Ana Sayfa 1998-2012 JEO-STRATEJİK BAKIŞLA KERKÜK

JEO-STRATEJİK BAKIŞLA KERKÜK

Kerkük şehrinin içinde bulunduğu Mezopotamya bölgesi, binlerce yıldan beri insanların yaşadığı ve en eski medeniyetlerin kurulduğu, zengin su ve yer altı kaynaklarıyla jeo-stratejik açıdan büyük önem taşımaktadır. Bu açıdan da Kerkük şehri insanlık tarihinde ve dünya politikasında her zaman önemli bir yere sahip olmuştur.

- Reklam -

Kerkük şehri Kuzey Irak bölgesinde Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan “El-Cezire” bölgesinin doğusunda yer almaktadır. Batıda Dicle Nehri’yle bölgeyi ayıran Hamrin dağları, kuzeydoğuda Küçük Zap suyu vadisi, güneydoğuda Diyale vadisi bulunmaktadır. Bölge 34-36, paraleller ve 44-45. boylamlar arasında, deniz seviyesinden yaklaşık 300 metre yükseklikte bulunmaktadır. Kerkük Nahiyesi’nin tahririne baktığımızda 24 yerleşim biriminin olduğu görülmektedir. Bu açıdan da gerçekten büyük bir yerleşim olduğu anlaşılmaktadır.

Kerkük adlı bu büyük yerleşime kuşkusuz Anadolu Türklüğünün bir parçası diyebiliriz. Çünkü şîvelerine de baktığımızda Anadolu Türkmenlerininkine uygundur. Kerkük kasaba ve bölgelerinin tarih içinde tamamıyla Türkleştiğini kaynaklar belirtirler. Muhtelif zamanlarda akın akın gelen Türklük selleri bu şehri bizim için tarihî bir değer kılmıştır.

Yakınçağa baktığımızda, Kerkük, Musul ve Süleymaniye sancaklarında 1895 yılında toplam olarak 196 bin 526 kişi yaşamaktaydı. Bu nüfusun da %4 ünü gayrimüslimler, geri kalan kısmını ise Müslümanlar oluşturmaktaydı. Müslüman nüfusun da %80’i Türklerden oluşmaktaydı. Osmanlı’nın son bulduğu Mondros Mütarekesi ile bölge İngilizler tarafından işgal edilmiştir. Bölgedeki Türk halkı İnglizlere karşı direnişe girişmiş ve Anadolu hareket inin yanında yer almıştır. Yüzyıllar boyunca Osmanlı egemenliğinde kalan ve Anadolu kültürüyle yoğrulan Kerkük bölgesi Misak-ı Milli sınırları içinde kabul edilmiş, ancak 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması’ndan sonra Türkiye-İngiltere arasında 9 ay içinde yapılan görüşmeler sonucunda Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam) kararıyla İngiliz yönetimindeki Irak’a bırakılmak zorunda kalınmıştır.

İngilizler ve Irak yönetimi bölgenin yer altı kaynağı olan petrole gözlerini dikmişlerdir. Bölgede yaşayan Türk nüfusun çoğunluğu Irak yönetimini ve İngilizleri rahatsız etmiş, bölgede yaşayan Türkler göç etmeye zorlanmışlar ve hattâ katliamlara maruz kalmışlardır. Bu gibi olaylar sonucu bölgede yaşayan Türk nüfus %80’lerden %50 oranlarına düşürülmüştür. Öte yandan Irak’ın petrol arama çalışmaları sonucunda Güney Irak bölgesinde Kuveyt sınırında zengin petrol yatakları bulması Ağustos 1991’de Kuveyt’in işgal edilmesine neden olmuş ve bu gelişmeler tarihimize Körfez Savaşı olarak kaydedilmiştir.

Başta Amerika olmak üzere batılı devletlerin, çıkarlarını korumak için askerî güç kullandıkları bu savaş sonucunda Kuveyt kurtarılmış ancak bölgede var olan petrol rantı meselesinden dolayı sular durulmamıştır. Amerika tarafından yetiştirilen, Beyrut’ta CIA tarafından eğitim gören Saddam yönetimi, batı ve Amerika ile çıkar çatışmasına girdiği içindir ki, Saddam yönetimini zayıf düşürmek için Amerika ve İngiltere Irak’ta rejime muhalif grupları desteklemeye başlamıştır. Irak’ın elinde bulunan kimyasal silahları bahane ederek Saddam yönetimini deviren Amerika, aslında bu oyunun senaristi durumundadır. Amerika Irak’ın dünyayı tehdit ettiğini söylemiştir. Peki “neden?”

Nedeni apaçıktır ki, bölgede bulunan petrol kaynaklarıdır. Petrolden elde edilen kazancın %70’i Amerika ve İngiltere’ye %30’u petrol kaynaklarına sahip olan ülkeye kalmaktadır. Bu payın da büyük çoğunluğunu ülke yöneticileri almakta, halka bir yararı olmamaktadır.

- Reklam -

Batılı devletlerin bölgede 99 yıllığına elde ettikleri petrol arama ve işletme imtiyazlarının sona ermekte olduğu ve bölgenin dünya petrol kaynaklarının %50’sinden fazlasına sahip olduğu göz önüne alınırsa, bölgede yaşanan karışıklıklar daha kolay anlaşılacaktır.

Yukarıda belirttiğimiz jeo-stratejik öneminden dolayı Türkiye, Kuzey Irak konusunda çok dikkatli olmak zorundadır. Bölgede yaşanan ve yaşanacak olan gelişmeler Türkiye’yi hem maddi hem de manevi açıdan ilgilendirmektedir. Maddi açıdan zengin petrol kaynakları, manevi açıdan ise bölgede bir Türklük gerçeği bulunmaktadır. Şu an Amerika tarafından ele geçirilmiş (işgal edilmiş) bir Irak bulunmaktadır. Kıtalar ötesinden barış getirdiğini söyleyen Amerika ve batıya karşı Türkiye Kerkük ile olan tarihi bağlarını koparmadan, maddi ve manevi sıkıntılara meydan vermeden izleyeceği dirayetli iç ve dış politika dengeleri sayesinde bu karışıklıkların üstesinden gelmelidir.

Bu noktada Ulu Önderimiz Atatürk’ün “Bizim kanaatimizce beynelmilel siyasi güvenliğin gelişmesi için, ilk ve en mühim şart, milletlerin hiç olmasa barışı koruma fikrinde, samimi olarak birleşmesidir.” sözünün önemi ve yol göstericiliği derin bir şekilde anlaşılmalıdır.

Kerkük Türkleri’nin de kendi kendisine karşı bir borcu vardır. O da ne pahasına olursa olsun Türklüğünü kaybetmemektir. Kerkük türküsünde “Ağlama ceylan balası, sızlama ceylan balası, gider gözün karası” denildiği gibi Kerkük ağlamamalı, gözü karalığı yok olmamalı, geleceğine sıkı sıkı sarılmalıdır.

Bizim fikrimize göre; Kerkük Türkleri sınır dışında yaşayan Anadolu Türklüğü arasında milli duyguları ve milli şuuru en kuvvetli olanlarıdır. Kerkük Türkleri’nin ince, derin ve milli bir halk edebiyatı vardır. Yakup Kadri’nin makalelerinden birinde “Velhasıl, benim sevdiğim iki büyük şair vardır, ikiside Bağdatlıdır; biri Fuzûlî, biri Hâşim” derken kastettiği, büyük bir tarihî hakikattir. Bağdadlı Ruhî’nin divanına bakabilenler Irak’ın sanat tarihinde Türkler’in önde geldiklerini görürler.

- Reklam -

Bir zamanlar düştüğü gibi yolumuz yine bir gün Kerkük’ e düşecektir elbet. Bir tarafı Arap, bir tarafı Kürt her yanı ise batı ve Amerika BARIŞI(!) ile dolmuş Kerkük Türkleri’ne selâm ederek, hoyratlarından bir parçayla yazıma son vermek istiyorum:

Gamı bir gün taşıyan

Hiçbir gün yüksüz olmaz

Türk kalamaz hoyratsız

Terzi yüksüksüz olmaz

Türk Mecnun düşse çöle

Yollarda öksüz olmaz

Gerçek âşıkın yolu

Çünkü Kerkük’süz olmaz!…

——————-

1-J.H. Kramers, “Kerkük”, İA, c. VI, İstanbul 1986, s. 589.

2-111 Numaralı Kerkük Livası Mufassal Tahrir Defteri (Kanuni Devri), Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara 2003, s. 24.

3-Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, İkinci Baskı, İstanbul 1980, s. 232.

4-Semih Yalçın, “Mısak-ı Milli ve Lozan Barış Konferansı Belgelerinde Musul Meselesi”, Atatürk Dönemi Türk Dış Poitikası, ATAM Yay., Ankara 2000, s.309-326.

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -