Ana Sayfa 1998-2012 Ülkü ateşine yeni nefes

Ülkü ateşine yeni nefes

BU ülkü – “Turancılık” demeyeceğim, çünkü biraz farklı bir ülkü- Türk dünyasının Ortak Hareket etmesini sağlamak amacı.

- Reklam -

Türkçülük

Orhun Yazıtlarında taşlara kazılmıştı. Bin küsur yıl kâh gerçekleşti, kâh unutulur gibi oldu, ama kül altında korlar hep yanıyordu.

1990-91’de Sovyetler dağılınca korlar iyice ateşlendi. Cumhurbaşkanları, başbakanlar, hattâ Türkçülüğe darbe vurmuş İsmet İnönü’nün oğlu bile, bakanken, “Ergenekon’dan Çıkış” örsünü dövdü.

Sonra Türkiye’ye talihsizlikler art arda çarptı: depremler, ekonomik krizler, her yerde Türkiye Devleti’nin bütçesini kat kat aşan miktarlarda hırsızlıklar, hortumlamalar, yolsuzluklar, lâikçi-şeriatçı zıtlaşmalar, terorist bombaları.

Ve seçimlerde % 18 gibi büyük oy patlamasıyla iktidara ortak olan, Türkçü geçmişli bir partinin yarattığı düş kırıklığı. Ardından yeni seçimlerde % 8 ile iktidarı kaybettiği gibi, meclise giremeyişi.

Türk dünyası, “ağabey” Türkiye yerine ABD’nin, Japonların, Korelilerin ortaklığı peşinde. Birbirleriyle geçinemeyen Türk cumhuriyetleri adlarına “Türk” sıfatını da koymayıp, adına “Türk”ü koyan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yerine Güney Rumunkini tanıma. Dilini Türkçe değil, Azerice diye resmîleştirme…

- Reklam -

11.’inden sonra tekrarlanamayan yıllık Türk Dünyası Kurultayı. Türkiye’de “Türk” yerine “Türkiyeli diyelim” teklifi. Ve herkesin günlük dertlere dalışı.

•••

84 yaşındayım ve bunca zaman beraber eziyetini çektiğimiz, heyecanıyla mutlu olduğumuz ülkümüzün sönmesini görerek ölmek istemiyorum. Çünkü sönerse bir daha alevi parlayamaz diye korkuyorum.

Onun için, Türk 2000’ler Vakfımızın bir uzantısı olarak ve Orkun Vakfının da ortak hareketiyle “Dokuzlar Enstitüsünü” kurduk. Amacını da TORHAP: Türklerin Ortak Hareket Plânlaması Merkezinde işleyeceğiz.

•••

- Reklam -

Neden 9?

Bir, çünkü bu rakam Türklerce kutsal. Geçen sayıda benim derlediğim dokuzlu atasözlerini ve deyimlerini yazdım. Bu sayıda da Erk Yurtsever’in toparladıklarını vereceğiz. (Bkz. 26. sayfadaki “Türk Mitolojisinde ve Geleneğinde 9 Rakamı” başlıklı yazı)

Ayrıca 2002’de devletimize, bu ülküyü canlandıracak 9 proje sunmuştuk. Bütçeden (Orkun’da vaktiyle yayınlandığı gibi) en sol teşkilâtlara bile verilen malî destek istemiştik. Vaidlere rağmen çıkmadı. “Başbakanlık Tanıtma Fonuna başvurun, çıkarırız” vâdine rağmen gene çıkmadı. O 9 projeyi 9’lar Enstitüsünde şimdi biz işleyerek, en azından duyulmaları için gayret sarfedeceğiz.

Bir de Türk dünyasının 9 topluluğundan “Dokuzlar Onur Kurulunda” bize danışmanlık yapacak, Cengiz Aytmatov gibi öncüler bulunacak.

9 Ok ve 9 Tohum

Şimdi kısaca, 9 hedefimizi ve bu hedeflere isabet sağlayacak 9 projeyi (9 tohum) görelim:

Ortak Hareketleri ilk hamlede 9 alanda düşünebilir adına da “9 hedef” veya “9 meyve” diyebiliriz.

Hedefler

1- Ortak Pazar hedefi (meyvesi);

2- Dış siyasette ortak hareket hedefi;

3- Silâhlı Kuvvetlerin ortak stratejileri;

4- Türk Cumhuriyetleri arasında anlaşmazlıkların giderilmesi için ortak hareket hedefi;

5- Eğitimde ortak faaliyetler ve başarılar meyvesi;

6- Ortak turizm turları ve tanıtımları;

7- Ortak iş projeleri ve girişimleri;

8- Ortak teknloji çalışmaları;

9- Türkistan ve Oğuz konfederasyonları için ortak çalışmalar.

Bunlar, bugünden atacağımız 9 tohumun yarınlarda vereceği 9 meyvesidir.

Bu meyveleri elde edebilmemiz için şu 9 tohumu ekmemiz lâzım (9 proje):

“9 Tohum”

1- Ortak Hareket Alanlarını ve öncelikleri tesbitte anlaşma sağlamak;

2- Üst Türkçe ve ortak Alfabe

(Bu tohum meyvesini verdiğinde, bütün öteki amaçlara ulaşmak kolaylaşacaktır);

3- Türk çocuklarının kalbine, Türk kardeşliği duygusunu ekmek-önce hisler düzeyinde, sonraki yaşlarda da bilgilendirerek (öğrenci değiş tokuşlar projesi de bununla ilgili);

4- Televizyon ve radyo yayınları (iletişim Türkçesini en çabuk yaymanın anahtarları)

5- Ortak yarışmalar (yılın en iyi Türk filmi, romanı, müziği, maçı… vb.);

6- İş dünyasında başarı ve fayda ödülü;

7- Türk yurtlarında iki yönlü turistik ve ticarî geziler ve ortak pazar kongreleri;

8- Tarihte birlik ve ayrılık devirlerini işleyiş=birlikken zafer ve refah, ayrıyken acılar ve geri kalış konuları (araştırma, film, belgesel ve konulu film-tiyatro);

9- Türk dünyasının Ortak Yanları (albüm, gezer sergi).

Şimdilik son söz:

Hepinize sesleniyorum. Gelin siz de ortak ülkümüzün sönükleşen korlarına üfleyin, bir nefes olsun verin. Nasıl mı? Orkun Vakfındaki genç arkadaşlarımızla temasa geçin.

TÜRK MİTOLOJİSİNDE VE GELENEĞİNDE 9 RAKAMI

• Türk mitolojisinde dünyayı yaratan Kara Han, dünyanın tam merkezine dokuz dallı çam ağacı dikmişti.

• Altaylara göre insanın iskeletinde; baş, bel, diz, topuk, ayak bileği, omuz, dirsek, avuç ve el bileği olmak üzere dokuz ek vardır.

• Şamanların davulunda Tanrı Ülgen’in kızının dokuz ve bir anlatışta da üç resmi vardır.

• Şamanların giydikleri “manyak” adındaki hırkanın sağ kolunda dört, sol kolunda beş olmak üzere toplam dokuz çıngırak bulunmaktadır.

• Türk destanlarına göre Dokuzoğuz’lardan büyük bir soy türemiştir.

• Yakutlara göre gök tanrıları dokuzdur.

• Türk destanlarına göre Oğuz’un verdiği şölende dokuz ile ilgili olarak 900 at, 9000 koyun kesilmiş ve 90 havuzda kımız yapılmıştır.

• Altay Türklerinin bir kıyamet tasvirinde denizin dibinde dokuz çatallı karataş vardır ki, kıyamet zamanında bu taş dokuz yerinden ayrılacak, demirden ve koyu sarı renkte atlara binmiş dokuz savaşçı etrafa saldıracaktır. (Kaynak Türk Mitolojisi)

• Ölen kişi için yapılacak esas tören için çadır hazırlanır. Bu çadırın bir çıkış yeri, bir de giriş yeri vardır. Giriş yeri bu dünyayı, çıkış yeri de öteki dünyayı sembolize etmektedir. Şaman, çadırın önüne gelerek, giriş yerine dokuz kez vurur ve böylece zararlı cinleri ürkütmüş olur.

• Hastalık tedavisi için şaman davulu üzerine su iyelerini temsil eden iki balık tasvir edilir. Balıkların iç hastalıklarını iyileştirdiğine inanılır. Eğer kam kötü ruhlardan daha güçlüyse onları dağ ruhlarının hanının yaşadığı dokuz denizin sonuna kadar sürebilir. Eğer kam zayıfsa, yolun yarısından döner ve balık hastayı yeniden alt eder.

• Şaman cübbesinin yakasından sallanan dokuz küçük kukla Ülgen’in dokuz kızını, küçücük cübbeler onların elbiselerini temsil eder.

• Altay ve Sibirya şamanlığında inanca göre şamanlar göğe çıkarlar ve göğün dokuz katını dolaştıktan sonra yere inerlerdi. Şamanın göğe çıkmasından önce bir tören yapılır ve şaman, dokuz şaman çırağının tuttuğu beyaz bir keçe üzerine konarak dokuz defa döndürülürdü.

• Tanrı Ülgen’in dokuz oğlu ve dokuz kızı vardı. Oğullarının ve diğer elçilerinin yardımıyla kamiara yoi göstererek insanları yukarıdan yönetirdi. Bulutlar, Tanrı Ülgen’in duygularını yansıtırdı.

• Tanrı Ülgen’in dokuz kızı ilâhî saflıkları ve güzellikleri nedeniyle ak olarak anılırdı. Ak, Altay Türkçesinde cennet demekti. Kamların ilham perileri olan akkızların şaman davullarına resimleri yapılır, kimi zaman da sembolleri, şaman cüppesine dikilirdi. Sadece iki tanesinin adı bilinirdi: Kiştey Ana ve Erke Soldon.

• Bir de yeraltı dünyası vardı ki burasının hanı Erlik’ti. Erlik Han’ın da Karakızlar denilen dokuz kızı vardı. Kamlar, yeryüzünü yeraltına bağlayan kapılardan geçtiklerinde Erlik’in karakızları, eğlence ve oyunlarla kamları kandırarak işlerinden alıkoyar, onları kendilerine çekerlerdi. Aslında çok alımlı değillerdi ama cilveli, işveli dişilerdi.

• Türk kağanlarının dokuz tuğu bulunurdu.

• Radloff’un saptadığı Manas Destanı’nda Manas’ın gömülüşü anlatılırken, ölüsünün dokuz gün bekletildiği, işlemeli giyimlerinin dokuz parçaya bölünüp halka üleştirildiği anlatılır.

• Osmanlı Türklerinde de görülen, verilen armağanın dokuz sayısı ile ölçülmesi geleneği çok eskilere dayanır.

• Marco Polo, Cengizli Kaganlığı’nda büyük hana verilen armağanların dokuz kat olarak sunulması gerektiğini söyler.

• Dede Korkut Kitabı’nda geçen dokuzlama çargap armağanların en büyüğüdür.

• Dede Korkut Kitabı’nda, Deli Dumrul doğduğunda babası dokuz buğra öldürür.

• Dede Korkut Kitabı’nda Oğuz beğlerinin toylarında onlara dokuz karagözlü kâfır kızları sağrak (bardak, kadeh) sürerler, badyalar dokuz yerde kurulur, Oğuz alpı övünürken düşmanın dokuzunu bir yerine saydıracağını söyler, dört tür kadın içinde en kötüsü sabahleyin daha elini yıkamadan dokuz bulamaç yer.

• “Dokuz” kelimesinin Eski Türkçedeki söylenişi tokuz’dur. Eski Türk boylarının kimilerinin adlarında dokuz sözcüğü geçer. Örnek Tokuz Oğuz (Dokuz Oğuz), Tokuz Ogur (Dokuz Ogur), Tokuz Tatar (Dokuz Tatar).

• Altay şamanları, omuzlarında dokuz ok (Yebe) ve yay (Ya) simgelerini eksik etmezler. Onlara göre bu dokuz ok ile yaya, Kuday’dan tartkan, yani Tanrı’dan uzatılan şeylerdir.

• Altay Türklerinde şaman (kam), Ülgen’e (Tanrı’ya) kurban sunmak için göğe çıkar. Bu yolculuk üç gün sürer. Kurbanı göğün dokuzuncu katına çıkarınca Ülgen’e sunar.

• Altay Türklerine göre, Yeraltı ve gök dokuzar kattır.

• Altay şamanizminde Ülgen’in dokuz kızı ve dokuz oğlu varken, kötülüğün simgesi olan Erlik Han’ın (Erlik Han bir tür şeytandır) da aynı biçimde dokuz kızı ile dokuz oğlu vardır.

• Yine Altay Türklerinde, Örüs Sara adını taşıyan bahar bayramı dokuz mart’ta kutlanır.

• Altaylıların Gök Tanrı Kurbanı ile Dağ Kurbanı bayramlarının törenleri dokuz gün sürer.

• Altay Türklerinde ilkbahar âyinine de dokuz masum kız ile dokuz masum erkek katılır.

• Altay Türklerinin Yaratılış Destanı’nda Tanrı, evreni yaratırken bir de dokuz dallı bir ağaç yaratır. Sonra Tanrı, her dokuz dalın kökünden birer kişi yaratır ve her kişiden birer oymak türer (toplam dokuz kişi, dokuz oymak).

• Anohin, Altay Türklerinin inanışında yer alan ve yer altında yaşayan Abra ve Yutpa adlı iki büyük canavarla ilgili bilgiler verirken şöyle der: “Yeşil bir kumaştan yapılmış ve örgülerle süslenmiş Abra’nın tasviri, şamanın giysisine asılır. Abra’nın başı puhu tüyleri (ülberk) ile süslenir. Gözü, parlak bakır düğmelerden, ayakları da genellikle kırmızı kumaşlardan seçilmiş yamalardan yapılır. Bunlara örülmüş dokuz püskül eklenir.” Altay Türklerinin kutsal yaşam (gök) ağacı da dokuz dallıdır.

• Güney Sibirya’da yaşayan Minusinsk Tatarlarının söylediği bir destanda, İrle Han’ın evinin önünde bir kara ağaç vardır. Bu ağacın kökünden dokuz ağaç yükselir.

• Bir Güney Sibirya masalında yer altındaki kötü ruhlar, masalın kahramanı olan çocuğa dokuz zincir vurur ve hapsederler.

• Kuzey Asya masallarında altın yeleli, gümüş üzengili, kuyruğu dokuz örmeli, dokuz kolanlı atlardan söz edilir.

• Saka (Yakut) Türklerinin Er Sogotoh Destanı’nda gök, dokuz katlıdır; yine bu destanda Kara Han’ın dokuz kızı vardır. Ayrıca gök ruhları da dokuz adettir.

• Göktürkler çağında bir kişi kağan olduğunda, bir kalkan (ya da bir keçe) üzerine konup, göğe kaldırılarak dokuz kez döndürülürdü.

• Göktürk Anıtları’nda, Tokuz Ersin (Dokuz Ersin) adındaki bir yerden söz edilir.

• Hülâgu’nun karısı ve en yakın danışmanı olan Hristiyan kadının adı Dokuz Hatun idi.

• Türk destanlarında dokuz ağaç, dokuz boy, dokuz dallı ağaç, dokuz dev, dokuz felek, Dokuz Oğuz gibi tabirler çokça geçer.

• Türkler Ergenekon’dan, bir rivayete göre dokuz martta, bir rivayete göre de yirmi bir martta (Nevruz Bayramı’nın kutlandığı gün) çıkmışlardır.

• Oğuz Destanı’nın İslâmî versiyonunda Oguz Kagan, oğulları ve ordusu bir seferden sağ esen dönünce, büyük bir toy hazırlanmasını buyurur. Büyük bir otağ diktirir ve otağın her direğini altınla kaplar. Yakut, safir, zümrüt, firuze gibi değerli taşlar ve incilerle süsletir. Bu olay, destanda şu sözcüklerle anlatılır:

Bir ev tikdi altundan ol şehriyar,

Kim ol evden felek evi kıldı ârâ.

Tokuz yüz yılkı (at), tokuz bin koy (koyun) öltürdi,

Bulğardan (deriden) toksan tokuz havuz kıldurdı,

Tokuzına arak (rakı), toksanına kımız tolturttı.

Barça (bütün) nökerlerin (beğlerin) keltürtti (getirtti).

• Ebül Gazi Bahadır Han’ın Şecere-i Terâkime (Türkmenler’in Şeceresi) adlı eserine göre Oguz Kagan’ın oğlu Gün Han, verdiği bu şölende dokuz yüz at ile dokuz bin koyun kestirir, deriden yapılmış dokuz havuza rakı doldurtur, doksan deri havuza da kımız saldırır.

• Manas Destanı’nda ağulanıp ölen Manas’ın cenaze töreni anlatılırken, dokuz sayısı büyük rol oynar. Destanda, Manas’ın ölüsü dokuz gün bekletilir. Doksan kısrak kesilir, halka dokuz kat kumaş dağıtılır. Manas dirilince, kırk yiğidi bunu öğrendiğinde her biri dokuz deve ile dokuz inek kestirir.

• Manas Destanı’nda Köl-Çora, dokuz çobanlı bir sürüde aş pişirir.

• Sakalarda (Yakut) yaşlı Şaman, genç şaman adayını yüksek bir dağın başına ya da bozkıra götürerek ona Şaman giysisi giydirir; eline bir davul ile at kılı sarılı bir söğüt dalı verir. Adayın sağında dokuz erkek, solunda dokuz kız çocuk yer alır.

• Sakalarda (Yakut) Şaman, insanlarda çeşitli akıl hastalıklarına neden olduğuna inanılan dişi ruh için, dokuz kakım, dokuz sarı sıçan, dokuz kokarca, dokuz güvercin azad edeceğine söz verir.

• Bir Moğol boyu olan Buryatlarda şaman adayının, şaman olabilmesi için bir tören düzenlenir. Bu tören dokuz gün sürer. Dokuzuncu gün bir keçe üzerine oturtulan aday, havaya kaldırılarak Şaman ilân edilir.

• Altaylılarda Kam, ruhları kovmak için, giysisine bir takım şeyler de takar. Bunların arasında kollara, sırta takılan küçük zil ve çıngıraklar vardır. Bu arada, cübbenin kollarının alt kısmına, 4’ü sağda, 5’i solda olmak üzere dokuz adet, bakırdan yapılmış küçük çıngıraklar asılıdır. Çıngırakların üst sırasında ise dokuz küçük yay vardır. Bu arada sırt kısmında, yakanın hemen altına rastlayan yerden dokuz bebek sarkar. Bunlar Ülgen’in kızlarını simgelerler.

• Güney Altaylılarda şaman davulunun tokmağı (orbu) genç bir kayın ağacından yapılır. Tokmağın diğer yüzüne süs olarak üç ya da dokuz halka takılıdır.

• Radloff’a göre. Kamın gök yolculuğu için gereken hazırlıklara akşam saatlerinde başlanır. Tören yeri, ıssız bir ormanda kurulan bir çadırdan ibarettir. Kam. önce sürüden kurbanlık bir at seçer. Hayvanı kesmeden önce, göğün dokuzuncu katına çıkarak kurbanı, gökteki en büyük ruhun (Ülgen) onayına sunar. Kurban beğenilirse, hemen o akşam kesilir. Göğün dokuzuncu katına ulaşınca, kurbanın ruhunu Ülgen’e sunar.

• Telengitlerde bir ulu Şaman vardı. Ya Oyrot Hanın kendisi, ya da Elzen Hanın oğlu hastalanmıştı. Han Şaman Abıs’ı ona kamlık etmek için çağırdı. Abıs Karez gelip hastayı kurtardı. Han ona yılkıdan dokuz at, bir de seyis verdi.

• Hakaslar ölülerinin arkasından yılda altı kez yemek verirlerdi ve kirek dedikleri duaları okurlardı. Kirek günlerinde evdeki dua bittiğinde kara ruhu evden kovmak gerekirdi. Aksi hâlde kara ruh evde olanlara mutsuzluk getirirdi. Bunun için bir at kafatası, dört at bacağı, dokuz adet kuşburnu dalı, dokuz parça kuşüzümü ağacı dalı, dokuz siyah taş, üç akdiken dalı ve orak demiri hazırlanırdı.

(*) O tarihlerde Ziraat ve Yapı Kredi bankalarına birçok tanıtım filmi yapmıştım.
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -