Ana Sayfa 1998-2012 Küreselleşmeci Sivil Toplum Örgütleri

Küreselleşmeci Sivil Toplum Örgütleri

1982 yılına kadar Amerika Birleşik Devletleri dış ülkelere doğrudan müdahale ediyordu. 1. ve 2. Dünya Savaşlarında ve son olarak da Vietnam Savaşı’nda olduğu gibi ülke dışına kendi askerini göndererek düzenini “yeni dünya düzeni”ni yürütüyordu. Bu savaşların bedeli ise binlerce askerin ölümü olduğundan kendi toplumu için yıkıcı oluyordu.

- Reklam -

1982 yılında Amerika Birleşik Devletleri dış ülkelere karşı düzenlerini daha zahmetsiz sürdürebilmek için son yılların en önemli yapılanmasına geçti. Şöyle ki:

1982’de NED (MiLLÎ DEMOKRASi FONU) adında sivil toplum örgütlenmesinin ana yapısına ait kanun ABD kongresinden geçti ve böylece yeni bir yapı kurulmuş oldu. Federal hükûmet dışında her şahıs ve kuruluştan maddî yardım alabilen bu ana yapıya (NED) bağlı ve onun kontrolündeki ABD’de alt yapılanma şu şekilde gelişti:

– Cumhuriyetçi Partiye bağlı IRI (Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitüsü)

- Reklam -

– işverenlere bağlı CIPE (Uluslararası Özel Girişimciler Merkezi)

– Sendikalara bağlı ACILS (Amerikan Uluslararası işçi Dayanışması).

- Reklam -

Amerika kıtasındaki bu yapılanmanın benzerini büyük sermayenin Avrupa kıtasında amiral gemisi konumundaki ülkesi olan Federal Almanya’da da görüyoruz.

Federal Alman Devleti’ndeki yapılanma; Alman siyasal partilerinin vakıf merkezi olarak kurulan POLiTiK EĞiTiM FONUDUR ve buna bağlı olarak Almanya’da kurulan vakıflar:

– Hristiyan Demokrat Birliği (CDU)’ya bağlı Konrad Adenavur Vakfı (K.A.V.) (Türkiye’deki kuruluşu 1984)

– Sosyal Demokrat Parti (S.D.D.) ye bağlı Friedrich Ebert Vakfı (Türkiye’deki kuruluşu 1984)

– Yeşillere bağlı Heinrich Böll Vakfı (Türkiye’deki kuruluşu 1990)

– Hür Demokrat Parti (F.D.P.)’ya bağlı Friedrich Nouman Vakfı. (Türkiye’deki kuruluşu 1991).

A.B.D. ve Almanya’da oluşturulan bu ana yapıya (örümcek ağına) bağlı bir çok vakıf ve kuruluş daha vardır. Bunlar SOROS Vakfı (George Soruz’un) veya Hoover Enstitüsü… gibi olanlardır.

A.B.D. ve Almanya’daki bu tür sivil toplum örgütlerinin karşılıkları, başta ülkemizde olmak üzere birçok ülkede de kurulmaya başlandı. Adlarına da NGO (Hükûmet Dışı Organizasyonlar-Sivil Toplum Örgütleri denilmektedir.)

Başta A.B.D., Almanya ve ingiltere gibi ülkeler ile A.B.’nin büyük gayretlerle oluşturdukları sivil toplum örgütlerine verilen görevleri sayın Dr. Necip Hablemitoğlu, (Alman Vakıflar ve Bergama Dosyası) adlı (Yenihayat Dergisi Ağustos 2001)* yazısından alıp on maddede özetlersek

1. Ülkede etnik farklılıkların daha belirgin hâle getirilmesi ve siyasallaştırılmaları. Diyarbakır belediyesi başta olmak üzere Güneydoğu Anadolu bölgesi belediyelerine Amerikan ve Alman vakıflarının ilgisinin ana sebebi budur.

2. Misyonerlik faaliyetlerine karşı toplumsal reaksiyonu törpülemek. Son yıllarda ülkenin her yerinde hızla kiliseler açılmakta, birçok Türk, Hristiyanlaştırılmakta ama toplum olarak top ve popla meşgul olduğumuzdan bu konuyla yeterince ilgilenmemekteyiz.

3. Dinler arası diyalog örtüsü altında eğitim öğretim birliğine son verilmesi sonucunda da millet birliğine son verilmesinin zemini hazırlanıyor.

4. Her hükûmet politikasının karşısına çıkılmasını sağlamak, sonucunda kendi ülkemizi kendimiz yönetemez hâle getiriliyoruz.

5. “Sivil itaatsizlik” adıyla kamu düzenini devlet otoritesini tanımama. Askerle sivili, polisle halkı karşı karşıya getirmek gayretleri ortada.

6. “Sivil Denetim” adıyla gizli belgelere ulaşılmasını, yayınlanmasını sağlamak. Devlet hizmetçi olsun, garson olsun, küçülsün… diye diye devlet otoritesini yıkma, zayıflatma çabaları da bolca var.

7. Hükûmetin politikalarını etkilemek. Kendi aleyhlerine olacak hiçbir yasayı çıkartmamak gayretindeler.

8. Resmî-sivil ideoloji ayrımı ile toplumsal dayanışmayı bitirmek. Geçmişiyle kavga eden bir toplum hâline gelmemizi sağlamak.

9. Etnik ve dinsel amaçlarla yerel yönetimlerin ön plâna çıkarılması. Türkiye’de 81 ile neredeyse muhtariyet istemek gibi.

10. “Küresel Vatandaşlık” kavramını güçlendirmek. Böylece millet fikrinin dibine dinamit koyup kökten işi bitirmek istiyorlar.

Bu on emrin özetini; Milletimizi millet yapan unsurları küreselleşmeci sivil toplum örgütlerini kullanarak sulandır, gevşet, çöz, boz, dağıt, yık, yok et olarak anlayabiliriz.

Küreselleşmeci Sivil Toplum Örgütlerinin (Hükûmet Dışı Örgütler) (NGO) Türkiye’deki yapılanmasına gelince; son yılların önde gelen gözde küreselleşmeci sivil toplum örgütlerinin bazılarının sayın Mustafa YILDIRIM’ın** araştırmasındaki aldıkları dış yardımlarına bakarsak neye hizmet ettikleri daha kolay anlaşılır:

– TESEV (Özden SANBERK) 1.111.000$

– LDT (Libral Düşünce Topluluğu) 11.500$

– TOSAV (Prof. Doğu ERGiL) 92.000$ + 6.250 sterlin

– ANSAV (Gökhan ÇAPOĞLU) 184.604$

– SAV (Stratejik Araştırma Vakfı) 190.193$

– TDV (Bülent AKARCALI ve Yılmaz KARAKOYUNLU) 106.100$

– ARI Grubu (ANAP Gençlik Kolu gibi çalışıyorlar) 278.500$

– Yeni Form Dergisi 161.760$

– WWHR (Women for Women’s Human Rigths-istanbul Gümüşsuyu ve Suadiye’de şubeleri var) 215.000$.

– NDI’den siyasî etik yasaları için, sivil toplum örgütlerinin güçlendirilmesi… vb. için 824.900$ destek alınmış.

A.B.’nin Türkiye temsilcisi Karen FOGG’un Nadire Mater’e ve Ertuğrul Kürkçü’ye yaklaşık 1 trilyon parayı sırf örütbağ (internet) kursunlar diye verdiklerini ve Nadire Mater adlı gazeteciye 1997’de ısmarlama kitap yazması için 69.000$ verildiğini de bu arada belirtmeden geçemeyeceğim.

Sivil toplum örgütlerimizin paraca en güçlülerinden olan TÜSiAD’ın son günlerde okullar için yorumlu coğrafya kitabı yazdırmasını, ayrıca geçmiş yıllarda da TOSAV başkanı Prof. Doğu Ergil’e, “Doğu Raporu” hazırlatmasını ve Kürtçe’nin eğitim dili olması yolundaki gayretlerine son olarak Anayasadan egemenliğin devri konusundaki çalışmalarını da eklediğini dikkatlerinize sunuyorum!.

Bu liste uzar gider, meraklısı olanlar için tavsiyem sayın Mustafa Yıldırım’ın** yazılarını okumalarıdır.

Küreselleşmeci Sivil Toplum kuruluşlarımızın Amerika ilişkilerine açıklık getirmek için: NDI (Millî Demokrasi Entisüsü)’nün Türkiye’de ve Türk Cumhuriyetlerinde örgütlenmesini yürüten eski CIA elemanlarından emekli Büyükelçi Charles Nelson Ledsky’in Cumhuriyet gazetesinde 9 Nisan 2000’deki pazar konuğu köşesindeki şu sözlerini hatırlatmak yeterlidir sanırım:

“Farklı zamanlarda farklı projelerle ilgili çeşitli kuruluşlarla çalışıyoruz. istanbul’da TESEV, TÜSES, TUSiAD, Ankara’da Ka-Der, Türk Parlâmenterler Birliği, TESAV, Türk Demokrasi Vakfı(…) bazı meclis komisyonlarıyla faaliyetlerimiz oldu, özellikle Anayasa Komisyonuyla ciddî temaslarımız oldu. ilki Muğla’da MUMiKOM adıyla başlayan Parlâmento izleme Komiteleriyle çalıştık.”

Dış dernek, vakıf ve kuruluşların Türkiye ile ilgileri sivil toplum örgütleri ile sınırlı değildir. Siyaset yapımızı da kontrol etmektedirler, işte size en taze bir örnek:

Sayın Arslan Bulut’un 26.08.2001 Kurultay gazetesindeki makalesinde Tayyip Erdoğan’ın Amerika temasları hakkında çok önemli bilgiler var. Bir lobi şirketi vasıtasıyla Erdoğan’a iletilen bu belgede deniliyor ki: “Mr. Erdoğan, sizin küreselleşme ile demokrasi ilişkilerini bağdaştırma yönündeki adımlarınız, Türkiye’ye kriz sırasında destek olan uluslararası güçler tarafından da kabul görecektir. Ankara şunu da anlamalıdır ki, uygun gördüğü kuralları uygulayıp, kendi çıkarlarına uymayanları reddetmesi mümkün değildir… Küreselleşmenin bir adı da şehirleşmedir. Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve millî hükûmetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezî olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükûmetlerden bunu istemektedir. Bu memoranduma göstereceğiniz ilgiden dolayı takdirlerimizi sunarız.

(Belgede dünya kelimesiyle kastedilen uluslararası güç merkezleridir. Yani ABD veya Avrupa değil, dünya hükûmeti kurmaya çalışan örgütlerdir. Ankara kelimesinden de Genelkurmay anlaşılmalıdır…)

Kısacası, Erdoğan’a deniliyor ki, “Küreselleşmeye kayıtsız şartsız boyun eğecek misin? Küreselleşme şehir devletleri dönemi demektir. etnik nüfusa göre, kendi ülkeni otonom şehir devletlerine ayıracak mısın? Bu devletlerin kendi askerî ve polis güçlerini kurmalarına izin verecek misin?”

Daha da kısası Erdoğan’a deniliyor ki, “Mistır Erdoğan, başbakan olursan, ülkeni bölmek için bizimle ortak çalışma yapacak mısın? Genelkurmay ile savaşacak mısın?” diye yazan sayın Arslan BULUT’un yazısında küreselleşmeci bazı sivil toplum örgütlerinin kuruluşları, vazifeleri ve amaçları ile bu memorandum tam bir örtüşme içinde değil mi?

Yukarıda verilen bilgiler ışığında görünen odur ki, sapı bizden olan baltalar ile bizim ormanımız kesilmek üzere, baltalar bileniyor, saplar takıldı…

– Uyan artık ormanın sahibi büyük Türk milleti uyan…

– Uyan, eğer ay yıldızlı bayrağına sahip çıkmak istiyorsan uyan! Uyan yoksa on iki yıldızlı bayraklarını başımıza asıp bayrak yapacaklar uyan!

– Uyan pop ve topla uyutulmaktasın, hattâ uyuşturulmaktasın uyan!

– Uyan toprakların, fabrikaların, bankaların, madenlerin satılmakta uyan!

– Uyan anadilini, Türkçe’ni kaybediyorsun, inanmazsan ana okullarındaki ingilizce eğitime bak da uyan!

– Uyan Anayasadan egemenliğinin alınıp, Avrupa Birliği’ne devrini istiyorlar uyan!..

– Uyan kendin için değilse çocuğun için uyan! Uyan şehitlerin, şanlı tarihin ve tüm insanlık için uyan!

Uyan Türk milleti, tarihinde ilk defa savaşmadan egemenliğini kaybetmektesin, masa başında güle oynaya, Avrupa Birliği’ne devretmektesin uyan! Uyan! Uyan!

KAYNAKLAR

*Dr. Necip Hablemitoğlu, Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası, Yenihayat Ağustos 2001 s. 27-49 Otopsi Yayınları, Ağustos 2001.

**Mustafa YILDIRIM, “Şifre çözücü: Project Democracy”, Müdafaa-i Hukuk, 32: Mart-Nisan 2001, s. 23-39, 33: Mayıs 2001 s. 39-56
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -