Ana Sayfa 1998-2012 Tarihte Bu Ay: Çin’in Doğu Türkistan’ı İşgali

Tarihte Bu Ay: Çin’in Doğu Türkistan’ı İşgali

Doğu Türkistan, Çin’in kuzey batısında yer alır. 1.828.418 Km2 yüzölçümü ile Çin’in altıda biri büyüklüğündedir. Tamamı Türk ve Müslüman olan nüfusu 35 milyondur. Çinlilerin, Türk adını unutturmak için Sinciang olarak andıkları ülke, otonom bölge satüsündedir. Ancak, Doğu Türkistan halkı, kendi kendilerini yönetme hakkına sâhip değiller. Çin usulü otonomi, klâsik tariflere uymuyor. Yönetimde Çinliler %99 söz sâhibidir.

- Reklam -

İpek Yolu üzerinde, Çin’den batıya uzanan kervanların geçiş yeri olan bu toprakların sahipleri; zengin petrol, altın, uranyum, kömür yataklarına sâhip. Pekin yönetimi yıllardır bu kaynakları hortumluyor. Uygur Türklerinin %90’ı ise, fakirlik sınırının altında yaşıyor. Yaşıyor kelimesi gerçeği yansıtmıyor. ‘Hayatta kalmaya çalışıyor.’ demek daha doğru olur. Pekin’in tekeli altındaki işletmelerde, mahallî hükûmetin sözü geçmiyor. 1950’lerde kurulan ve kolektif çiftlikler ile bir dizi işletmeyi elinde tutan üretim – inşaat birlikleri, devlet içerisinde devlet gibi. Bu kurum, 7.5 milyon dönüm toprağı, 172 çiftliği, 344 kuruluşu, 500 okulu, 200 hastahâneyi ve 46 araştırma enstitüsünü kontrol ediyor. Resmî makamlar, Türkleri âdetâ görmezden geliyor. Doğu Türkistan’daki okulların %70’inde, Çince Eğitim yapılıyor. Türk nüfusun %60’ı okuma yazma bilmiyor. Türk gençlerin %97’si üniversiteye giremiyor. Üniversite mezunu olabilenler, mâvi yakalı işçi olarak çalıştırıyorlar.

Çin, 1949 yılında Doğu Türkistan’ı işgal ettikten sonra geçen süre içerisinde, Milletlerarası Af Teşkilâtı, İnsan Hakları gibi kuruluşlar sık sık denetleme yapıp rapor veriyorlar. Raporl rın hepsinde, Doğu Türkistan’da, sistematik bir soykırım uygulandığı vurgulanıyor. Çin’in tâkip ettiği bu siyâsetin birkaç amacı var. En önde geleni, Çinlilerin Doğu Türkistan’a plânlı bir şekilde yerleştirilmesi. Çin’in resmî bilgilerine göer 1990 yılı itibariyle Doğu Türkistan’da 16.000.000 olan nüfusun 7.500.000’ini Uygurlar, 1.000.000’unu Kazaklar, geri kalanını Kırgız, Moğol ve Özbekler oluşturuyor. Buna karşılık 6.500.000 Çinli var. Oysa 1949’da yalnızca 300.000 Çinli vardı. Pekin’in ülkede 500.000 askeri bulunuyor.

Doğu Türkistan’daki çalışma kamplarına son yıllarda 40.000’in üzerinde Çinli suçlu gönderildi. Hiçbiri, cezâsını tamamlayınca geri dönemiyor. Tersine, ailelerini Doğu Türkistan’a yerleştirme haklarına sâhipler. Hatta böyle olmasına özendiriyorlar.

Dünyanın en kalabalık nüfusuna sâhip olan Çin, tek çocuk siyâsetini burada farklı uyguluyor. Kanunlara göre bir Uygur çiftinin çocuk sâhibi olabilmesi için yetkili makamlardan izin alması gerekiyor. Bu izni alabilmek için 3-4 sene bekleyenler var. Zorla kısırlaştırılanların ve kürtaj edilenlerin sayısı yüz binlerle ifâde ediliyor. Doğu Türkistan’da resmî rakamlara göre sadece 1991 yılında bir şehirde 18.000’in üzerinde kürtaj gerçekleşmiş Soykırımın en etkili enstrümanı nükleer çalışmalar… Pekin yönetimi, son 30 yıldır Taklamakan Çölü civarında bulunan Lopnor’da nükleer denemeler yapıyor. Burada 46 defa operasyon gerçekleştirildi. Bu denemelerde atılan bombalar, Hiroşuma’ya atılan bombadan 10 kat daha güçlü.

Milletlerarası İnsan Hakları Teşkilâtı’nın raporlarına göre radyoaktivite yüzünden ölenlerin sayısı 210.000’i buluyor. Dünya Sağlık Teşkilâtı’na göre, 1975-1985 yıllarında lösemi olayları % 7 oranında artmış. Nüfusun % 10’u kanser belâsı ile boğuşuyor. Teşkilât 1988 raporunda; Hoten, Yarkent, Kaşgar şehirlerinde 3.961 kişinin bilinmeyen salgın hastalıklar sebebiyle öldüğünü ortaya koyuyor. Bölgedeki ekolojik felâket, ölü veya iki başlı, karaciğersiz, kolu bacağı olmayan doğumlara sebebiyet veriyor. Bunların sayısı korkunç boyutlarda.

Daha da fecî olan bir durum var: Pekin, denemelerden önce, yerleşim bölgelerini boşaltmıyor, bölge insanını haberdar bile etmiyor. Bölgede Çinlilerin gizli nükleer üssü var. Bu üssün, Türklerin ve Moğolların yerleşim bölgesine uzaklığı 10 kilometre. Bu bölgede, Afrika’da bile nâdir görülen ebola ve marburg bakterileri bulunuyor. Bu durum, Çin’in 1980’lerde bakteriyolojik silâh geliştirdiğine işâret ediyor. 1980’lerde Doğu Türkistan’da adı sanı bilinmeyen ve bir numaralı salgın, iki numaralı salgın diye adlandırılan salgın ve bulaşıcı hastalıklar var. Pekin, Doğu Türkistan’dan 3.200 kilometre uzakta. Felâketler gönderme konusunda Çin için uzaklığın önemi yok. Ülkenin bir ucundan diğer ucuna kadar Pekin saati uygulanıyor. Kaşgar’da öğle saatinde, hava kararıyor. Zaman bile, Doğu Türkistanlı için işkence aracı olarak kullanılıyor. Doğu Türkistan, tıpkı Tibet, İç Moğolistan ve Tayvan… gibi, Çin’in yumuşak karnı. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin çöküşü ile birlikte, Uygurların bağımsızlık ümitleri canlandı. Bugün Doğu Türkistan’da bağımsızlık için mücâdele eden 60’ın üzerinde teşkilât var. Son birkaç yılda 138 ayaklanma yaşandı. Hepsi de kanla bastırıldı. Milletlerarası Af Teşkilatı’na göre Ocak 1997’den beri 190’ı infaz edilen 210 idam cezası verildi. Teşkilât, kurşuna dizmeleri, hapishanelerdeki işkenceleri ve keyfi tutuklamaları işâret ediyor. Bunların sayısının çok olduğunu belirtiyor.

- Reklam -

1998’in sonunda, 18 ülkeden 40 Uygur lider, sayıları 50.000’i bulan Uygur’un yaşadığı Türkiye’de, Ankara’da bir sürgün hükûmetinin sinyallerini veren Doğu Türkistan Millî Merkezi’ni kurdu. Merkezin başında, Türk Ordusu’nda korgeneralliğe kadar yükselmiş bir emekli asker var: Rıza Bekin.

Çin’in acımasız siyâseti Doğu Türkistan’ı patlamaya hazır bombaya çevirirken, dünyanın önde gelen ülkelerinin sesi çıkmıyor. İştah kabartan milyarlık Çin pazarı dururken, kimsenin Uygurları düşünecek hâli yok! Dünya bilmeli ki Doğu Türkistan’daki Müslüman Türklerin savaşı, bağımsızlık ve hürriyet savaşı değil. Onlar, yaşama, yok olmama mücâdelesi veriyorlar.

Doğu Türkistan Türklerinin bir özdeyişleri var: ‘İstanbul’u görmemiş olan, dünyaya gelmemiştir.’ Onlar, bu sözle İstanbul’u ölümsüzleştiriyorlar. Doğu Türkistan Türklerinin efsanevî lideri büyük mücâhit İsa Yusuf Alptekin, bahtsız bir insandı. Soydaşlarının bağımsızlığını göremeden fâni dünyaya vedâ etti. Bir bakıma da iki defa şanslıydı. Birincisi, 1995 yılında, 95 yaşında öldüğünde, milletinin ölümsüzleştirdiği İstanbul’da muhteşem bir cenâze töreninden sonra toprağa verildi. İkincisi: 1998 yılında dönemin başbakanı Mesut Yılmaz’ın Doğu Türkistan’ın sembolü olan Gökbayrak açılmasını yasaklayan 36 sayılı genelgesini hayatta iken görmedi.

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -