Ana Sayfa 1998-2012 Kazakistan-Anadolu Karşılaştırmalı Türk Halk Sufizmi

Kazakistan-Anadolu Karşılaştırmalı Türk Halk Sufizmi

Konuya girerken, neden konuyu karşılaştırma olarak seçtiğimi açıklamak istiyorum. Bilindiği gibi halk kültürü, millî kültürün esasını, mayasını teşkil eder. Geçmişte ve günümüzde Türk ellerinin halk kültürleri ayrı ayrı ele alınmış ancak, Türk boy ve bölgeleri arasında ikili, üçlü, dörtlü karşılaştırmalarının yapılması cihetine fazla gidilmemiştir. Hattâ birçok çalışmanın Bengü Taşları, Divanü Ligati’t-Türk, Kutadgu Bilig veya destanlarımızdaki yerlerine değinilmiştir. Bu hâl, yapılan tespitlerin sıradan, yüzeysel ve sahipsiz oldukları sonucunu doğurmuştur. Halbuki halk kültürü, sadece kültürün millî özünü teşkil etmekle kalmaz, akraba halklar arasındaki akrabalık bağını da gösterir. Hattâ akrabalığın derecesini, mitolojik derinliği ile birlikte ortaya koyar.

- Reklam -

“Halk sufizmi” tanımlamamıza gelince, bilindiği gibi sufizm, özel şartlarda dikkate alınması gereken yüksek İslâm felsefesi olarak tanımlanabilir. Bizim yapmak istediğimiz bu değil. Bu tür çalışma, bizim çalışma alanımıza tamamen girmemekte ve bizi aşmaktadır. Bu bildirimizle yapmak istediğimiz, halkın arasında yaşamakta olan birtakım yalın inanç ve uygulamaları yansıtmak da değildir. Biz, halk sufizmi ile halk inançlarının sufistik boyutu var mıdır, onu anlıyor ve onu araştırıyoruz.

•••

Kazakistan’da ve Anadolu’da evlilik ve çocuk sahibi olma hâllerinde, kutlama yapılırken ileriye yönelik hayır temennisinde bulunulur. Meselâ “gözün aydın, bebeğiniz olmuş” denildikten sonra “Allah hayırlı evlât eylesin, analı babalı büyüsün” denir. Veya “Hayırlı olsun, evlenmişsin” denildikten sonra “Allah başa çıkarsın, mutlu olun” denir. Bu tespitteki incelik; evlenme ve çocuk edinmenin amaç olmadığını, evlâtla ve evlilikle hayırın aranmasını vurgulamasıdır.

Kazakistan, Anadolu, Azerbaycan ve Irak Türklerinde, çocuklar sevilirken veya onlar ikaz edilirken, kullanılan ifadelere özel iyi temenniler yerleştirilir. Meselâ “ölmeyesin seni emi?” denir veya çok koşan küçük çocuğa “düşeceksin koşma” denilmez. “Koşma düşmeyesin” denir. Bazen de nazar alınacağından korkulan bir çocuk veya mal için, maaşallah denilmesini sağlamak için “seni nazar etmesinler” denir. Böylece nazar kelimesinin anılması ile korunmanın sağladığına inanırlar. Âdeta görünenlerin, görünmeyenlerden korunmalarını sağlamak için, görünmeyenlere kullanılan ifadelerle bazı mesajlar verilmiş olunur.

Bu tespiti daha fazla derinleştirmek mümkündür. Evli eşlerin biribirlerine isimleri ile hitap etmemeleri, onları ikinci özel bir isimle anmaları bu inanç anlayışının bi ir sonucudur. Hattâ, gelinlerin uzun süre kayınpederleri gibi büyük erkeklerin yanında konuşmamaları “ses sakınma” ve “ses saklama” diye bilinen uygulamalar, bu inancın bir sonucudur. Âdeta görünmeyen güçlerin gelinin sesini duymaları hâlinde bir zarar verebileceklerine inanılır. Bu hâl “gelinlik yapma” olarak bilinir. Uyulmadığı takdirde “evin beti bereketi kalmadı” denilir. Zamanla bu inanç unsuru edep ile hayâ ile birleştirilmiş ve o şekilde izah edilir olmuştur.

Kafkasya, Anadolu ve Kazakistan’da yakın zamana kadar bilhassa kırsal kesimde, genç anne ve babalar çocuklarını ailenin büyüklerinin yanında sevmezler, onlarla ilgilenmiyormuş gibi görünürlerdi. Bu uygulama zamanla bir saygı ifadesi şekline dönüşmüş olmakla beraber, bize göre uygulamanın derinliklerinde kişi oğlunun belki nefsinde saklı bulunan bir kuvveden sakınma vardır. Kutsal kabul edilen atanın muhtemel bir tavrı çocuğa zararlı olabilir, inancından kaynaklanıyor olabilir.

- Reklam -

Keza Kazakistan’da, Anadolu’da ve Orta Doğu ile Balkanların Türk bölgelerinde, bir kimseye kaç çocuğun var denildiği zaman, “Allah bağışlarsa iki tane” diye cevap verilir. Veya “Ellerinizden öper iki çocuk” denir. Bazen de “köleniz olur iki çocuk” denilir. Bu ifadelerdeki incelik bize göre her şeyin olduğu gibi çocukların da gerçek sahibi Allah’tır. Veren de alan da odur. O’na karşı “ben” duygusuna kapılıp kibirlenmek hatalı olur. İsyan ve nankörlük, çocukların ölümüne yol açabilir. O’na sığınmak gerekir. Keza “Ellerinizden öper” ve “köleniz” gibi ifadeler, gelebilecek muhtemel bir zarara karşı korunma inancından kaynaklanır. Bu durumda muhatabı “Allah saklasın”, “Allah bağışlasın” gibi ifadeler kullanır.

Kazakistan ve Anadolu’da, Türk dünyasının diğer kesimlerinde olduğu gibi, zamanla “edep” kapsamına girmiş bazı uygulamaların derinliğinde inançlar vardır. Meselâ, bu uygulama kırsal kesimde hâlâ yaşamaktadır. Yakın zamana kadar bunun örneklerini daha sık görüyorduk. Bu inanç ve uygulamaya göre, hamile gelin, bu hâlini teşhir etmez. Özellikle ailenin erkekleri, bilhassa yaşlı erkeklerinden saklar. Bu bir nevi korunmanın tezahürüdür. Zamanla bereketin kaçmaması ile izah edilmiştir. Nitekim evlenme arzuları da gençler tarafından açıkça izah edilmez. Pederşahî ailede gelinle birlikte yaşanılan dönemlerde gelinin odası evin sapa yerinde ve banyo kısmı, ya gelinin odasında veya uluorta olmayan bir yerde olurdu. Günümüzde devlet tarafından yapılan seri evlerde bu tür sosyal realiteler gözardı edildikleri için, yapılan evleri halk kullanmamaktadır.

Halk sufizminde, dilek Allah’tan yapılır. Kadiri mutlak olan O’dur. Bir ulu zatın türbesinde dilekte bulunulmasındaki amaç, o yerin ve zatın Allah indinde itibarlı olacağının kabulünden kaynaklanır. Bazen, bu tür zatların dualarda aracı kılındığı da olur. Duadan evvel tövbe istiğfar edilir. Allah’ın birliğine sığınılır. En önemlisi, dua eden, sadece ve öncelikle kendisi için dua etmez. Meselâ “Allah’ım cümle âlemin hastasına şifa ver, içinde de benimkine” denir. Veya “Allah’ım, cümle konu komşuya bereket ver, sonunda da bana” denir. İnanca göre, sadece kendisi için yapılan dua makbul dua değildir.

Bazen de dinî derinliği fazla olan kimseler, kesinlikle kendileri için bir yatır huzurunda Allah’tan bir dilekte bulunmazlar. Yatıra dua eder, başkaları için Allah’tan dilekte bulunurlar. Kendileri için sadece “iman-Kur’an” talep ederler. Onların inancına göre; “ulu zatlar beşerî talepler için rahatsız edilmemelidirler”. Ayrıca Allah’tan dilekte bulunurken aracı olarak ulu zatın kullanılmasının doğru olmadığına inanan kesim de vardır. Yatırın “yüzü suyu hürmetine Allah’tan talepte bulunanlar” da mutlak gücün Allah’a ait olduğunu bilirler.

Hayatta iken kendisine nezir-adak getirilen bazı ulu pîrler, getirilen hediyeyi alır ve “Allah hayrını kabul etsin” dedikten sonra adanan nesneyi tekrar geri vererek, adak sahibine bir muhtacın adresini verir, ona götürmesini ister. Anadolu, Kafkasya ve Balkanlardan tespitini yaptığımız bu uygulamayı Kazakistan’da da teyit ettik. Bu inanç unsuru, Anadolu’da siftah etmemiş esnafa müşteri yöneltilmesi ve Kurtuluş Savaşı’nda yaralılara su dağıtılması itibariyle de anlatılır.

- Reklam -

Türkistan ve Anadolu’da ulu kişinin hikmeti Tanrı vergisi bir sırdır. Bu, Tanrı ile pîr arasındadır. Bu sırrın mahiyeti açık edilince hikmetteki sır kaybedilir. Sade vatandaş onu irdelememelidir. Bu hâl bilhassa bereketle ilgili inançlarda böyledir. Meselâ, bir bakraç ayranla bütün ordunun askerine ikramda bulunduğu hâlde, ayranı bitmeyen veya bir kazan yemekle bütün askerin karnını doyuran, bir erik ağacının meyvası ile köyün bütün çocuklarını yıl boyunca besleyebilen ulu zatların menkıbeleri anlatılır. Şüpheci birisi sırrı çözmek için ulu zatı takibe alır ise, sır ve akabinde ulu zat kaybolur veya hemen ölür ve “kırklara karışır” inancı vardır. Keza, kellesi koltuğunda savaşan ulu zatların bu durumu görülür ve hayretle karşılanır ise, o ulu zatın hemen öleceğine inanılır.

Sırrın veya hikmetin bilinmesi ile sona ermesi inancı Anamaygıl inancında da vardır. Kutsal Ergenekon’un koruyucu ruhları veya Ata kültü ile ilişkili olduğu düşünülen anamaygıl inancı bugün hâlâ Türk dünyasının birçok yerinde yaşamaktadır. Bu inanca göre, düşmanla vatanı için savaşan askere, geçmişte yaşamış bazı ulu canlar, askerlerle birlikte savaşa katılarak yardımcı olmaktadır. Bu tespit Türkler arasında vatan için ölmenin kutsal bir görev olduğu inancının Türkler İslâma girmeden evvel de mevcut olduğunu, vatan toprağının kutsal olarak kabul edildiğini, vatan kavramının mitolojik derinliğinin olduğunu gösterir. Ayrıca bu inanca bağlı olarak şehitlik ve gaziliğin Türkler arasında İslâma girmeden de özel anlamda varlığını söyleyebiliriz. Dünyadan göçen ruhun devamlılığı inancı bu noktadan hareketle de izah edilebilir.

Uluğ Türkistan’da yağmur duasına çıkılınca yağmur gelini olarak hazırlanan kız çocuğunun yetim olması şartı aranır. Anadolu ve Kafkasya Türklerinde yetim delikanlıdan sağdıç ve saldıç yapılmaz. Keza Anadolu, Balkanlar ve Kazakistan’da çocuğu olmayan veya çocuğu yaşamayan anne adaylarına çok çocuklu annelerden yardım umulur. Meselâ, doğumlarında bulunmaları istenir. Veya onlara ait giysilerden alınan kumaş parçalarından, yaşaması istenilen çocuğa kundak bezi türünden bir şeyler dikilir. Bu inancın derinlerinde, kişi oğlunda doğuşundan itibaren Allah vergisi bazı kuvvetlerin olduğu inancı vardır. Kişi, bu güçleri ile nazar etme türünden zararlar verebildiği gibi, görünmeyen güçlerin zararından da koruyabilir. Esasen halk sufizminde “kişioğlu”, “Atalar ruhu”, “Nazar” ve benzerlerin eski inançlarımızın uzantısı olarak yeni dinlerimize girmiş, biribiri ile genelde ilişkili, özelde müstakil geniş bahisler vardır.

Yağmur duası için yetim kız çocuklarının seçilmiş olması, Allah’ın rahmetini celbetmek inancından kaynaklanmış olabilir. Zira, birçok yerde de yağmur duasında kuzular, koyunlardan ayrılarak melemeleri sağlanır.

•••

Halk sufizmi, yüksek sufizm olmamakla beraber, bazen sufizmin kaynağı olmuş ve bazen de sufizmin halk seviyesine indirgenmiş şekli olmuştur. Halk sufizmi ister şu veya bu dönemin inanç sisteminin kalıntıları olsunlar, isterlerse keşfedilmemiş halk kültür hazinesinin ürünleri olsunlar, onların mevcudiyetleri bir gerçektir. Bu bizim gerçeğimizdir. Bizim halkımızın arasında Kazakistan’da, Anadolu’da ve diğer yörelerimizde yaşamaktadırlar. Bunlar, bizi biz yapan derin ortaklıklarımız ve kültür köprülerimizdir. Bunların tespiti, tasnifi ve kültürel zenginliğimize katkılarının sağlanılmaları kültürel birliğimiz için gereklidir.
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -