Ana Sayfa 1998-2012 Hür düşünce

Hür düşünce

Teklif edilen sistemde seçimler ve halkoylamaları çağımızın elektronik imkânlarıyla yapılır.

- Reklam -

Elektronik seçmen kartları (iris haritası işlenmiş) ve elektronik seçim otomatları kullanılır. Oylar Cuma 08:00-Pazar 24:00 saatleri arasında seçmen tarafından ülkenin herhangi bir yerindeki

otomattan kullanılabilir. Milletvekilliği bir onur ve hizmet makamıdır, maddeten zengin olmaya yarayan avantajlı bir mevki değildir. Milletin

takdir ettiği maaş dışında bir maddî

getirisi yoktur.

DÜŞÜNMEK, hakiki ve doğruyu araştırmak insanın birinci ve en önemli görevidir. Düşünmek, bir insanlık vazifesidir. İnsanın feda edemeyeceği en tabiî hakkıdır.

Hâl böyle olmasına rağmen, insanlık tarihi boyunca ne yazık ki günümüzde de düşünmenin engellenmesi için bir takım menfaat grupları tarafından çok büyük baskılar uygulanmıştır. Düşünmek bir isyan, itaatsizlik, suç, günah, saygısızlık ve küstahlık olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Asırlarca insanların en tabiî haklarına ipotek konulmuştur.

- Reklam -

Hür düşünceyi şöylece tarif edebiliriz: Bir konuda A Grubu bir şekilde, B Grubu diğer bir şekilde C Grubu da daha başka bir şekilde düşünüyor ve kendi düşüncesine uygun çözüm yolu gösteriyor. Kişi bu durumda “acaba A Grubuna mı uysam, B Grubuna mı katılsam, yoksa C Grubuna mı tabi olsam?” şeklinde düşünüyorsa hür düşünceye sahip olmamış demektir. Çünkü ille de birilerinin düşüncesine katılmak lâzımmış gibi bağımlı davranıyor. Hür düşünceyi anlamış ve kavramış olsa “A Grubu şöyle diyor, B Grubu böyle, C Grubu da öyle söylüyor. Peki ben ne diyorum, benim düşüncem nedir?” tarzında bağımsız davranır.”Mutlaka birilerinin dümen suyunda gitmek, ille de bir grubun, bir fikrin, bir modanın ardına takılmak mecburiyetinde değilim. Bilgimi arttırayım, araştırayım, tesir altında kalmadan dikkatli bir insana uygun olan özeni göstereyim, doğruyu bulmaya çalışayım. Başkaları tarafından güdülen birisi durumunda olmayayım” şeklinde düşünür.

Hür düşünceyi kavrayamamanın sonucu; bağnazlık ve yobazlıktır. Bağnazlık inanç konusunda, anane konusunda vs… konularda olabildiği gibi maalesef ilim konusunda da görülmektedir. En tehlikeli yobazlık ilim yobazlığıdır. Kişinin ilmi kendi tekelinde zannetmesi, kendini ilmin sınırına ulaşmış kabul etmesi, kendi bildikleri dışında bir çıkışa, yeniliğe tecrübe etmeden, dinlemeden “Olmaz öyle şey!” demesi bilim yobazlığıdır. Çok yazıktır ki; toplumların istenen süratle ilerleyememesinin en büyük etkeni “Entelektüel Yobazlığı”dır. Yani, “Aydın Fanatizmi”dir. Tabiî ki; “Kime aydın denebilir?” konusu da açıklanmaya muhtaçtır. Kanaatimizce bir “aydın” olabilmenin ilk şartı yeniliklere açık düşünce yapısına sahip bulunmaktır. İkinci şartı ise, kişinin kendine “aydın” rütbesi vermemesidir. Bırakalım da “aydın” olup olmadığımıza, sergilediğimiz davranışlara ve tatbikatımıza bakarak, toplum karar versin. Uygar bir kişi “Ben bir aydınım” demez. “Aydın bir kişi olabilmek için gayret ediyorum” der.

Aynı şekilde insanın kendine “Kültürlü Kişi” ünvanı vermesi de son derece yanlıştır. Çünkü, KÜLTÜR, BİLİNEN HER ŞEYDİR. Şimdi, bu durumda kültür ne tek başına operadır, ne tek başına mühendisliktir, ne tek başına felsefedir, ne tek başına tıptır, ne tek başına tiyatrodur, ne tek başına fiziktir, ne tek başına yabancı diller bilmektir… Bir ürünü ekip onun ziraatini yapabilmek de kültürdür, yemek pişirebilmek de bir kültürdür, bir otomobili yıkamanın da ayrı bir kültürü vardır, mobilya imal edebilmek de bir başka kültür gerektirir. İşte bu tespit ışığında gerçek bir aydın, vicdan emriyle ve insaf ölçülerini kullanarak, samimi bir alçak gönüllülük içinde olmalıdır. Yani; tevazu, aydın kimsenin öz hâli olmalıdır. Bu samimi tavazu, yani “gösteriş hükmünde olmayan alçakgönüllülük”, aydın olabilmenin üçüncü şartıdır. Aydın kişi milletini daima kendinden yukarıda kabul eder. Bazı düşünce fukaralarının dedikleri gibi “halka inmek” şeklinde abes ve çirkin anlayışın asla içinde olmaz. Tam tersine “halka yükselmek”, millete ulaşmak” tarzında bir kabule sahip ol ur. ÇÜNKÜ, MİLLETİNİ KENDİNDEN AŞAĞIDA GÖREN KİŞİ “HALKA HİZMET ETMEZ”; “HALKA TAHAKKÜM EDER.” Diğer şartları ise, daima olumlu olmak, çok çalışmak, çok okumak, danışmaya önem vermek, kendisine yapılan eleştirileri olgunluk ve teşekkür duygusuyla kabul ederek onlardan faydalanmak vb… şeklinde sıralanabilir.

İlim adamına, hür düşünce sahibi kişiye yakışan; bir şeyi görüp tecrübe etmedikçe “tamam, olmuştur, vardır” dememek, fakat hiç tanımadan, ezbere, denemeden “olmaz, yoktur, yalandır” da dememektir. “Madem ki ben bu konuları bilmiyorum, öyle ise yoktur” gibi kısır ve güdük bir tutum içinde olmamaktır.

Çünkü ilmin iki ayağı vardır: “Şüphe ve tecrübe”.

- Reklam -

Ancak hür tüşünce ile insanlar araştırmacı olurlar, yeniliklere açık bulunurlar ve toplumlar böylelikle uygarlık ve teknolojide ilerleme kaydedebilirler.

Hür düşünceye örnek teşkil etmesi isteğiyle bioenerjist Murat Soyer’in bir kısım toplumsal projelerini sayın okuyucuların dikkatlerine sunuyoruz.

Tasarı Nu: 1

GERÇEK DEMOKRASİ SİSTEMİ HAKKINDA BİR ÖNERİ

1- DURUMUMUZ: Vatanımızın ve milletimizin istikbali tehlikededir. Bu defa kurtuluşumuz için BİLGİ SAVAŞI vermek durumundayız. Çünkü, tüm kötülüklerin temelinde CEHALET ve BAĞNAZLIK vardır. Artık millet kendi idaresine bizzat sahip çıkmak mecburiyetindedir. Mazeret bulma zamanı değil, çözüm bulma sırasıdır.

2- EKSİĞİMİZ: ÇARESİZLİK diye bir şey yoktur… ARAŞTIRMA EKSİKLİĞİ vardır.

3- İHTİYACIMIZ: Mevcut idare sistemi tıkanmıştır… Millet, ülke yönetiminde devre dışı bırakılmıştır. Oysa ki millet vatanın ve cumhuriyetin asıl sahibidir. Millet iradesinin gerçekleştirildiği ileri bir demokrasi sistemine geçilmelidir. Halkın iradesinin günümüzün teknolojisi kullanılarak yönetime yansıtılması gerekmektedir.

4- ÂMİR: TBMM, Türk milletinin doğrudan emri altındadır. TBMM’nin millet adına devletin her kademesinde inceleme yetkisi vardır.

5- SEÇİMLER: Seçimler ve halkoylamaları çağımızın elektronik imkânlarıyla yapılır. Elektronik seçmen kartları (iris haritası işlenmiş) ve elektronik seçim otomatları kullanılır. Oylar Cuma 08:00-Pazar 24:00 saatleri arasında seçmen tarafından ülkenin herhangi bir yerindeki otomattan kullanılabilir.

6- BÖLGELER: İkametgâh adreslerine göre her 100 bin seçmenin yaşadığı alan bir seçim bölgesidir. O bölgede ikamet eden adaylar arasında yapılan milletvekili seçimlerinde en fazla oyu alan kişi TBMM’ne gönderilir, böylece TBMM oluşturulur.

7- MİLLETVEKİLLİĞİ: Milletvekilliği bir onur ve hizmet makamıdır, maddeten zengin olmaya yarayan avantajlı bir mevki değildir. Milletin takdir ettiği maaş dışında bir maddî getirisi yoktur.

8- SİYASET: Doğrudan demokrasiye geçildiği için siyasî partiler kurumu yoktur. SİYASET (politika ve politikacılık) bitmiş, yerine YÖNETİM BİLİMİ geçmiştir. Aynı şekilde belediye başkanları da bağımsız kişilerdir.

9- HÜKÛMET: Türkiye genelinde yapılan seçimle adaylar arasından bir başbakan (milletvekili değildir) seçilir. Başbakan seçildiği anda önceden sunduğu bakanlar listesi (milletvekili olmayan en çok 12 kişi) ve hükûmet programı onaylanmış sayılır. Ayrıca merasim yapılmaz, hükûmet hizmetlerine hemen başlar.

10- TBMM hükûmet ile ilgili konularda sadece başbakan ile muhatap olur. Çünkü, başbakan tüm bakanların eylemlerinden topluca ve bizzat sorumludur.

11- CUMHURBAŞKANI: Sadece protokol bakımından diğer ülkeler nezdinde T.C.’ni temsil eder. TBMM’ne ve hükûmete müdahale yetkisi yoktur. TBMM’nin önerdiği kişiler arasında halkoylamasıyla seçilir.

12- EKSİĞİMİZ: Milletvekilleri için kendi seçim bölgelerinde, başbakan için ise Türkiye genelinde olmak üzere yılda bir kez güven oylaması yapılır. Güvensizlik kararı verilirse görevdekiler düşer, yerlerine seçimde ikinci sırada oy almış bulunan şahıs göreve getirilir.

13- TBMM BÖLGE BÜROLARI: Milletvekilleri ayın belli bir kısmını seçmenlerinin yanında bölge bürosunda çalışarak, kalanını ise Ankara’da çalışarak değerlendirirler. Seçmenler, Ankara’ya ulaşmak için yorulmazlar.

14- DOKUNULMAZLIK: Milletvekilleri, başbakan ve bakanların adi suçlar bakımından dokunulmazlıkları yoktur.

15- AÇIKLIK: TBMM ve hükûmetin tüm eylem ve hesapları güncel olarak internet sitelerinde ve diğer yayın araçları ile millete sunulur.

16- ADAYLARIN MİLLETE TANITIMI: Milletvekilliğine ve başbakanlığa aday olanlar, gerekli bilgi ve belgeleri Yüksek Seçim Kurulu’na sunarlar. Bunlar Y.S.K.’nca internet sitelerinde ve diğer yayın araçlarıyla yayınlanırlar. Halk adayları araştırır, tanımaya çalışır. Adaylar propaganda çalışmaları yapmazlar, seçime kadar mevcut işlerini devam ettirirler.

17- ANAYASA: En fazla 20 maddeden oluşan yeni bir Anayasa TBMM’nce hazırlanır, halkoyuna sunulur. Kararı millet verir.

18- YARGI: Yargı erki tam bağımsızdır. Yargıçların sınav, tayin, terfi, disiplin ve gereğinde azil işlemleri Yüksek Hâkimler Kurulunca yürütülür. Y.H.K.’nda sadece yargıçlar bulunur.

19- YASAMA: Kanun tasarıları TBMM’nce hazırlanır, halk yeterli derecede bilgilendirilir, daha sonra halkoylamasıyla kanun kabul veya ret edilir. Onay makamı millettir.

TALEP: Değerli gençlerimizden, düşünür, bilimci ve devlet adamlarımızdan en halisane dileğim; bu önerimi irdelemeleri, geliştirmeleri ve Türk milletinin mutluluğu yolunda kullanmalarıdır.

Kamuoyuna saygıyla sunuyor, eleştiri ve önerilerinizi göndermenizi rica ediyorum.

Tasarı Nu: 2

YENİ VERGİ SİSTEMİ ÖNERİSİ

Plân

A- SUNUŞ

B- TASARININ MADDELERİ

C- HEDEFLENEN FAYDALAR

A- SUNUŞ: Türkiye’de senelerdir bitmeyen vergi adaletsizliği, vergi kanunlarının çok karmaşık oluşu sebebiyle anlaşılma ve uygulama zorlukları, aynı anda yürürlükte bulunan vergilerin çok çeşitlilikte oluşu, yeni vergi kanunlarımızın çok sık değiştirilmesi, vergi tahsilâtının çok pahalı oluşu vb. olumsuzluklar bizi bir çözüm arayışına yönlendirmiştir. Öyle bir çözüm bulmalıyız ki; çok sade olsun, her sınıftan (kesimden) vatandaşımız tarafından kolayca anlaşılsın, hesaplanması çok pratik olsun, tam anlamıyla vergi adaletini sağlasın; devlet adına ise toplanması son derece ucuz ve zahmetsiz olsun.

B- TASARININ MADDELERİ:

1- Her türlü vasıtalı ve vasıtasız vergiler ile gelir ve kurumlar vergileri, rüsumlar ve harçlar yürürlükten kaldırılmalıdır. Şahıslar veya şirketler ne kadar çok kazanç ve kâr sağlarlarsa sağlasınlar bundan dolayı vergi ödememelidirler.

2- Sadece bütün mal ve hizmet teslimlerinde % 10 KDV tahsil edilmelidir. Ücret de bir hizmet teslimi olduğundan, ücretliler ay başında maaşlarının yanı sıra % 10 KDV’ni de nakden işverenden tahsil etmelidirler. Ülkede gerçekleştirilen türlü alış veriş hareketinin mutlaka belge verilip-alınarak yapılmasının kesinlikle sağlanması için belgesiz işlemlerde her iki taraf için de “vatana ihanet” suçuna uyan ceza şartı yürürlüğe konmalıdır.

3- Gümrük vergisi ise devletimizin uluslararası ilişkilerde ön gördüğü düzene uygun olarak ve ilgili ülke ile “karşılıklılık esası”na göre yürürlükte kalmalıdır.

4- Belediyelerin belde halkından muhtelif sebeplerle almakta oldukları her türlü rusumlar, vergi ve harçlar yürürlükten kalkmalıdır. Bütün bunlar yerine, belde sınırları dahilinde tahakkuk eden bir aylık KDV’nin % 40’ı, takip eden aynı 1. iş gününde defterdarlık tarafından belde belediyesinin kasasına nakden aktarılmalıdır.

5- Ücretlerden herhangi bir vergi kesintisi yapılmamalıdır. Ücret de bir hizmetin teslim ve satışı demek olduğundan, ücretliler de işverenlerinden belge karşılığı olarak % 10 KDV tahsil etmelidirler.

6- İl Özel İdareleri de vatandaşlardan herhangi bir isim altında vergi, rusum ya da harç almamalıdır.

C- HEDEFLENEN FAYDALAR:

1- İş hayatında güven ve istikrarın sağlanması.

2- Vatandaş ile kamu idaresi ve özellikle Maliye Bakanlığı arasındaki soğukluğun giderilerek barış ve huzur ortamının sağlanması.

3- Verginin tüm kesimlere adaletli olarak yayılması.

4- İş hayatının canlanmasının ve pek çok yeni işyerinin açılmasının sağlanması ve dolayısıyla ülkemizde istihdam probleminin çözülmesi.

5- Devletin gelirinin arttırılması, devlete zengin ve güçlü bir yapı kazandırılması.

6- Devletin çok hantal bir yapıyla çalışan malî teşkilâtının küçültülüp çevikleştirilmesi ve vergi toplama masraflarının çok aşağılara çekilmesi.

7- Vergi mükelleflerinin defter tutma, beyanname verme vb. zahmet ve külfetlerinin asgari dereceye indirilmesinin sağlanması.

8- Malî müşavir ve muhasebeci vb. hizmet sınıfı elemanlarının firmaların verimlilik esasına göre çalışmaları ve kârlılıklarının arttırılması ile yöneticilere bilimsel destek sunmak şekildeki esas ve temel görevlerine dönmelerinin ve böylelikle ülke kalkınmasına üst düzeyde hizmet etmelerinin sağlanması.

9- “Vergi kaçırma” diye bir olayın ortadan kaldırılması. Bunun için, devletin kişi ve şirketlerin gelirlerinden vergi almasının önlenmesi. Tersine, zenginleşen devletin kişi ve firmaların daha fazla kazanç elde etmelerini sağlayacak her türlü hizmeti vatandaşına sunar duruma getirilmesi.

Tasarı Nu: 3

BARIŞ TASARISI

Sunuş:

Dünyamızda tarihin en eski devirlerinden günümüze kadar yaşanan bütün harplerin çıkışında, o harplerde her iki taraftan çarpışmaya sürülerek cephelerde kırdırılan kişilerin değil; hırslı ve şöhret düşkünü hükümdarların, silâh üreticileri ile silâh tüccarlarının ve insanların özgürce düşünmeye fırsat bularak hakikati fark etmelerinden korkan inanç taciri ruhban sınıfının ve küresel kraliyetçiler ile onların güdümündeki siyasetçiler ve medya kuruluşlarının etkin oldukları bilinen bir durumdur.

Milletler, temelde hiçbir zaman savaş istemezler. Savaşa, daima birilerinin (yukarıda sayılanlar) gütmesi ve entrikası sonucunda sürüklenirler. Ölenler, sakat kalanlar, evleri, işyerleri bombalananlar hep zavallı vatandaşlardır. Hangi milletten olursa olsun buna üzülmemek mümkün değildir. Savaş çıkartıcılığı ve kışkırtıcılığı bir insanlık suçudur.

Şimdi dünyanın herhangi bir ülkesindeki tipik bir aileyi ele alalım. Ele alalım da görelim ki, insanlar esasta ne kadar birbirlerine yakınlar. Bir aile ne ister? Hemen akla gelenleri saymaya başlayalım:

• Aile bireylerinin (hayat) can güvenliğini,

• Aile bireylerinin sağlığının korunması,

• Hür yaşamayı,

• Geçim sıkıntısı çekmemeyi,

• Oturacak-barınacak sağlam ve güvenli bir-iki konutu olmasını,

• Çocuklarına iyi bir eğitim aldırabilmeyi,

• İstikbal garantisi, yaşlılık günlerinin güvenceye alınması için belli derecede birikim sağlamayı,

• Belli derecede eğlence ve lüks yapabilmeyi.

İşte aşağı-yukarı dünyanın tüm ailelerinin, hangi millete mensup olurlarsa olsunlar, istek ve ihtiyaçları bunlardır.

Şimdi yine düşünelim… Dünyadaki hangi aile harp çıksın da, evin babası, evin oğlu gidip cephede parçalansın ister? Hangi aile savaş çıksın da evi, barkı, geçimini sağladığı işyeri, tarlası yansın, yıkılsın ister? Dünyadaki hangi kadın dul kalmayı, hangi çocuk öksüz kalmayı ister? Elbette ki hiçbiri istemez!

Neticede milletler masumdur. Suçlu olanlar yukarıda sayılan savaş kışkırtıcısı menfaat gruplarıdır.

İşte yukarıdaki tesbitlerimiz ve herkesin bildiği durum ışığında tasarımızı aşağıda dikkatlerinize sunuyoruz. İnsanlık adına bu tasarımızın desteklenmesini tüm insaf sahibi bireylerden rica ediyoruz:

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER TEŞKİLÂTI BİR GENEL KURUL TOPLANTISI YAPARAK ÜLKELERİN SAVAŞ KARARI ALABİLMELERİNİ O ÜLKE VATANDAŞLARININ HALKOYLAMASI ŞARTINA BAĞLAMALI, BU HALKOYLAMALARINA 12 YAŞINDAN BÜYÜK TÜM BİREYLERİN KATILMASINI KURAL OLARAK KABUL ETMELİDİR.

Bu tasarımız bir teklif olarak T.C. Hükûmeti tarafından dünya kamuoyuna sunulmalı, Birleşmiş Milletler Teşkilâtında oylamaya sunulması sağlanmalıdır. Yapılan oylamada “Saldırgan” emel taşıyan (ülkeler) hükûmetler hemen açığa çıkacaktır, çünkü bu teklife “HAYIR” oyu vereceklerdir.

Sorumuzu tekrar soruyoruz. Özellikle asrımızın savaşları her iki taraf için de perişanlıkla sonuçlandığı hâlde, günümüzde harplerin mağlûbu-galibi olmadığı hâlde, bu kadar harp niçin çıkıyor? Herhalde tüm harplerde darbeyi bizzat yiyen milletlerin acı çekme istekleri sebebiyle değil!

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -