Ana Sayfa 1998-2012 Millî Kültür Bilinci Millî Birlik

Millî Kültür Bilinci Millî Birlik

Gelişmiş toplum standartlarına entegrasyon süresince hayatî önem arz eden asgari müştereklerde birleşmek ve bu sayede toplumsal kollektiviteyi oluşturmak, bilgi temelli aksiyoner tutumlarla mümkün olabilecekse, öncelikle yapılması gereken, içinde yaşadığımız toplumu bilgi toplumu hâline getirmektir.

- Reklam -

Çağımızın lokomotifi insan ve bu lokomotifin yakıtı bilgi ise, başlı başına bir fenomen olarak bilginin etkinliğinin sosyal, siyasal, iktisadî, kültürel ve her alanda geçerli olması kaçınılmazdır. Fakat bilinçlenme vasfına haiz olmayan bireylerde bilgi, sadece depolanmış bir materyal olarak beyinlerde yer işgal etmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Bilginin aksiyonlaşması, sosyal pratiklere yansıyıp etkin ve işlevsel duruma geçebilmesi için bilgi ile aksiyon arasında bir geçit vardır. Bu hassas ve stratejik geçit; “bilinç”tir.

Bilinç; bilgiye özü ve ruhuyla vâkıf olunmasını sağlayacak ve böylelikle onu düşüncede, muhakemede ve fiillerde etkin kılacak derin bir kavrayış seviyesini ifade eder. Müspet ya da menfî ne tür bir amaca ilişkin kullanıldığı fark etmeksizin, bilginin kullanım sahası içerisinde ideal ölçüde bir fonksiyonelliğe sahip olabilmesi bilinç seviyesine ulaşmakla mümkündür. Aksi takdirde bilgi içe dönüklükten ve beyinlere yük olmaktan öteye geçemez. Bir şeyi salt bilmek ya da anlamak o şeyin âtıl durumdan çıkarılmasında yeterli olmayacak, bu noktada esas olan anlamlandırma, idrak ya da kavrayış için, o şeyin en az bilgisi kadar bilincine de sahip olmak gerekecektir.

- Reklam -

Türk milliyetçileri için batının küresel hegemonyasının en temel dinamiği olan küresel kültürü reddetmek ve kayıtsız şartsız egemenliğe giden yolda ilk merhale olan kültürel bağımsızlığı gerçekleştirmek için her şeyden önce kültürümüzün millîliğinin korunup yaşatılması hususunda diriliş ve uyanışa vesile olacak bil incin oluşturulması gerekmektedir. Bu bilinç oluşmadan batı sömürgesinin önüne geçilemeyeceği gibi, Türklük; batılı düşünüş ve yaşayışın ablukasında biyolojik varoluş seviyesinde kalmaya mahkûm olacaktır. Kültür, millî kimliğin en önemli nişânesini teşkil ediyorsa, Türk milletinin kimliğini ve benliğini koruması için tek çare; Türk kültüründen taviz vermemek ve onu sonsuza dek yaşatmaktır.

Kültürel yozlaşmaların ve yabancılaşmanın sinsiliğine karşı uyanık olabilmek için, kültür dinamikleriyle ilgili doğal-sunî, millî-küresel ayrımını yapabilecek basirete sahip olmak gerekir. Bu anlamda basireti açığa çıkaracak olan vasıf; millî kültür bilincidir. Bu bilinci taşıyan, inanç/kararlılık/sabır/üretkenlik vb. meziyetleri kuşanmış ve bu meziyetlerle bir millet için en yüksek ideallerden biri olan millî birlik ve bütünlük ülküsüne kendini adamış basiret sahibi reaksiyonel birey, neredeyse dört bir yandan bizi kuşatacak olan küresel kültürün tüm kural, kurum ve değerlerinin edilgenliğinden sıyrılmış aktif bir özne olarak en küçük bir taviz vermeden ülküsüne ulaşmaya çalışacaktır.

- Reklam -

Sosyal ilişki ve etkileşimlerde benzerlikler kadar farklılıklar da etkin rol oynayabilir. Benzerliklerin- ortaklıkların klişesinde ve bayağılığında zaman zaman statikleşen sosyal ilişkiler, farklılıkların cazibesi ve çekim kuvveti ile oluşacak doğal manyetik zeminde yeniden canlılık kazanacak ve kollektif yapı kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Nitekim farklı olanı tanıma ya da farklılıklarda tanışma arzusu insanların tabiatında vardır. Bir bütünün (Türk Kültürü) sürekli aynı parçalarıyla iştigal eden bireylerin içinde bulundukları monotonluk, her ne kadar özü, kökü aynı (Türk) olsa da kültürün düşünsel, duygusal, fiilî ve biçimsel açılardan farklı nitelikler ihtiva eden farklı parçalarıyla tanışmak istemeleri son derece doğaldır. Bu tür eğilimlerin sonucunda yerellik-bölgesellik üstü bilinç (millî kültür bilinci) özü-kökü aynı kültüre mensup bireylerin oluşturduğu toplumu demografik bir unsur olmaktan kurtaracak, direnç kazanacak olan millî bilinç ya da millet olma bilinci ile millî birlik ve bütünlük mutlak surette gerçekleşecektir.

Küresel kültür, bireyleri iç dünyalarında kaosa, anlamsızlığa sürüklemekte, onları sadece madde cephesinden tatmin etmeye çalışmakla âdeta yarım canlı bırakmakta ve onların iç dinamiklerinin insanî-ahlâkî boyuta taşınıp geliştirilmesi noktasında hiçbir şekilde yarayışlı olamamaktadır. Sosyal ilişkilerde izdüşümleri ise; çıkar duygusunu hâkim kılmak, samimiyet, paylaşım ve fedakârlık gibi erdemlerin kökünü kazımak şeklinde tecellî etmektedir.

Hâl bu iken, kendi içinde sığlaşan ve bir türlü yoğunlaşmadığından kendini keşfedemeyen ve anlamlandıramayan birey, biçimsellikten ve zorunluluktan ibaret olan sosyal ilişkilerde de aradığını bulamamaktadır.

Küresel kültürün boyunduruğundan kurtulmak için Türk kültürüne dönmekten başka çare yoktur. Millî kültür bilinciyle, gerek kendi iç dünyalarında gerekse toplumla ilişkilerinde çok yönlü tatmin olabilecek bireylerin Türk kültürünü bütüncül bir yaklaşımla çok daha kapsamlı bir şekilde farklı argümanlarıyla öğrenip yaşama eğiliminde olacakları gözlenecek, böylelikle bireylerde kültürümüzle ilgili bilgi eksikliğinin giderilmesi yönünde ciddî bir çaba otaya çıkacaktır. Bu süreç dahilinde önemli olan, elde edilen bilgileri millî kültür bilinciyle yoğurmaktır. Çünkü bireyleri yeni bilgilerin kazanılmasıyla ilgili dürtüleyen nitelik; bilinçtir.

Bilinçlenme yeni bilgilerin, bilinçle yoğrulan yeni bilgiler de daha farklı bilgilerin kazanılması sonucunu doğuracak ve bu durum periyodik olarak devam edecektir.

İnsanî-ahlâkî perspektiften bakıldığında en müspet dinamikleri özünde barındıran Türk kültürünün her ne suretle olursa olsun insan ilişkilerinde doğruluk ve dürüstlük gibi faziletlerden taviz vermemeyi gerektirdiğini biliyoruz. Kültürümüzün temel yapı taşlarını oluşturan bu gibi faziletler sadece kavramsal olarak var olmamalı, güven ortamının teşekkülü için sosyal pratiklere yansıtılmalıdır.

Çünkü toplumumuzda millî kültür bilincinin ürünü bir güven ortamına ihtiyaç vardır. Bu bilincin birey seviyesinde içselleştirilmesi ve toplum genelinde kurumsallaştırılması durumunda bildiğini ve konuştuğunu yaşayıp pratikleştiren, özüyle sözü, içiyle dışı bir olan kesin ve net kişilikli insanlardan oluşan etik açıdan ideal bir toplum modeli ortaya çıkacaktır. Böylece toplumumuzda etnik ve ideolojik saplantılarla radikal zeminlerde kutuplaşan birey ve grupları esnek-ılımlı zeminlere kaydırmak mümkün olabilecektir. Güven ortamının hâsıl olacağı böylesi bir toplumda insanlar toplumsal kollektiviteye giden yolda asgarî müştereklerde birleşmekten kaçmayacaklar ve bunun gereğini yerine getirmeyi toplumsal bir ödev şeklinde telâkki edeceklerdir.

Pekiyi, toplumumuzda millî kültür bilincinin oluşması için ne gibi uygulamalara gidilebilir?

1. Eğitim-öğretim kurumlarımızda Türk kültürünün tüm argümanlarıyla batı kültürüne olan üstünlüğünü, karşılaştırmalı yöntemle göstermeyi amaçlayan dersleri müfredata dahil edebiliriz.

2. Ülke genelinde küresel kültürün zararlarını konu edinen konferans, seminer vb. etkinlikleri yoğunlaştırabiliriz.

3. İnsanımızın küresel kültürün edilgenliğinden soyutlanıp etkin bir birey olarak Türk kültürüyle kendini ortaya koymasını sağlayacak sosyal grupları, sivil toplum örgütlerini yaygınlaştırabiliriz.

4. Ülkemizdeki farklı kültür dinamiklerini ülke genelinde tanıtma amaçlı etkinlikler düzenleyebiliriz.
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -