrupa ordusudur. Batı dünyası ile son l.000 yıldır da sıcak temas aralıklarla devam etmektedir. Batı dünyasının Avrupa’da oluşturduğu son yapılanma ve bizim de bu yeni yapıyla olan ikili ilişkilerimize gelince:

- Reklam -

1957’de Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) kuruldu.

1963’te Türkiye, Ankara Antlaşması’nı yaparak (AET) ile ilk defa resmî ilişkiye girdi.

1995’de Gümrük Birliği antlaşması tek taraflı olarak (A.B.) ile yapıldı, bu ekonomik yapıya Türkiye olarak giriş ne yazık ki, bazı kimselerce bayram yapılarak kutlandı! Ama Gümrük Birliği uygulamasının 5,5 yılı sonunda doğrudan Türk ekonomisine zararı 180 Milyar $ oldu!

10-11 Aralık 1999’da Helsinki’de A.B. tarafından Türkiye aday adayı yapıldı.

Aday adayı Türkiye’ye Kasım 2000 yılında “katılım öncesi ortaklığı belgesi”ne uyumu istendi. 57. Hükûmet de bu bağlamda yapmayı kabul ettiklerinin tamamını kapsayan: ULUSAL PROGRAMI 2001’de hazırlayıp A.B’ye verdi.

“Ulusal Program” Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne, hemen ve ilerideki yıllarda yapacaklarının tümünün bir arada toplandığı yaklaşık 800 sayfalık belgenin adıdır.

- Reklam -

Bu programın Türkiye için önemi ve değeri çok büyüktür. Türk Milletini birinci derecede ilgilendiren bu Ulusal Programdan önce bazı kısa alıntılar yapmak istiyorum:

1.1. Giriş

Türk Milletini ilk kez ortak coğrafyayı ve tarihi paylaştığı Avrupa ailesiyle aynı değerler sisteminde buluşturmuştur.

Türkiye, Kopenhag ekonomik kriterlerine bu hedeflere ulaşmak suretiyle uyum sağlayacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa Birliği üyesi ülkelerle, evrensel ortak değerleri esas alan, barışçı ve aydınlık bir geleceği paylaşmak ve bu hususta katkılarda bulunmak azmindedir.

- Reklam -

Türk Hükümeti, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini, Cumhuriyetimizin kurucu felsefesini ve Atatürk’ün geleceğe bakışını doğrulayan kilit bir aşama ve Türkiye Cumhuriyeti için yeni bir basamak olarak değerlendirmektedir.

Avrupa’nın birleşmesi ideali bağlamında önemli görevler ve sorumluluklar üstlenmeye hazır ve muktedirdir. Bu çerçevede, Türkiye’nin A.B. müktesebatını özümseme iradesi tamdır.

Türkiye ve Avrupa Birliği, karşılıklı ve sürekli etkileşim hâlindeki kültürel öğeleriyle, felsefî ve moral plânda daha yüksek bir uygarlık sentezinin oluşumunu başlatacaklardır.

2.1. Siyasî Kriterler

Demokrasi ve insan hakları alanlarındaki reform sürecinde, öncelikle Anayasa gözden geçirilecektir. Anayasa değişiklikleri yasal düzenlemelerin de çerçevesini belirleyecektir.

2.1.8. Ölüm Cezasının Kaldırılması

Hükûmet, TBMM’nin 1984 yılından bu yana yaşam hakkının özüne dokunulmaması yönünde benimsediği uygulamaya saygılıdır.

Türk ceza hukukundan ölüm cezasının kaldırılması hususu, şekil ve kapsamı itibariyle TBMM tarafından orta vadede ele alınacaktır.

2.1.9. Kültürel Yaşam ve Bireysel Özgürlükler

Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî ve eğitim dili Türkçe’dir.

Ancak bu, vatandaşlarının günlük yaşamlarında farklı dil, lehçe ve ağızların serbest kullanılmasına engel teşkil etmez. Bu serbestlik, ayrılıkçı veya bölücü amaçlarla kullanılamaz.

2.1.12. Anayasanın ve İlgili Diğer yasaların A.B. Müktesebatına Uyumu

Türk Hükûmeti, kısa vadede Anayasanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ışığında gözden geçirilmesini, orta vadede ise yasalarda gerekli değişikliklerin yapılmasını öngörmektedir.

2.1.15 Milli Güvenlik Kurulu

Anayasa ve Yasanın ilgili maddeleri, Kurulun yapısı ve işlevini daha açık bir biçimde tanımlayacak şekilde orta vadede gözden geçirilecektir.

3.1.2. Enflasyonla Mücadele ve Yeniden Yapılanma Programı

Tarım Alanında Yapılan Reformlar

Çiftçiye düşük faizli kredi desteği kaldırılmış olup gübre desteği aşamalı olarak azaltılmaktadır. Gübre desteği 2001 yılı boyunca nominal olarak aynı kalacak, dolayısıyla reel olarak azalacak ve 2002 yılının ilk çeyreğinde ise kaldırılacaktır.

Sektördeki tekel statüsünün ortadan kaldırılmasını teminen özel sektörün alkollü ürünler üretmesine olanak tanınması plânlanmıştır. Alkollü içkilerde tekeli ortadan kaldıran kanun çıkarılmış olup Tütün Kanununun da en kısa sürede yasalaşması beklenmektedir. Son olarak TEKEL özelleştirme kapsamına alınmış olup özelleştirme işleminin üç yıl içerisinde tamamlanması öngörülmektedir.

Şeker destekleme fiyatı sistemini ortadan kaldıracak ve Türkiye Şeker Fabrikaları ile özel fabrikalara üreticilerle fiyat ve diğer kontrat hükümleri üzerinde müzakere edebilme olanağı getirecek olan yeni Şeker Yasası çıkarılacaktır. Ayrıca Özelleştirme İdaresine devredilecek olan şeker fabrikalarının özelleştirilmeleri 2001 ve 2002 yılında tamamlanacaktır.

Özelleştirme

2000 yılı içerisinde aralarında Tüpraş, Petkim, THY, Erdemir, SEKA gibi büyük ölçekteki KİT’lerin de bulunduğu kamu işletmelerinin blok satış ve halka arz gibi çeşitli yöntemlerle özelleştirilmeleri programlanmıştır. Nitekim 2000 yılı içerisinde, Petrol Ofisi’nin yüzde 51’nin blok satışı, TÜPRAŞ’ın halka arz yolu ile yüzde 31,5’inin satılması ve cep telefonu lisans satışı ile beklenenin üzerinde gelir elde edilmesi olumlu gelişmeler olmuştur. İhale duyurusu 14 Aralık 2000 tarihinde yapılmış olan Türk Hava Yolları’nın yüzde 51’inin satışının ise 2001 yılı başlarında gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir.

Telekomünikasyon Alanındaki Düzenlemeler

Türk Telekom’un özelleştirilmesinde kamuoyunda duyarlılığın yüksek oluşu nedeniyle bir miktar gecikilse de kurumun blok satışına ilişkin özelleştirilmesi süreci başlatılmış olup tamamının satılmasına ilişkin yasal değişiklik çalışmaları sürdürülmektedir.

Enerji Sektörüne İlişkin Düzenlemeler

Enerji sektörünün de tam anlamıyla rekabete açılabilmesi ve bu alanda kamu yükünün azaltılması amacıyla elektrik dağıtım ve enerji santrallerinin işletme hakları özel kesime devredilecektir.

4.1. Gümrük Birliği Dış Ticaret ve Gümrükleme

AB’nin üçüncü ülkelerle yapmış olduğu serbest ticaret anlaşmalarının Türkiye tarafından üstlenilmesi çalışmaları çerçevesinde, İsrail, Romanya, Macaristan, Çek ve Slovak Cumhuriyetleri, Bulgaristan, Estonya, Litvanya, Makedonya, Polonya, Letonya ve Slovenya ile Serbest Ticaret Anlaşmaları imzalanmıştır. Tunus, Mısır, Fas ve Filistin ile müzakereler sürdürülmektedir.

“Maden Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik” ile Madencilik Fonu sıfıra indirilmiştir.

4.2.13.1. Kültürel Mallar

Kültürel Varlığın Kanun Dışı ithal, ihraç ve Mülkiyet Değiştirmesinin Önlenmesi ve yasaklanması ile ilgili Alınacak Tedbirlere ilişkin sözleşmesi, UNESCO-Paris, 1970 (Türkiye 21 Nisan 1981 tarihinde taraf olmuştur).

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının korunmasına dair sözleşme, UNESCO-Paris, 1972 (Türkiye 14 Şubat 1983 tarihinde taraf olmuştur).

Arkeolojik Mirasın Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi, Malta 1992-Gözdem geçirilmiş No 143 (Türkiye 5 Ağustos 1999 tarihinde taraf olmuştur).

***

Buraya kadar özetlediğimiz, 800 sayfayı bulan ulusal programdan yaptığımız alıntılar, aslında yoruma bile ihtiyaç göstermeyecek kadar açıktır. Ama yine de belirtmek isteriz ki: “Ulusal Program” adıyla anılan bu belgede yapılan atıflar, kabul ettiği antlaşmalar, uyulacak standartlar ve ek belgelerle A.B.’nin 100.000 sayfalık müktesebatına Türkiye’nin tamamen tek yanlı uyumunu amaçlamaktadır.

Bu program Türk tarihinin bence en acı belgesidir. Çünkü özü ve yönü gönüllü olarak Avrupa’ya teslimiyeti hedeflemektedir. Bu derece önemli belge üzerinde ise hiç tartışılmamaktadır. Bu program A.B. ile Türkiye arasında eşit iki devlet arasındaki ortaklık antlaşması asla değildir. Türkiye’nin tek yanlı A.B.’ne maddî ve mânevî her açıdan bağlanmasının en kapsamlı resmî belgesidir.

Bu Avrupa Birliği projesi Avrupa medeniyetinin yani köklerini Yunan, Roma ve Hıristiyan medeniyetinden alan köklü bir kültürün Türk Milletine bir daha asla geri dönülemez yapıda, zorla kabul ettirilmesidir. Batının tehdit unsuru Türkiye’ye karşı geçmişte silâhtı, şimdi ise batının bizzat plânlayıp Türkiye’ye karşı uyguladığı ekonomik buhran yaptırım aracı olmuştur. Yani araçlar değişmiş ama Batının Türkiye’ye karşı amaçları ve bakışı hep aynı olmuştur. Şeytan Üçgenindeki Türkiye’yi tam bir siyasî, kültürel ve ekonomik kuşatmaya alan A.B.’dir. Bu kuşatmalarına 2004’de de Kıbrıs bahanesiyle askerî kuşatmaların da ilâve olacağı beklenilmelidir.

Bu kadar önemli ve büyük olayın hafife alınır hiçbir yanı yoktur. Herkes aklını başına almalıdır. Bugün konuşması gerekirken konuşmayanlar bilsinler ki yarınlarda zaten konuşmak isteseler de konuşamayacaklardır. Vakit hem kendileri, hem de Türkiye için çok ama çok geç olacaktır!

Çünkü hızla bir program çerçevesinde Avrupa Birliği resmî projeleri birbiri ardına Türkiye ve Türk Dünyasına karşı uygulamaya konulmaktadır. Meselâ:

– ATAUM AB OFİSİ Programı, 27 Mart 2001’de A.Ü. rektörlüğünün aldığı kararla A.Ü. ATAUM bünyesinde Avrupa Birliği ofisi kurulmuştur.

– SOCRATES Programı, 2000-2006 aşaması uygulanmaktadır.

– LEONARDO DA VİNCİ Programı, 26 Nisan 1999’da AB konseyi aldığı kararla Türkiye’nin de programa katılmasını kabul etmiştir.

Ayrıca diğer programlar:

– LİNGUA (dil öğrenimi), PETRA (temel eğitim), FORCE (sürekli eğitim), TEMPUS COMETT (Üniversite-iş dünyası işbirliği), TACIS (bu başlık altındaki projeler özellikle Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini hedeflemektedir.), EUROTECNET (teknolojik yeniliklerle ilişkili niteliklerin yükseltilmesi), YOUTH FOR EUROPE (Avrupa için gençlik) gibi projelerdir.

Bu programların özetle amaçları şudur: Başta üniversite gençliği ve işçiler olmak üzere 15 yaşından itibaren gençlerin çeşitli eğitimlerden geçirilerek, yani nesillerin zihninde “Vatandaşlar Avrupasının” oluşturulmasıdır. Bu programların sonuçlarından birisi de Türkiye’den yurt dışına beyin göçünü hızlandırarak artıracaktır. Zararları özetle bu kadar kesin ve açıktır.

Bu programlar sonucunda hedeflenen Avrupa Birliği üyeleri arasındaki işbirliğinin geliştirilerek, farklı kültür, dil ve anlayışlar arasındaki yabancılaşmayı giderek ırk, dil, din, cinsiyet ayırımı olmadan bir “Avrupalılık bilincinin” yerleşmesine yönelik çalışmalar yapmaktır.

Tamamı 24 Program olan bu A.B. çalışmaların Leonardo, Socrates, Gençlik ile Girişim, Girişimcilik dışındakilerin Türkiye uygulaması ilerki yıllarda başlayacaktır. Yani AVRUPALI olunmasına az kaldı!!! Bu konularda daha geniş bilgi edinmek için inio@eso-es.net ve www.europtr.org.tr/guncel/ghaber2-14 bakınız.

İlk hedef olarak Türk gençliğini Avrupalı yapmanın yanında Türk vatanının da hızla Avrupalılaşmasının (Hristiyanlaşmasının) acı örneklerini vatanın her köşesinde birbiri ardına görmekteyiz ve ibretle okumaktayız. Meselâ:

Ulusal Program’ın 4.2.13.1 Kültürel Mallar kısmındaki andlaşmaları kabul eden Türkiye dinî yapılarının ilk kuruluş amaçlarında kullanılmasını da kabul etmiş olduğundan İzmir’de Basmane semtindeki Atatürk’ün kurduğu İzmir Arkeoloji Müzesi binasını bu günlerde kiliseye çevirmek çalışmaları başlamıştır. Avrupa Birliği muhiplerinin gözü aydın olsun!

Son uyum yasalarıyla konu olan dil konusuna gelince:

Üniter devlette eğitim dilini birden fazla hâle getirmek o devlette federasyon yolunu açmak demektir. Ulusal Program, Uyum Yasaları… A.B. yasaları derken Atatürk’ün en temel yapısı olan Millî Türk Eğitim Sistemi de kökünden dinamitlenmiştir.

Yukarıdaki bilgilerin ışığında diyebiliriz ki:

A.B. bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin bizzat ve doğrudan en başta üniter Cumhuriyet ilkesine karşı en büyük tehdittir. Çünkü A.B. Türkiye üzerindeki amaçlarını gerçekleştirdiğinde her türlü yapısıyla en büyük yıkımı yapacağı kurum bizzat federasyon yapılanması ile üniter Cumhuriyetimiz olacaktır. Ulusal Program doğrultusunda meclisten geçen uyum yasalarını ilerde yeni uyum yasaları takip ettikçe “Avrupa Birleşik Devletleri” olma yolundaki Avrupa gelişip, kökleşip büyüyecek ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti içerden kemirilen ve çökertilen bir yapı görünümünde olacaktır. Bu A.B. muhiplerinin hesabıdır. Batı dünyasının “incil ülkesi” olarak gördüğü Anadolu’daki 1000 yıllık rüyadır. Ama bir de Türk Milletinin evlâtlarının hesabı vardır…. Binlerce yıllık Türk tarihinin hep zor anlarında uyanan millî şuur Anadolu’da kendini bu defa da gösterecektir, Avrupa Birliği ve yerli muhipleri başta olmak üzere bütün ilgililerce böyle biline.
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -