Ana Sayfa 1998-2012 MÜBADİLLER ROMANI BİZİ ANLATIYOR

MÜBADİLLER ROMANI BİZİ ANLATIYOR

Bir zamanlar Balkanlar bizimdi. Çok yakında kaybettik 1911-12 yıllarını uzak görmeyin. Hâlâ oralarda doğup, Balkan harbleri facialarını ve göçleri gören, acı hatıralarla dolu nine ve dedelerimiz var. Bugün sayıları az olsa da, hayatta kalan birkaç yaşlıyı dinleyen ve birinci nesil mübadil büyükler ölmeden önce onlarla konuşup notlar alıp onların hatıralarını yıllarca önce kaydeden bir yazarımız, yüze yakın belgeyi de inceleyerek “Mübadiller” romanını yazmıştır.

- Reklam -

Bu değerli eserin yayınlandığı günlerden üç ay sonra Hürriyet ve Radikal gazetelerinden iki yazar, bu eserden haberleri olmadığı için hayıflanarak şunları yazıyorlardı: “Nerdeyse bir asır oldu, bir Türk yazarı Türk mübadillerin hayatını romanlaştırmadı. Oysa Yunanlılar Kazancakis ve Seferis ile Rum mübadillerin göç romanını yıllarca önce yazdılar. Bir Türk yazar ve eserini arıyoruz..” Fıkra yazarları, millî eserlerden ve millî meselelerden haberdar olmayınca okuyucuya da yanlış bilgiler vermektedirler Şimdi biz, aranan eserden haberi olmayanlara, bu eseri okuyalı bir yıl olduğunu duyurarak: “Bir Türk yazarı MÜBADİLLER’i yazdı, hem de son on yılın en güzel Türkçe romanı oldu” diyoruz. Aslında “Mübadiller”, roman değil; bir acılar, ıstıraplar, ayrılıklar ve meşakkatler destanı. Bütün Balkan’dan kopmuş insanlarımız, muha cirler, mübadiller ve onların çocukları, torunları, akrabaları muhakkak kendilerinden bir parçayı bu romanda bulacaklardır. Balkan yani Rumel hâlâ bizim kanayan yaramız, kalb ağrımızdır. Bu güzel romanı tanıtmadan önce bilgi vereyim. 1911’de Rumali’de Türk nüfusu 2.355.000 idi.

İşkenceye, zulme tahammül edemeyenler göçtü. Sırp’ın, Yunan’ın. Bulgar’ın bütün acımasız eylemlerine karşı acı çekseler, zulüm görseler de anayurtlarından gitmek istemeyenler vardı. Ama ayrılanlar daha çoktu. İşte mübadiller, bu evlerinden barklarından beşyüz yıllık ata yurtlarından koparılanların romanıdır.

Lozan’da ahali mübadelesi yapıldığı 1924 yılında Yunanistan’da ancak 450 bin Türk kalmıştı. İşte bunlar Anadolu’daki 1.5 milyon Rum ile değiştirildi, mübadele edildi. Bu mecburî idi. İster istemez insanlar evlerinden, yurtlarından ediliyordu.

Karda, kışta çamurlu yollarda kâh arabalarla kâh yayan yollara düşenler. Günlerce camilerde, hanlarda, kızılay çadırlarında kaldıktan sonra gemilerle Anadolu’ya nakledildi. Bu yüzbinlerin dönüşü idi, yani evlad-ı fatihanın.. Balkanları fethedenlerin torunlarının göz yaşı acı içnde dönüşü idi. Çekilen acılar yıllarca ailelerde anlatıldı. Çocuklar, torunlar “ah” çekerek bunları dinledi ama Yılmaz Gürbüz’e kadar bu millî facanın bir yazarı çıkmamıştı.

Mübadiller, Türk tarihinin acıyan, ağlayan ve yabanın insafına bırakılan yüzü.. Mübadiller, Balkan Harbi ve öncesindeki hıyanetleri de dile getiren bir belge eser.

Genç cumhuriyetimizin kuruluşunda henüz netleştirilmeyen sisli yıllar (1920-24) içindeki mübadillerin ihmal edilişinin gün ışığına çıkarılması, mercek altında masaya yatırılması bilinen bir gerçekti. Bu roman dilerim bir gün Türk klasiklerinin belgesel romanları arasında yerini alacaktır. Türk gençlerinin önünü açmada gereken rehberlik sürecine Bakanlardan Anadolu’ya gelen Rumeli muhaciri ve mübadillerin hayat hikayesini unutturmayacak, Türk insanının millî hafızasında yerini bulacaktır.

- Reklam -

Bugünün Türkiyesinde emperyalizm adının küreselleşme nakaratları ile halkının aldatılıp, yoksullaşmasına göz yuman işbirlikçilerininin ihanetlerinin anlaşılmasında da, önemli bir hizmeti yerine getiren bu eser herkes tarafından ibretle okunmalıdır.

Romancı eseri yazarken tarihi gerçeklere sadık kalmış, özellikle babasının teype aldığı hatıralarını, dayısı ve teyzesinden dinlediklerini çok akıcı bir üslupla değerlendirmiştir.

Eserde dikkatimi çeken husus: İki Yörük kahramanın kız çocuklarının çokluğudur. Oysa Yörük asıllı Türklerde genel anlamda Bey ailelerinde kız evlâtların erkeklere oranla 2-3 misli gösterilmesi doğru bir yaklaşım değildir. Hattâ özellikle yüksek yaylalarda yaşayan Yörük Türklerinde bunu tersi vakidir. Yani erkek çocuk üç misli fazla doğar. Ben bu gerçeği tarih kitapları kadar, Manastır’ın Drama kariyesinden gelen ve Samsun’a iskân edilen babam Hasan AĞa ile annem Akgül Hanımdan da dinledim. Bu belirlemem dışında benim ailemin anlattıkları ve çektikleri acıları, meşakkatleri aynen romanda çok canlı ve edebî dille anlatılışını büyük bir dikkat ve hazla okudum. Aynı alâkayı muhacir olsun olmasın bütün Türk çocuklarının duyacaklarını hissederek, bu önemli eseri okurlarımıza salık veririz.

Aynı, tarihimizin Balkan örneği gibi, güneydoğumuzda da tekerrür etmemesi için böyle ibretli eserleri yaygınlaştırmalıyız. 17.1.1931’de “Muhacirler kaybedilmiş ülkelerimizin millî hatıralarıdır” diyen büyük Atatürk, Balkan Türklüğünü şu sözleri ile yüceltiyordu: “Muhacirler diye küçümsenenler, tarihin yazdığı savaşlarda en geriye kalanlar, yani düşmanla sonuna kadar dövüşenler, çekilen ordunun ricat hatlarını sağlamak için kendilerini feda edenler ve düşman karşısında kaçmak, çekilmek nedir bilmeyenlerdir.”

MÜBADİLLER romanı, bu düşünce ve ruhu destanlaştıran ve ulu önderin “Türk çocuğu tarihini öğrendikçe daha büyük işler başaracaktır” vecizesinin haklılığını ortaya koyan bir eserdir.

- Reklam -

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -