Ana Sayfa 1998-2012 NANOTEKNOLOJİ

NANOTEKNOLOJİ

ocetinoglu@ttmail.com

- Reklam -

Avrasya Bir Vakfı, 27 Şubat 2008 tarihinde; İstanbul Aydın Üniversitesi konferans salonunda, beyin fırtınaları toplantısının üçüncüsünü gerçekleştirdi. İki gün süren toplantıda, 20’den fazla ilim adamı; tebliğ, konuşma ve katkılarıyla nanoteknoloji konusunu; teknik, uygulama, yararlı ve zararlı yönleriyle derinlemesine anlattılar.

‘Gelecek neslin teknolojisi’ nanobilim; birçok ülkede ve her alanda uygulamaları bulunan ve günün her dakikasında genişleyen, önem kazanan, olumlu ve olumsuz yönleriyle insanlığın geleceğini aydınlatan-tehdit eden bir teknoloji devrimidir.

NANOTEKNOLOJİ NEDİR ?

Nanoteknoloji, 1970’li yıllarda belli bir azınlığın gündemine girmişti. Konu ile ciddî ölçülerde ilgilenen ilk ilim adamının Amerikalı Fizik Mühendisi Richard Philip Feynman olduğu belirtiliyor.

Pek çok kişi, adını duymamış olmakla birlikte, hakkında bilgi ve hatta fikir sâhibi olmadığı halde nanoteknoloji ile günlük hayatta iç-içe yaşamaktadır. Cep telefonunu düşünelim: Fotoğraf makinesinden ses kayıt cihazına, radyodan televizyona, saatten hesap makinesine, video kayıt cihazından pusulaya ve hatta ‘navigatör’ denilen adres buldurucu âlete kadar pek çok işleve sâhip ve kısmen bilgisayar fonksiyonlarını içeren bu küçük harikalar, nanateknoloji ürünüdür.

- Reklam -

1980’li yıllar öncesinde 2 milim çapındaki kablolar, sadece bir telefon hattı hizmeti veriyordu. Günümüzde 1 milimetrenin 10’da biri çapındaki fiber optik kablolar, yüzlerce telefon hattı olarak kullanılabiliyor. Fiber optik kablolar, nanoteknoloji ürünüdür. Nanoteknoloji sebebiyle kuşlar artık konacak telgraf telleri bulamıyorlar. Nanoteknoloji sâyesinde kurşunkalemin yarısı boyutundaki taşınabilir hâfıza cihazına 4 gigabaytlık bilgi yüklenebiliyor. 4 gigabayt, yaklaşık 2.000.000 kitap sayfası demektir.

Nano; bir ölçü birimidir ve milimetrenin binde biri; 1 nanometre olarak isimlendirilmektedir. İnsanın saç telinin kalınlığı yaklaşık 20.000 nanometredir.

Yakın zamana kadar atom, cisim olarak ulaşılabilecek son nokta idi. Nanoteknoloji ile bu nokta, başlangıç oldu. Artık atomun iç yapısına nüfuz edilebildiği gibi, dizilişleri de insan zekâsı ve emeği ile disiplin altına alınabilmektedir. Böylece çok daha küçük boyutlarda , dayanıklılığı ve işlevleri akıl sınırlarını zorlayacak kadar çeşitlendirilebilmekte ve yine pek çok sayıda yeni elementler üretilebilmektedir.

Halihazırda uygulaması çok pahalı olan nanoteknoloji sâyesinde, yakın bir gelecekte yeryüzünde ‘kıymetli mâden’ kavramı tamamen yok olacak. Bilindiği gibi kömür ve elmasın ana maddesi karbondur. Biz kömürü ısı elde etmek için kullanıyoruz. Nanoteknoloji ile elmas üretildiğinde elmas, kömür kadar ucuzlayacak. Aynı durum; gümüş, altın ve platin için de geçerli olacak. Ancak şunu söylemekte yarar var: Bu gün için nanoteknoloji kullanılarak kömürden elde edilen elmas, bilinen metotlarla elde edilen elmastan daha pahalıya mal oluyor.

Durum böyledir diyerek nanoteknoloji ile ilgilenilmemesi, üzerinde çalışılmaması düşünülemez. Böyle bir gevşeklik, felaketler doğurur. Nanoteknoloji; ona sâhip olanı efendi, sâhip olamayanı köle konumuna getirebilecek muazzam bir güçtür.

- Reklam -

Nanoteknolojinin kamuoyunun gündemine girmesi, çok alt seviyede bile olsa, sokaktaki vatandaşın ilgisine ve bilgisine sunulması, fevkalade önemli bir çalışmadır. Avrasya Bir Vakfı’nın değerli başkanına, çalışkan genel müdürüne ve bu çalışmaları organize eden tertip heyetinin başkan ve üyelerine tebrik ve teşekkür borçluyuz.

İlmî çalışmalar devam ederken toplumun bilgilendirilmesi çok önemlidir. Basın organlarında magazin konularına daha az yer verilerek insanlığın geleceğini çok yakından ve derinden ilgilendiren teknik konuların, herkesin anlayabileceği bir dille anlatılmasında sonsuz yararlar vardır. Özellikle sanayicilerimizin bu konuya ilgisini yönlendirmek gerekir. Üniversite laboratuarlarında, atölyelerinde prototipi üretilen bir malzemenin, bir cihazın seri imalatı; sanayicinin ilgisi, tüketici veya kullanıcının isteği ile mümkün olur. İnsanlar nanoteknoloji ürünlerini bilmiyorsa, sanayici üretimini düşünmez. Devletin ve üniversitelerin milyonlarca dolar harcayarak bulduğu sonuçlar, tozlu raflarda kalır. Bu tür toplantıların, işbirliklerine zemin hazırlamasına katkıları çok büyüktür.

UYGULAMA ALANLARI:

Son 10 yıl içerisinde nano yapılı malzemeler; elektronik, haberleşme, biyoteknoloji, enerji, inşaat, otomotiv, harp ve savunma sanayi ile çevre mühendisliği alanlarında kullanılıyor. Yakın bir gelecekte; gıda, tıp, eczacılık, tekstil alanlarında da kullanılacak.

Birkaç örnek:

* Hâlen güneş enerjisinin ancak % 10’undan ısı ve elektrik enerjisi elde edilebiliyor. Nanobilimden yararlanılarak bu oran % 60’a çıkabilecek.

* Talaşlı ve atıklı üretim nanoteknoloji ile tarihin çöp sepetine atılacak. Çevre kirliliği önlenecek.

* Nanoteknoloji ile üretilen sac ve boyalar otomotiv sektöründe kullanıldığında, otomobilin kaportası orta ölçekli darbelerde bozulmayacak. Her türlü hava şartlarında paslanma oluşmayacak ve boyası ömür boyu ilk günkü gibi kalacak.

*Nanoteknoloji ile üretilen kumaşlardan yapılan elbiseler, hava akımına engel olmadığı halde, su geçirmeyecek, yazın sıcağından, kışın soğuğundan vücudu koruyacak.

* Bilindiği gibi antibiyotikler; zararlı mikropları öldürürken, vücuttaki yararlı hücreleri de zedeliyor. Nanobilimle üretilen ilaçlar faydayı doruk, zararı sıfır noktasına çekecek.

* Biyolojik ve kimyevî arıtma işlemlerinin yok edemediği atıklar, nanoteknoloji ile işlenecek fındık kabuğundan elde edilecek aktif karbon ile ortadan kaldırılacak. Böylece yakacak olarak kullanıldığından israf edilen fındık kabuğu daha faydalı bir işte kullanılacak ve değerlenecek.

* Çarpıcı bir kullanım alanı: Uzay yolculuklarında astronotlar yanlarında su taşımak yerine uzay aracında esasen mevcut olan hidrojenden su elde edebilecekler ve bu işlem sırasında kendiliğinden ortaya çıkan elektrikle de aydınlanacaklar, diğer cihazlarını çalıştıracaklar. Sistem, ekonomik boyuta erişecek şekilde geliştirilince, günlük hayatımıza da uygulanacak.

Buraya kadar anlatılabilen ve çeşitli sebeplerle yer verilemeyen sonsuz faydalarına rağmen üniversitelerimizde enerji mühendisliği bölümü olmadığı gibi, nanoteknoloji mühendisliği bölümü de yok. Nanobilim, hâlen sayısı çok az olan malzeme mühendisliği bölümlerinde okutuluyor.

FELAKETLERİN BEŞİĞİ-KAYNAĞI

İnsan vücudu nanoteknoloji ürünüdür. Yararlı işler yaptığı gibi; kendisini, mensubu bulunduğu toplumu ve bütün insanlığı, canlı-cansız dünyanın bütün mevcudatını yok edebilecek felâketlerin üreticisi ve uygulayıcısı olabiliyor.

Nanoteknoloji de öyle…

Nanoteknoloji ile; savunma sanayinde olduğu kadar saldırı ve savaş teknolojilerinde akıl almaz boyutlarda güce sâhip ürünler geliştirilebilir.

Birkaç örnek:

* İnsanların genleri üzerinde yapılan araştırmalarla belirlenmiş milliyetlerine göre seçici olarak tahrip edici mikroplar, ilaçlar ve gıda maddeleri üretilebilecek. Bunların panzehirlerinin üretilememesi, tüyler ürperticidir. Biyolojik terör, bizden habersiz yaygın ve etkin hâle getiriliyor.

*Nanosensör ve bilgisayarlarla donatılmış uzaktan algılayıcı sistemlere sâhip ve hedeflerini çok yüksek hassasiyet ve hızla tespit ve tahrip edebilen saldırı amaçlı gelişmiş silahlar üretilecek. Bunlar karşısında yeterli savunma sistemlerini oluşturamayan veya oluşturmakta geciken ülkelere hayat hakkı tanınmayacak.

* Öyle bir cihaz yapılacak ki; düşünülen her madde, kendi kendini kopyalarak çoğalacak. Endişe şurada: Kopyalama kontrol edilemezse, dünyanın sonu gelir. Uzmanlar, sistemi başlatmanın kolay, durdurmanın zor olduğunu (şimdilik mümkün olmadığını) söylüyorlar.

Çarpıcı bir bilgi: Canlı bir hayvan olmadan, süt danası eti lezzetinde, tabiisinden ayırt edilemeyecek şekilde sun’i et üretilebiliyor. Ve bu işlem ülkemizdeki bir üniversitede gerçekleştiriliyor.

* Dünyanın önde gelen ülkeleri, nanobilim için 2015 yılına kadar 20 trilyon dolarlık yatırım yapmayı planladılar. Bu yatırımlar 10.000.000’dan fazla insana iş imkânı sağlayacak. Bu, aynı zamanda, bu yatırımları yapamayan ülkelerde en az o kadar sayıda insanın işsiz kalması demektir, dış ticaret açığı demektir, ülkeler arasında güç dengelerinin ve gelir dağılımının bozulması demektir.

Burada bir soru akla geliyor: Türkiye nanoteknoloji konusuna ne kadar kaynak ayırabiliyor ?

Moralinizin bozulmaması için bu soruya cevap vermeyeyim. Ancak şu kadarını söyleyeyim, nanoteknoloji konusunda çok ciddî çalışmalarımız, donanımlı, azimli ve şuurlu ilim adamlarımız var.

Başka sorularınız varsa, beklerim efendim.

Avrasya Bir Vakfı’nın düzenlediği beyin fırtınası toplantılarında bu hususu öğrenmekten memnun oldum, gurur duydum. Emeği geçenlere gönül dolusu teşekkürler…

Not: Okuyucularım; nanoteknoloji hakkında öğrenmek istedikleri hususları elektronik posta adresime gönderirlerse, önce kendimi sonra da kendilerini bilgilendirmekten fevkalade memnun olurum.

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -