Ana Sayfa 1998-2012 Milletimizi ve Devletimizi birlikte sevmeliyiz

Milletimizi ve Devletimizi birlikte sevmeliyiz

ATATÜRK’ün “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE sözündeki anlam ile Atatürk’ün üniter devlet görüşü çizgisinde, Milliyetçilik kavramı;

- Reklam -

“Cumhuriyeti bizler kurduk, sizler yaşatacaksınız” istemi, asılda gene bir milletin başarısı, mutlaka bütün millî güçlerin bir istikamette olmasıyla mümkündür. Bu nedenle bilelim ki; elde ettiğimiz başarı milletin güç birliği etmesinden, ortak hareket etmesinden ileri gelmiştir. Eğer aynı başarı ve zaferleri gelecekte de tekrarlamak istiyorsak, aynı esasa dayanalım ve aynı şekilde yürüyelim”

Sözleri devleti mi sevmek, milleti mi sevmek, yoksa “Devletimizin Ülkesiyle Milletinin Bölünmez Bütünlüğü” içinde devleti ve milleti birlikte sevmek daha anlamlıdır?

Cevabı, hepimizin bildiği gibi, birlikte bir sevgidir şeklindeki anlayıştı. Çünkü, millet devletiyle vardır. Milletin devletiyle birlikte sevilmesi gücün göstergesidir. Bütünlüğün simgesidir.

Günümüzde, Türkiye’de dış ve iç güçlerin ve de düşmanların, Amerika ve Avrupa Birliği Devletlerinin istediği gibi, Lozan’da kabul görmeyen Sevr çerçevesinde soylar, boylar ve aile toplulukları ayrı yerlerde, millî hisler içinde vasıflandırılmaya çalışılıyor görünümündedir. Türk Devleti böylece yamalı bohça misali parçalanarak, sanki bir devlet düşleniyor. Wilson prensiplerine dayalı ifadelerin kullanılmasından kaçınmalıyız. Sözlerdeki ve eylemlerdeki ifadeler Sevr şartlarını taşımamalıdır.

Türkiye’de her topluluk ayrı ayrı devlet içinde değerlendirilemez. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bilinmeli ki, Türk ismiyle kurulmuş ve öyle idare edilmektedir. Aksi düşler ve de düşünceler devlet yapısını her geçen gün biraz daha yıpratmaktadır.

Zira Anadolu ve Trakya’da yaşayan insanımız aynı terbiye içinde aynı örf, âdet, görenek ve bilgisiyle yaşamaktadır. Bu durum içinde de bir millet oluşturmuştur. Bu milletin adı TÜRK’tür.

- Reklam -

Siyasîlerin yönlendirdiği açık ifadeler çerçevesiyle, insanların farklı yaşamaya dayanabilmeleri, çok çalışmaya, yorgunluğa katlanabilmeleri mümkün olduğu kabul görse de; Türk m illetinin haksızlığa, adaletsizliğe katlanması mümkün olmayacağı ve de memleketimizin her şeyden önce hukukun üstünlüğünde, demokraside, insan haklarında olgunlaşabilmesi için böyle bir tutumda devletimizin birliğinde milletin adının TÜRK olduğu kabul edilme zorunluluğu vardır. Çünkü devletimiz TÜRK adıyla kurulmuştur. Bunu değiştirmeye kalkışmak devletimizin kurulma amacı ve anlamını kaybetmesine yol açar.

Devletimizin adı da özellikle “Türk” adıyla özleşerek “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”dir. Dili Türkçe’dir, milletinin adı TÜRK’ tür.” Bu üç unsurdan ayrı düşüncelere kapılarak bir kimse çıkıp da ben devleti seviyorum, kendi milletimi seviyorum sözlerini benimseyemez. Bu düşüncelerin sahibi olanlar kendilerini Türk vatandaşlığından saymamalıdır. Zira Anayasamızın 66. maddesi “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” kaidesini çerçeve içine koymuştur.

Televizyon açık oturumlarında gördüğümüz ve izlediğimiz gibi söyleşide bulunanların, “ben devleti seviyorum, ama Türk değilim” demeye, devletimiz içinde sanki başka milletler oluşmuş gibi davranmaya hakları yoktur. Sonra ona “sen Türkiye’de ne arıyorsun diye sormazlar mı?” Eğer bu kişiler söyleşilerinde ısrarlı iseler, zaten devletin vatandaşlığını ayrıca tarihlerini de inkâr etmekte olduklarını bilmelidirler.

Hükûmetçe ileri sürülen varsayımlarla kamu düzeninde, yeniden yapılanma için çalışmalar çerçevesinde şimdi de bazı ağızlar üst kimlikten Türkiye’liden bahsetmeye kendilerini var güçleriyle gündeme sokmaya başladılar. Buna hakları yoktur olamaz da. Bir Fransa’yı, bir İngiltere’yi düşünün, ne için mücadele veriyorlar?

Evrensel değer sözü de yanlış anlamda ve yanlış yerlerde kullanılıyor. Evrensel değerler “Milletlerin kan bağını, dil bağını örf, âdet gelenek ve bilgelik bağını kaldırmaya matuf anlamı” taşımaz. Evrensel değer milletlerin yaşamlarındaki yalnız ortak değerleri kapsar, bunu da böyle anlamalıyız.

- Reklam -

Zaman içinde Amerika ve Avrupa Birliği bu evrensel görüşün milletler ve milletlerin oluşturduğu devlet için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu görecekler ve anlayacaklardır. O zaman da dünyada bir kargaşa ortamı içinde kan gövdeyi götürür. Günümüzde Batı Almanya ile Doğu Almanya’nın birleşimi ile bu tehlike sezilmek üzeredir. Bundan hiçbir zaman kuşku duymamalıyız.

Bizler!.. Üniter Devlet yapısında. Anadolu ve Trakya insanımızın açıkça tarihin yazdığı bir vesikaya dayalı olarak isminin Türk olduğunu Anadolu ve Trakya insanının çalışmalarda örnek alınmasının en tabiî hakkı olduğunu da bilmeliyiz.

Günümüzde de; anayasamızdaki; “Toplumun huzur, millî dayanışma, adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal hukuk devleti” çizgisinde “Devletimizin ülkesi ve Milletiyle bölünmez bir bütün teşkil ettiği, bayrağının ay yıldızlı Al Bayrak olduğu, millî marşının İstiklâl Marşı, Başkentin ANKARA olduğunu” unutmadan mevcut düzenimizin değiştirilmesi teklif dahi edilmeyeceğini görmeli ve öğrenmeliyiz…

Dayanağımız da, kendi örf, âdet gelenek ve göreneklerimiz ile gazi ve şehitlerimizin kanıyla vatan yapılan Anadolu ve Trakya’mız toprağı üstünde kurulan TÜRKİYE CUMHURİYETİ Devleti’dir.

Devletimizin yapısını bozacak üretilmiş yeni kelimeler kullanmamalıyız. Daha açık bir ifade ile Anadolu ve Trakya’da yaşayan insanımızı bölecek parçalayacak şekil altında üst kimlik alt kimlik gibi kelimeler üretmek şöyle dursun gelecek ve getirilecek tehlikeyi önceden görmeliyiz. Büyük kimlik adı altında sadece ve sadece TÜRK sözcüğü yeterli olmalıdır.

Asıl da, Türk insanının önem taşıyan görevi, öncelikle Türkiye Cumhuriyetini korumanın ve yaşatmanın yanında, İstiklâl Savaşı yapılarak kurulan devletimizi parçalamaya çalışan vatan hainlerinin çabalarının önünü kesmek olmalıdır.

AB istiyor diye, onların getirdiği ve uyum sağlamamız istediği taleplerini, evrensel değerler içinde Türk milletinin ortak değerlerini ele alarak yapmaya çalışmalıyız. Evrensel değerler içinde olmayan milletimizin kendine has değerlerini değiştirmeye kalkmamalıyız. O zaman ne milletimiz ne devletimiz kalır.

Eylemlerimizi, Türkçemizi bozmadan, silmeden Anadolu ve Trakya’mızda yaşayan insanımızı soylara bölmeden, Anadolu ve Trakya’da yaşayan insanımızın Türk olduğunu bilerek “El Birliği, Gönül Birliği ile Türk Ulusal Birliğini” Yeni Türk devletlerini de içine alacak şekilde geliştirmeliyiz.

Dış mihrakların baskısını durdurmak kendi azimli ellerimizdedir. Biz devlet olarak millet olarak gizli tarihsel bir güce sahibiz. Sosyal, siyasî ve hukuk politikalarımızı adalet ve dürüstlüğü ön planda tutarak yapmalıyız. Ben iktidardayım, her işi kendi düşünce çerçevemde geliştiririm çabalarının, devletimizi büyük ölçüde yıprattığını, ileride dönülmez bir yola sokacağını da düşünmeliyiz. Üst kimlik, alt kimlik sözcüklerinin, bozucu ifadeleri içerdiğini akıldan çıkarmamalıyız.

Çalışmalarımızla; ATATÜRK’ün ilke ve inkılâpları ve Ne Mutlu Türküm Diyene!. Sözündeki çerçeveden uzaklaşmadan, üniter devlet yapımızda devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü korumak azmi çizgisinde soy isimleri ile milletler topluluğu yaratmadan birlik ve beraberliğimizi bozan, güçler dengesini kurulu düzen içinden koparan ifadelerden kaçınarak devletimizin “siyasî ekonomik, kültürel” gücünü belirlemeliyiz.

Bir başka çalışmamız da; Laik devlet düzenimizde, dinî mekân ile Mülk mekânın ayrılığını bozmayan eylemimiz olmalıdır. Her zamankinden daha görkemli bir şekil içinde tarihteki şan ve şerefli günlerle dolu milletimizin kurduğu (Atatürk milliyetçiliğine bağlı demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti umdeleri içinde devletimizde yaşayan insanımızın büyük ismini koruyarak) TÜRK yapımızı kollamakla, devletimizi daha da yücelteceğimizi kabul etmeliyiz öğrenmeliyiz.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşı olarak “hem milletimizi hem devletimizi birlikte sevmeliyiz.” Ben devleti seviyorum, ben Türkiyeliyim demek aczi içine girenleri vatandaş olarak görmemeliyiz.

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -