Ana Sayfa 1998-2012 Tarihle Oynamak

Tarihle Oynamak

Türkiye’yi ve özellikle genç kuşakları, geleneksel değerlerden ve tarihimizden koparmak için, kapsamlı, sinsi bir komplo ile karşı karşıyayız.

- Reklam -

Orta Asya’daki Türk boylarını birbirlerinden ayırmak için alfabe ve dil farklarını kullanmak bir Sovyet-Komünist komplosu idi. Buna paralel olarak, “arı Türkçe” garabeti ile, kuşakların arasına uçurum açmak, yeni kuşakların eski eserleri, eski kuşakların da yeni kuşakları anlamalarını güçleştirecek kavram karışıklıkları oluşturmak da, aynı kaynakların plânlı bir komplosu değilse bile, neticede aynı işlevi gördü.

YENİ KOMPLOLAR

Şimdi de “birileri”, kuşaklar arasına nifak sokmak, yeni kuşakları tarihlerinden, kültür ve değer birikimlerinden koparmak için, yeni bir hamle içindeler.

- Reklam -

Önce “failatün, failatün’e son” diye ilân edilen bir hamle yapıldı. Bu, edebiyatımızın kökleri ile irtıbatımızın kesilmesi; babalarımızın, atalarımızın yazdıklarını okuyamaz hâlde olmamız kadar vahim bir olay. Eski Divan şiirlerini zorla ezberletmek bir şey, bu şiirlerle ve edebiyatımızla ilgimizi bıçakla kesmek ise, başka bir anlam taşıyor.

Ama, meğer, başka bir oyun daha tezgâhlanıyormuş. Millî Eğitim Bakanlığı’nın yeni bir kararı ile lise müfredatında, tarih kitaplarındaki “te erruat” ve “abartmalar” -tarihe karıştırılacakmış; tarih kitaplarındaki “hamasî ve abartılı” addedilen “ayrıntılar” ayıklanacak ve tarih “sebep-sonuç” ilişkisi içinde öğretilecekmiş. Bu arada Osmanlı tarihindeki “boş bilgiler” de çıkarılacakmış. Gazete haberinden öğrenebildiğim bu kadar. Mürüvvetin de ihanetin de endazesi-ölçüsü yok, bazılarına kalırsa Ergenekon Destanı bile “hamasî ayrıntı” diye gürültüye gider… Bu haberi, âdeta sevinerek veren Hürriyet gazetesinin baş sayfasındaki bir karikatür bu hususta bir ipucu veriyor; herhâlde MHP’nin bu karara tepki göstereceğini tahmin eden çizer, Orta Asyalı atalarımızı, sözde temsil eden bir cengâvere: “Atıl kurt, Millî Eğitim Bakanlığımızla cengimiz var” diye silâhını çektirmiş!

- Reklam -

TARİH ÖĞRETİMİ

Tarih eğitimi çok mühim; öteden beri bizde bu derslerin veriliş tarzını eleştirmişimdir. Bu dersler, Nabukadonozor’un doğum tarihini veya buna benzer olayların tarihlerini ezberletmek ve çocukları tarihten soğutmak şeklinde olmamalıdır diye yazmışımdır…

Biz lisede iken, çok güzel baskılı ve herhâlde Atatürk’ün direktifi ile hazırlanmış zamanın tarih kitapları ve Osmanlı’nın son dönemi ile Cumhuriyetin başarılarını fotoğraf ve resimlerin desteği ile anlatan TARİH IV kitabı, formasyonumuzda önemli bir rol oynamıştı.

İşin asıl püf noktası şurada: acaba “abartma” veya “hamasî” addedilen “teferruat” (“ayrıntılar”) hangileri? Asıl gerçekler ne? Buna kim, kimler nasıl karar verecekler?

Meselâ, biri Birinci Dünya Harbine girişimiz olayı hususunda öteden beri bir şartlandırma vardır. Acaba o harbe sadece Enver Paşanın maceraperestliği yüzünden mi katılmıştık? Yoksa, o günlerin koşulları içinde, -Müttefiklerin Rusları memnun etmek için- Osmanlı Hükûmetini dışlaması karşısında başka seçenek kalmamış mı idi? İkincisi, o harpte Tebriz’e ve Hemedan’a girişimiz, Enver Paşa’nın Turancılık macerasından mı, yoksa Orta Asya’da oynanan ve o zamana kadar seyirci kaldığımız- bugün de süren BÜYÜK OYUN’a katılmamız gereğinden mi kaynaklanmıştı? Velhasıl, tarih o kadar tek düze değil, bütün boyutları öğretilmeli!

TARİHİN MARKSİST YORUMU

Bir zamandır “Resmî Tarih-Gerçek Tarih” tartışması sürdürülür. Ama “gerçek tarihin” hangisi olduğunu kim tespit edecektir? Bu “Gerçek tarih” Marks’ın tarihin materyalist yorumuna göre mi olacaktır? Yoksa Sovyet Rusya’da olduğu gibi her yeni lidere ve dönemin “icaplarına” göre revize edilen bir tarih mi olacaktır? Malûm, Çetin Altan gibi Marksistler öteden beri “Türk’e Türk propagandası yapılmasından” şikâyetçidirler ama, kendileri tarihin çöplüklerini eşeleyip “Türk’e Türk’ü ve tarihini kötülemek” çabasını sürdürürler. Son “tarihi ayrıntılarından ayıklamak” kararında bu zihniyetin izleri var!

Genç kuşaklara lüzumsuz tarih bilgileri verilmesin ama tarihimizdeki hamasî olayları ve “efsaneleri” anlatmakta ve bunlarla övünmelerini sağlamakta acaba ne mahzur var? Hüdayinabit bir millet hâline gelmeyeceksek, kutsal efsanelere de ihtiyacımız var. Bakın, iki yüz küsur yıllık Amerika bile, efsanelerini oluşturuyor ve şu sırada da bunlara sarılıyor!

Eğer tarih öğretiminde bir reform yapılacaksa, bunu -“teferruatın” neler olduğunun tespitini-, bir takım sol liboşlara bırakmamak ve milliyetçi yazar, eğitimci ve tarihçilerin katılacağı bir tartışmaya açmak herhâlde daha doğru olacaktır. Ben, bugünkü milliyetçi Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun ve gene milliyetçi olduğuna hep inandığım Başbakan Ecevit’in ve koalisyonun başlıca ortağı olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, bu konuda çok duyarlı ve dikkatli olacaklarına inanmak istiyorum. Bir milletin tarihi ile gelişi güzel oynamak, geleceğini tehlikeye atmak demektir. Geçmişle gelecek arasında bir kavga başlatılırsa, geleceğimizi kaybederiz!
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -