Ana Sayfa 1998-2012 İçimizdeki "Avrupa Birliği Muhipleri"

İçimizdeki “Avrupa Birliği Muhipleri”

“Leh Kralına da yardım gönderile!

- Reklam -

Para almağa alışan,

buyruk almağa da alışır.”

4. Murad

1963 yılında “Avrupa Ekonomik Topluluğu” (A.E.T) ile Türkiye arasında Ankara Anlaşması yapılmıştı. Biz de ilk defa o yıllarda içimizdeki “Avrupa Birliği Muhipleri” ile tanıştık. O zamanki söylemleri “Avrupa ile ekonomik ilişkide olmanın Türkiye’ye ne zararı olabilir ki?” şeklindeydi! Bu gibi masum söylemleri ile kendilerini bugünlere kadar gizlediler.

“Avrupa Ekonomik Topluluğu” zaman içinde “Avrupa Birliği” hâlini aldı. Bu süre içinde “Avrupa Birleşik Devleti” olma yolunda önce 6’lar sonra 9’lar ve şimdi de tam üye 15 devlet olarak bulunuyorlar: Bugün bu devletler sınırları kendi aralarında kalkmış, tek bir devlet yapısına doğru gidiyorlar. Avrupa Birliği’nin ortak parası olan EURO’yı kullanma arzusundalar. Brüksel’i A.B.’nin başşehri kabul etmişler. 12 Hristiyan havarisini temsil eden 12 yıldızlı bayrakları var. 12 havari Hristiyanlığın ilk öğreticileri ve İsa’nın en yakınları kabul edilmekte olup isimleri: Petrus, Yakup, Yuhanna, Andeas, Filipus, Bartolomeus, Matta, Tomas, Yahuda, Taddeus, Gayyus Simun ve Yahuda İskariyot, ölümünden sonra Mattias. (Ana Britannica 10. cilt Sayfa 480)’dır. Ama ne acıdır ki A.B’nin bir anlamda misyonerlik kokan bayrağını hiç sorgulamadan Türkiye’de göndere çekenler var, hattâ belediye simgelerinde bu bayrağı kullanan illerimiz bile var. Bu illerimizden birisi de ne yazık ki Bursa Belediyesidir. Yakın zamana kadar Bursa girişinde “BURSA BİR AVRUPA ŞEHRİDİR” yazısı vardı. Bursa’nın tarih boyu bir Türk şehri olması yolunda hayatlarını seve seve veren atalarımız Osman Gazilerden, Orhan Gazilerden beri bugüne kadarki tüm şehitlerimizin kemiklerinı sızlatan bu yazı artık kaldırıldı. Ama onun yerini şimdi de şehrin belediye simgesindeki A.B. bayrağı aldı. Umalım ki Bursalılar vahameti görsün ve en yakın zamanda şehrini ve kendisini temsil eden simgesine sahip çıksın! A.B. ülkeleri zaten Hristiyan kültüründen kaynaklanan ortak sosyal yapılarını birleştirme yolunda hazırladıkları on binlerce sayfalık anlaşma metinleri ile giderek tek devlet olma yolundalar. Bize düşen, Batı’nın Cem Boyner’le “Demokratik” yoldan Yeni Demokrasi Hareketiyle (Y.D.H.) denediği fakat t utturamadığı iktidarı ele geçirme darbesini bu kez Y.D.H. kurucularından Bakan Derviş’le tepeden inme ve emrivâkilerle yapmak isteğine boyun eğmemeliyiz. Bu konudaki plânlarına, oyunlarına âlet olmayalım, yaşadığımız toprakların ve sahip olduğumuz tarihimizin hakkını verelim, atalarımıza lâyık olalım.

- Reklam -

1995 yılına gelindiğinde içimizdeki “Avrupa Birliği Muhipleri”(*) Türkiye’nin tam üyelik müracaatlarını defalarca reddetmiş olan “Avrupa Birliği”ne madem bizi tam üye yapmıyorsunuz bari Gümrük Birliğine’ne alın diye yalvarmaya başladılar. Üstelik Türk milletini de gümrük birliğine girince malların fiyatları ucuzlayacak, işsizlik azalacak, ihracatımız artacak… vb. gibi boş hayâllerle ve vaatlerle uyuttular.

Bunun neticesinde Gümrük Birliği’ne girildi ama, tam üye olmadan gümrük birliğine giren ilk ve tek ülke olan Türkiye’yi sonuçta ekonomik yıkım bekliyordu. 2001 yılına gelindiğinde üzerinden beş yıl geçen Gümrük Birliği’nin ülkemize verdiği zarar 83 katrilyon TL (Orkun Dergisi Mayıs 2001’de konunun geniş açıklaması verilmişti.) olarak tespit edildi.

1995’te Gümrük Birliği’nin sonuçta ihracatımızı artıracağını, işsizliğimizi azaltacağını, enflâsyonu önleyip milletimizin ucuz ve kaliteli mal almasını sağlayacağını söyleyen başta “Avrupa Birliği Muhipleri” bu anlaşmayla ayrıca verilen ilâve ekonomik ve siyasî ödünleri de milletten gizlediler. A.B.’ne verilen ekonomik ödünlerin bir kısmı: 80.000 ton/yıl şeker alımı, 5.000 ton/yıl et alımı… vb. verilen siyasî ödünler ise Güney Kıbrıs’ın A.B.’ye tam üyelik için Kıbrıs adına tek başına müracaat hakkının tanınması… vb. anlaşmaları idi. Bütün bunları milletin dikkatinden ustalıkla gizlediler “Şeytan Ayrıntılarda Gizlidir” ata sözünde olduğu gibi esas önemli maddelerin üstünü örtüp dikkatlerden kaçırdılar. Etkili oldukları basın sayesinde bu gibi ayrıntılardan milletin haberi olamadı. Pop ve topla meşgul ettikleri milletten ayrıntıları gizlediler.

- Reklam -

Kuruluş hâlindeki “Avrupa Birleşik Devletlerinin” hukukî temelini teşkil eden “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (A.İ.H.M.)” 1989’den itibaren alacağı kararların Türkiye tarafından da tanınacağı kabul edildi. Böylece her tam üye devletten birer yargıcın olduğu mahkemede Türkiye’nin, ne dün, ne bugün, ne de yarınlarda tam üyesi olmadığı için yargıç üyesi bulunmuyor, ama bu mahkemenin kararlarını peşinen kabul etmiş oluyor. Türkiye’yi A.B.’ne tam üye olmadan gümrük birliğine sokanlara Türkiye’nin üyesi olmadığı mahkemenin kararlarını da peşinen kabul ettirmek yakışırdı, onu da ne yazık ki yaptılar.

Mahkemede yargıcımızın olmamasının neticesi de, acı bir şekilde 10 Mayıs 2001’de (A.İ.H.M)’nin Kıbrıs konusunda Rumları haklı gören ve Türk düşmanlığından kaynaklanan yanlı kararı ile açıkça görüldü. A.İ.H.M’nin başkan yardımcısının Yunanistan’ın eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Prof. Hristos ROZAKİS olduğunu da bilgilerinize ayrıca sunmak istiyorum.

Böylesi bir yapıdaki A.İ.H.M’nin kararı karşısında içimizdeki bu “Avrupa Birliği Muhipleri” ise tabiî kendilerine yakışanı bir kez daha gösterip bu yanlı mahkeme kararını onaylayan ve haklı gösteren yazıları ile kararı desteklediler!..

Unutulmamalıdır ki Güney Kıbrıs’tan 1974’te Rumlar tarafından öldürülmemek için Kuzeye göç etmek zorunda kalan 60.000 Kıbrıs Türkünün hiçbir derdi A.İ.H.M’ni ilgilendirmemektedir. İçimizdeki “Avrupa Birliği Muhiplerini” de ilgilendirmemektedir. Çünkü bu gibilerinin Kıbrıs adamıza bakış açıları genelde “ver kurtul” dur. Yani Kıbrıs yerli muhiplere göre Avrupa yolunda Türkiye’ye engel olmamalıdır. Bundan dolayı A.İ.H.M’nin Kıbrıs konusunda verdiği son kararın mahkemenin kuruluşundan beri verdiği ilk siyasî müdahale olduğunu hiç görmezler. Aynı mahkemenin Kıbrıs konusunda siyasî bir kararı verirken neden İrlanda sorununda hiçbir karar vermediğini sorgulayamazlar. Çünkü A.B. muhiplik yanlısı oluşları onların bu tip soruları sormalarına engeldir.

EURO (A.B.’NİN PARA BİRİMİ)

Gelecek günlerde Türkiye’yi daha büyük sıkıntılar beklemektedir. Bakan Derviş İtalya’da yaptığı konuşmada Türkiye’de A.B.’ye tam üye olmadan EURO’yu kullanabiliriz diye açıklama yaptı. Bu beyanat Bağımsız Türk Devletinin parasını önümüzdeki günlerde ne gibi tehlikelerin beklediğini göstermektedir. Türk devletini meydana getiren ana unsurların bayrağın, ülke sınırlarının, millî ekonomik yapının, ana dilin, ordumuzun…. vb. A.B.’ne tam üye olma uğruna gördüğü tehditlere en son olarak da millî paramızın ortadan kaldırılması konusu geldi haberiniz ola, EY… TÜRK MİLLİYETÇİLERİ!!!

Türkiye, tam üye olmadan Gümrük Birliği’ne giren ilk ve tek ülkedir. Şimdi de A.B.’ne tam üye olmadan paraları olan EURO’yu kullanmayı kabul eden ilk ve tek devlet mi olacağız? Bu en hafif ifadesiyle tek taraflı A.B.’ne Türkiye’nin egemenlik haklarının devridir ve Türkiye için kabul edilemez. Batı son yıllarda Türkiye’ye karşı Orman, sapı kendinden olan baltayla kesilir ata sözüne uygun davranmaktadır. Ne acıdır ki, Batı Türk ormanını kesmek için içimizden balta sapı bulmakta hiç zorlanmamaktadır.

Sayın M. Kemal CABIOĞLU, Yeni Hayat dergisi 76. sayı Şubat 2001’deki makalesinde: “A.B.’nin tam üyelerinden olan Yunanistan’ın Dışişleri Bakanlığında Türkiye masası görevlilerinden Antonis Murtos’un “Türkiye Nasıl Yugoslavya olur” kitabında özetle iki öğüt veriyor…

1) Mahallî ağız ve şivelere basın, yayın ve eğitim yollarının açılmasını istiyor.

2) Düşünce özgürlüğünü sınırlayan Türk Ceza Kanunu’nun 312. maddesinin ya kaldırılması veya ehlileştirilmesini istiyor.” diyor.

Türk milleti, olanlar karşısında artık gözünü açmalıdır. Türkiye’de hâlâ olanları görmeyip, duymayıp kendini pop ve top ile aldatanlara Avrupa Konseyinden Gaumand bir kez daha anlayacakları şekilde sesleniyor. Danimarka’da Avrupa Konseyinin 571 bilim adamının katıldığı toplantısında Gaumand diyor ki: “Sizi bir konuda uyarıyorum. Avrupa Birliği’nin önünde büyük bir düşman vardır. Bu düşman sadece ekonomik bir düşman değil, askerî bir düşmandır. Bu düşman Türkiye’dir. Türkiye önümüzdeki 5 yıl içinde şu veya bu şekilde pasifize edilmeli ve ekonomisi çökertilmelidir. (Necati ÖZFATURA, Tütün dosyası 20 Haziran 2001-Türkiye Gazetesi)

Siz Türkler A.B.’den gelen böylesi emirler doğrultusunda hareket eden yerli işbirlikçileri (ağacı bizden balta saplarını) görmeli ve ne yapmak istediklerini iyi anlamalısınız. Aksi takdirde millet ormanı kesilir, canım ağaçlar birer kereste olur, kullanılır, bunun sorumlusu da bu günleri yaşayan ama sadece seyreden ve hattâ sadece seyretmekle de kalmayıp uyum adına yapılanlara destek veren Türk milliyetçileridir.

(*)MUHİP: Seven, sevgi besleyen, dost (T.D.K. sözlüğü 1998)
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -