Ana Sayfa 1998-2012 TARİHTE BU AY: İstanbul İşgal Ediliyor

TARİHTE BU AY: İstanbul İşgal Ediliyor

16 Mart 1919: İtilâf Devletleri İstanbul’u işgal ettiler. İstanbul’un işgali sırasında ve sonraki günlerde askerlerimiz şehit edildi, mebuslar sürgüne gönderildi. Yönetim tümü ile işgal kuvvetlerinin eline geçti. Büyük haksızlıklar yaşandı.

- Reklam -

Mondros Mütarekesi 30 Ekim 1918 tarihinde imzalandı. Hemen ardından İtilâf Devletleri, Birinci Dünya Savaşı öncesinde tasarladıkları Anadolu’nun paylaşımı plânını uygulamaya koydular. Fransa; Adana, Pozantı, Maraş, Antep ve Urfa’yı, İngiltere Merzifon, Samsun, Eskişehir ve İzmit’i, İtalya; Söke, Antalya ve Konya’yı işgal ettiler. Ruslar; Trabzon, Erzurum, Van, Bitlis, Muş ve Siirt’i, Yunanlılar da Ege Adalarını ve İzmir’i istiyorlardı. Yunanlılar, İtalya’nın önüne geçmek için 16 Mayıs 1919’da İzmir’e asker çıkardılar, Eskişehir’e kadar ilerlediler.

İtilâf Devletleri’nden birkaçı aynı bölgeyi ister ve işgal eder konuma düşünce, anlaşmazlık çıktı. Anlaşmazlıkları gidermek için Paris Barış Görüşmeleri başlatıldı. Görüşmeler devam ederken İngilizler, Fransızların önüne geçmek için Musul’a girdiler. Antep ve Urfa’ya kadar olan bölgeyi işgal ettiler.

Bu arada Anadolu’da direniş hareketleri başlamıştı. Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı 28 Ocak 1920’de millî sınırlarımızı belirleyen, savunulacak vatan topraklarını içine alan Misak-ı Millî’yi kabul etti. Ankara’daki Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti, Sevr Antlaşması’nı ve antlaşmayı imzalayan İstanbul Hükûmeti’ni tanımadığını açıkladı.

Bunun üzerine İtilâf devletleri Yüksek Komiserliği, bu gelişmelere tepki göstermekte gecikmedi. Londra Konferans ’nın 4 Mart 1920’de aldığı karara dayanarak İstanbul’u fiilen işgal etme plânını 15 Mart 1920’de uygulamaya koydu. 13 Kasım 1918 tarihinden beri İstanbul Boğazı’nda demirli olarak bekleyen İtilâf Devletleri donanması, 15 Mart 1920 gecesi, İstanbul Limanı’nı kuşatarak, sabaha karşı karaya asker çıkardı. Şehrin bütün önemli kavşaklarını kontrol altına aldı. 16 Mart 1920 sabahı, birçok nezâret (bakanlık) binasına ve askerî garnizonlara el koydu. Harbiye eski nazırı Cemal Paşa’yı tutukladılar. Osmanlı Hükûmeti, bu oldu bittilere boyun eğmeyeceğini açıkladı. Bu açıklama üzerine itilâf Devletleri, Meclis-i Mebusan’ı basarak bağımsızlık yanlısı mebuslardan Kara Vâsıf ve Hüseyin Rauf Beyleri tutukladılar. 17 Mart 1920 günü, Türkçülük fikrinin ve vatanseverlik düşüncesinin en önemli temsilcisi olan Türk Ocağı kapatıldı. 18 Mart’ta çalışma imkânı kalmadığı gerekçesiyle Meclis-i Mebusan tâtil kararı aldı. Pâdişâh’a baskı yaparak 11 Nisan 1920’de Meclis’i feshettirdiler.

İtilâf Devletleri’nin İstanbul’u işgal etmesi, Türkiye’yi haritadan silmeyi tasarlayan Osmanlı vatandaşı olan Rum, Ermeni, Yahudi ve diğer azınlıkları da harekete geçirdi. Yunan Başbakanı Giritli Elefteros Venizoles, siyâsî temsilci olarak iki kişiyi İstanbul Patrikhânesi’ne gönderdi. Kumkapı’daki Ermeni Patrikhanesi Patriği Zaven de İtilâf Devletleri’nden yardım ümit ederek, başşehri Erzurum olmak üzere bir devlet kurmak hayâlindeydi. Yahudiler ise, Sultan İkinci Abdülhâmid Han döneminde, ısrarla ve büyük servet teklif etmelerine rağmen elde edemedikleri Filistin topraklarını istiyorlardı. Dîni ve etnik bütün azınlık mensupları, kasten suç işliyorlar, fakat Türk mahkemelerinde yargılanmayı reddediyorlardı. Hiçbiri devlete vergi vermiyordu. Daha da ileri giderek, silâhlanmaya başlamışlardı. Hattâ azınlıklara ait evlerin çoğu, âdetâ bir cephâne hâline getirilmişti. Silâhlı birlikler oluşturup, Trakya ve İzmir’e gönderildi, Türk askeri arkadan vuruldu. Ermeniler de Doğu Anadolu’da aynı hıyanet çemberini oluşturmuşlardı. Fatih Sultan Mehmed Han’ın Müslüman Türk milletine yâdigârı olan Ayasofya Camii’nin iki minaresine İstanbul’da yaşayan Rumlar tarafından Yunan bayrağı asılmasına teşebbüs edildi. Bunun üzerine, kapatılan Türk Ocağı’nın mensupları Sultanahmet Meydanı’nda büyük bir miting düzenlediler.

İstanbul’un, İtilâf Devletleri tarafından işgal altında tutulması, 1923 yılına kadar devam etti. Son düşman askeri, 6 Ekim 1923 tarihinde İstanbul’u terk etti.

- Reklam -

1929’dan sonraki gazete haberlerine göre, Eyüp’te Bahariye Mezarlığı’ndaki şehitlerin makberesinde her yıldönümünde büyük törenler yapıldı, şehitler anıldı. Olayın Türk tarihindeki önemi belirtildi, yazılar yazıldı. Törenlere zamanın en yüksek mülkî, siyasî, askerî erkânı katıldı veya temsil edildi. Bando mızıka, askerî birlikler, polis müfrezeleri, üniversite temsilcileri, Millî Türk Talebe Birliği yöneticileri ve öğrenciler ile halk bu törenlere iştirak etti. Törenler Müftü Efendi’nin duasıyla başlayıp, bir manga askerin havaya üç el ateş etmesiyle son bulurdu. Bu törenler bazen şehrin başka yerlerinde de aynı gün yapılırdı.

Meselâ Üsküdar ve Eminönü Halkevlerinde yapılır, bazen gösteriler Şehzadebaşı’na kadar devam ederdi. Bu anma günleri 1940’lara kadar sürmüş, her yıl geniş katılım, askerî, dini tören, yürüyüşler yapılmıştır. Çok şiddetli yağmur altında çok kalabalık törenlerin fotoğrafları o zamanki gazetelerde vardır. Törenler; 1940’lardan 1950’lere kadar kısa, tek sütun haberlerle geçiştirildi. 1950’den 1980’e kadar gazetelerde konu ile ilgili tek satır haber çıkmadı. 16 Mart 1920 faciası unutuldu.

Şehitlerimizin mezarları da Eyüp Bahariye Mezarlığı’nda unutuldu. Mezarların yeri bile bilinmiyor, Oradan Edirnekapı Şehitliği’ne nakledildiği söyleniyor. Orada iki mezar var. Kitabelerinde isimleri yazılı: İbişoğlu Abdülkadir ve Kadiroğlu Ömer Osman. Diğer ikisi veya üçü yok. Zileli Abdullah Çavuş ve onlardan ayrılan arkadaşları artık anılmıyorlar. Arayanları, duacıları, yüceltenleri de yok. 16 Mart olayını bilen de kalmadı. Üniversite mezunları, 16 Mart deyince boş boş bakıyorlar. Şehitlerimizi unutmuşuz, tarihimizi unutmuşuz, unutulmasına göz yummuşuz. Abide yapalım diyenler bir süre sonra vazgeçmişler. Sebat etmemişler. Onlar da unutmuş. Böylece önemli ve vahim bir tarihî olay hatırlayan kalmamış.

Ne yapılabilir?

Her şeyden önce orada inşa edilecek metro durağının adı 16 Mart olmalı. Uygun bir yerine 16 Mart’ı anlatan bir levha konulmalı. O sahaya, mütevazı değil, Türk milletinin yüceliğini temsil eden, olayın vahametiyle ilişkili bir anıt dikilmeli ki millet, 16 Mart nedir, İstanbul’un işgali nasıl olmuştur? Hangi tarihte olmuştur? Öğrensin ders alsın.

- Reklam -

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -