Ana Sayfa 1998-2012 Siyasal Kürtçülüğün Yükselişi

Siyasal Kürtçülüğün Yükselişi

İster Güneydoğumuz, ister PKK, isterse Kürt sorunu (Sayın Başbakanımızın iddiası) diyelim, gerçek şu ki Türkiye Türk insanının, bu ulu milletin, ırkın, hoşgörüsü, insanlara, insan oldukları için verdiği değer sonucu olarak, başına bela ve hıyanet içinde olan siyasal bir Kürtçülükle karşı karşıya gelmiştir.

- Reklam -

Bugünlere nasıl gelindiğinin eleştirilmesi, TV lere çıkıp saatlerce şunu yapmak lâzım, bunu yapmak lâzım, “lâzım ne lâzım”, Özal Federasyon dedi, Demirel anayasal vatandaşlık dedi, şunu dedi, bunu dedi, M. Yılmaz Diyarbakır’ın falanca projenin merkezi olmasını uygun gördü, demenin tartışmanın artık faydası yok.

Önümüzde gözlerimizi dört açıp, Türkiye’nin önünde, Türk milletini tehdit eden görsel ve yazılı basının üzerinde durmayı gerek görmediği çok ciddî konuları görmeliyiz:

Yoksulluk, yolsuzluk, kimliğimizin tartışılması, yalnız teröre ve yandaşlarına değil, içinde filen bulunanlara verilen tavizler, Ermeni isteklerine Sayın Mustafa Erkal Hocamın tabiri ile “göz kırpanlar”, özelleştirmeler dış ve iç borçlanmalar, federalizme doğru atılan adımların habercisi Şemdinli’de “Kürtlerin baş kaldırmaları”.

VE

Bunların içinde:

1. Kıbrıs, KKTC Türkiye’nin nefes borusudur, elden giderse ABD’nin pompaladığı stratejik dost ve müttefik yalanları ve AB’nin ucu açık yolunda millî kimlikten uzak, sönmekte olan ampul’un ışığı bütün “hassasiyetlere” rağmen korkarım ki yetmez. Türkiye karanlıklarda kalır. 2. Irak’ın kuzeyi ve Kürt devletinin her gün biraz daha varlık kazanması, Genel Kurmay Başkanı’nın 29 Ekim resepsiyonunda gazetecilerin sorusu üzerine Kuzey Irak politikası hakkında: “Irak’ı tanıyorsak, değişen koşullara göre hareket edeceğiz” diyerek yüce ordumun Başkomutanı neyi kasıt etmişler, ABD’nin isteği ve onayından geçen stratejik müttefikleri Kürtlere, biz devlet kuracağız kurduk bile biz de tanımak zorundayız, bu alâmetler her gün önümüzde, artan ticaret, oluk oluk para akıtan “kapı”, hava yolları ve Dışişleri Bakanı’mızın emri ve yakın takibi içersinde sınırlarımıza 20 km. uzaklıkta olan bölgede Türk şirketlerine petrol aratma ruhsatı ve emri vermeleri. 3. Türkmenler: Irak’ın siyasî alanından ve Türkiye’nin gündeminden yok olan Türk varlığı.

- Reklam -

Bunlar Türkiye’nin hayatî konularıdır, yalnız Türk milletini ilgilendiren varlığının meselesidir, vatanı parçalayan, Türk’e hakaret edenlerin meselesi değil. Türkiye’nin birliğini, toprak bütünlüğünü, “SU KAYNAKLARINI”, dilini, adı Türk olan Cumhuriyetin adını, Türk kimliğini, sınırlarının korunmasını, açık denizlere çıkışını, ticaretini ve devletimizin sonsuza dek idamesi bakımından, yani Türk olan, YÜCE DEVLETİMİZİN kalması devam etmesi, dünya durdukça payidar olmasını ilgilendirir, etkiler.

Güneydoğumuzun her gün bir şehrinde, Türkiye’yi sevmeyen, Türk insanından âdeta nefret ed en, kendine rakip gören siyasal kürtçüler bir bahane bularak baş kaldırmakta (isyan provaları), askere, Mekkeyi Medineyi koruyanların torunları olan Mehmetlere, vatanı için canla başla çalışan polislerimize taşla sopayla namertliğin açık bir nişanesi olan çocukları, kadınları öne sürmektedirler. Yüzü gözü yarılan Polis kendini, aldığı şerefli vatanî görevini korumak kollamak için de olsa SİLÂH kullanamayacaktır. İnsan hakları, ifade özgürlüğü ve Türklüğe hakaret AB yolunda mübah.

56 eski DEHAP lı, başları sıkışınca hemen başka bir renge boyanan ama hiçbir zaman da dedelerinden miras kalan Türk sevgisizliği içinde olan Belediye Başkanlarının, Başbakanı’mızın açık tavrına rağmen, 30 Aralık 2005’te Roj TV’nin kapatılmaması için Danimarka Başbakanı’na mektup yazarak Türkiye’yi şikâyet etmişler. Bu belediye başkanları nerenin, hangi ülkenin, seçilmişde olsalar, görevlileri. Türkiye Cumhuriyeti yasalarına tâbi olduklarını umursamadan bu yasa dışı girişimleri, Şemdinli ve diğer yerlerdeki başkaldırıların aynısıdır, devlete karşı gelmektir. Ne yazık ki bu insanlar hâlâ iş başında, DTP çatısı altında, siyasal Kürtçülüğün hâmisi olan PKK ve “Kürt halk önderi ve siyasî önderleri” olarak nitelendirdikleri vatan haini A. Öcalan’ın sözüm ona verilen tecrit cezasını kınamaktadırlar. 8.1.2006 tarihinde DTP eşbaşkanı, devletin ikinci başkanı edası içinde olan Diyarbakır B. Başkanı başta olmak üzere 56 B. başkanlarının bildirilerinde: “İmralı’ya uygulanan poltikalar bizleri kaygılandırmaktadır. 7 yıla yakın süredir tek kişilik özel İmralı Cezaevi’nde tutulması yetmezmiş gibi….. iletişim ve haber alma hakları elinden alınmış (vatana ihanet talimatı veremiyor demek istiyor)….. Devlet ve hükûmet yetkililerinin bu haksız ve hukuksuz uygulamaya bir an önce son verip, Kürt sorununun çözümünde cesur demokratik ve barışçıl adım atmasını bekliyoruz”. Bu kişilerin haklarında savcılık tahkikat başlatmış. Umarım Türk milletine hakaret eden O. Pamuk davasına benzemez.

Ö. Gündem, İstanbul’da yayınlanan günlük bir gazete. Yüksel Genç’in 16 Ocak 2006 tarihindeki uzun yazısından birkaç satırı okuyalım ve Türkiye’nin nelerle, kimlerle hangi vatanseverlik bağı ile bağlı olduğunu düşünelim: “….. Genelkurmay’ın son dönem” demokrasi isteyenler bilerek veya bilmeyerek teröre destek sunuyorlar” ithamı, bir zamanların “bu elbise geniş, daraltmak lazım” deyip, özgürlükleri yurttaşlarına yakıştırmayan darbeci söylemin güncel iz düşümü gibi…..” Tehlikeli, tahrik edici uygulama, ara başlığı ile yazı devam ediyor: “30 yıllık mücadelenin (PKK’nın terör eylemlerini kasıt ediyor) ilk yarısında varlığı ancak kabul edilen Kürtler, son aylarda sorunlarının adını resmî iktidara söyletebiliyor. …. Kürtlerin realite olarak tanınmasının ardından yaşanan kitlesel kıyımlar, yoğunlaşan faili meçhuller ve köy boşaltmalar bu tezi ispatlar nitelikte duruyor. (Hangi köy, hangi faili meçhul cinayet?) Hakeza Kürt sorunu vardır (Başbakan sürç-i lisan etti, Kürt sorunu değil, siyasal kürtçülük ve bölücülük sorunu vardır diyecekti) söyleminin ardından yaşanan linç ve Şemdinli olayı da bu durumu bir mantık dizgisi olduğunu da gösteriyor. Nitekim Kürt sorununun boyutlarının ifadesi sonucu ve parçası olan “Kürt Özgürlük Hareketi’ne” dönük saldırıların yeni yılda hız kazanacağı, yılın ilk günlerinde artık anlaşılmış bulunuyor….. PKK’ya dönük geliştirilen konseptin yeni bir şiddet dalgasına toplumsal gerginlik sürecine doğru çevrilmeye başladığı görülmektedir (demek istiyorlar ki biz ne yaparsak ses çıkarmayın, karşı gelmeyin yoksa gerginliği siz Türkler artırdınız deriz)….. Önce “Kürt vardır” diyen, sonra Kürt sorunu varlığını kabul eden zihniyet, PKK ve Öcalan bu sorunun sonucu ve parçasıdır demeden, PKK’yı yasal-siyasal düzlemde temsil bulmamış inkârcı politikaların bir sonucu ve gereği olarak kabul etmeden, sorundan ziyade çözümün parçası olarak görmeden daha da önemlisi tüm kabullenişleri, bütünlüğün içersinde ele almadan güvenli ve âdil bir çözüm sürecinin gerçekleşmesini beklememelidir…..” (tehdit dolu yazı, siyasal Kürtçü bir gazete, Roj TV yasaklanmasın bu gibi yayınlar da devam etsin bizler de seyir edelim).

15.16.17 Ocak’ta birçok yerde hûkûmeti, devleti sorumlu tutan A. Öcalan’ı siyasî irade ve Kürt halk önderi pankartları, posterleri, Kürt ve PKK bayrakları ile gösteriler, basın toplantıları yapıldı, yapılmaktadır. Basın bu haberlere pek az yer verdi!

- Reklam -

Bütün bunlar, kimse kendini kandırmasın, Türkiye’de siyasal Kürtçülük tabana hızla yayılmakta, PKK sempatizanı olarak tarif edilen gösterilere katılan Kürtler, A. Öcalan’ın, yani PKK’nın ve Talabanî ve Barzani’nin yani peşmergenin istekleridir, genel af, demokratik çözüm, federalizm, Türk – Kürt ortaklığı, iki dil, Irak’ta olduğu gibi. Irak bölünmez diyenler, Irak fiilen bölünmüştür ve Türkmenler yok sayılmış, kendi topraklarında yabancı duruma düşmüşler, Türkiye Türk varlığını millî bir çizgide görmediği için, Kerkük gitmek üzere, tedbir ve önlem alınmazsa, AB ve ABD’nin Lozan’ı tanımayarak, Sevar ve Wilson prensiplerini uygulayarak Irak’ın kuzeyinde Türkiye’nin sayısında kurulan Kürt devletinin pençeleri, yükselen ve yayılan bu gelişmeler anavatanımıza ciddî zararlar verir.

Tedbir nedir:

1. Son zamanlarda Kuzey Irak’ta temeli ABD ve İsrail tarafından atılan ve tamamlanma aşamasına gelen Kürt Devleti’nin himayesini, dış dünya ile bağlantısının sağlanması görevi Türkiye’ye verilmek hatta bağlanmak istenmekte, bu konuda çalışmalar, basında yazılar, kamu oyu oluşturulmakta. Türkiye Devleti bu konuyu değil müzakere etmek, kesin olarak ret etmeli, Millî menfaatlerimiz doğrultusunda, bugüne kadar takip edilen politikaları yeniden oluşturmalı, gözden geçirilmeli, toprak giderse gelmez, para ve petrol her zaman bulunur.

2. Türkmenleri gözden çıkarmak hatadır, bugüne kadar İTC’nin sahadaki başarıları ortada, son seçimlerde elde ettiği sonuç ortada, Türkmenlerin İTC’ye ilgisi ve sevgisi Türkmeneli TV’de gördüklerimizin olmadığı ortada. Yıllardan beri söylediğimiz, yazdığımız gibi bu başarısız politikayı değiştirip, yeniden güç ve kuvvete dayanan politikaya geç olmadan, 2007 yılından önce ihtiyaç vardır. İ.T.C’nin yapısı yeniden gözden geçirilmeli, amaç ve kuvvete dayanan bir yapılanmaya gidilmeli.

3. Bilumum Kürtlere inanılmaz gelir kaynağı sağlayan Habur kapısı kapatılmalı ve devletçiğe karşı koz olarak kullanılmalı. Her şeye ticaret gözü ile bakmamalı.

4. Şemdinli ve diğer yörelerde yaşanan olaylara sessiz kalındığı gibi bundan sonra bu gibi olaylara derhal müdahale edilmeli, yasal işlem yapılmalı. Şemdinli olayları küçümsenmemeli, bu bir başkaldırıdır, isyan niteliğindedir.

5. Yerel yöneticilerin bölücülük yapmalarına kesinlikle müsaade etmemeli.

6. Polis kuvvetlerinin salahiyetlerine kısıtlamalar getirilmemeli, İngiltere ve benzeri ülkelerde Polis teşkilâtı yetkilerine eş yetki verilmeli.

7. Türkiye’nin bir çok vilayetinde, İstanbul Gaziosmanpaşa’da “Kürt halk önderi A. Öcalan’ı siyasî irade” olarak kabul ettirmek için ev ev dolaşan bir komisyon kurulmuş yetkililerin gözü önünde imza toplamakta. Bu gibi yasa dışı girişimler önlenmeli, yasal işlem yapılmalı.

8. Sayın Dışişleri Bakanı’mız, Türkmenlerin başarısızlığı ile sonuçlanan seçimden sonra verdikleri beyanatta, bundan sonra Türkiye’nin Irak politikası (sanki varmış gibi) Bağdat üzerinden geçer dediler, Türkiye yeniden Türkmenlerin üzerinden geçen millî bir politika tez zamanda ortaya koymalı, ilân etmeli ve bütün varlığı ile de ona sahip çıkmalıdır. Aksi takdirde yarın bu siyasî irade tarih önünde, Türk Milleti önünde sorumlu olarak hesap verir.

9. Barzanî’ye veya onlarla iş birliği içinde olan şirketler sıkı denetime tâbi tutulmalıdır.

10. Eroin güzergâhı sıkı denetlenmeli. PKK ve peşmergelerin mâlî kaynağı kesilmeli.

11. Erbil’de Süleymaniye Üniversitesinde okuyan öğrencilerin aldıkları diploma geçersiz olduğu hâlde neden oralarda okumak istedikleri tahkik edilmeli, gerçek amaç nedir ortaya çıkartmalı.

Daha bir sürü tedbir ve bir sürü çare, bilinmelidir ki bu insanlara çuval dolusu para versen, hanlar hamamlar yapsan, demokratik çözüm, yani federasyon ve Türkün olan Türk kanı, canı ile kurulan bu devlete isyan ederek, kan dökerek, yol keserek AB’ye şikâyet etmekten hicap duymaz, bu devlete bu toprağa Irak’ta olduğu gibi, ortak olmak hayâl de olsa istemektedirler. Bunları bilerek tedbir almak gerekir.

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -