Ana Sayfa 1998-2012 Kerkük Kıbrıs olsaydı

Kerkük Kıbrıs olsaydı

RAUF Denktaş, inanarak daha önceki yazılarımızda yazdığımız gibi, yalnız Kıbrıs’ta değil, Türk dünyasında eşi bulunmaz, Kerküklülerin dediği gibi adam gibi adamdır. Kıbrıs ve bizim dünyamız için Zemzem suyu kadar kutsaldır, yeri, mekânı doldurulamaz yüce gerçek bir liderdir. Vatanını, Türklüğü sevenlerin kalbinde kurduğu tahtı hiç kimsenin yıkmaya gücü yetmez, yıkmaya kalkışanlar altında kalır ezilir. O, Türklük şuuru ve inancının ipleri ile o tahta gönül verenlere bağlanmıştır.

- Reklam -

Abdullah Abdurrahman, Kerkük’ün öksüz, kimsesiz, desteksiz evlâdı, fedakâr yiğidi, kelle koltukta, ipi cebinde durmadan dinlenmeden Bağdat, Ankara, İstanbul, Türkmeneli köy, kasaba ve şehirleri arasında Türkmenlerin geleceğini, dertlerini, kültürel ve siyasî haklarını anlatmış, istemiş, kununî statüye bağlanması için didinen bir şehit.

Zaman zaman Kerkük bir lidere muhtaç. Türkmen toplumu bugüne kadar bir lider çıkaramadı, biz de bazen öfkeyle ve hislerimize hâkim olamayarak, Kerkük lidere muhtaç, neden bugüne kadar lider çıkarmadı, sayın Rauf Bey gibi birini bekliyor, dedik durduk. Doğru, sayın Rauf Beyefendi gibi birisini acaba yalnız Kerkük mü bekliyor?

Hayâl de olsa yerlerini değiştirelim, Kerkük’ü Kıbrıs’a, Kıbrıs’ı Kerkük’e yani, merhum Abdullah Bey Kıbrıs’ta olsun, orada çalıştığını, millî dâvâyı savunduğunu, idare ettiğini düşünelim. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra emniyet içinde, tam destek, Türkiye garantörlüğü, dünya kamuoyu önünde Türk devleti her zaman arkasında, can korkusu, mal korkusu, tutuklanıp ailesi ile birlikte idam edilmesi mümkün değil. Adada şanlı Türk ordusu var. Bir de buna fıtrî kabiliyet, yetenek eklenince al sana dünya çapında adam gibi bir adam, halkının sevgisi ni kazanmış bir lider.

Kerkük’e baktığımızda, 1970’lerden sonra, hukuktan uzak, adaletten yoksun, Türk doğmanın, Türk’üm demenin suç sayıldığı bir yönetimin hüküm sürdüğü kâbus dolu günler ve de yalnız, destekten yoksun, endişe korku içinde, insanca yaşam haklarının mücadelesini veren, sürdüren, yarınlarından emin olmayan bir toplum, çalışan çabalayan didinen bu insanların haklarını savunan kişi ve kişiler.

Abdullah Abdurrahman, Türk toplumunun (Türkmen) içinden gönüllü olarak çıkmış, fedakâr, millî kimliğine bağlı, yasalar içerisinde haklarını legal yollardan istemiş adam gibi yüce adamın sonu, idam sehpasında milleti için can vermek olmuş, toplumu başsız kalmıştır.

İzahı güç bir durum, demokrasinin, hukukun ismi bile olan ülkelerde insanlar yargılanır, savunmasını yapar, cezasını çeker. Çelişkiler diyarı olan Irak’ta, liderin asılması, liderlerin, insanların doğmamış, dünyaya gelmemiş gibi kayıp olmaları, hapishanelerde ölmeleri normal sayılmakta idi.

- Reklam -

30 yıl karanlıklar içinde, konuşmanın, fikir beyan etmenin ölüm getirdiği bir yasağın altında yaşamayı, Türkiye veya yavru vatan Kıbrıs’la mukayese etmek mümkün mü?

Türkiye, genel politikasında Kıbrıs’a verdiği yerin, değerin yüzde birini Kerkük’e vermiş olsaydı, ne dün, ne de bugün Türkmenler bu durumda olmazdı, liderleri asılmazdı.

Bugüne kadar toplumun lider kadrosunun asılması belki hiç görülmemiştir.

1980 yılında Türkmenlerin lideri asıldı. Abdullah Abdurrahmanlar yok edildi. Türkmenler lidersiz, başsız kalmışlardı. Arayışları bütün şiddete rağmen hep vardı. Konunun içinde olanlar, hâdiseleri yakından takip edenler bilirler ki, bütün çevreleri baskının zulmün ateşi içerisinde olan Türkmenlerin gücü, yardımsız, desteksiz bu zulüm ve haksızlık alevini söndürmeye yetmedi, yetmiyordu.

1990 yılına gelindiğinde, bugün eksikliğini gördüğümüz emirle uzaktan günübirlik siyasetle yönetilen bir toplumun örgütlenmeden, millî şahlanıştan uzak, günlük baskıcı yaşama uyma zorunluluğu, ikili anlaşmalara, komşuluk ve Kürt faktörüne uyum sağlama telkinleri ile yönetilmeye çalışıldı. Bu davranış toplumun bir çok kesiminde hayâl kırıklığına, tepkilere, küskünlüklere neden olarak liderin ortaya çıkmasını geciktirdi.

- Reklam -

Kıbrıs’ta, TMT, kuruldu, teşkilâtın sağladığı güven ortamının içinden, liderlik kabiliyeti, toprağına, Türk dünyasına sevdalı olan Rauf Beyi, Kıbrıs’ın ve de Türklüğün vazgeçilmez Rauf Dentaş’ını hediye etti. Kıbrıs Rauf oldu, Denktaş Kıbrıs ile kaynaştı yek vücut oldu, yüce devlet oradaydı, şanlı ordumun gözü nefesi oradaydı.

Çözemediğim, yorumunu yapamadığım, yapmak istemediğim iki konu var. Denktaş veya Kıbrıs’a verilen destekler, destek verenler pişman mı oldular ki, bugün siz Anadolu’yu değil, Kıbrıs’ı arkanıza alın demektedirler. Bir de neden Kerkük’te Türkmenlerin Mukavemet Teşkilâtı devletimin eli, şanlı ordumun gözü nefesi altında kurulmadı? Kurulmuş olan varsa neden yardım edilmiyor, desteklenmiyor? Acaba bir gün gelir pişman olmayalım diye mi? Akla gelebilir, hatırlanırsa merhumların (Abdullah Abdurrahman, Rıza Demirci, Necdet Koçak, Adil Şerif) idam edilmemeleri konusunda girişimde bulunmaları için sayın Süleyman Demirel’e gidilmişti. İdamlarından sonra dışişleri bakanının unutulmaz açıklaması: “ONLAR IRAK VATANDAŞI, İYİ DİLEKLERİMİZİ İLETTİK BİZLERİ DİNLEMEDİLER, ASTILAR, BAŞIMIZ SAĞOLSUN” geldi.

Tayin ile lider olunmaz, lider halk arasından çıkar ve desteklenir. Rauf Bey kendi halkını, söyledikleri gibi Anadolu’yu yani Türkiye’yi, Türk milletini arkasına alabilmiştir. Kerkük ne yazık ki bu imkânı bir türlü yakalayamadı. Körfez Savaşı’ndan sonra imkânlar doğdu, kullanılamadı, yanlış kullanıldı, liderin çoğunlukta olan bölgesi yerine, azınlıkta olan bölge veya Türkiye’de ikamet edenler, vatandaş olanlar öne çıkarıldı, yanlışlar üst üste yığılınca bunların bir kısmı milliyetçiliğin metaına kapıldılar önemli konular, örgütlenmeler unutuldu, liderin ortaya çıkması gecikti.

Türkmenler arasıda sanıldığı veya iddia edildiği gibi ayrılıklar, bölünmeler topluma aşırı zarar verecek derecede değildi, çekişmeler her Kerküklünün veya her Türkmenin canından çok sevdiği âdeta âşık olduğu toprağına nasıl hizmet edeceği yarışı içinde olmasından kaynaklanmaktadır. Her Türkmen ben daha iyisini yaparım derken bu, hizmet edenlerin ordusu içindeki yarıştır. Bu hizmet yarışına katılanların arasında mutlak surette önde koşan birisi çıkacaktır. İşte Türkmen toplumu bu ADAM GİBİ ADAMI beklemektedir. Müjdeyi yakında, çok yakında duyacağız, göreceğiz. Bizler gibi hizmeti karşılıksız olarak bekleyenler hizmete kendini adayan ABDULLAH ABDURRAHMANLARIN peşinden hak yolunda, milletinin kurtuluş bayrağını taşıyacaktır.

İTC. uygar, demokratik olarak kendi kurultayını yapmış, başkanını seçmiş. Eminim ve de inanmaktayım daha öncekiler gibi tayin ile gelmeyen yeni başkan milletinin siyasî kaderini Abdullah Abdurrahmanların çizdiği yoldan ilerler, yalnız kendi teşkilâtlarının delegeleri tarafından başkan olarak değil, bütün Türkmenler tarafından lider olarak benimsenir. Kerkük’ün Rauf Denktaş’ı olur. Liderleri sabırsızlıkla bekleyen Türkmenlere ne mutlu.
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -