Ana Sayfa 1998-2012 Ölmez bu dava ölmez

Ölmez bu dava ölmez

Yıllardır Orkun’da yazan birisi olarak bir ülküye hizmet etmekteyim. O ülkü Türk milliyetçiliğidir. Bu davanın hizmetinde göğüslenen zorlukları bizlere unutturan geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimizden aldığımız ışıklardır. Ahmet Hikmet SAĞDIÇ işte o ışık saçan Türk evlâtlarından birisidir. 1993 doğumlu, yani 13 yaşında olan Ahmet Hikmet SAĞDIÇ’IN 2005 yılı sonlarında yazdığı yazısı bana ulaştığında içimi ümit kapladı, bütün endişelerim dağıldı. Türk Milletinin bir kez daha fikrî Erğenekon çıkışının eşiğinde olduğuna inandım. 13 Yaşındaki bu Türk Gencinin yazısı;

- Reklam -

KONU: 50 YIL SONRA TÜRKİYE LİDER

50 yıl sonra Türkiye’nin iki şansı olacak. Ya Avrupa’nın ve Ortadoğu’nun fatihi olacak, ya da Amerika’ya bağlı bir uşak gibi çalışacak.

Türkiye’nin bulunduğu coğrafî bölge iki önemli kıtaya uzanıyor: Avrupa ve Asya . Avrupa teknolojinin üst safhalarda olduğu, gelişimde çok hızlı olduğu ülkeleri barındırır. Asya ise 50 yıl sonra olsa bile çok miktarda petrol veya yer altı kaynağı bulunduracak olan bir kısım. Türkiye tam bu iki kısmın ortasında, iki kültürün birleştiği bir yerdir. Bu iki kültür birleşince neler olur tahmin edin. Teknoloji, enerji ve iyi bir yönetim. Muhteşem bir durum . Ancak şu anda, 2005 senesindeki gibi bir yönetim olursa , Amerikan uşağı, hatta Amerika’nın bir eyaleti bile olabiliriz. Türkiye 50 yıl sonra ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın, ama AB’ye girmesin. Hoş 2055 senesinde AB diye bir şey olmayacağı için zaten giremez. Türkiye sadece kendi ülkesi adına doğru kararlar verse, zaten otomatik olarak Avrupa’nın ve Asya’nın hakimi olur. Türkiye için şimdi ve 50 yıl sonra da gereken tek bir şey var: Atatürk’ün çizdiği yolda yorulmadan ilerlemek. Atatürk o yolu on üç milyon kişi ile kat etti. Biz ise şimdi yetmiş milyonuz ve yetmiş milyonun dörtte üçü genç. Biz bu yolu bu nüfusla, bu gençlerle elli yıl içinde ya alacağız, ya alacağız!

Türkiye eğer lider olmayı seçer ise, gelişimler çok hızlanır. Petrol çıkaracak teknolojiye sahip olacağız. Geleceğin nükleer silâhlarda ve nükleer silâh savunmasında kullanılacak olan bor madeni, Bursa, Yalova ve Bilecik’te bol miktarda bulunuyor . Bu madeni dışarıya 500 küsur dolara satıp, bilmem kaç bin dolara işlenmiş olarak geri almayacağız. Kendimiz işleyeceğiz. Atatürk’ün raylı sisteme geçmesi ile taşımada yeni bir dönem başlamıştı. Atatürk vefat ettikten sonra bu sistem kaldırıldı. Atatürk öldükten bu zamana 2005’e kadar tam 77 yıl geçti. Avrupa devletleri bizim ülkemizin yerini o kadar beğenmişti ki, Atatürk’ün ölmesini bekleyip raylı sistemi kaldırmak ve arabalarını burada satmak için pusu kurdular.

Atatürk öldü diye üzülüyoruz. Tabiki üzüleceğiz. Ama olan oldu, biten bitti. Önemli olan onun ilkelerine sahip kalmaktı. Bu ilkelerden devam etmekti. Bu zamana kadar sadece O’nun yaptıkları ile kaldık. Ama bunu hiç geliştirmedik. Ve hep böyle yerimizde kaldık . Ama hâlâ Mustafa Kemal’in yaptıkları devam ediyor. O yüzden hâlâ bu devlet ayakta. Ve 50 yıl sonra tekrar raylı sisteme gececeğiz . Dünyanın en iyi arabalarını yapacağız ama tüm dünyaya ihrac edeceğiz. Donanmamızı geliştireceğiz, hava kuvvetlerinde de en üstün teknoloji olacak. Karada ise şimdi de iyi olduğumuz gibi gelecekte de iyi olacağız. Teknolojide bilgisayar, mp3 çalar ve daha bütün teknolojik alanlarda dünyanın bir numarası oluruz. Hani hemen hemen her ülkede İngilizce, Almanca veya Fransızca’dan en az biri okutuluyor ya, hani dünya dili İngilizce ya!, artık Türkçe olacak.

Ortadoğu ve Avrupa devletleri arasında köprü görevinde olduğumuz için en önemli ticaret yolu bizim ülkeden geçiyor ve geçecek . Ve en önemli olanı ise Asya’daki Türk devletleri birleşip, bir Türk birliği oluşturacak ve sonunda tüm dünyanın korktuğu, herkesin Osmanlı Devleti’nden, Selçuklu Devleti’nden ve diğer tüm Türk devletlerinden korktuğu gibi , tekrar büyük, güçlü bir Türk Birliği olacak.

- Reklam -

Tabiî bunların hepsi Türkiye lider olmayı seçerse olacak. Eğer Amerika’ya bağlı bir uşak gibi çalışırsa, bunların hiç biri olmaz. Hatta bunların tam zıttı olur, hep Amerika … derse fırsatlar kaçar . Bunun nedeni Amerika . Ve El Kaide falan terör örgütü diyoruz ya . Bunlar Amerika’nın kurduğu küçük örgütlerden başka bir şey değil . Amerika oraya buraya saldırmak için “Bak, El Kaide ne yaptı, hemen asayişi sağlayalım” gibi bahaneler kullanıyor. Türkiye de bunlara göz yumuyor. Türkiye 50 yıl sonra da bunlara göz yumarsa işler gerçekten kötüye gider. Türkiye, Amerika’nın kullandığı bir piyon olur. Amerika’nın uşağı olur.

Bunların hiçbirinin olmasını istemiyorsak, üstümüze düşen görevleri yapmalıyız. Atatürk ilkelerine bağlı kalmalıyız, çok çalışmalıyız. Ve hep üretmeliyiz.

Ahmet Hikmet SAĞDIÇ

Başbuğ Atatürk’ün büyük ülküsü olan Türk milletinin güçlenmesi, büyümesi ve gelişmesi davasının 13 yaşındaki bu Türk gencimizde aynı azimle sürdüğünü görüyoruz.

Türk milliyetçiliği davasının başbuğu Atatürk’tür. Çünkü o bu konuda öyle büyük işler başarmıştır ki, bunları bilmek, hatırlamak ve hiç unutmamak Türk milletinin birinci görevi olmalıdır.

- Reklam -

Atatürk’ün Türkçülük çalışmalarının bazılarını birlikte hatırlayalım;

Onun en büyük eserim dediği TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’Nİ kurması Türk milliyetçiliği bakımından en önemli adımıdır. Atatürk bu devletin ana unsuru olan Türk milletini nasıl tarif ettiğini, Türk milleti tanımında ne kadar birleştirici olduğunu da 1923’de TBMM’de yaptığı konuşmasında tüm berraklığı ile dünyaya ilân eder.

“ Bugünkü Türk milleti siyasî ve içtimaî camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lâzlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve millet, daşlarımız vardır. Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış adlandırmalar birkaç düşman aleti mürteci beyinsizden başka hiçbir millet ferdi üzerinde üzüntüden başka bir tesir yapmamıştır. Çünkü bu millet fertleri de umum Türk camiası gibi aynı müşterek maziye, tarihe, ahlâka, hukuka sahip bulunuyorlar.”

Cumhuriyetin kurulması sonrası yapılan devrimlerin hepsi de Türk milliyetçiliği ülküsünü amaçlar.

Gelelim Türkçülük konusunda Atatürk’ün diğer yaptıklarına;

Atatürk Türk dünyasından birçok genci getirtip Türkiye’deki okullarda okutmuştur. Sayın Prof Reha Oğuz TÜRKKAN’DAN 2 Şubat 2006’da dinlediğim bu konuyla ilgili bir hatırasını nakletmek istiyorum:

Atatürk 1934’de İran Şahı’nın Türkiye ziyareti sırasında misafirini Büyük Ada’ya götürüp gezi yaptırır. Büyük Ada’nın Maden semtinden geçerlerken Atatürk, Reha Oğuz TÜRKKAN hocamızın babası olan Yük. Müh. Halil ZİYA beyin evi önünde durup çağırtır. Oğuz TÜRKKAN koşarak Atatürk ve misafiri Şah Rıza PEHLEVİ’NİN yanına gelir Atatürk’ün elini öper ve babasının evde olmadığını söyler. Atatürk başını okşadığı Oğuz hocamızın hangi okulda okuduğunu sorar, Kabataş orta okulunda okuduğunu öğrenince “O okulda üç Gagavuz öğrencimiz okuyor, onlarla arkadaşlık ediyor musun?” diye sorar, ama onlar Hıristiyan diye cevap alınca “onlar Türk çocuklarıdır, o kardeşlerinle arkadaşlık et, yabancılık çekmesinler” der. Yine Oğuz hocamızdan Atatürk’ün 1937’de Mustafa isimli bir Özbek gencini Ankara’da Dil, Tarih-Coğrafya Fakültesinde okuttuğunu öğreniyoruz.

Atatürk’ün Türk dünyası ile ilgili yaptıkları başlı başına bir başka yazı konusu olacaktır ama, yine de bir örnek daha verelim. 1920-1924 arasında Azerbaycan’da Bakü’de, 1925’de İran da, 1935- 1938 de Afganistan Büyükelçisi olarak görev yapan Memduh Şevket ESENDAL, Atatürk’ün buyruğu ile başta Afganistan Türkleri olmak üzere Özbekler ve Doğu Türkistan’da Uygurlar ile de ilişki kurmuş, Uygurların ve diğer Türk kökenli gençlerin Afganistan okumalarını sağlamıştır. Daha sonra da Rusların baskısı ile Türk kökenliler Afganistan okullarından çıkarılınca da bu gençleri Türkiye’ye yollayıp okumalarını sağlamıştır. Atatürk’ün arzusu ile Uygurların gök mavisi Türk bayrağını almalarını sağlamıştır. O yıllar 1930’lu yıllardı. Afganistan’da Kabil’de Atatürk Türkiye’sinin büyük elçisi Memduh Şevket ESENDAL, Türk dünyasının geleceğine böyle hizmet ediyorlardı, şimdilerde ise Kabil’de yine varız, ama hangi amaçla oralardayız ve kime niye hizmet ediyoruz, bilen var mı?

Atatürk’ün manevi, kızı Prof Afet İnan Hanımı da o güne kadar Türkler üzerine yapılmış ciddî bir etnik yapı çalışmasının olmamasını görerek antropoloji okumak üzere İsviçre’ye yolladığı bilinir. O yıllarda Afet Hanımın bir sorusu üzerine defterine kendi el yazısı ile Türkü ve kadim Türk vatanı Anadolu’yu yazar;

‘‘Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellîsine, yüksek sahne oldu. Bu sahna 7 bin senelik, en aşağı bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârlar ile sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlar ile yıkandı, o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı. Onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.’’

Binlerce yıllık Türk tarihinin araştırılması önemini en iyi kavrayan odur. Tarihimizin en önemli simgelerinden birisi olan Bozkurt’u Türk kültürüne kazandırmak için yaptıklarını hatırlayalım;

5 Aralık 1927 tarihinde kullanıma giren Bozkurt’lu 5 Lira, Petrol Ofisi’nin Bozkurt amblemi, Bozkurt’lu devlet pulları, Dil Tarih Coğrafya Fakültesinin Bozkurtlu rozeti, çalışma masasındaki Bozkurt’lu zil, Gaziantep’te Bozkurtlu bayrak direği, Cumhuriyetin ilk kuru yük gemisine Bozkurt adının verilmesi, Mahmut Esat beye Bozkurt soyadını vermesi, yavru kurt teşkilâtını kurması… vb. daha yüzlerce örnek. Atatürk’ün büyük ülküsü Türk kültürünü temel alan Türk milletinin maddî ve manevî bakımdan çağdaş medeniyetin üstüne çıkarılmasıdır. Türk tarihinin hiçbir döneminde etnik temele dayalı yani ırkı esas alan milliyetçilik yapılmamıştır. Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene!” sözü en açık haliyle bu olguyu ifade eder. Ama Batı toplumu için durum tam tersidir. Nazi Almanyası ve Faşist İtalya’dan sonra son olarak da Fransa’nın Afrikalı vatandaşlarına uyguladığı ırkçılık yanında Jean d’Arc ‘ın Fransa’da doktorlar tarafından mezarının açılıp kemiklerinin genetik yapısının inceleneceği haberi ırkçılığın bir başka göstergesidir. (15-2-2006 Yeniçağ).

Atatürk büyük ülküsüne ulaşmak için tek güvendiği Türk milletidir. Kasım 1937’de TBMM’de TÜRK MİLLETİNE VAATLERİM başlığında yaptığı son meclis açılış konuşmasında derki;

“….Bu yıl içinde denizaltı gemilerini ülkemizde yapmaya başladık . Hava kuvvetlerimiz için yapılmış olan üç yıllık program, büyük milletimiz içten ve bilinçli ilgisi ile şimdiden başarılmış sayılabilir.

Bundan sonrası için bütün uçaklarımızın ve motorlarının ülkemizde yapılması ve harp hava endüstrimizin de bu temele göre geliştirilmesi gerekir….”

Gibi millî hedeflerini açıkladıktan sonra;

“Biz bütün Türk milletine hizmet ederiz. Geçen yıl içinde, parti ile hükûmet kuruluşunu birleştirmekle vatandaşlar arasında ayrılık tanımadığımızı fiilen göstermiş olduk Bu olayın bizim, devlet yönetiminde kabul ettiğimiz, «kuvvet birdir ve o milletindir” gerçeğine uygun olduğu ortadadır. Gücün tek kaynağı olan Türk Milletinin seçkin vekillerini, büyük mutlulukla , eğilerek selamlarım .”

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ATATÜRK

Yıl 1937 idi. Ankara’da TBMM kürsüsünde Türk milletinin Cumhurbaşkanı bunları Türk milletine söylüyordu. ( 1 Kasım 1937 Millet Meclisi Tutanak Dergisi D.V, C. 20, St.3).

Yıl 2006’da ise Başkent Ankara başta olmak üzere birçok devlet okulunda Türk çocuklarına ders arasını bildiren zil yerine Avrupa Birliğinin marşı olan Bethoven’in 9. senfonisi çalınırken, İstanbul’da Maslak’ta MASHATTAN, Göztepe’de ALMONDHİLL (Badem Tepesi) İngilizce adlı inşaatlar yapılırken, bankalarımız birbiri ardına yabancılaşırken, Türk vatandaşı gazeteci Ermeni asıllı Hirant Dink İstiklâl Marşımızı ırkçı bulduğunu açıklarken “Kahraman ırkıma bir gül denirken ırkçı gönderme yapılıyor, bölücülük bu” (18-2-2006 Yeniçağ)….v.b. sayfalar dolusu olumsuzluklar ortada iken bizler inanıyoruz ki Oğuzlar, Ahmetler, Hikmetler, Aliler, Gürhanalpler, Attilalar, … çoğalıp milyonlar olacak Türk Milliyetçiliği davası Atatürk’ün temelini attığı yolda Türk gençlerin, omuzlarında ölmez bir ülkü olarak yükselecektir. O büyük ülkü Türkün gelecekteki değişmez kaderi olacaktır.

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -