Ana Sayfa 1998-2012 Türk Kimliği(Üst kimlik-Alt kimlik)

Türk Kimliği(Üst kimlik-Alt kimlik)

Türkiye’de kimlik anlayışı ve arayışı ne olmalıdır sorusuyla sürekli karşılaştığımız şu son günlerde bu soruya, Anadolu insanımızın düşünceleri içinde cevap buluyoruz.

- Reklam -

Ülkemizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğüne inanmış insanlarımız, aynı tarihî mirası paylaştıkları, aynı millî hedef doğrultusunda birleşip, aynı inanca sahip olarak, kararlı bir tutum içinde, varlıklarını ve yaşamlarını sürdürmektedirler.

Türkiye’mizde bizleri biri birimize bağlayan temel unsurlar, DİL, KÜLTÜR ve DİN BİRLİĞİ olduğu için, “aynı örf ve adetâ sahip insanlarımız”, kökeni ne olursa olsun yurdumuzda yaşamlarını bir millet olarak sürdürmekte kararlıdırlar. Bu durum onların gusuru ve aynı zamanda birlikte bir yaşam tarzıdır.

Anayasamız 3.üncü maddesinde “Türk Milletinin resmî dili Türkçe”dir. sözünü vurgularken en önemli unsuru DİL BİRLİĞİ olarak seçmiştir.

Onun için Anadolu’muzda kimlik tanıma bahanesiyle veya anayasa değişikliği oyunlarıyla, Türkçe’mizden (dilimizden) ödün vermeye hiç kimse kalkışmamalıdır.

Eminiz ki; hiç kimse, hiçbir siyasî kuruluş ve hatta hiçbir süper devlet, ÜNİTER yapı bahanesiyle insan hakları ve düşünce özgürlüğü maskesi altında “ayrı kimlik ve kültürel haklar sağlanmalıdır” savıyla devletimizi, milletimizi, bölmeye kalkışmamalıdır. Aslında böyle bir harekete güçleri yetmeyeceği bilinmelidir.

Üst kimlik kelimesi yanlış yerde kullanılmaktadır. Türkiye’de yaşayan vatandaşın ismi TÜRK’TÜR. Türkiye’de üst kimlik için TÜRK adı kullanılması yeterlidir. Anayasalarımız 1924 yılından beri her yeni yapılışında özellikle bir maddesinde “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes TÜRK’TÜR” sözcüğü kullanılmıyor. 1982 Anayasamızın 66. maddesi de aynı şekildedir. Şimdi resmî kişiliği de olsa hiç kimse Türk ismini aynı hizaya koyarak üst kimlik içinde bir değerlendirmeye giremez. Aksi tavır ve söylev, Anayasa suçu olarak değerlendirme içine çekileceği bilinmelidir.

- Reklam -

Türkiye’de yaşayan insanların büyük ismi TÜRK’tür. Kimse küçük ismiyle TÜRK ismini değiştiremez. Silemez. Boy isimlerini kimlik olarak sayıp TÜRK ismin aynı seviyede gösteremez. TÜRK Milletini diğer kimlikler arasında göstermek tarihi inkâr etmektir.

Bunun böyle bilinmesi gerekir. Anadolu ve Trakya’mızda aynı bayrak altında toplanmış, aynı dili konuşan ve aynı terbiyeyi almış, aynı kaderi paylaşmış insanlarımızın üst kimlik, alt kimlik sözcükleriyle MİLLÎ BİRLİK ve BERABERLİĞİNİ bozmaya, hiç kimsenin hakkı yoktur. Olamaz da!

Büyük ATATÜRK “ben her şeyden önce bir TÜRK milliyetçisiyim” “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözleri TÜRK MİLLİYETÇİLİK anlayışının içinde millî birlik ve beraberliğimizin sınırlarını çizmiştir. ATATÜRK mücadelesinde ilke ve inkilâplar çerçevesi ile devlet yapımızın plânını ve hukuk devletinde sosyal düşünceyi geliştirmiştir.

Öncelikle şunu söylemek istiyruz: Bu mücadele bizlerin TÜRK milletinin mücadelesi olarak değerlendirilmelidir.

Milliyetçilik anlayışımızı güçlendiren ve ÜNİTER toplum yapısında bizleri birbirimize bağlayan, DİL BİRLİĞİ, KÜLTÜR BİRLİĞİ ve DİN BİRLİĞİ üç temel unsurdur. Bunu unutmamalıyız. MİLLÎ BİRLİK ve BERABERLİĞİMİZDEN hiç bir zaman ödün verilemez. Ödün verenler sürekli karşılarında Türk Milletinin olduğunu göreceklerdir.

- Reklam -

Geçen zaman diliminde bir anımsama yaparsak görülür ki; Osmanlı Devleti’nin yıkılmasını hazırlayan nedenler arasında, topraklarının tamamını düşmanlarının kendi aralarında paylaşma gayesi yattığı gibi, imparatorluğun son zamanlarında, koruma ve muhafaza etme düşüncesini Osmanlı Hanedanı’nın tamamen yitirmiş olmasında görürüz.

Günümüzde de Türk milletinin ve Türk Devletinin düşmanlarının gayesi, aynı istemde aranmalıdır. Önümüze hemen Wilson’un hazırladığı paylaşma plânı konacağı bilinmelidir.

Oysa Wilson prensipleri, başka bir deyimle Sevr şartları TÜRK milletinin, yaptığı İstiklâl savaşıyla reddedilmekle kalmamış, aynı zamanda bir istiklâl destanıyla ortadan kaldırılmıştır. Bunu hiç unutmamamız gerekiyor. Yeniden Düşmana aynı fırsatı getirecek tavizlerden kaçmalıyız.

İstiklâl Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulması büyük uğraş idi. Kimseye, hiçbir zaman bu uğurda akıtılan şehit ve gazilerimizin kanı ile çizilen destanın silinmesi ve ATATÜRK’ün cesareti ilke ve inkılâplarının temelini oluşturduğu temel taşları yerinden oynatma zemini hazırlanmamalıdır.

Ama baktığımızda, bu uğraş sanki birçok devlet görevlilerince unutulduğu, ayrıca son yıllarda bazı vatan haini kişilerce “SEVR ŞARTLARI” yeniden gündeme getirilmek istenen bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu görür gibiyiz.

Atatürk’ün, Ey Türk Gençliği, dahilî ve haricî bedhahlara karşı koymaya damarlarındaki asil kanda gücün vardır, anlamını taşıyan sözleriyle başlayan hitabesinde TÜRK ÇOCUĞU’na yüklediği vazife, vatan hainlerinin bu tür hareketlerine göz yummamaktır. TÜRK ÇOCUĞU atik ve bilinçli ol, düşmanları yurduna uğratma sakın, TÜRK MİLLETİ bu görevi sizlerden beklemektedir.

Üstüne basarak diyoruz ki; Genç TÜRK kuşağına düşen görev, İstiklâl savaşını unutmak şöyle dursun, bu gün dost görünümleri iyi tanımaktır.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’nin kurulmasında ana gaye; “Cumhuriyeti bizler kurduk sizler yaşatacaksınız.” ödevinin verilmesidir. TÜRK insanının devlet idaresini kendi seçtiği milletvekilleriyle yaptırmaktır. Bu durumu hiçbir zaman unutmayalım. Bizler TÜRK çocuklarının, temsilde hiç hata yapmayacaklarına inanıyor. ATATÜRK ilke ve inkılâplarına uygun çalışmalarımızla başarıya ulaşacağınızı ümit ediyoruz.

Terörün aldatmasına gelmeyiniz, vatanınıza, milletinize hizmette, devlet ve milletin bölünmez, bütünlüğünden asla ödün vermeyiniz, Ödün verenlere karşı koyma göreviniz olduğunu da unutmayınız.

“Türk milletinin kanı” bayrağındaki kanıdır. Onun uğruna şehitlerimizin, gazilerimizin akıttığı kandır. Bayrakları bayrak yapan onun uğrunda milletinin akıttığı kandır.

Demokrasi içinde yanlış oyunu artık bırakalım. Gerçek demokrasilerdeki anlayış “bayrağını koruyan, vatanını koruyan, milletinin bütünlüğünü koruyan demokrasi anlayışı ve bilincidir.” Yaşanan demokrasi anlayışıyla bir yere varamayız. Vardığımız yer ise, gözler önündedir.

Görevimiz süresince bizim gösterdiğimiz hassasiyetten dolayı, vatan hainleri ve vatan hainleri savunucuları bizleri kınıyorlardı. Şimdi devletimizi yıkacak, parçalayacak hainler kapıya dayandı. Büyük Türk milletinin tahammülü daha ne kadar sürecektir. Devlet idaresini üstlenenler, umursamaz tavrınızı bırakınız, sıranın sizlere de geleceğini biliniz. Aksi düşünce ve hareket “Atalarımızın bu vatan için akıttığı kandan rengini alan ay yıldızlı Bayrağımızı” yerlere atanlara, vatan hainlerine daha çok cesaret verecektir.

Şehit ve gazilerimizin kemiklerini sızlatmayınız. Büyük ATATÜRK’ün kemiklerini sızlatmayınız. Bu sızının hemen dindirilmesi gerekiyor. Herkes bilmelidir ki, Türk Bayrağı’nı bayrak yapan vatan için TÜRK milletinin akıttığı ASİL kandır.

Bir yanda, Laiklik ilkesinin savunuculuğunu yapmış görünerek diğer yanda; üniter devlet görüşünü ve milliyetçilik ilkesini üst kimlik, alt kimlik deyimleri içine alarak devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozan hareketlerin kaynağı hem içteki, hem dıştaki güçlerin ve düşmanların eseri olduğunu görmeliyiz, bilmeliyiz.

Şimdi bir başka hatırlatma yapalım…

Bizler; ATATÜRK İSMİ VE KİŞİLİĞİNİ, Atatürk’ü anımsayarak onun büyüklüğünü aşağıdaki sözlerde buluyoruz.

Seni tanımadan dünya büyükleriyle kıyaslama insanlığa hakarettir.

Çünkü dünya seni tanıyacak çağa erişemedi.

Sen bir öncüsün.

Ruhun insanlık sevgisi için dalgalanan bir bayraktır.

Eğer asker olarak yetişmeseydin, yine en büyük asker sen olacaktın.

Türk askerini Çanakkale’de tanıdın ve Kurtuluş Savaşı’nı öyle kazandın.

Türk ulusunun en kötü kaderi senden sonra kalan yerin dolduralamamasıdır.

Hızla akıp giden zaman içinde daima insanlığın ilgisini çekeceksin.

Sen… asla yurdunun tasası yüzünden gülmeye bile fırsat bulamadın.

Öyle ise BİZLER;

GÖZÜMÜZDE BİZE EMANET ETTİĞİN, TESLİM ETTİĞİN VATANIMIZI CUMHURİYETİMİZİ, KORUYARAK, GÖNLÜMÜZDE ÇİZDİĞİN VE AYDINLATTIĞIN İLKE VE İNKILÂPLARINI YAŞATARAK, ÇAĞDAŞ BİR DÜNYA YARATARAK TUTACAĞIZ, VİCDANIMIZDA DİNİMİZİ SAKLAYACAĞIZ. GÖREVİMİZ MİLLİYETÇİLİK VE LAİKLİK DÜŞÜNCEN İÇİNDE OLACAKTIR.

Üst kimlik düşü kuranların hüsrana uğrayacakları gün yakındır.

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -