Ana Sayfa 1998-2012 Türkmenler neden sorun hâline geldiler?

Türkmenler neden sorun hâline geldiler?

- Reklam -

ÖNCEKİ yazılarımızda belki birkaç defa değindiğimiz gibi Irak’ta yaşayan Türkmenler bugün Irak diye bilinen önemli topraklarda askerî, ticarî ve iktisadî bakımlardan asırlar öncesinden bugüne kadar yaşamlarını sürdürmüşlerdir.

Bu önemi bilen her gücü yeten devlet, kendi çıkarı doğrultusunda buralarda hâkimiyet kurmaya çalışmıştır. Türkler, Türkmenler tarafından kurulan devletlerin yıkılması, ortadan kalkması için el birliği, güç birliği yapılmıştır.

İddia edildiği, söylendiği ve bazı maksatlı yazarların yazdığı gibi Osmanlı Devleti kendi ırkından olanları bu topraklara ne yerleştirdi ne de gerekli ölçüde yakınlık gösterdi. Bilinçli olarak yerleştirmiş olsaydı, bugün Süleymaniye şehri de Kürt kalmazdı, Kerkük ve Erbil gibi Türk şehri ve Türklerin toprağı olurdu.

Osmanlı, bu toprakların sakinlerine gerekli ölçüde ırkî anlamda yakınlık göstermemiş, Araplara kavm-i necip demiş, onlar tarafından da ihanete uğramış, onları Anadolu insanından ayırmamış, yapabildiği imaretleri Türk bölgeleri yerine Arap bölgelerinde yaptırmış, Bağdad’ı, Basra’yı, Kerbelâ’yı imar ettirmiş, Kerkük yerine Kürt bölgesinde Süleymaniye’de Askerî Rüştiyeyi açmış, oradan yetişen daha sonra da harp okullarında okuyan Kürt subaylar İngilizlere katılarak velinimetlerine hıyanet etmiştir. 1936 yılında Irak’ta askerî darbe yapan Kürt Bekir Sıdkı, Osmanlı döneminde subay olarak bir süre kıtalarda görev yaptıktan sonra İngilizlere katılmış, Irak devleti kurulduktan sonra da Irak Genelkurmay İkinci Başkanlığına kadar yükselmiş, GÜNEY DOĞUMUZU İÇİNE ALACAK BİR KÜRT DEVLETİ kurmak için çalışmış, DERSİM İSYANINI maddî ve askerî yönden desteklemiştir.

Osmanlı veya daha önceki Türk hâkimiyetleri zamanında Türkler oralarda yerleştirilmiştir. Yalan yanlış söylemlerin ve yazıların doğruluk payı yoktur. Osmanlı, hamamları, kervansarayları, hanları daha çok Türk bölgelerinin dışında yaptırmış, Türk bölgelerindeki eserlerin çoğu yerli Türkmen halkının gayreti, himmeti, alın teri ile yapılmıştır. TAŞ KÖPRÜ gibi. Bu millet bugün Türkmeneli dediğimiz geniş topraklarda Araplardan ve de Kürtlerden çok çok önceleri oralarda idiler. Bu gerçekler ortada iken niçin yaşama ası, geleceği, var oluşu Kıbrıs gibi sorun hâline geldi bu toplumun? Bu sorunun cevabına gelince:

İlk önce kendi bünyesinde aramalı bunların sebebini. Bütün zamanını edebiyat ağırlıklı olarak geçiren bir toplum, teşkilât örgütlenme veya siyasî birlik alanında ilerlememiş ise ve hâlâ Osmanlı dönemindeki Türk olmanın rehaveti içinde kalarak 80 yıl önce koptuğu veya toparıldığı Anavatanına, içinde bulunduğu bütün olumsuz gelişmeleri yüklemek, haksızlık olur. Anavatan Türkiye’nin siyasî iktidarlarının dünya Türklüğü ve Kerkük politikasında yok mu kusuru veya yanlışlığı? Elbette ki var. Son on yılda takip edilen millî menfaatlerimizden uzak politika gibi.

- Reklam -

Bekir Sıdkı örneğini onun için verdim. Kürtler fırsatı hiç kaçırmamışlar; Kürt varlığını, o toprakların kendilerine ait olduğunu yalan da olsa, yanlış da olsa, utanmadan, tarihi tahrif ederek söylemişler, yazmışlar, İngilizlerin desteği ile ayaklanmışlardır.

Yazdığımız bazı yazılarımızdan alıntı yaparak incelersek, pek çok eksikliklerin ortada olduğu, bunlar bilindiği hâlde üzerinde durulmadığı görülür. Bazı Türkmen yazarları konulara geç de olsa değinmektedirler. Keşke el birliği, gönül birliği ile çözümü, yardım yollarını arayabilseydik. Çekişmeleri bırakıp tenasüt içinde olabilseydik.

“Özeleştiri” başlığı ile (7) sayı olarak yayınlayabildiğimiz “Kerkük” (sayı 6. Kasım 1998) dergisindeki makaleden bazı alıntılar:

(….. Türkmenlerin birlik beraberlik içerisinde olduklarını ne kadar savunsak dahi, anlamadığımız, anlatmakta zorluk çektiğimiz durum şudur: Ciddî bir etkisi belki olmayabilir, her toplumda görülebilen insan oğlunun tabiatı icabı bu gibi çekişmelerin var olduğudur.

Türkmenlerde de bu gibi ihtilâflar vardır. Kaldı ki bugünkü ortamları uygundur ve bu uygun ortamda da kullanılmaktadırlar.

- Reklam -

Şunu unutmamak gerekir; ne ben “A” sız veya “B”siz olabilirim, ne de “A” veya “B” bensiz. Hizmet etmek amaç olduğuna göre, hele kalem ve fikir erbabı olanlar birbirlerini sevmeseler de Türkmenlere hizmet yolunda birleşmek zorundadırlar, toplumumuzun eksiği olan bu durum çok ciddîdir.

…….. Eksiklikleri karşımızdakilerde değil kendimizde ve büyük kusuru da Türkmen toplumunda aramalıyız.

Kendimizde aramaya, araştırmaya başladığımız zaman karşımıza pek hoş olmayan bir tablo çıkar. Evvelâ kendimden başlayayım, benim eksiğim, yanlışlığım yok mu? Elbette ki var, ama bunların ıslahı mümkün. Yeter ki sevabı ve hatayı kendi aramızda karşılıklı olarak dinleyip, sevabı takdir, hatayı millî menfaatlerimiz doğrultusunda affetmesini bilelim. Eskileri deşmek fayda vermez, dağıtıp dallandırmak çözümsüzlük getirir, bu da Kerkük’te kalan 2.5 milyon Türk’ün sarsılmış olan özgüvenlerini daha da sarsar, göçü artırır, olumsuzluklara sebep olur.

Bu inanılmaz yoksullaştırma ve baskılara rağmen Türkmenler “Özüm Türk, Dilim Türkmen”diyebilmekte, demekte ısrar ediyor. Bu kadar özüne bağlı, diline bağlı bir milletin silinmesi, yok olması, göç sonucu erimesi gerçekleşirse kader taşları ağlar ve tarih dar çerçeveden onlara kara gözlükle bakıp güvencesiz bölgede karanlıkta kalan Türkmenleri görmeyenleri sorgular, kuruluşlarını bağışlamaz. 20’ye yakın Türkmen kuruluş, ciddî hayatî gelişmeler karşısında suskun, üç beş demeç mesele hâlloldu.

Mesele çözülmedi, her geçen gün dünü arattırıyor. 4 yıl önce yazdıklarımız, söylediklerimiz keşke gerçekleşmemiş olsaydı. Bugünkü siyasî iktidarın programında, değil Kerkük Türklerine, Türk dünyasına ve Türklüğe yer vermediğini, TV’deki tartışmaları üzüntü ile seyretmekteyiz.

İnternet sitelerinde 1999 yılında yayımlanan “Türkmenler ve Türkmen Kuruluşları” yazımızdan bazı satır araları: (Türkmen kuruluşları Türk milletinin millî menfaatleri, çıkarları doğrultusunda gerçek anlamda bir varlık ortaya koymadı, koyduğunu iddia edecek durumda değildir. Gerçekler bütün açıklığı ile ortada iken, göç, Araplaştırma yani bir nevi soykırım varken, benim takip ettiğim politika ve siyasî alanda yüklendiğim görevi başarı ile sürdürmekteyiz diyebilirler mi?

Toplayıcı bir amaçla ve devletimin verdiği büyük destekle ihdas edilen Türkmen Cephesi millî menfaatlerimizi ve 3 milyon Türkün haklarını korudum, korumaya çalıştım diyebilir mi? Yoksa cephe olarak yalnız Erbil’deki Türklere yardım edebiliyoruz, sizler de Kerkük’te olanları düşünün, dediklerinin gerçekleri arkasında acaba neler var? Bunu demekle Kerkük Türkünün işi bitmiş mi demek isteniyor ve ilâve ediliyor: Biz ancak verilenleri uyguladık.

Kürt Devleti kuruldu, kurulacak. Türkmenler, vakit varken geçici PARLÂMENTO’muzu kurma ve dünyaya ilân etme zamanı geldi. Tez davranılırsa Türk olan Kerkük Türk kalır. Toprağında yatan ecdadımızın ve bu uğurda kanı akan şehitlerimizin ruhları şad olur).

Orkun dergisi, sayı 39, Mayıs 2001. “Kaybedilen Dâvâ Kerkük” makalesinde de konuyu başka bir yönden incelemiştik.

Amaç belirlenmemiş, Kürtlerin ilân ettikleri parlâmentolarında yer almak, Kürt oluşumunun kabulü anlamına gelir. Bu durumda ilerde kurulma ihtimali olan Kürt Devleti Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü bakımından çok tehlikeli durumlara sebep olur ve Türkmenler de yem olarak kullanılmış durumda olurlar. Parçalanmış Irak’ta hâlâ bütünlükten, Saddam sonrası demokrasiden söz edilmekte. Göçün azı çoğu olmaz, ferdî de olsa Türkmenler arasında rejimin baskısından kaçışlar devam etmekte. Kürtler KERKÜK’E TALİP.

Türkmen toplumunda benden başkasının söz hakkı yok diyen kuruluş ne kendi ne de dünya kamuoyunda etkili olabilmiş, siyasî plâtformlardan âdeta silinmiştir. Irak muhalefeti her ne kadar, Kürtler hariç, ciddî bir etkisi yok ise de Türkmenlerin onların içinde de yerleri yok denecek kadar cılız. Dönek Talabanî’nin yalan demeçleriyle teselli bulan ve umutlanan temsilcilikler.

İşte asıl neden budur, sen kendine, genç nesline sahip ol, ol ki etrafın sana baktığında övünsün, destek vermek zorunda kalsın.

Yazılarımızdan örnek vermemizin sebebi, tecrübeli bir kişi olarak ben bunları yazdım, söyledim, dile getirdim, pay çıkarıyorum anlamına gelmesin. Bunların hepsi gerçek. Yıllar önce önerdiklerime, bazen de ikazlarıma, eleştirilerime kulak verilseydi, değişik yerlerden gelen 800 insanımızın katılımı ile aşama hâlinde olan Türkmen Meclisi, bugün TÜRKMEN PARLÂMENTOSU hâline dönüşmüş olurdu.

Haydi gelin neden bu hâllere düşen Türkmen toplumunun geleceğini oluşturacağımız, geniş tabanı olan seçimle demokratik, Türk millî menfaatlerini ön plânda tutan, TÜRKMEN PARLÂMENTOSUNU SEÇİLMİŞ OLAN TÜRKMEN MECLİSİNİN DESTEĞİ VE ÇALIŞMALARI İLE KURALIM.
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -