Ana Sayfa 1998-2012 TEHDİT SAVAŞLARI

TEHDİT SAVAŞLARI

Geçtiğimiz Eylül ayında Türkiye basınını en meşgul eden konulardan birisi, Başbakan ile büyük bir medya kuruluşunun arasında yaşanan birbirlerini suçlayıcı mahiyetteki söz düellosuydu. İşin doğrusu hiç kimse meselenin ne olduğunu tam açıklığıyla öğrenmiş değil. Çünkü hem Hükûmet kanadı, hem de bu büyük basın-yayın karteli her şeyi anlatmadıkları gibi, lafı ağızlarının içinde geveleyip durdular. Tabiri caizse sen benim sırlarımı yazarsan, ben de senin kanunsuzluklarını ifşa ederim şeklinde, bir birlerine tehditler savurdular.

- Reklam -

Bütün bunlar bir yana Başbakan’ımızın konuşmaları ile her ne hikmetse son 20 yılda devleşen bu şirketin yöneticisinin beyanları göz önünde bulundurulunca, aralarında birtakım gizli muhabbetlerin olduğu sonucu ortaya çıkıyor. İşin garip tarafı daha düne kadar Aydınlık ve Kalkınma Partisi’nin iktidara gelmesini destekleyen, bütün icraatlarından yana tavır koyan bu basın kartelinin birdenbire neden Hükûmet t aleyhine döndüğüdür? Bunu hiç kimse hür basın ilkeleriyle izah edemez. Demek ki ortada bir takım menfaat ilişkileri ve çatışmaları söz konusudur.

Bu büyük medya kuruluşu ve arkasındaki şirketlerin daha önceki hükûmet ile de ilişkileri fena değildi. Devletten pek çok ihale, banka vs. aldığı gibi, AKP hükûmeti iktidara gelince, onların da en büyük destekçisi olarak, satılığa çıkarılan kamu kurum ve kuruluşlarını çok düşük paralarla kendi bünyesine katmışlar, ardından da çok yüksek kârlarla irtibatta bulundukları yabancı ülkelere devretmişlerdir. Bunların çoğu da ülkenin stratejik müesseseleri ve üretim vasıtalarıydı. Aslında bu vaziyetin Türkiye’de sorgulanması, adı gazete ve televizyonlarda sık sık geçen bu kartelin ne yapmak ve neye hizmet etmek istediği meselesi araştırılmalıdır.

Daha düne kadar iyi geçinen iki muhatap, aniden ağza alınmayacak hakaretlerle, ki bunların arasında iftiracılık, yalancılık, şerefsizlik gibi tanımlamalar da mevcuttur, birbirlerine saldırdılar. Sayın Başbakan neden sonra bu medya patronunun mektuplarında, kendisine İstanbul’un en güzel mahallindeki bir araziyi vermesi için yaptığı teklifi, yine bir televizyon kanalının karasal yayın hakkını almak maksadıyla istediği iltiması ve bazı şeyleri anlattı. Şimdi insanların aklına gelen; “Sayın Başbakan, ortada böyle bir durum varken niçin bunu kamuoyu ile önceden paylaşmadınız veya sizden üstü örtülü olarak bir nevi rüşvet isteyen bu şahsın hakkında neden işlem başlatmadınız”, sorusuna ben bunları reddettim diye, Başbakan’ımız cevap verdi. Tabiî ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı sıradan bir kişi olmadığı gibi, cevap da yeterli değildir. O, bir kurumu, bir devleti temsil ediyor. Anında bu yaşananların gereklerini kanunlar çerçevesinde yerine getirmeliydi. Ama her nedense zamanında bunlar yapılmamış. Sebebini de sadece Başbakan bilmektedir.

Bütün dünyada olduğu üzere, ülkemizde de basın hükûmetlere büyük gözdağları vermektedir ki, nitekim bu hadise ile bir kez daha ispatlanmış oldu. İşte buna bağlı olarak bu medya patronu açıkça Sayın Başbakan’a tehdit savurdu. Basınla ilişkilerini iyi yürütemeyen iktidarların nasıl yönetimden uzaklaştırıldıklarını ima edercesine, bunun örnekleri tarihte pek çoktur, diyerek sanki bir gözdağı verdi. Bundan önceki hadiseler akıllara gelince, yani bir talihsizlik sonucu adı Ergenekon olarak anılan operasyonların gerekçelerini düşününce, yüzümüzde bir tebessüm hâli beliriyor. Savcının iddiasına göre, bu Ergenekoncular Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’ni yıpratmak ve yıkmak planlarından dolayı tutuklandılar. İşte bu büyük basın karteli de üstü örtülü olarak Hükûmet’le uğraşacağını söyledi. O zaman neden bunların sorumluları da gözaltına alınmıyor veya ne demek istedikleri konusunda sorgulanmıyorlar. Yoksa biz saf Türklerin bilmediği başka şeyler mi var?

 

- Reklam -
- Reklam -

Orkun'dan Seçmeler

Elçibey Uçmağa Vardı

Uyum yasaları

- Reklam -