Ana Sayfa 1998-2012 Türk Tarihinin Kahramanları - XLI Küçüm Han

Türk Tarihinin Kahramanları – XLI Küçüm Han

Kaynaklar Kazan Hanlığı’nın düşmesinden sonra (1552), doğuda ortaya çıktığı söylenen, Altun Orda bakiyelerinden Sibir Hanlığı sahasında, iki Türk beyi Yadigâr ile Küçüm Han arasındaki bir mücadeleden bahsederler ki, işte üzerinde durmak istediğimiz Küçüm Han, Çingiz’in torunlarından biri olup (Cuci neslinden), çoğumuz ondan bîhaberizdir. 1556’dan itibaren, eski Altun Orda ve Kazan nüfuz alanında, Deşt-i Kıpçak’ın doğu ve kuzey taraflarında Yadigâr ile Küçüm bir kavgaya başlamışlar ve 1563’lerde bölgenin hâkimi Küçüm Han olmuştur.

- Reklam -

Esasında İrtiş nehri boyları, Türk destanlarına ve yazılı vesikalara baktığımızda, M.Ö. yaşanan çağlardan itibaren Türklerin yurt tuttuğu bir coğrafyadır. Kök Türk Kaganlığı’nın dağılmasından sonra, Kimek boy birliğinin hâkimiyet alanı içerisinde kalan Batı Sibirya’da, bunun ardından Kıpçakların yükseldiği görülür. 12. asrın bitiminde, Kırgız Türklerinin Çingizli hâkimiyetini tanımaları suretiyle, bölge yeni bir güç olan Türk-Mogol Devleti’nin idaresine girdi.

Altun Orda Hanlığı’nın parçalanmasından sonra kurulduğu söylenen, hakikatte böyle bir teşekkülün varlığının bile tartışıldığı Sibir bölgesi hanlığının ilk beyi olarak, Mamık-oglu Tay Buka adında bir kişi gösterilmektedir. Bu hanlığın merkezinin eski adı Çimki-Tura olup, bugünkü Tümen civarıdır. Tay Buka’nın torunlarından Yadigâr Ha n, batıdan doğru gelen Kosak (Rus Kazakları) tehlikesini önleyebilmek için Ruslara bir elçi gönderir ve onların tâbiyetini kabul ettiğini söyler. O, hem Kosaklar, hem de diğer Türk kabileleriyle savaşmak zorundaydı ki, bunların arasında en tehlikelisi Şiban Han sülâlesinden gelen, Küçüm Han idi. Dolayısıyla Küçüm ile Yadigâr’ın arasında, batı Sibirya topraklarına sahip olmak amacıyla bir kavga çıkmış ve 1563’lere gelindiğinde, buralar Küçüm’ün kontrolüne girmiştir.

Yine kaynaklardan öğrendiğimize göre Küçüm Han, İrtiş nehri boylarındaki Türkler arasında İslâmın yayılmasında önemli roller oynadı. Buhara Hanı’na gönderdiği elçiler vasıtasıyla, İslâmiyeti öğretecek hocalar istemişti. Ancak bu teşebbüs, Rusların bölgedeki derebeylerinin müdahalesine uğradığı için, arzu edilen sonuç alınamadı.

Bu arada Rus tüccarlarına saldırmaları yüzünden, Kosaklarla Ruslar birbirlerine düşmüşler; Don nehri boyundaki Kosaklar, Rus orduları karşısında başarısız olup, katliâma uğrayınca, İdil nehri havalisine kaçmışlardı. Bunların başında da Ruslarca “Sibir Fatihi” diye anılan, çapulcu Yermek vardı. O, 1577 senesinin sonbaharında, yanındaki 3-5 bin kişiyle beraber, Ural’ın doğu tarafındaki Sibir arazisine girdi. Bölgenin Rus beylerinden de karşılık görmeyince, buralarda yağma faaliyetlerinde bulundu. 1581 tarihinde Küçüm Han bu zorbayı durdurmak gayesiyle bir ordu yolladıysa da, mağlûp oldu ve geri çekildi.

Yermek’in etrafında yeterli kuvvet bulunmadığından, Moskova Çarı’na elçi yolladı ve ona tâbi olduğunu bildirdi. Bu durum Çar İvan’ın da hoşuna gitti ve Rus topraklarına yeni bir yer katıldığından dolayı, Rusya’da bayram ilân edildi. Fakat Yermek Sibir’i ele geçirse de, ona karşı Türklerin karşı çıkışları sürdü. Özellikle Küçüm’ün kardeşi Muhammed Kul, Yermek’i çok uğraştırıyordu. Ama bir ihanet sonucunda Muhammed Kul yakalanınca, neredeyse Küçüm Han’ın kolu kanadı kırıldı.

Rus Çarlığı henüz zapt ettiği bu sömürge bölgesine bir vali yolladı. Bu kişi 1583 senesinde, yanında 500 kadar askerle Sibir’e geldi. Fakat onların 1584’te kuşatılmaları, bu valiyle birlikte pekçok Rus ile Kosak’ın açlık ve hastalıktan ölümlerine sebep oldu. Yermek, yiyecek temini ve kendini tanımayan Türk obalarına boyun eğdirmek düşüncesiyle, İrtiş’in yukarılarına doğru bir sefere çıktıysa da, Türkler ona şiddetle mukavemet ettiler. Bu sırada Buhara’dan geldiğini duyduğu bir kervanı soymaya karar veren Yermek ve adamları, Vagay nehri üzerindeki bir adacıkta dinlenirken, Küçüm Han’ın askerlerinin saldırısına maruz kaldılar. 1584’te Yermek dahil bütün adamları, bir kişinin dışında, öldürüldüler.

- Reklam -

Yermek’in vefatı, Sibir’e yerleşen Rusların durumunu da kötüleştirmiştir. Bunun üzerine yeni bir vali ve yardımcı kuvvetler Sibir topraklarına yollandı. İrtiş ile Tobol nehrinin birleştiği yerde bir kale şehir kuruldu. Daha sonra Tobolsk şehrine dönüşen bu yerleşim birimi, Rusların Türkistan’a doğru yaptıkları akınların çıkış noktası oldu.

Küçüm Han bütün olumsuzluklara rağmen, Ruslarla mücadeleyi sürdürdü. 1595’e kadar Rus orduları Küçüm’ü ele geçirmek amacıyla, çeşitli teşebbüslerde bulundularsa da, buna muvaffak olamadılar. O 1595 Ağustosunda, Urmin bölgesinde çar ordularının saldırısına uğradı. Bu çarpışmada, akrabaları ve yakın adamlarından çoğu esir düştüyse de, kendisi kaçmayı başardı. Ailesi tutuklanarak, Moskova’ya götürüldü. Uzun yıllar Sibirya’nın Ruslar tarafından işgaline engel olan bu kahraman Türk beyine ait bundan sonra fazlaca bir bilgiye sahip değiliz. Rivayetlere göre, Ruslar teslim olduğu takdirde, ailesiyle beraber rahat bir hayat yaşayacağını kendisine iletmişlerse de, o aslâ böyle bir durumu kabul edemeyeceğini söylemiştir. İhtiyar yaşına rağmen, ana yurdunda zor bir ömür sürmeyi seçti.

Ebu’l-Gazi Bahadır Han’dan öğrendiğimiz kadarıyla, o hayatının sonlarına doğru Buhara’ya gitmiş, burada gözleri kör olmuş ve 1598 tarihinde de ebediyete intikâl etmiştir. Bundan sonra Ruslar kısa bir süre içinde Baykal gölüne kadar ilerleyerek, bütün Sibirya’ya hâkim oldular.
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -