Milliyetçi yazarlarımızdan sayın Ömer Öztürkmen, “Türkçemiz” adlı yazısında1 bizden önceki neslin yanlış uygulamaları yüzünden dilimizin çok yoksullaştığını, toplumumuzun beşyüz-bin kelimenin kullanıldığı basit bir toplum konumuna düşürüldüğünü belirttikten sonra, unutturulan kelimeleri hatırlamaya yalnızca gazetelerde yayınlanan “bulmaca”ların vesile olduğunu, ama bunun yeterli olamayacağını, genç nesilleri millî kültürümüzün taşıyıcısı olan eserlere yakınlaştırabilmek için başka tedbirler alınması gerektiğini yazıyor. Bu yazı bana, nicedir yazmayı düşündüğüm, fakat bir türlü ele alamadığım, bulmacalarla ilgili başka bir konuyu hatırlattı. Ömer Öztürkmen ağabeyin andığım yazısı, düşündüklerimi bu satırlara taşımaya beni âdeta zorladı.
Günümüzde “bulmaca” çok ilgi görüyor. Hemen hemen resmî veya özel iş yerlerinde, taksi duraklarında, kahvehanelerde bulmaca çözmekle uğraşan insanlar ile karşılaşmak mümkün. Bunlar insanlarımızın “bulmaca”ya olan düşkünlüğünü açıkça ortaya koyuyor. Bunun farkına varan gazeteler, ilgili köşelerinde yayınlayageldikleri ile yetinmeyip çok sayfalı, günlük “bulmaca eki” yayınlıyorlar. Ayrıca, çok sayıda da bağımsız bulmaca dergileri yayınlanıyor.
Bulmacaların amacı, kuşkusuz, oyalamak, vakit geçirtmek! Fakat iyi düzenlenmiş olanlarının bilgi verici, bilgiyi geliştirici, kültürü arttırıcı bir hizmet sağladığı söylenebilir. Öyle bulmacalarla unutulmuş kelimelerin hatırlanması, bilinmeyenlerin öğrenilme si, tanınmış kişi, kurum veya olayların anılması veya tanınması mümkün oluyor. Bütün bunlar, eğlenirken veya oyalanırken edinilen kazanımlar. Ama bütün bunlar, “bulmaca”ların hazırlanmasında ve özellikle, cevap olarak istenen kelime, ad veya ibarelerin iyi ve doğru açıklanması ile mümkün.
Ne var ki bulmacalar, herhalde hergün sayfalarca hazırlanıyor olmalarından dolayı, biraz “çalakalem” düzenleniyor. Bulunması istenen kelime, kişi, kurum veya olayın açıklanması iyi yapılmıyor; ya da yanlış yapılıyor. Özellikle kelimelerin tanımlanmasında yapılan yanlışlar, onları bulmaya çalışanları şaşkınlığa ve yanlışlığa düşürebiliyor. Öteki kelimelerin çözümü sonunda aranan kelime ortaya çıksa bile bu, ya bulmacaya olan güven ve ilgiyi azaltıyor ya da o kelimenin yanlış anlamla öğrenilmesine yol açıyor.
Ben, gençlik yıllarımdan bu yana “bulmaca”yı seven, onları çözmekten zevk duyan biriyim. Çünkü o, kimseyi rahatsız etmeden gerçekleştirilen bir uğraşı. Üstelik yukarıda belirtmeye çalıştığımız yararları da var. Bu yüzden, serbest zamanlarımda veya üzerinde çalıştığım bir konunun verdiği sıkıntıdan kurtulmak istediğimde bulmaca çözerek rahatlamaya çalışırım.
Takip ettiğim gazetelerden biri, her gün dört tam gazete sayfasını dolduran bir “bulmaca eki” veriyor. Ben de fırsat oldukça onlardaki bulmacaları çözmeye çalışıyorum. Bu sıralarda da beni şaşkınlığa düşüren yanlışlıklarla karşılaşıyorum. Onların bazılarını kaydettiğim oluyor. Böylece ortaya çıkan örnekleri, açıklamaları ve bulunması istenilen kelime veya adları listelemek istiyorum.2
Yapılan açıklama İstenilen cevap
Açıkça, açıkta olan Aleniyet
Basit Basit
Başlık İbare
Boya tozu Kına
Cenaze Kefen
Çatı Teras
Çıplaklık Nü
Daktilo cinsi Steno
Doğruluk İsabet
Döşek Kerevet
Ekin sapı Saman
Ekmek hamuru Maya
Eskiden, mutfak Kiler
Eşit olma hâli Fit
Etli pide Dürüm
Fatih’in mahlâsı Lavnî
Fazlasıyla Ziyade
Fikir Kanı
Fiyakalı Afi
Görüşme Ziyaret
Güçlük Vehamet
İmar Bayındır
İnce kenarlı tepsi Sini
İş arkadaşı Emektar
Kenevir Keten
Kısır Yoz
Koy, körfez Haliç
Leziz Enfes
Mahrem Edep
Onarım, tamir Kalafat
Sayı Rakam
Söyleyip birine yazdırma İmlâ
Tanrıya yalvarma İbadet
Tehlikede uyaran Dikkat
Ulusal Enternasyonal
Üstün çalışma Emek
Yerine başkasını getirme Telafî
Yobaz Ticanî
Zehirli böcek Akrep
Değişik zamanlarda belirlenmiş olan bu örneklerde bulunması istenilen cevaplar ya yanlış tanımlanmış, ya da yetersiz açıklanmıştır. Bunun sonucunda bilinmeyen kelimelerin yanlış öğrenilmesi tehlikesi ortaya çıkmaktadır. Bu örnekler, aynı zamanda, bulmaca hazırlayanların dikkatli, titiz, Türkçeyi iyi bilen, tereddüt ettikleri kelimeler için sözlüğe bakmayı “külfet” saymayan kimseler olması gereğini de hatırlatıyor. Böyle yanlışların, hazırlanması uzmanlık ve büyük emek isteyen “bulmaca”ların değerini de düşürebileceği muhakkaktır.
Görülüyor ki, verdiğimiz örnekler sayın Ömer Öztürkmen’in bulmacaların Türkçemize katkıları olduğu yolundaki iyi düşüncelerini gölgelemektedir. Bu durumda onların daha bir titizlikle ve dikkatle hazırlanmasını dilemekten başka bir şey elden gelmiyor.
1- Ömer Öztürkmen, “Türkçemiz”, Türkiye gazetesi (07 Nisan 2000), 16.
2- Yazık ki, bu örnekleri kayıt ederken yayınlandıkları tarihleri yazmayı ihmal etmişim. Bundan dolayı onların yayınlandığı gazetenin adını da vermiyorum. Zaten amacım yalnızca bir durum belirlemesi yapmak.