Ana Sayfa 1998-2012 Niçin bu durumlara geldik?

Niçin bu durumlara geldik?

İSTER Kıbrıs Türkü, isterse Kerküklü, oturup düşünmeli, bizi bu günlere kim, kimler getirdi, nasıl, niçin geldik? Referandumdan sonra Kıbrıs’ı neler beklemekte? Kerkük yok olma yolunda. Ağlamanın, dert yanmanın bu saatten, bugünden sonra yararı yok. Bizler özellikle de Kerküklüler, hep eyvah dedik, dertlendik, devamlı baskılardan katliamlardan söz ettik, çare nedir, siyasî çizgimiz ne olmalı, düşünmedik, düşünemedik, günü gelir yapılır, yaparız umudu ve hayâli içersinde yaşadık, bekledik. Karşımızda bulunan ne Rumu ne de Kürdü, durmadı çalıştı, örgütleşti, savaştı, kuvvetlendi. Rum AB’ye girmeyi, Kürt devlet olmayı başardı.

- Reklam -

Türk dünyasının simge ismi büyüğümüz Sayın Denktaş’ın, bir TV kanalında, benim de bu durumlara gelmemizde eksiklerim olmuş demesi, beni, derin derin düşündürdü. Bugüne kadar çok şey duymuştum, inanamamıştım duyduklarıma. Meğer orada da eksiklikler varmış, yalnız Kerkük yöneticileri ve halkı arasında değil, Kıbrıs’ta da sıkıntılar oluyormuş. İşte beni üzen demeyeyim, üzüntü çare değil, düşündüren, ve; bugün anavatanımızı, her ne kadar Mehmet Ali Talat gibileri Türkiye’yi anavatan kabul etmese de, anavatanımı büyük sıkıntılar, üzüntüler içerisine sokmuştur. Sayın Süleyman Demirel 1. Tezkerenin reddi Türkiye’yi Irak’ın siyasî yapılanmasından dışladı, Türkmenleri yalnız bıraktı, Annan Plânı kabul edilirse Türkiye Kıbrıs’tan da çekilmek zorunda kalır, dedi. Ama dinleyen olmadı. Allah’tan imdada yetişenler oldu.

Bir yerde eksiklik var, ya farkına varılmamış, ya da tedbir alınmamış, varılmamış olması büyük kusur, tedbir alınmamış olması daha da büyük, yoksa ciddiyetle millî konular üzerinde durulmadı mı?

Sayın Denktaş: Türkiye’nin bize yardım etmesini (maddî yardımı kasdetmiyor, zaten o bir çok yere yapılıyor, Türkmenlere yapıldığı gibi, siyasî yardımı ima ediyor) buruk ve yaşlı gözlerle milleti, Türk milleti adına rica ederken, aynı acıları çeken birisi olarak neler hissettiğini bilmekteyim. Türk olmak gururu içinde, Türk kalabilmek için canını verenler bunu bilirler. Bu sözleri Yunan dışişleri bakanı değil, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanımız söylemiş: “İhracat bile yapamıyorlar, egemenlikten bahis edilebilir m?” Peki, öyleyse sayın Bakanım, ULU DENKTAŞ’ın dediği gibi: “Egemen değilsek Türkiye bizi neden tanıdı, oyalamak için mi? Kerkük’te de “Kırmızı çizgilerimizin üzerinde hassasiyetle duruyoruz, yakından takip ediyoruz” sözlerini çok duyduk, bir de baktık ki çuval giymişiz. Kıbrıs da Allah korusun öyle olacak. Kıbrıs, Kerkük gibi terk edilmemeli, kaderi ile başbaşa bırakılmamalı.

Tarihlerinden, millî mücadeleden ve devletleri nin hangi koşullarda kurulduğu bilgisinden yoksun, eksik bilinç içerisinde yetişen gençler, tokun açtan habersizliği, hükûmetimizin de her şartı kabul etme eylemi, AB’nin yıldızını, güneş gibi görenleri artırdı, heyecanlandırdı. Ecdadın yadigârı, kanı kemiği karışmış toprağın kokusunu unutturdu. Hayır unutmadım diyenlere hayır dedirtti. Evet çileler sayesinde nefes aldık, ümit ve dua edelim ki aldığımız bu nefesi millî çıkarlarımız yolunda abartmadan, halkı yanlış yönlendirmeden doğru kullanırız. Kıbrıs halkı alınan kararlarda Türkiye’yi yalnız bırakmamalı, Kıbrıs Türkünün, Kerküklünün anavatanını unutmadan, inkâr yoluna gitmeden tez olarak kimin ne yaptığına karar vermelidir.

Kusur ne idi? Kerkük’te 1920’lerden bu yana siyasî mücadeleden, teşkilâtlanmadan yoksun bir yaşam süreci, halkı kimlik koruma mücadelesinden adamsendeciliğe yöneltti. Türkiye bu konuda zigzaglar içerisinde millî şuur politikasından uzak, siyasî iktidarların günü birlik politikaları doğrultusunda ödenen diyet karşılığı yönlendirilmeyi tercih etti. Türkmenlere zaman zaman yapılan siyasî ve maddî baskı bir yerde gerçek kimliğin yükselmesinin, yayılmasının yerine, daha gevşek, millî görüşten uzak, karşı tarafın siyasî çalışmalarını engellemeyen kişiler seçilmesini sağladı ve sonuçta bugünkü duruma gelindi.

Oralardaki halkın aklı varsa, bu konuları iyi hem de çok iyi düşünmelidirler. İTC. kabul et veya etme Resepsiyonuna siyasî iktidarın neden ilgi göstermediği düşündürücüdür. Demek oluyor ki bu kurdurulan kuruluş, daha öncekiler gibi başarısız olmuş, çünkü gücünü, desteğini halktan almamış.

- Reklam -

Yıllar önce merhum Elçibey’i dinlemiştim, Ermenilerle savaşta, yaralıları taşımak için helikopter istemiş, Türkiye vermemiş, sonuç kalbi Türklük ateşi ve aşkı ile dolu olan “ELÇİBEY” yalnız kaldı ve bugün Azerbaycan milletvekillerinin tutumu ortada. Bir panelde merhum Dr. Ahmet Sadık Beyefendi ile konuşmacı olarak, merhum B. Trakya’yı, ben de Kerkük’ü anlatmıştım, dertler sıkıntılar aynı, Türkiye’nin siyasetinden her ikimizin de muğber olduğumuzu dile getirdik. Toplantıdan sonra sohbet ettik. Bir ara döndü bana, birçok defa B. Trakya’nın gerçeklerini yüksek düzeydekilere anlattım, onlar da hak verdiler, sözler verdiler!

“Tek millet, iki devlet” diyen zat neden desteklemedi, bu bir tesadüf mü? Bugünkü Azerbaycan Kıbrıs Türk Devleti’ni niçin tanımıyor, bu da mı tesadüf?

Kıbrıs, Kerkük aynı. Kerkük’te, Kerkük’ü yağmalayan Kürtlerin karşısına çıkamayan ben Tükmenleri temsil ediyorum diyenler, Kıbrıs’ta, benim anavatanım Türkiye değil diyenlerin durumu aynı, farklı olan önlerinde çınar Denktaş, öyleyse ilk önce onu yıpratmak için başka kişileri bulmak, KKTC’yi ortadan kaldırmayı çare olarak gören yöneticileri iş başına getirmek, gelenlere yardımcı olmak. Irak bütünlüğünü, hakkını elde etmek için silâhlanmaya karşı çıkan, engelleyen sözde Türkmen temsilcileri ve iflâs eden bu politikayı sürdüren siyasîlerimiz gibi.

30 yılı aşkın bir süredir, acaba neden KKTC tanıtılmadı, ciddî girişimlerde bulunulmadı? Türkmenlerin neden dünya kamuoyunda yerleri olmadı, tanınmadı? Bu konularda Türkiye kusurlu mu? Tabiî ki kusurlu, ya Kıbrıs’ın yöneticileri, onlar neden bu konuyu ciddî, çok ciddî olarak gündeme getirmediler? Tıpkı Türkmenler gibi haklarını savunmadılar, hep geri plânda kaldılar? Özel okullar, paralı okullar, Kıbrıslı parası yoksa, imkânı olmazsa ne yapacak, okumasın mı? Gerçek o ki lâyıkı vechiyle okumamışlar, Kıbrıs’ın Millî Mücadele tarihi öğretilmemiş. 35-40 yaşında olanlar, işte gerçekler, boynunda haç, kolunda haçlı bilezik, nerelisin diye sorulduğuda KKTC yerine ben Kıbrıslıyım, Kerküklü yani Türkmen, ben Iraklıyım, ben Şiîyim dediği gibi, Kürde sorarsanız ben Kürdistanlıyım der. İşte millî şuur farkı. Bütün Kıbrıslı veya Kerküklü öyle mi? Hayır, % 40 da olsa milliyetine, Türklüğüne, ecdadına, kutsal toprağına canını verme pahasına olsa da bağlıdır, bağlı kalacaktır. Ama önümüzdeki gerçekleri de bilmemiz lâzım.

Eminim Türk büyüğü Sayın Denktaş Türkiye’yi, anavatanı yermemek, yanlış siyasetini başına kakmamak için kusurun bir kısmını üzerine alma ululuğunu göstermiştir. Kerkük bu çarpık siyasetin içinde, Kürt devletinin bir parçası olursa şaşmamalı.

- Reklam -

Ben Türkiyesiz bir iş yapmadım, yapamadım sözleri düşündürücüdür. Keşke yapılabilseydi veya işine, siyasetine bu kadar çok karışılmasaydı Kıbrıs bugünkü durumda olur, Denktaş istifa et denilir miydi?

Kerkük’te bulunan Türkmen temsilcilerine siz Irak bütünlüğü içerisinde demokratik zemin içerisinde hakkınızı isteyin, çünkü bizim benimsediğimiz politika budur, varsın başkaları federasyon istesin, kursun, onlarla yıllardır beraber yaşıyorsunuz, bundan sonra da yaşayacaksınız, onun için iyi geçinin, gibi sözlerin aynısını Kıbrıs’ta da duymaktayız. Rum da Kürt de Türk’ü istemiyor, hükûmetimiz hayır onlarla beraber yaşayacaksınız diyor.

Türkmenelindeki Türkleri yok sayan, Kıbrıs Türklerini silen Annan Plânının benzeri “Irak’ın Yönetim Yasası”, bu yönetmelikte Türkler siyasî olarak yok, bu konuda bugüne kadar ciddî bir çalışmaya rastlanmadı.

Peki niçin bu duruma gelindi? Kusur kimde idi? Kerkük’te büyük umutlarla beklenilen 3. Türkmen Kurultayına bakılırsa, bu kurultayı düzenleyenler, finanse edenler, başarıları olmayanların sahnede oluşları bunun ispatı. Başkaları Irak’ın siyasî yapılanmasındaki kazanımları elde etmek için uğraşırken, Türkmenler hâlâ kurultayın tartışmaları ile meşgul, Meclis çalışmaz, başkanlık makamı yetersiz.

Dışarıda kalanların bu kurultaya davet edilemeyenlerin eksiği yok mu? Tabiî ki vardır, onlar yani bizler neden el birliği ile karşı gelmedik, gelemedik, engelleri aşamadık, mazeret bugün karşımızda olan ne Kıbrıs ne de Kerkük’teki sonucu değiştirmiyor.

Sayın başbakan ve sayın dışişleri bakanımızın tarihe geçecek demeçleri: “Kuzeyde evet, güneyde hayır çıkarsa, Pazartesinden itibaren ilk işimiz KKTC’nin tanınması girişimleri olacaktır”. 1 Mayıs’ta bir gazetecinin sorusuna verdikleri cevap: “Tanınmış zaten, orada yapılabilecek herhangi bir şey yok (yani AB genişleme toplantısını Rumların AB’ye kabul merasimi). Ben bugün o merasime niye gidiyorum, bunun için gidiyorum, şimdi dünya tanımış, ben tanımıyorum demekle siz ne yapabilirsiniz? (Yani demek isterler ki, Irak’ta kırmızı çizgilerimiz alındı, Kürt devleti kuruldu, bir şey yapamadık. Rumu tanımak için gidiyorum). Böyle bir şey var mı? Bunlar anlamsız şeyler. (Doğru, ecdadın kanı ile sulanan Türk topraklarının malûm zihniyet için ne kıymeti, anlamı olabilir ki?) Biz dünya gerçekleri ile hiçbir zaman çatışmayı düşünmüyoruz. Dünya gerçekleri neyi gösteriyorsa biz de bu gerçekler içerisinde yerimizi almaya mecburuz”.

Doğru, Rumlar hayır dedi, Türkler sayın Talat ve sayelerinda evet demeye zorlandı, KKTC’nin tanınması için çalışmaya söz verenler, 1 Mayıs’ta Rum kesiminin AB’ye kabul merasiminde arzı endam ettiler. Dünya gerçekleri bunu gerektiriyordu çünkü. Bütün bunlar ne demek oluyor: Türkiye, Rum’u, bütün Kıbrıs adasının temsilcisi olarak tanıyacaktır. Türkiye, Rum kesimini bütün ada adına tanırsa, yani dünya Kıbrıs’ın tümünü kapsıyor dedikleri Rumu, Kıbrıs’ın bütünü adına tanırsa KKTC Devleti’ne son vermiş olur. Dünya gerçekleri bu değil, dünya gerçekleri benim MİLLÎ ÇIKARLARIMDIR, TÜRK MİLLETİNİ NEREDE OLURSA OLSUN KORUMAKTIR, KOLLAMAKTIR.

Kerkük Türklerine (Türkmenler) baktığımızda, bu zihniyete bağımlı kaldıkları sürece bu zigzaglı politikalar içerisinde, Irak’ın siyasî yapılanmasında azınlık olmaktan kurtulamazlar. Dış İşleri Bakanımızın buyurduğu gibi “oradaki insanlara uyum sağlayıp yaşamaya devam edeceklerdir”. Çünkü bu zihniyet ve gayri millî “dünya gerçekleri” içerisinde Kerkük Türklerine (Türkmenlere) yer olmayacaktır, Türkiye’nin ve yönlendirilmeyi kabul edip sineye çeken Türkmen yöneticilerinin içinde bulundukları gerçek bu. Tanrı yardımcımız olsun.
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -