Ana Sayfa 1998-2012 Kılıç Arslan

Kılıç Arslan

Aslında Anadolu Selçuklu tarihi dönemini göz önüne aldığımızda, karşılaştığımız iki Kılıç Arslan’ın da bulundukları mevkiler açısından son derece önemli yerlere sahip oldukları anlaşılır. Birisi Malazgirt ile Türkiye olmuş Anadolu’ya doğru yapılan Haçlı Seferlerinde (1102), Hrıstiyan kutsal birliğine tarihte görülmemiş hezimetlerden birisini tattırırken; diğeri de yine Malazgirt Savaşı’yla Türklere açılan Anadolu’nun 1176 senesinde ebediyen Türk yurdu olduğunu Bizans’a ve dolayısıyla Batı dünyasına tasdik ettirmiştir.

- Reklam -

Ancak bizim burada üzerinde duracağımız tarihî şahsiyet I. Kılıç Arslan’dır. O, Anadolu’da amca çocuklarıyla mücadeleye girerek, 1086 tarihinde vefat eden Kutalmışoglu Süleyman’ın çocuğu olup; babasının arkasından büyük amcazâdesi diyebileceğimiz Melik-Şah tarafından, kardeşi Davud Arslan ile beraber Isfahan’a götürülerek, burada 5-6 sen kadar ciddî bir eğitime tâbi tutulduktan sonra, yine büyük amca çocuklarından Sultan Berkyaruk’un izniyle Anadolu’ya gönderilip, başsız kalan Türkmenlerin önderi oldu. Kılıç Arslan Türkiye’ye geldiği zaman, Türkmenler arasında kaybolan birliği yeniden tesis etmeye büyük gayret gösterdi.

İlk yıllarda İznik ve civarını tehdit eden Bizans güçlerine karşı kayınpederi Çaka Beg ile anlaşarak, büyük başarılar kazandı. Çaka’nın Adalar Denizi ve Marmara sahillerinde Bizans donanmasına önemli zararlar verdirdiğini bilmekteyiz. Fakat bir süre sonra bu iki Türk beyinin araları bozuldu. Bunun üzerine Kılıç Arslan, Bizans ile bir ittifak yaparak, batıda kendisinin en büyük rakibi olarak saydığı Çaka’yı ortadan kaldırdıktan sonra (1094), gözünü doğudaki Türk ve gayrimüslim idarelere çevirdi. 1096 senesinde bir Ermeni’nin yönetiminde bulunan Malatya’yı muhasaraya başladığı sırada, kuvvetli bir Haçlı ordusunun Anadolu’ya geldiği haberini aldı. Bu yüzden, kuşatmayı yarıda bırakmak zorunda kaldı. Önce gelen Haçlı grubu Davud Arslan tarafından imha edildiyse de, arkadan daha güçlü ve takviyeli bir orduyla, İznik kuşatıldı. Bu olaylar sırasında Kılıç Arslan yetişmişse de muhasarayı yaramadı. Bundan sonra bir anlaşma yapıldı. Buna göre İznik, Bizans’a teslim edildi. Bu arada Kılıç Arslan, Danişmend Gazi ve Kayseri Emiri Hasan gibi bazı kişilerden yardım istedi. Anadolu içlerine doğru yürüyen Haçlı askerlerine, vur-kaç taktiğini uygulayarak büyük bir zayiat verdirdi. 1102 tarihinde onlara Konya civarlarında çok ağır bir darbe daha vurdu.

Artık doğuda devletin esasını teşkil eden, Büyük Selçuklu dediğimiz siyasî yapı dağılmış durumdaydı. Dolayısıyla Kutalmış’ın oğulları yeni bir güç olarak, Türklerin önderliği hususunda kendilerinde bir hak görmekteydiler. Bu suretle önce Danişmendlilerle bir mücadeleye giren Kılıç Arslan, sonra güney-doğuda, 1107’de Musul Emiri Çavlı, Artukoglu İl-gazi ve Suriye Meliki Rıdvan ile yaptığı savaşı kaybetti. Muharebe esnasında vücuduna darbeler de alan Kılıç Arslan, tutsak düşmemek için Habur Irmağını yüzerek geçmek istedi. Neticede yaralarından ve üzerindeki ağırlıklarından dolayı boğularak talihsiz bir şekilde vefat etti.

Elbette ki bu kahraman Türk beyinin hayatının yine kendi akrabalarının elinde sona ermesi, elem verici bir hâdisedir. Ama Türk tarihinde bu gibi durumlara ne yazık ki çok sıkça rastlıyoruz. Başa geçtiğinde karışıklık içerisinde bulunan Anadolu’daki Türk ahaliyi derleyip toplayabilmek hususunda var gücüyle çalışan Kılıç Arslan’ın, Anadolu’nun Türkleşmesi ve ebedî Türk yurdu olmasındaki gayretleri asla unutulamaz.

 

- Reklam -
- Reklam -

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -