Ana Sayfa 1998-2012 Kerkük Türk toprağı mı?

Kerkük Türk toprağı mı?

ANLAMAKTA güçlük çektiğim, eminim bu toprakların evlâdı olanların da güçlükle kavrayabileceği, bu Kürdistan’ın neresi olduğudur. Kürdistan neresi, Kerkük “TÜRKMENELİ” toprakları insanlık tarihinin hangi döneminde veya hangi toprakların coğrafyasında “Kürt” ve Kürdistan’ın hayâlî sınıları içinde yer almıştı?

- Reklam -

Kerkük, tarihî ve coğrafî olarak Kürdistan’ın içindedir, diyebilmektedirler. buna cesaret edebilmektedirler. Tarih sahnesinde bugüne kadar var olan, varlığını şerefle, şanlı ordusu ile devam ettiren Türkiye’ye meydan okumaktadırlar. Ne için? Çünkü onların da ister ABD, isterse İngiltere ne denirse densin, kimin yardımı ile olursa olsun silâhlı güçleri var. Siyasî alandaki başarıları, Irak içerisindeki etkin durumları, oluşturdukları kuvvetleri sayesindedir. Kerkük’e son girişleri, işgal etmeleri, yıkıp yağmalamaları Türkmenlere nazaran daha güçlü olmalarından ileri gelmiştir.

Kaba kuvvet tarihi değiştirmeye yetmez, coğrafya değişebilir, tarih ve gerçekler asla değişmez.

Erbil, hayâl mahsulü yaratılan Kürdistan’ın içinde midir? Yoksa entrika, yabancı destek, uygulanan sinsî baskı, yerli halkın sindirilmesi sonucu ve dünyada az rastlanan basiretsizliğin yarattığı fırsatın ganimeti mi? Uzağı görmeyenler yüzünden Erbil ve Türkiye için yaşamsal bir mesele yaratacak olan Türkmen toprakları kaba kuvvetlerin eline terk edildi, bırakıldı.

Dün Erbil’e oynanan oyunun aynısı bugün Kerkük’e oynanmaktadır. Kaba kuvvet ile ne Türk’ün ata diyarına kene gibi konmak, veya aslı astarı olmayan uydurma, mesnetsiz yazılar, iddialar, yalan propagandalar, Kerkük “Türkmeneli Kürt imiş, Kürdistan’a tarihî ve coğrafî olarak ait imiş” demekle olmaz.

Evvelâ hangi tarih, Kürtlerin hangi devletinin tarihi veya varlık gösterdikleri tarihin hangi döneminde, Kerkük onların olmuş da kimsenin haberi olmamış, hangisi, hangi devletleri?!

Coğrafî denilirse hangi coğrafya, coğrafyanın hangi parçası? Birkaç hafta önce Suriyeli, sözde sanatçı İstanbul’da Kürtçe konser vermiş, İstanbul Kürtlerin en çok yaşadığı şehirdir diyebilmiş. Bekleyelim. “DİLAN” gibi baştan sona kadar Kürtçe müzikli yerli dizileri TV kanallarından bol bol seyredersen, bir gün gelir İstanbul da Kürt şehridir, Kerkük gibi Kürdistan’ın coğrafyası içinde yer alır!

- Reklam -

Olur, olur, kendilerini dev aynasında gören bu hayâlperestler, böyle giderse bir gün gelir bunu da iddia ederler!

Akla hep gelir, Kürt kim, Kürt diye birileri var mı? Var ise, Zaza, Kırmanç, Soran, Sürçi bunların hangisi Kürt? Zazaların aslı Türk mü? Bir çok tarihçinin kanaati, bunlar ayrı ayrıdır. Meselâ Zazaların Türk olduklarını yazarlar. Sürçiler Millî Mücadelede İngilizlere karşı hep Türklerin yanında yer aldı, neden? Acaba Türk oldukları için mi?

1970’lere kadar ERBİL, öz be öz Türk şehriydi. Kadınları Türkmenlere mahsus SARI ÇİZME giyenlerle dolu idi. Ne oldu bunlara, eridiler mi? Eritildiler mi? Yoksa “Türk bayrağını” görmeme hasreti içinde görünmez mi oldular? Evet kutsal bayrak hasreti onları hasrete boğdu, ne AY NE DE YILDIZ ERBİL SEMALARINDA KALPLERE GÖMÜLEREK GÖRÜNMEZ OLDU. Ve bir gün geldi ki Türk Erbil Kürtlerin başkenti, toprağı taşı onlarınmış gibi dağdan gelip bağlara kondular, sahiplendiler, öz evlâdı mahzun baka kaldı, kendini koruyacak, yerini yurdunu savunacak gücü, kuvveti yoktu, özünü korumak için kuvveti hiç düşünmemişti!

Kerkük aynı akıbete uğrar mı? Yok efendim uğramaz. Çünkü Türkmeneli topraklarında birçok Türk beylikleri, devletleri kurulmuş, Kerkük’ü, Erbil’i, Telâfer’i içine alan hiçbir Kürt beyliği veya devleti olmamış, kurulmamış. Musul Beyliği, Erbil Atabeyliği, Karakoyunlu, Akkoyunlu Devletlerinin hepsi Türk, Türkmeneli topraklarındaki bütün yerleri i çine alan Türk devletleridir, Türkmenlerin atalarıdır. Tarihin gerçeğinden birkaç örnek:

1. Kerkük’ün, Erbil’in büyük ve eski mahalle ve yerleşim yerlerinde Türkler yaşar, sonradan gelenler, siyasî baskılar sonucu yerleştirilenler şehir ve kasabaların varoşlarında mekân tutmuşlar. Kerkük’ün: Begler, Sarıkâhya, Şaturlu, Cirit, Meydan, İmam-abbas, Musalla, Piryadi, Ağalık, Altıncılar, Neftçiler, Tisin, Erbilin Ağalar, Tophane, Saray, Hanaka, Teyrava, Tecil, Küzeciler, Üç-Tak mahalleleri yüzlerce yıldan beri Türklerin yaşadığı yerlerdir.

- Reklam -

2. Bu mahallelerde Kerkük’ün: Neftçi, Yakubî, Hürmüzlü, Gedik, Avcı, Kırdar, Bayraktar, Pasvan, Kölemen, Terzibaşı, Beyatlı, Küzeci, Naib, Demirci, Sabuncu, Akkoyunlu, Ketene, Çelebi, Yüzügülmez ve Erbil’de de: Doğramacı, Yakubî, Ağalar, Çelebiler, Kanlı Arsalan, Bezirgân gibi Türk aileleri hâlâ yaşamaktadır.

3. Mezarlık, bir toplumun kimliğini gösteren tapu senedi gibidir, Kerkük’ün: Musalla, Ahmet Ağa, Neftçi, Talim Tepe, Seyit Allavî, İmam Ahmet gibi eski mezarlıkların taşlarında eski yazı ile yazılar vardır. Kürtçe veya Kürtlere ait mezara pek rastlanamaz.

4. Irak Devleti kurulduktan sonra vilâyetlere belediye başkanları atama ile yapılıyordu. Başkanların büyük çoğunluğu Türk’tü: “Ömer Sait Ağa, Hacı Mustafa Kırdar, Bahattin Hürmüzlü, Hacı Baki Gedik, Ahmet Efendi (Şehit Ata’nın dedesi), Hacı Ömer Kırdar, Hacı Ali Kırdar, Mecit Yakubî, Abdurrahman Bekir, Şamil Yakubî, Nurettin Vaiz, Nazım Salihî” 1920-1980 yılları arasında iki Kürt belediye başkanı atanmış, 1980 yılından sonra durum Türklerin aleyhine dönüşmüş.

5. Bugüne kadar Kerkük’te yayımlanan dergiler, gazeteler Türkçe ve Türkler tarafından yayımlanmış. 50 yıla yakın yayımına devam eden Kerkük gazetesi Türkçe ve Arapça olarak yayımlanmakta idi.

6. Ses sanatkârlarına baktığımızda hepsinin Türk olduklarını görüyoruz. Kerkük’ün, Erbil’in hoyrat ve manileri Türkiye’de bir çok tanınmış sanatkâr tarafından söylenmekte. Kerkük’te Kürt ses sanatkârlarına rastlanamaz. Son zamanlarda uydurma, ben Kerküklüyüm diyenler ortaya çıktı.

7. Telâfer’den Mendeli’ye kadar Türkmeneli’nin şair ve ediplerinin asırlardan beri hepsi Türk’tür.

8. Bir kısmı hâlâ durmakta olan su değirmenlerinin isimleri Türkçedir, hepsi de Türklere aittir. Türkmeneli’nde Kürtçe ismi olan veya sahibi Kürt olan bir tek değirmene rastlanmaz: “Büyük Karabaş Değirmeni, Küçük Karabaş Değirmeni, Kırmızı Değirmen, Cennet, Sebil Suyu, Tokat, Eşekli, Ulular, Begler, Neftçi, Büyük Molla Kasım, Orta, Mikailoğlu ve Köşklü Değirmenleri”.

9. Su taklarının hepsi Türklere aittir: “Süleyman Devlet, Maruf bağı, Gül horoğlu, Kara Veli Ağa, Sarı Kadır”, ve hepsinin adı, mülkiyeti Türklere ait idi.

10. Köy ve civar arazileri sulamak, köylerin suyunu karşılamak için 4 tane olan su kehrizleri1 Türklere aittir, Türk köy, tarla ve bahçelerini sulamak için inşa edilmişti: “Hacı Habib, Hürmüzlü Kehrizi Hasa Çayından aldığı suyu Molla Abdulla tepesinin yakınlarında yer yüzüne çıkarır, Kırdar Kehrizi Bor Dağından su alır ve Şorca da yer yüzüne çıkarır idi. Avcılar Kehrizi yıktırılan tarihî taş köprünün yakınından Hasa Çayından su alırmış ve yine yıkılıp yerle bir edilen Türk TİSİN’DE satha çıkar imiş. Sarı Kahyalılar Kehrizi ise o da çaydan su alırmış.”

11. Medreseler: Türklere ait (Türkmenler) ilk medrese 1049 Hicrî yıllarında Kerkük’te kurulan Saray Medresesi’dir. Daha sonra Şah Gazi Medresesi 1067 Hicrîde, Meydan, Hacı Ahmet, Müslim, Tokatlı medreselerinin hepsi Türkler tarafından yaptırılmıştır.

12. Kerkük ve çevresinin bütün isimleri Türkçedir. Bu yerler Kürtlere ait olsaydı adlarının Kürtçe olması gerekmez miydi? “Sona Gölü, Yayçı, Topzava, Kümbetler, Tisin, Çardaklı, Yahyava, Türkeşkan, Kızılyar, Ömer-Mendan, Yarımca, Hamzeliler, daha niceleri.”

13. 1980 yıllarına kadar, sendikalar, öğretmenler ve öğrenciler birliği, Kerkük Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu, avukatlar ve tabipler birliğinin yönetimi Türklerde idi.

14. Bölgede yerleşmiş Türkmen aşiretleri: Bayat, Kara-Ulus, Kanber Ağa, Çayırlı, İlhanlı, Celili, Demirci, Şah Seven, Deliveli, Marağa, Gülbani, Çeçen ve daha pek çok aşiretler Kerkük ve çevresinde yaşadıkları gibi Telâfer’de: Ali Han Beg, Pir Nadar, Himmet, Ferhat, Davudi aşiretlerinin yanı sıra Tuzhurmatu’da da: Bender, Çayır, Kanber Ağa, Karanaz ve Assafî aşiretleri yüz yıllardır bu topraklarda yaşamaktadırlar.

15. Tarihî ve siyasî gerçeklere gelince yukarda da belirtildiği gibi tarihin hiçbir döneminde ne bugünkü Türkmeneli toprakları ne de Doğu Anadolumuz Kürtlerin olmamış, binlerce yıldan beri Türklerden gayri hiçbir milletin hâkimiyeti altına girmemiş.

Bu meyanda Kerkük’ün, Erbil’in Türk olduğunu, nüfusunun çoğunluğunu Türklerin oluşturduğunu yazan, tetkik edip rapor veren bir hayli yabancı yazar var, bunlardan bazıları:

1. 30 Mayıs 1932, Irak Hükûmetinin yayınladığı ve BM’e gönderdiği deklârasyonda “Kerkük vilâyetinin Türklerden oluştuğu” yazılmış.

2. 4 Mayıs 1924 ilk Kerkük katliamında, İngiliz komiserinin hazırlattığı broşürler Türkçe yazılı olarak dağıtılmış. Iraklı araştırmacı yazar Abdurrahman El Hasanî, belgelerin Türkçe yazılıp dağıtılmasının sebebi Kerkük halkının dilinin Türkçe olmasındandır, diye yazmaktadır (Tarih el Vuzarat El-İrakiye, 1988).

3. Hayri Emin El-Ömerî: Kerkük vilâyetinin nüfusunun ekseriyeti Türk’tür diye yazmaktadır (Irak’ın Yeni Tarihinden Siyasal Hikâyeler, Bağdat).

4. Stephen Hemsly Longrigg: Kerkük şehrinin lisanı Türkçedir (Irak’ın Yeni Tarihinde Dört Asır) diye yazmaktadır.

5. Viladimir Minorsky “Musul Meselesi” kitabında: Telâfer, Erbil, Altunköprü, Kerkük, Tazehurmatu, Tuzhurmatı, Kifri, Karatepe gibi şehir ve kasabalarda, Musul’un güneyinden geçen tarihî “İpek Yolu” üzerindeki yerleşim yerlerinde çoğunluğu Türkmenler teşkil etmektedirler.

6. Hanna Batatu: “Old Social Classes and the Revolutionary Movements of Iraq, Eski Sosyal Sınıflar ve Irak Hareketleri, 1978” Kürt komünistlerin yaptığı Kerkük’teki Türkmen katliamına dair üç ciltlik kitabında:

“Bir bütün olarak, şehri kasıp kavuran utanç verici öfkenin dibinde Kürtler ve Türkmenler arasındaki köklü düşmanlık yatıyordu. Bir petrol merkezi olan Bağdat’ın 180 mil kuzeyinde uzanan Kerkük, pek uzak olmayan geçmişi boyunca hep Türk olagelmiştir. Kürtler, çevre köylerden derece derece şehre gelmeye başlamışlardır. Petrol endüstrisinin gelişmesi bu göçleri yoğunlaştırmıştır. 1959’da nüfusun üçte biri olacak kadar olmuşlar ve Türkmenler nüfusun yarısının hemen üzerinde olacak şekilde gerilemişlerdir. Asurîler ve Araplar, 120.000 olarak sayılan nüfusun geri kalan bölümünü oluşturmuşlardır. Erbil gibi diğer TÜRK şehirleri de benzer bir süreçten geçmişlerdir. Erbil’in kendisi büyük ölçüde Kürtleşmiştir ve değişim büyük ölçüde barışçıl biçimde gerçekleşmiştir. Fakat TÜRKİYE ile kuvvetli kültürel bağlarını koruyan KERKÜKLÜLER, daha sağlam dokuya sahiptirler ve daha güçlü bir etnik kimlikle birleşmişlerdir. (2, 3, 4, 5, 6)

Görüldüğü gibi bölgenin Türklüğünü yabancı yazar, seyyah ve araştırmacılar da yazmış. Oynanan bu oyunda Erbil gibi Kifri gibi, Kerkük, Telâfer ve binlerce öz be öz Türk toprakları da silâhı, kuvveti olanların elinde esir olur mu? Kimlik değiştirir mi?

Onun için: Türkiye ve Türkmenler takip ettikleri siyasetlerini çok akıllıca, ileriyi düşünerek âcilen gözden geçirmelidirler. Türkiye, Kuzey Irak siyasetinde yalnız PKK penceresinden bakmamalıdır.

Karşımızda, PKK’nın yanı sıra Güneydoğumuzla ilişkilenecek fiilen bir Kürt devleti ve Türkmen gerçeği var.

Kuzey Irak’ta, bütün Irak’a sahiplenen Kürtler, devletleşmenin son aşamasına gelmiş. Uygulanan günü birlik çelişkili, güdümlü politikalarla Türkmenler ortadan yok olmuş, isimleri silinmiş.

Türkiye, Türkmen gerçeğini, tarihî varlıklarını, topraklarındaki siyasî haklarını dile getirmedikçe, ne dünya ne ABD, ne de geçici konsey içinde ağırlığı olan Kürtler, Türkmenleri dışlamaktan vazgeçmez ve bugün olduğu gibi de itibar etmez.

Bazı kuruluşlarının dışında Türkmenler bunun çok açık olarak farkındadırlar. Son olaylarda özellikle de TUZHURMATU’da vuku bulan Kürtlerin saldırıları ve Kerkük’teki İKİ protesto yürüyüşünde, Kürtlerin beklenmedik bir direniş ve tepki ile karşılaşmaları ve 31 Aralık 2003 Kürt federasyonuna karşı Türklerin yürüyüşünden birkaç gün önce 10-15 BİN TÜRKMENELİ haritası ve bildirinin, Telâfer’den başlayarak ilân edilen “Türkmeneli” içinde bulunan köylere, kasabalara, şehirlere dağıtılması, bu eylemi “Türkmen Mukavemet Hareketi”nin üstlenmesi, ABD’yi ve Kürtleri düşündürmüş, endişelendirmiş, Araplarla Türkmenleri yakınlaştırmış, iş birliğine sevk etmiştir.

Türkmenlerin durumu düşünülürse, anavatanımızın çıkarı yönünden masaya yatırılıp millî menfaatlerimizin gözü ile incelenirse, dış meseleden, dış Türkler meselesinden çıktığını Kıbrıs gibi bir iç mesele hâline geldiğini görmekteyiz. Zaten dış Türk-iç Türk yoktur, olmamalıdır, Türk vardır, bunlar bir bütündür, tektir, birdir.

Temenni ederim ki, hükûmetimiz yine de geç kalmış değil, Türk dünyasını hedef alan, ön plânda tutan politikasını geliştirir, uygular. Bunu hazırlayıp uygulamak zorundadır. Aksi hâlde tarihî sorumluluk altına girer, hesap verir.

Türkmeneli topraklarında, Türkmenlerin siyasî hakları, diğer gruplar gibi korunmalı, istenmeli. İTC’ni bu yöne yönlendirmeli, toprakların adı “Türkmeneli”, AMAÇLARI, Irak’ın siyasî şekillenmesinde üniter devlet ise tam siyasî hak, federasyon ise federasyon istemelerini telkin edip desteklemeli.

Dünya kamuoyunda ABD’ye “Talabanî ve Barzanî’nin Türkmenlere yaptıkları baskıları, Kerkük’e Kürt göçleri, zorla yapılan alım satımlar anlatılmalı, gündemde tutulmalı.

Çok önemi olan bir konu da:

Henüz tam olarak silâhlanmayan Türkmenleri çok âcil olarak silâhlandırmalı, ciddî girişimlerde bulunulmalı, bütün kuruluşlara, kendilerini koruma mücadelesine taraf olmaları telkin ve teşvik edilmeli, sağlanmalı, aksi takdirde ne siyasî oluşumları yaşar ne hakları elde edilebilir. Yaşama şansları azalır. Türkiye büyük sıkıntılara girer, zarar görür VE KERKÜK ELDEN GİDER, KÜRTLEŞEBİLİR. Yukarda yazdığımız tarihî gerçekler kuvvet önünde dayanamaz, tahrif edilir, belli yönlere yönlendirilir.

Silâhı olan, parası olan yaşar, kimliğini, toprağını korur, haksız da olsa, hak ister ve istediğini alır. Kürtlerin Erbil’e hâkim oldukları gibi, Arap ve Kürtler arasında sıkışan Türklerin, millî haklarını elde etmek, şehitlerinin kanları ile sulanan yurtlarını korumak, yad ellere kaptırmamak, vermemek için silâhlanmalarını sağlamak, direnişlerini desteklemek, katkıda bulunmak yüce Türk Devleti’nin MİLLÎ, TÜRKMENLERİN DE NAMUS GÖREVİDİR. Bu tarihî sorumluluk ve vazifenin yerine getirilmesi zorunludur.

DİPNOTLARI

1. Kehriz: Yer altındaki suların bir yerde toplanıp belli yerlerde yüzeye çıkması.

2. Kerkük’te İçtimaî Hayat. Şakir Sabır Zabıt.

3. Türkmenler. Erşet Hürmüzlü

4. Türkmenler. Habib Hürmüzlü. İnternette yayımlanan makalesi.

5. Dünden Bugüne Kerkük. Nefi Demirci, 1990, İstanbul.

6. Cengiz Çandar, Tercüman, 28 Aralık 2003.
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -