Ana Sayfa 1998-2012 Herkes Kerkük’e sevdalı,ya o kime?

Herkes Kerkük’e sevdalı,ya o kime?

SON aylarda Kuzey Irak ve Kerkük araştırılıyor, önemi itibariyle gündemde tutuluyor. Bu konu ile ilgili kitaplar yayımlanıyor.

- Reklam -

Bunlar arasında:

1. Kerkük Soykırımları, Şemsettin Küzeci, Teknoed Yayınları, Ankara, 2004 (0312-230 55 91).

Kitabın önsözünde: “Sayın Küzeci’nin KERKÜK SOYKIRIMLARI, IRAK TÜRKLERİNİN UĞRADIĞI KATİAMLAR, eseri, bana 1963 yılında Kerkük katliamını fiilen yapan katillerin idam gecesini hatırlattı. O günleri tekrar yaşadım. İnsanlığın yüz karası olan bu kişiler gece idam edildiler, infaz heyetinde adlî tabip olarak görevim icabı bulunmuştum.

Katillerin infazına kadar her Kerküklü Türk gibi ben de sevinmiştim, heyecan duymamak mümkün değildi, orada bulunanlar benim gibi çok heyecanlı idiler. Diğer yandan da canilerden birkaçının göğsünde kırmızı boya ile yazılan “Yaşasın Kürdistan” yazısı çok düşündürmüştü beni, büyüklerime anlattığım zaman onlar da şaşırdılar, hayrete düştüler. Demek ki bu soykırımı yapanlar ve hazırlayanlar komünistlerden daha çok Kerkük’te gözü olanlar idi. Bugüne baktığımızda Türk Kerkük’ü işgal edenler o zamandan beri ilerdeki hayâlî emellerini gerçekleştirmek için kanlı olayları tezgâhlamış, hazırlamış ve uygulamıştı..”

Yazar bu eseri ile o yıllardan sonra neden, niçin göç ettiğini, “AYBENİZ”i birey olarak bütün bir topluma örnek olacak bir şekilde anlatmaktadır. Birçok Kerküklü gibi “Tutuklandım, hırpalandım, ailemle birlikte göç etmek zorunda kaldım”. Bir cümle ile 3 milyon Türkün içinde bulunduğu durumu, vaziyeti ifade etmektedir… Küzeci, mefkûre sahibi, uzak görüşlü, araştırmacı bir kişiliğe sahip. Gazeteciliği, şairliği, sporculuğu, TV yapımcılığı, spikerliğinin yanı sıra, olan bitenleri iyi takip eden zengin bir arşive sahip bir yazardır.

Küzeci, öz toprağı içersinde bir toplumun bu hâllere nasıl ve niçin geldiğini, düştüğünü gözler önüne sermekte büyük bir hizmet ifa etmiş”, diye yazdım.

- Reklam -

Ders alınması gerekli olaylar içeren bir eser, Kerkük Türklerinin acı, acı olduğu kadar gerçekleri derleyen, toplayan, yorumlarıyla kitaplaştıran Şemsettin Küzeci’ye başarılar.

•••

2. Kitap: “Düşman Kardeşler”. Vedat Yenerer. Bulut Yayınları, İstanbul, 2004 (0216-330 59 24).

Sayın Vedat Yenerer, dile kolay, 1. Körfez Savaşı yıllarından beri Kuzey Irak’ı gezerek, halkı ile bire bir konuşarak, olayları yerinde inceleyerek edindiği, topladığı bilgileri, belgeler ışığı altında Türkmenlerin, Kürtlerin gerçeklerini ortaya koymaktadır. Kitabı dikkatlice okuyan, inceleyen bölgedeki “Ateş Çemberi”ndeki “Düşman Kardeş”lerin niyetlerini, bu niyetler ve takip edilen politikalar içersinde Türkmenlerin Kürdistan denilen yerlerde “Men Türkmenem” diyenlerle Türkmeneli topraklarına sahip olan Türkmenleri belgelerle tanıyacaktır.

Kerkük soykırımını yapan, yaptıran, yağmalayan meğerse oğul Barzanî 1970 yılında Türkmenlerin hakkını savunmuş, Irak hükûmetinden talep etmişmiş ve yine Velit Şerike diye bilinen adamın yazısından Molla M. Barzanî yalnız Kürt milletinin babası değilmiş, bütün Kürdistan milletinin babası imiş (s:79).

- Reklam -

Kürdistan derken bu gafil ve şaşkın cahil adam “Türkmeneli” topraklarını da hayâlî Kürdistan toprakları içersinde kabul ediyor, bu örnek BAB’da öz evlâtlarını öldürmüş, evlerini talan etmiş !

Kitap dikkatli, düşünülerek okunmalı, ender rastlanan bilgiler belgeler içermekte, oynanan oyunların nasıl geliştiği, medyanın rolü, bugünkü durum ve siyasîlerimizin tutumu.

Açık bir itiraf sayın V. Yenerer’den: “Şaşırdım… Ama bozuntuya vermedim… Türkmenleri ben Türkmenistan’da yaşıyor zannediyordum… Türkiye’de olanlar için de “göçmenler” diyordum… Gerçekten de ne sayılarını biliyordum ne de yurtlarını…

“Men Kerkük’lüyem” diyerek söze başladı… Biraz sohbetten sonra Irak’ta milyonlarca Türkmen olduğunu öğrendim”.

Doğrudur, bu satırlar bana 1953 yılında Türkiye’ye ilk geldiğim günleri hatırlattı. “Türkçeyi nereden öğrendiniz?” sorularına muhatap oluyordum. “BenTürk’üm” dediğim zaman karşımdakileri bir türlü inandıramamıştım, dönüp dönüp yine aynı sual, Kerkük nerde, orada Türk var mı? Ne yazık ki Kerkük Türklerini (1990 yılından sonra da Türkmen oldular, bu da başka bir konu) ne basın ne de siyasî iktidarlar kabul etmemiş, âdeta unutturulmuşlar, basın bu Türkleri bugün dahi hiç sevmedi.

1959 yılında Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği kuruldu. Bu ilk dernekti. 1967’den 1978’e kadar başkanlığında bulundum. Pek az kimse Kerkük’ü tanıyordu, milliyetçi camialar dahi bunları yeteri kadar tanımıyordu. O dönemlerde ben de gençtim, kadromuz yoktu. Birkaç genç ile birçok yayın yapıldı, bülten, kitapçık, broşür, sık sık basın bildirileri, toplantılar, seminerler, paneller düzenlendi. Yıllık takvimler basıldı, tanıtılmaya çalışıldı.

Önümüzde bulunan gerçek şudur: Kerküklü Türkmenler ne dün ne de bugün kendilerini, siyasî durumlarını gerektiği şekide ortaya koyamadılar, ne istediklerini anlatamadılar. Bu konuda çalışanların bir eksiği vardı, o eksiği bir türlü bulamadılar, tespit edemediler ve bir gün geldi ki kültür, kültürlü olmanın her şeyi çözemediği hakikati ile karşı karşıya gelindi. Türkiye’de ve dünyada tanınmaz, bilinmez bir toplum oldular. Sayın yazarın yazdığı gibi Kuzey Irak denildiği zaman yalnız Kürtler var bilindi. Kusur kimde? Elbette ki Türkmenlerde de var. Ya 1926’dan sonra hiç gündeme getirilmeyen, getirilmesini istemeyen siyasîler ve de 1990 yılından bu saatlere kadar takip edilen sakat, yanlış, ilerisini görmeyen politikalar.

Oku, okut, tavsiye et, Türkiye’nin ve Türkmenlerin gerçeklerini, bugünkü durumlarını, yarınlarını anlamak için, gerçekleri gören, yazan gerçekçi bir kalemden “Düşman Kardeşler”. (0216-330 59 24 – 414 21 75).

3. Kitap:

Babil’de Amerikan Tangosu-Ahmet Dinç

“KESNEZANİ”, Birçok insan belki bu kelimeyi ilk duyuyor, Türkmenleri ve Türkiye’yi (Türkiye’yi ilgilendiren her şey Türkmenleri, Türkmenlerle ilgili olan her şey, her gelişme Türkiye’nin millî çıkarları ile ilgilidir, bunlar ayrılmaz bir bütündür) yakından ilgilendiren, (Sayın Dışişleri Bakanımızın buyurdukları gibi: Üzerinde hassasiyetle duruyoruz, yakından takip ediyoruz!) üzerinde durulması gereken öneriler, konular var. Kesnezani “Kürt”, İsrail “Mossad”, ABD-CİA üçgeni ve PKK’nın desteklenmesi, Türk “TELAFER”deki faaliyetleri, 100-150 dolar arasında para karşılığı, Telafer’in Türk olmadığını, Türkmenlik dâvasının gereksiz olduğunu, Kürtlerle Türkmenlerin kardeş olduğunu, PKK’nın Türkmen ve İSLÂM’a saygılı olduğunu, Türk askerinin gelmemesi gerektiğini… Bunlar para ile kandırılan Türkmenlerden istenmektedir. Ve ne yazık ki edindiğimiz bilgilere göre Telafer’de az da olsa destek görmekte. Üzerinde çok ciddî olarak durulması gereken bir konu.

Tarikat üyeleri en çok Kürtlerden, Türkmen ve Araplardan oluşmaktadır. Şeyhin müridi olanlar azımsanmayacak kadardır. Sadece Telafer’de tarikat müridinin sayısı 10 bini aşıyor ve kentte 6 tane tekke var. Tarikat kentte en güçlü Türkmen teşkilâtı olan İTC’yi bile büyük oranda kontrol altına almış, oradaki sekiz İTC bürosunun yarıdan çoğunu ele geçirmiş, istediği doğrultuda yönlendirmekteydi (s: 30).

Sayın yazar çok önemli bir konuya da dikkat çekiyor: “Süryanîler”. Sayıları 300-350 bini geçmeyen Süryanîler, Türkmenlerle bazı şehir meclislerinde aynı üye sayısı ile temsil edilmektedirler. 16 Şubat 2004’te Bağdat Sheraton Otelinde düzenlenen toplantıya Süryanî sayılan Keldanî ve Asurîlerin:

– Demokratik Beyth-El Nahrin Partisi

– Yurtsever Beyth-El Nahrin Birliği

– Keldanî Demokratik Birlik Partisi

– Asurî Ulusal Meclisi

– Asurî Yurtseverler Partisi

– Ve bu toplantıya PKK’nın Irak’ta kurduğu Kurdistan Demokratik Çözüm Partisi’nin temsilcisinin katılımı dikkati çekmiştir. Bu toplantıda “Süryanîler dışlanarak Irak’ta gerçek yönetim ve huzur ortamı kurulamaz” mesajı verilmiş ve 2003 4 Temmuzunda, hiçbir Türkün içine sindirmesi, kabul etmesi mümkün olmayan ÇUVAL meğer bir değil BEŞ yerde giydirilmiş:

1. Tavuk ilçesinde İTC Güvenlik Dairesi Başkanlığı binasında,

2. Süleymaniye’ye bağlı Çamçamal ilçesinde Türk İstihbarat Bürosu,

3. Süleymaniye’deki TERT (Türkmen Eli Radyo Televizyon) binası,

4. Erbil’de TERT binasında

5. 11 subayımıza.

Bütün bu baskınlarda Peşmergelerin fiilî rolü ve yağmalamaları olmuş, nedense basınımız diğer ÇUVALLARI görmezden gelmiş.

Kitap baştan sona kadar dikkatle okunduğunda Türklük üzerine oynanan oyunların inceliğini, tezgâhını anlamak imkânı hasıl olur.

Türkmenler bütün bu oyunlar, olumsuzluklar ve beceriksizlikler karşısında millî çıkarlar ve hesap verme sorumluluğu içersinde Türkiye’den özgür olarak uygulamak şartı ile ciddî yardımı, desteği gizlemeden istemeli, ona göre bir an önce teşkilâtlanmaya gitmelidirler.

4. Kitap:

CİA Kürtleri “Kürt Devletinin Gizli Tarihi”. Tuncay Özkan, Alfa Yayınarı, 2004, İstanbul (0212- 511 53 03).

Konu çok iyi incelenmiş, araştırılmış ve sonuçta bir devletin nasıl, kimlerin yardımı ve desteği ile doğduğunu gözler önüne seren ciddî belgelere dayanan bir eser.

CİA mı? Türkiye mi? Yorum okuyucuya ait.

Irak’ın “Yönetim Yasası”na baktığımızda, 1970 yılında Saddam tarafından Kürtlere verilen 15 maddelik özerklik hakkı bugün de aynı şekilde verilmiş. Kürtler o gün de Kerkük’ü istediler. Saddam bu isteği vermedi ve isyan başladı. Ne değişti, o günden bugüne? Hiçbir şey. Türk olan bu şehir ve topraklar Kürdistan toprakları kabul edilerek üstelik de yönetim yasasına yazılarak belgelenmiş duruma getirildi. Kürtlerin istediği üstü örtülü olarak başka bir tarihe bırakıldı.

Yıllardan beri CİA-Mossad’ın iş birliği, önderliği, yardımı ile Kürtler, Barzanî ve Talabanî yönlendirilmektedir. Yakın iş birliği içinde oldukları aşikâr, gizlenmiyor. Türk Dışişleri de her zamanki gibi beklemede, görelim ilerde ne olur mantığı ile olayları yakından takip ediyor. Ve kitapta: 1994 yılında Kudüs’te kurulan “İsrail-Kürdistan Dostluk Derneği”nden söz ediliyor. Bu derneğin amacı Kürt-Yahudi ilişkilerini ve de Kürt bağımsızlığını sağlamak, destek vermek.

“1974’teki yenilgiden sonra İsrail’in müdahalesiyle birçok Kürt Yahudi İsrail’e göç etmiştir. KDP içinde 30 kadar Kürt Yahudi’nin görev yaptığı da bilinmektedir. “Haber Extra” dergisinin 1998 tarihli sayısında bu üst düzey yöneticiler arasında KDP Genel Başkan yardımcısı Sami Abdurrahman, KDP Dohuk kent sorumlusu Fazıl Miran, asayiş sorumlusu Franso Harirî ve Kerim Sincarî’nin adları verilmektedir. 16 Nisan 1996’da Ankara’da MİT ve Dışişleri yetkilileriyle görüşmeler yapan Mesut Barzanî’nin sağ kolu Evair Barzanî’nin israil pasaportlu bir Kürt Yahudi oluşu oldukça dikkat çekicidir” (S: 80-81).

Özal’ın çözüm önerisi; güvenli bölgenin ilânı ve ABD’nin Kürt politikasının gizli ajandası.

Çuval olayının başlangıcı, Eylül 1991’de Türkiye’de, Türk kaymakamının ABD personeli tarafından tartaklanması, hükûmetin suskunluğu!

Federe Kürt devletinin Kürdistan topraklarında kurulması ilânı, seçimlerin yapılması, toprakların Kürdistan oluşuna itiraz eden Türkmenlerin bu seçimlere katılmaması.

NOG’ların Siyasî Kuzey Irak’taki istihbarat çalışmaları, Kürtlere yardımları karşısında Türkiye’nin yetersiz kalışı.

Türkiye’nin tutarsız, değişmeyen Irak, Kürt ve Türkmen politikası: “26.6.1995-Orta Doğu Genel Müdür Yardımcısı Körütürk: Kuzey Irak meselesinde bizim için birinci öncelik sınır güvenliği konusudur. Kuzey Irak’a yönelik politikamızın temel prensiplerinin başında da Irak’ın toprak bütünlüğünü korumak gelmektedir…” ve devam ediyor: “Bizce Kuzey Irak’ın yasal statüsünü belirlemede en uygun düzenleme, 1970 Irak anayasası ile 1974 yasal düzenlemelerinde öngörülen otonomidir…” S:171).

Birinci öncelik denilen sınır güvenliği sağlandı mı? Irak’ın toprağının parçalanması önlendi mi? Ham hayâller peşinde koşan hariciyenin bu gerçekler karşısında acaba gündeminde başka neler var? Anlaşılan o ki Türkiye ne Türkiye’de, ne de sınırlarımız dışında Kürtlere uygun görülen hiçbir yapılanmaya karşı olmamıştır, olmamaktadır.

Türkmenlere Çiller’in desteği ve PKK’ya indeksli Kuzey Irak politikasının doğurduğu bugünkü olumsuz sonuçlar. Ve “The Wall Street Journal”da yazılan başyazıda, Kerkük’ün Kürt olmadığı (S: 342-343).

Bütün bu önemli konular bu eserde bulunmaktadır. Okurken geçmiş günlere, yıllara götürdü beni. 1990 Körfez Savaşı’ndan sonra şiddetli itirazımız oldu; Kerkük’ün güvenli bölge dışında bırakılmasına. Uygulanan Türkmen ve Irak’ın bütünlüğü konusundaki politikaya, PKK’ya endeksli, yalnız PKK’yı gören delikten bakan Kuzey Irak politikasına. Tezkerenin ret edilmesinin yanlışlığına.

Bütün bu olanları, Türkmenlerin acıklı, sonu belirsiz günlerini tahmin etmek, anlamak vakit varken Gök Maviyi Ay Yıldızlı Bayrağın Türkmeneli topraklarında dalgalanmasını sağlamak uğruna doğru politika ışığı altında hep beraber birlik olma dileği ile.

KERKÜK KİMİ İSTİYOR, GÖNLÜ KİMDE? MEN ÖZÜM TÜRKEM, TÜRK KALACAĞIM, AY YILDIZLI GÖK BAYRAĞIMI AY YILDIZLI AL BAYRAĞIMIN YANINDA İSTİREM.

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -