Ana Sayfa 1998-2012 “Kurtuluş Bayramları” Bizlere Neler Oluyor?

“Kurtuluş Bayramları” Bizlere Neler Oluyor?

Son iki yıl içinde yurdumuzda bizlere, dahası yönetimde bulunanlara neler oluyor sorusu zihinleri karıştırıyor. Birileri, kim olduğu belli olmayanlar, ortalığı karıştırmaya, ulusal kimliğimizi silmeye yelteniyorlar.

- Reklam -

Acaba bu kişiler kime, kimlere hizmet etmeye çalışıyorlar sorusu ile yola çıkıyoruz. Kurtuluş dediğimizde; aklımıza ilk gelen söyleşi, “1919-1923 yılları arasında yurdumuza saldıran düşmanların Anadolu ve Trakya’dan, atılmaları” geliyor.

İstiklâl Savaşı, Türkiye’nin egemenliğine kavuşması için, Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalayan ve yurdumuzu istilâya kalkan düşmanlara karşı tüm Türk ulusunca girişilen ölüm kalım savaşıdır.

Bu savaş, bilinmelidir ki; Türklerin var olma savaşıdır. Günümüzde de kimlerden gelen öneriler ile birileri kalkıp 79 yıl sonra bu savaş sonrası yurdumuzda simgeleşen kurtuluş günlerinin göstergesi kurtuluş bayramlarının kaldırılması isteminde bulunuyor.

Bu ne cüret! Bu ne büyük hiyanet! Kimden, kimlerden cesaret alıyor bu dahilî bedhahlar?

Bize sorarsanız cumhuriyetimizin kuruluş yılından itibaren devletimiz üstünde, milletimiz üstünde sürekli bir kara bulut dolaşıyor. Hava karanlık. İşte bu karanlığı kaldırmak, dahası kara bulutu pus bırakmada an uzaklaştırmak işini nasıl gerçekleştireceğiz?..

Yurdumuzda yaşayan bir kuşak insan, yeni bir ortam içinde devletimizi, milletimizi çağdaşlaştırmak için sözde bir yol çiziyorlar. Bizim anladığımız kadarıyla bu kuşak içinden çıkan birileri kendilerine önderlik edercesine… Uzak amaçlarının yurdumuzu bölmek ve de AB’ye kul etmek olduğuna inancımız tamdır. Sanki; hareketleriyle bu kişiler devletimize ve milletimize iyilik şöyle dursun, kötü ortamın çizgisini çiziyor, yazgısının nedeni oluyor.

- Reklam -

Büyük ATATÜRK, Büyük Türk Milleti, Türkiye Cumhuriyeti Devleti insanının ulusal inancını silecek, sarsıcı eylemler bizim çağdaşlık anlayışımızdan biraz ötede kalıyor. Belki günümüzde anlaşılmıyor ama gelecekte yaptıkları yıkıntının gönüllerde bir başka pencere açacağı belirtilerini bizler ulusal hareket gözlemcileri bugünden seziyoruz. Görevimiz de, kötü olduğundan şüphemiz olmayan bu eylemlerin önünde durmaktır.

Dolayısıyla biz ulusal demokrasi hareketi içinde olanlar, ulusal kimliğimizi korumakla kendimizi görevlendiriyoruz. Artık kaynağı nereden oluşturulursa oluşturulsun her yıkıcı ve ulusumuza zarar veren eylem karşısında duran bir görevli duygusuyla, kendimizi ödevlendiriyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinde yaşayan TÜRK insanımızı birlik ve beraberlik içinde olmaya davet ediyoruz. Geliniz, bizlere katılınız diyoruz. Büyük TÜRK Milletinin çağdaş dünyadaki hür ve parlak geleceğinin “ATATÜRK ilke ve inkılâpları çizgisindeki TÜRK ULUSAL BİRLİĞİ içinde olgunlaşacağına inanan” insanımızla gerçekleşeceğine bizler inandık, sizleri de bu düşünce içinde olmaya çağırıyoruz.

Bizler, Büyük ATATÜRK’ü ATATÜRK gibi, TÜRK gibi anlıyor, öyle görüyoruz. Türk Devleti’nin kuruluşundaki ana amacı olgunlaştıran düşüncenin ATATÜRK düşüncesi olduğunu görüyoruz. Bu düşüncenin bizleri daha sadık kıldığını ve o yolun uğraşını vermeye götürdüğünü görüyor ve anlıyoruz.

İşte bu duygular içinde ulusal benliğimizi korumak için her türden gelecek eylemin karşısında olmalıyız. “Kurtuluş Bayramlarını Kutlamamak, AB’ye ulusumuzun yıkılması, bölünmesi, dilimizin, Türk parasının silinmesi yolunda tavizler veren” hareketlerden, kendimizi uzak tutmak zorundayız. Genç kuşak, yazılan bu acı faturayı şimdi belki de görmeyebilir. Bizler işaret ediyoruz. Gidilen yol çakıl dolu, dikenli bir yoldur. Aksi yol ve de tavır geri dönülmeyecek yola bizleri sokacak, ulusal benliğimizde ilâcı olmayan yaralar açacaktır.

- Reklam -

Bu düşümüzle, bizler… ATATÜRK’ü ATATÜRK gibi tanımanın, tanıtmanın ve ATATÜRK gibi düşünmenin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bu tür bir düşüncede çağdaşlaştırmanın görevimiz olduğuna inanıyoruz. Sonuçta, inancımız birlik ve bareberlik içinde olgunlaşmaya başlayacaktır.

Büyük ATATÜRK’ün çağdaş dünya görüşü içinde “Ben her şeyden önce bir TÜRK’üm” sözündeki, birlik ve beraberliği sağlama işaretinin bizlere dünyanın sükûnu, refahı ve huzurunun Türk’ün birliğinden doğan bir güneş, görünen bir ufuk olacağını gösterdiğini inkâr edemeyiz. O yolun çizgisini değiştiremeyiz. Önce doğuya dönüp gönül keselerimizi birleştirmeliyiz. Bizler ne mutlu Türk’üz demek sözünden ve fiilinden dönmemeliyiz. Sonra AB’yi gündeme sokmalıyız.

Bu durumda ufkumuz daha sağlıklı, daha aydınlık ve sükûn bulan bir ortam içinde görülecektir. Bizleri yönetenler çok dikkatli olmak zorundadırlar. Önce Türkiye, ulusal birlik ve beraberlik deyip sonra AB yoluna girmelidirler. Aksi tavır ile çıkarılacak hesabı sonra Türk milletine ödeyemezler.

Çünkü biz Türkler “Her şeyi, geçmişi, kurtuluş bayramlarımızı yaşayarak, anarak, kutlayarak öğrendiğimizi tüm cihana duyuruyoruz. Sözlerle Türk halkını kandırarak değil!..”
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -