Ana Sayfa 1998-2012 Nevruz Bayramı

Nevruz Bayramı

NEVRUZ, Farsça bir kelime olup “yeni gün” mânâsına gelmektedir. Mart ayının 21. günü (Rûmî takvime göre 8 Mart) güneşin “Koç” (Hamel) burcuna girmesi Türkler ve İranlılar tarafından müstesnâ bir gün sayılmış ve çeşitli faaliyetlerle kutlanmıştır.

- Reklam -

Nevruz’un menşeî hakkındaki bilgiler çok çeşitli rivâyetlere dayanmaktadır. Fakat ilim adamları, iki ihtimal üzerinde dikkatleri yoğunlaştırmıştır. Bu rivâyetlerden birincisi, Çin kaynaklarına da dayanılarak Nevruz’un Türk menşeli olduğudur. Bu görüşe göre Nevruz, bilinen en eski zamanlardan beri Türklerin bayramıdır ve Türkler vasıtasıyla bütün Avrasya’ya yayılmıştır. Çin kaynaklarına göre Türkler arasında İlkbahar ve güz mevsimlerindeki âyinler, Hunlardan beri kutlana gelmiştir. Aynı zamanda bu âyinler devletin resmî ve dinî bayramı olarak bir kurtuluş günü niteliğinde kutlanıyordu. Bu bakımdan bu gün Ergenekon veya Bozkurt bayramı olarak kabul edilmekteydi. Özellikle Prof. Dr. Abdulhalûk Çay, Nevruz’unu menşeinin Türk kültürü olduğunu ve Türklerin Ergenekon’dan çıkışını ifâde ettiğini savunan bir bilim adamıdır.

Nevruzun kaynağı hakkında ikinci görüş ise, İran menşeli olduğu yönündedir. Bu görüşe Nevruz kelimesinin Farsça olması, Firdevsî’nin Şehnâme’sinde geçen mitolojik bilgiler ve İran miti kaynaklık etmektedir. Bu fikirde olan kişiler, Nevruz’u ilk olarak İran’da efsanevî bir hanedan olan Pişdadîler’İn ilk padişahlarından Cemşid’in kutladığını söylerler. Nitekim Prof. Dr. Halûk İpekten de Nâilî isimli eserinde:

Cülûs edince hamel tahtgâhına Hurşîd

Berat-ı işreti rindânın oldı hep tecdid

(güneş hamel tahtına oturunca, rintlerin içki beratları yenilendi.)

beytini şerh ederken Nevruzun mucidinin, aynı zamanda içkinin de mûcidi olan Cemşid olduğunu yazar.

- Reklam -

İran’da Nevruz’un ifâde ettiği mânâ da bu görüşü destekler niteliktedir. İran mitolojisine göre, Nevruz genel ve özel anlam olmak üzere iki mânâ ifâde eder. Genel anlamıyla Nevruz, Cemşid’in bütün dünyayı dolaştıktan sonra, Azerbaycan’da karar k ılarak yaptırdığı sarayın salonunda tahta oturduğu gün demektir. İranlılar bu günü bayram saymışlar, bu günde vergi ve hapis cezalarının affedilmesini gelenek hâline getirmişlerdir. Özel anlamıyla da Cemşid’in İran tahtına oturduğu gün demektir.

Nevruz’un İran’da ortaya çıkışı hakkındaki rivâyetlerden biri de, ateşin Cemşid tarafından keşfiyle ilgilidir. Buna göre Cemşid, “Mazenderân Ormanları”nda tavşan avına çıktığı zaman, bir zehirli yılan görerek ona ok atmıştır. Ok, yılanın bulunduğu kayalıklara çarparak bir kıvılcım çıkartmıştır. O kıvılcım da etraftaki kuru otları tutuşturmuştur. Böylelikle ilk defa ateşi gören İranlılar korku ile ateşe secde etmişler, onu mukaddes saymışlar, karanlıkları yok ettiği inancıyla ateşin devamlı yanık tutulmasına itina göstermişlerdir. Bunun için de “ateşgede” denilen tapınaklar yapmışlardır. İşte ateşin bulunduğu bu gün İranlılarca Nevruz olarak kabul edilmiştir.

Bütün bu ihtimalleri düşünürken Nevruz’un XI. asra kadar İran kaynaklarında yer almadığını da gözden uzak tutmamak gerekir.

Menşeinin şu veya bu millete âit olması bir yana Nevruz’un en eski dönemlerden beri toprağa ve tabiata sevginin bir tezahürü olarak Türkler arasında kutlandığı ve Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar uzanan coğrafyada Türkler arasında sevgi, kardeşlik ve beraberlik duygusunu pekiştiren bir bayram olduğu kesindir. Tarih içinde vucut bulan Türk devletlerine baktığımızda Türkler arasında bahar bayramının halkın ve hükümdarın katılımıyla, coşkulu törenlerle, yemeklerle ve yarışmalarla kutlandığını görürüz. Meselâ Göktürklerde törene başta kağan olmak üzere, devletin ileri gelenlerinin tamamı iştirak ederdi. Kutlamalar Ötüken bölgesinde Tamır Irmağı kaynağında Tanrı’ya kurbanlar kesilerek başlardı.

Uygur Türklerinde de törenler, Göktürklerde olduğu gibi yapılırdı. Budizmin kabulünden sonra ise, cemaat hâlinde etraftaki budist mabetler ziyaret edilirdi.

- Reklam -

Osmanlılarda ise Nevruz hazırlıkları üç hafta önceden başlar, Nevruz günü padişahın da katıldığı törenlerle kutlanırdı. Hattâ bu günde “nevruziyye” denilen bir çeşit macun ve tatlı yemek âdet olmuştu. Yine Osmanlı musikisinde “nevruz” diye bir makamın varlığı bu günün ne kadar önemsendiğinin bir delilidir.

Günümüzde ise, hususiyle Uluğ Türkistan topraklarında kurulan yeni Türk cumhuriyetlerinde, özellikle Azerbaycan’da Nevruz millî bayram olarak, bir hafta süreyle, kutlanmaktadır. Anadolu Türkiyesi’nde ise Nevruz, muhtelif bölgelerde, aynı his ve heyecanla kutlanmakla birlikte, bazı bölgelerde yerini Hıdırellez (Hızır-İlyas) şenliklerine bırakma temâyülündedir.

Göktürk ve Uygur dönemlerine âit Bilge Kağan, Költigin, Tonyukuk, Tes, Soman Tes, Somon Sevrey, Karabalgasun ve Taryat Mezar Kitabeleri gibi bengü taşlarda ve Altun Yaruk, Sekiz Yükmek, Irk Bitik, Kuanşi İm Pusar gibi çoğunlukla tercümeye dayalı dinî muhtevalı Uygur dönemi eserlerinde Nevruz’a ait bir bilgi yoktur. Ama ilk ansiklopedik Türk lügâtı olan Dîvânü Lügât’it- Türk’te baharın gelişine âit dörtlük bulunmaktadır. Bunun dışında Dîvânü Lügât’it-Türk’te Türklerdeki ay adları sayılırken “yenigün (nevruz)”, göçebe yaşayan ve Müslüman olmayan Türklerin kullandığı dört ay adından ilki olarak gösterilir.

Büyük Selçuklu Devleti veziri Nizamü’l-Mülk’ün hazırlayıp Sultan Melikşah’a ithaf ettiği Celâlî Takvimi ile birlikte Nevruz resmî ve malî yılbaşı olarak kabul edilmiştir. Bu kabul daha sonra kurulan Karakoyunlu, Akkoyunlu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı devletlerinde de devam etmiştir. 1 Ocak 1926’da Miladî takvimin kabul edilmesiyle Nevruz resmî yılbaşı olmaktan çıkmış ama 1 Ocak 1982’ye kadar Mart ayının malî yılbaşı olma özelliği devam etmiştir.

Edebiyatımızda Nevruz sıkça işlenmiştir. Dîvân Edebiyatı’nda Nevruz devamlı şairlerin dilinde dolaşmıştır. Hattâ şairler câize almak için Nevruz gününde padişaha “Nevruziyye” denilen şiirler sunarlarmış.

Aliyü’l Murteza haydar

Cihanı gark-ı nûr eyler

Bütün kurt kuş bunu söyler

Bugün Nevruz-i sultandır.

Ali’nin doğduğu gündür

Bugün her günden üstündür

Haman saki kadeh döndür

Bugün Nevruz-i sultandır

Nice sırlar oldu zahir

Ali oldu hak bahir

Şükreyle sen ey fakir

Bugün Nevruz-i sultandır

Dörtlüklerde de görüldüğü gibi Alevî-Bektaşî edebiyatında Nevruz önemli bir gündür. Çünkü Hz. Ali, inanca göre Nevruz günü doğmuştur. Yine bazı Alevîlerce Hz. Ali ile Fâtıma’nın evlendiği gün Nevruz olarak kabul edilmiştir.

Hakikat şu ki Nevruz’un kaynağının veya kendisinin din ile alâkası yoktur. Hattâ ehl-i sünnet, Peygamberimizin: “Allah Teâlâ, size iki bayram gününe (Nevruz ve Mihrican Bayramı) karşılık onlardan daha hayırlı iki bayram (Ramazan ve Kurban Bayramı) ihsan etti.” meâlindeki hadis-i şerifine dayanılarak kutlanmasını mahzurlu bulmuştur. Bu günü Bektaşîlerin, Hz. Ali’nin doğum günü, Hz. Ali ile Fâtıma’nın evlenme günü; Şiîlerin Hz. Ali’nin Hz. Peygamber tarafından halife olarak ilân edildiği gün saymaları; yine bazı ehl-i sünnet mensuplarının Allah’ın insanları yaratmasının, Hz. Adem ile Havva’nın buluşmasının, Hz. Nuh’un gemisinin tufandan sonra Cûdi Dağına oturmasının, Yunus Peygamberin balığın karnından karaya çıkmasının, Hz. Yusuf’un kuyudan çıkarılmasının bu güne tekabül ettiğine inanmaları hissî temâyülden ileri gitmemektedir. Zira bunların birçoğu “aşûre” gününde vukû bulan hâdiselerdir.

Netice itibariyle, Nevruz’u izah edebilecek en güzel tarif, menşei ile ilgili ihtilâflara takılıp kalmadan: Kadim şark kültürünün devamı şeklindeki tariftir. İnsanlar tarafından inançlarla alakalandırılmaya çalışılmış olması sadece hissî temâyülden ibarettir.

Millî kültür unsurlarının her bahsinde olduğu gibi, bu Nevruz ‘da da üzerimize düşeni yapmalı, sahiplenme yoluyla ecdâdın geleneği sürdürülmeli, böylelikle nesillerin kültür taşıyıcılık özelliği devam ettirilerek bu kıymetlerin bölücülüğe âlet edilmesi engellenmelidir.

Nevruz’un millî bütünlüğü kuvvetlendiren, fertler arasındaki sevgi ve saygıyı arttıran bir bayram olması dileklerimle.
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -