Ana Sayfa 1998-2012 Osman Gazi

Osman Gazi

Kendinden sonra, adıyla anılan ve dünyanın gelmiş-geçmiş en büyük devletlerinden birinin tesisinde önemli bir rolü bulunan Osman Gazi veyahut da zaman zaman Osman Beg diye zikredilen bu Türk beyinin ismi hususunda da değişik görüşler olduğu bilinmektedir. Er-tugrul Gazi’nin üç oğlundan biridir. Annesi Hayme Hatun olan ve 1258 tarihinde doğan, Osman’ın isminin Ataman, Otman vs. gibi eski Türk unvanlarından geldiği iddiasını ileri sürenler vardır.

- Reklam -

Bilindiği üzere Osmanlılar, 24 Oguz boyundan Kayı aşiretine mensupturlar. Osman’ın babası olan Er-tugrul’un önderliğindeki Kayılar, Selçuklu Devletinin bir uç beyliği sıfatıyla, Hrıstiyan Bizans’a karşı bir tampon bölge meydana getirmek amacıyla, Söğüt ve Domaniç havalisine yerleştirilmişlerdi. Dolayısıyla bu coğrafya gayrimüslimlere ait bulunduğundan, cihat yapmaya da uygundu ve sonraları Bizans imparatorluğundan zapt edilen Söğüt, aşiretin merkezi haline geldi.

Osman Gazi’nin babası Er-tugrul 1281’de ölünce, akl ına ve yeteneklerine bakılarak aksakallar tarafından kendisi “beg” seçildi. Zaten o babasıyla beraber çocukluğundan itibaren akınlara katılmış ve halkına karşı bir bey nasıl davranır, bunları öğrenmişti.

Selçuklu sultanı II. Gıyaseddin, Er-tugrul vefat ettiğinde, ona bir ferman yollayarak (1284), eskisi gibi Kayı aşiretinin buralarda hayatını sürdürmelerini dilemişti. Osman Beg, İnegöl’ün alınması sırasında en yakınlarından bazılarını kaybetti. Karacahisar’ın fethinden sonra ise, Selçuklu hükümdarı Alâaddin, Osman’a birtakım bağımsızlık alâmetleri gönderdi. Sultan Alâaddin, İlhanlılar tarafından sindirilince; bir kurultay toplandı. Ahi Evren, Hacı Bektaş ve Şeyh Edebalı gibi Horasan erenleri ona sarık taktırıp, kılıç kuşatarak han atadılar ve adına da 1299’da hutbe okuttular. Çadırının önüne “dokuz tuglu sancak” dikildi ve bu suretle yeni bir cihan devleti doğdu.

Bu olaylar esnasında Osman Gazi’ye atfedilen birtakım rivayetler mevcuttur. Söylenenlere göre; ahi şeyhlerinden Edebalı’ya karşı sonsuz bir muhabbet besliyordu. Birgün rüyasında, Edebalı’nın göğsünden bir ay çıktığını, bu ayın sonra yükselerek kendi koynuna girdiğini gördü. Arkasından göğsünden bir ağaç çıkıyor, dalları her tarafı kaplayıp, bütün cihanı sarıyordu. Osman Gazi rüyasında şahit olduğu bu olayı şeyhine anlattı. Edebalı da; “ey Osman, Tanrı sana ve evlâtlarına bir devlet nasip etmiştir, kutlu olsun” der. Bundan sonra Osman Beg’in Edebalı’nın kızı Bal Hatun ile de evlendiğini biliyoruz. Halkına karşı ayrım yapmayan, sofrası ile kapısı herkese açık ve çok cömert olan bu Türk beyi 1326’da ölmeden evvel kendisinin Bursa’ya gömülmesini vasiyet kıldı.

Bir cihan devletinin kurucusu olmasına rağmen, terekesinde altın, gümüş gibi hiçbir şeye rastlanmadı. Bütün serveti sadece bir sarık bezi, bir at zırhı, bir çift çizme, beyliğine ait sancaklar, bir kılıç ile yay ve mızrak, birkaç at ile biraz da koyun sürüsüydü. Tabiî ki onun en büyük hazinesi, kendisinden sonra bütün dünyaya hâkim olacak, imanlı bir Türk milletiydi. Günümüzün idarecileriyle bu büyük insanı karşılaştırdığımızda aralarında dağlar kadar fark olduğu ortaya çıkacaktır. Şimdinin başbakanları, bakanları nasıl malımıza mal katarız anlayışıyla hizmete talip olduklarından, millet ve devlet umurlarında bile değil. Bey oldum diye asla böbürlenip, insanları küçük görmeyen bu asil Türk evlâdının tesisi ettiği devlet, uzun yıllar dünyada huzur ve adaleti sağladı. Ne zamanki idaresinde gerçek manada gayr-i Türkler söz sahibi olmaya başladı, devleti yitti.

Yüce Türk milletinin kurduğu bu muhteşem yapı Hrıstiyan dünyasının açık ve gizli Haçlı seferleriyle parçalandıktan sonra, bir daha dünyaya barış gelmedi. Cihan hâlâ bu durumun sancılarını çekmeye devam ediyor. Osmanlı’nın terk ettiği yerlerden ve Osmanlı’ya hainlik yapanların gözlerinden yaşlar eksik olmuyor. Ve sonsuza kadar da eksilmeyecek. Eğer Türkler yeniden dünyanın hakimiyetini ele almazlarsa!

- Reklam -

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -