Ana Sayfa 1998-2012 Rüşvet Almayan Deli mi?

Rüşvet Almayan Deli mi?

BİR trafik polisi, İstanbul’da, Yıldız Otoparkında diğer iki trafik polisini kurşun yağmuruna tutarak öldürdü. Teslim olmadan önce elindeki telsizle yaptığı anonsta, kendisine oyun oynandığını, göreve yeni başladığı zaman günde 20 milyon lira “avanta”nın arkadaşları tarafından teklif edildiğini, ancak bunu reddettiğini açıkladı. Bunun üzerine kendisine kokoreç içinde eroin yedirilerek tuzak kurulduğunu bildirdi. İstihbarata şikâyet ettiğinde de oyunlarla karşılaştığını söyledi. İstanbul Emniyet Müdürü ise, arkadaşlarını vuran polisin cinayeti çıkar yüzünden değil, cinnet getirdiği için işlediğini ileri sürdü.

- Reklam -

Bu durumda iki ihtimalle karşı karşıyay ız:

1. Cinayet zanlısı polis memuru doğru söylüyor. Şu hâlde emniyette, diğer pek çok bölümde olduğu gibi ağır bir rüşvet durumu var. Yeni göreve başlayan polisler de, eskiler tarafından rüşvete alıştırılıyor, uymak istemeyenler -üst makamların da karıştığı- baskıya maruz kalıyor, tehditlere uğruyor, hattâ kendisine tuzaklar hazırlanarak ağzı kapatılıyor.

2. Polis memuru yalan söylüyor ve işlediği cinayetin gerçek sebebini saklamak için rüşvet olayını uyduruyor. Ama, yine de başka bir bahaneye sığınmayıp aklına ilk gelen rüşveti ileri sürdüğüne göre, rüşvetin gerçek boyutlarda olduğu anlaşılıyor.

Her iki ihtimalde de olayın merkezinde “rüşvet” yatıyor.

Kamuoyu araştırmalarını hatırlayalım lütfen: Türkiye’de en çok güven duyulan kurumlar sırasında emniyet sonlarda geliyor. en çok rüşvet alanlar arasında ise trafik zabıtası başlarda bulunuyor. Günlük hayatta da bunun böyle olduğunu hemen herkes biliyor. Araç muayenelerinde 30-50 milyon lira rüşvet vermeden muayene yaptırmanın neredeyse imkânsız olduğu kimsenin meçhulü değil.

Emniyet müdürü belki de haklıdır: Arkadaşlarının kendisine rüşvet payı vermesine tahammül edemeyen yeni bir polis mutlaka deli olmalı. Aklı yerinde olsa böyle bir imkânı reddetmez diye düşünmek neredeyse akıl icabı hâline geldi.

- Reklam -

TIR şoförleri “Türkiye rüşvet cenneti” diyorlar. “Burada 50 milyon verdik mi kurtulup gidiyoruz. Ama Polonya’ya ulaşana kadar Bulgaristan, Yugoslavya gibi ülkelerde bu miktar 200 milyon liraya kadar çıkıyor.” Eh, bu da memnunluk verici bir şey demek.

Maiyetini -hele öldürülmüşlerse- korumak bir emniyet âmiri için elbette mazur görülebilir. Fakat rüşvet meselesi hiç yokmuş gibi asıl konuyu gözlerden gizlemeye çalışmak kimseye fayda sağlamaz.

Üç genç adamın mahvolduğu Beşiktaş’taki olay, yetkili ve ilgililerin gözlerini üç günde açmazsa vay hâlimize. Rüşvet olayının böyle olanca çıplaklığı ile bir daha ortaya dökülmesi için üç yüz kişinin cinayete kurban gitmesi mi gerekecek?

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -