Ana Sayfa 1998-2012 Fener Rum Ortodoks Kilisesi ve AB Üyeliğimiz

Fener Rum Ortodoks Kilisesi ve AB Üyeliğimiz

AB üyesi olan bir Türkiye’de, Fener Rum Ortodoks Kilisesi’nin yerini ve kavuşacağı olanaklarla gerçekleştirme fırsatı bulacağı gelişmeleri iyi düşünmek zorundayız.

- Reklam -

Türkiye’yi Gümrük Birliği’ne iç siyasî yatırım hesabı ile apar topar sokanlar da; AB üyesi adaylığını, Katılım Ortaklığı Belgesi’ni kabul edenler de konuyu ayrıntıları ile araştıran akademik bir incelemeye dayandırmadılar. Gümrük Birliği kararını da, AB üyeliği ile ilgili Katılım Ortaklığı Belgesi’nin kabulünü de, araştırmalar sonucunda değil, üç dört kişinin siyasî tercihi ile kabul ettik. Siyasî tercihlerin altında ne kadar parti çıkarı gözetildi, ne kadar kişisel çıkar gözetildi bilmiyorum.

Bu bölümde1 konunun çok önemli bir yanını teşkil eden Fener Rum Ortodoks Kilisesi’nin Türkiye’nin AB üyeliğinden muhtemel ve olanaklar içindeki beklentileri üzerinde durulmaktadır.

AB üye adaylığımıza en fazla sevinenlerden birisi Fener Rum Patriği Bartholomeos’tur.

Lozan Antlaşmaşı görüşmeleri sırasında Türk baş delegesi yaptığı son konuşmada şu tespiti açıklıyor:

“Patrikliğin, siyasî ya da yönetime ilişkin işlerle bundan böyle hiç uğraşmayacağı, sadece din alanına giren işlerle yetineceği konusunda, konferans önünde, müttefik delgeler kurullarının ve Yunan delegeler kurulunun yapmış oldukları resmî konuşmaları ve verdikleri garantileri senet sayarak, Patrikliğin İstanbul’dan çıkarılması teklifinden vaz geçtiğini”2

Fener Rum Patriği, dış ilişkilerinde ilginç bir unvan kullanmaktadır: “Ecumenical Patriarch and Archbishop of Costantinople and New Rome”3 Türkçesi: “Yeni Roma’nın ve İstanbul’un Başpiskoposu ve Evrensel Patriği”4.

- Reklam -

Kullanılan bu unvan dahi Lozan’daki görüşmelere ve verilen sözlere aykırıdır. Patriğin evrenselliği Türkiye tarafından kabul edildi mi? İstanbul’un İngilizce ismi de İstanbul’dur. Costantinople isminde ısrar, amaçlarını belirginleştiriyor. Yeni Roma patrikliği ise, açıkça Bizans özlemi, hattâ iddiasıdır.

Bizim Dış İşleri Bakanlığımız, MİT Müşteşarlığımız İstanbul valiliğimiz, Patriğin lik bağlantısı olan Eyüp Kaymakamlığımız bütün bu gelişmeler karşısında hiçbir şey yapmıyor. En azından yapıldığını duymuyoruz. Bu ülke, milyonları aşan şehit ve gazinin eseridir. Böyle mi korunması gerekir? Çok üzücü ve sonucu tehlikeli ihmallerle karşı karşıyayız.

Patriğe bağlı 15 patriklik ve bağımsız kilise (İstanbul, İskenderiye,Şam, Kudüs, Moskova, Sırbistan, Romanya, Bulgaristan, Gürcistan, Kıbrıs, Yunanistan, Polonya, Arnavutluk, Çekoslovakya, Finlandiya) ile, 12 Başpiskopusluk (Kuzey ve Güney Amerika, Avustralya, İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya, Belçika, İtalya, Yeni Zelanda, Girit, On iki ada) bulunmaktadır.

Patriğin ekümenliği, evrensel düzeyde en üst ve yetkili Ortodoks Kilisesi’nin başı olduğu iddiasını sayılan kiliselerin bir bölümü kabul etmiyor. Fakat, eğilim ve gelişme hiç değilse çok büyük kısmının Fener Rum Patrikliğine bağlanması yönündedir. Türkiye’nin AB üyeliği, Patriğin ekümenlik çalışmalarını kolaylaştıracak, AB organları tarafından çeşitli şekillerde desteklenecek ve dışta kalan kiliselerin de bağlanmaları gerçekleşecektir.

Bu sebeple Patrik Bartholomeos Türkiye’ nin AB üye adaylığını destekliyor ve bayram yapıyor. Ekümenliğin gelişmesi, Türkiye’nin dünya Ortodoksluğunun dinî merkezi hâline dönüşmesini kolaylaştıracak, diğer ülkelerden ve özellikle AB üye ülkelerinden gelip yerleşecek Ortodokslarla İstanbul, Ortodoksluğun ve Yunan etkinliğinin merkezi olma yolunda ilerleyecektir.

- Reklam -

Patrik ekümenlikten de destek alarak sorumlulukları arasında saydığı Yeni Roma’nın (Bizans ikinci Roma olarak kabul edilir) canlandırılması yolunda mesafeler alacaktır.

Patriklik, Fransız devriminin milliyetçilik akımlarını güçlendirmesinin ardından Yunan Megali İdea’sını desteklemeye başlamıştı. 1821 yılında başlayan ve Yunanistan’ın kuruluşunu hazırlayan Mora İsyanı’ndaki etkinliği sebebiyle Patrik Gregorius’un asıldığı tarihten itibaren Patrikhane’nin bir kapısı kapalı tutulmaktadır. Daha önce de değinildiği gibi Mora ayaklanması korkunç bir Türk katliamı ile başlatılmış ve o günlerde kullanılan “Mora’da ve dünyada Türk kalmayıncaya kadar ölüm” sloganı günümüzde de yaşatılmaya çalışılmaktadır.

Patriğin amaçlarına ulaşmak için elde etmeye çalıştığı bir diğer husus tüzel kişiliğe sahip olmaktır. Böylece, Eyüp Kaymakamlığına bağlı olmaktan kurtulacak, çalışma ve eylem ufku olabildiğince genişleyecektir. Patrik “Grek yayılmacılığının Harp Okulu” olarak anılan Heybeli Ada Ruhban Okulu’nun açılması için de büyük bir gayret gösteriyor.

Patrikliğe tüzel kişilik verilirse amaçları yönünde çok büyük hukukî olanaklara sahip olacak:

“Dâva açma; mal edinme; vakıf ve dernek kurma; Ayasofya’nın Patrikhane’ye devri dahil tüm eski Ortodoks mal ve mülklerinin geri alınması; İstanbul dışındaki eski akropolitliklerini resmen tanıtma; yer yüzündeki bütün Ortodoks patrikleri ile bağımsız kiliselerin ve bunlara bağlı tüm kiliselerin evrensel tahtı; Ekümenlik, Patriklik olarak yurt içinde ve dışında tanınma; Devlet Başkanı statüsünde protokolün ön sıralarında yer alma” gibi birçok hak ele geçirmiş olacak. Ayasofya dahil, bütün camiye dönüştürülmüş kiliselerin tekrar eski işlevlerine döndürülmesi; İstanbul ve Türkiye’nin dünya Ortodoksluğunun merkezi yapılarak Türkiye üzerinde 3’üncü Roma’nın (Patriğe göre Yeni Roma) kurulması bir hayâl olmaktan çıkacak, Yunan Megali İdeası gerçekleşme yolunda hız kazanacaktır.

Çizilen Yolda Patriğin

Gerçekleştirdiği Etkinlikler

Patriğin hayâlleri yukarıda yaptığımız değerlendirmeleri de aşmakta, hırsı bütün Anadolu’ya yayılmaktadır.

Patrik, Etnos gazetesine verdiği demeçte, 7 Mayıs 2000’de Kapadokya’da yapacağı ayin vesilesiyle “Hristiyanlar Anadolu’ya yerleşebilir” diyor ve şunları ekliyor:

“Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği, Anadolu’da önceden var olmuş Hristiyan toplumları, yaşadıkları bölgelere tekrar yerleşirse, o zaman Patrikhane de o bölgelerde bulunan kiliselerin yeniden ayine açılmasını düşünebilir.”5

Patrik, çok doğru bir teşhisle, bütün bu amaçlarına Türkiye’nin AB üyeliği sonunda kavuşacağına inanıyor.

Türkiye’nin AB üyeliği, bu amaçlara ulaşmasını büyük ölçüde kolaylaştırcak, destekleyecektir, AB hayranları bütün bunları bilmiyorlar mı? Elbette biliyorlar.

Patrik, gerçekte amaçları yönünde girişimlerini pervasızca sürdürüyor. AB üye adaylığımıza gölge düşmesin diye Dış İşlerimiz ve diğer yetkililer susuyor.

Patrik Bartholomeos’un

Son Faaliyetleri

25 Aralık 2000 günü, Hazreti İsa’nın doğuşu ve 2000 yılının bitişi Fener Rum Patrikhanesi’nde, değişik ülkelerden 12 Ortodoks Patriği’nin katılımıyla kutlandı: “Milenyum Ayini”.6

Ayine Yunan Dışişleri Bakan yardımcısı Gregory Niotis de katıldı, Yunanistan ve Romanya televizyonlarında canlı olarak yayımlandı. Yunanistan’dan uçak ve otobüslerle katılımcılar geldi.

Bartholomeos’un yönettiği ayine; İskenderiye, Suriye, Sırbistan, Romanya, Bulgaristan, Gürcistan, Yunanistan, Polonya, Arnavutluk, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya ve Estonya’dan patrikler ve Türk Ermeni Patriği katıldı. Ayini izleyen konsoloslar: ABD, Yunanistan, Romanya, Finlandiya, Yugoslavya, İngiltere, Hollanda, Ukrayna.

26 Aralık günü de Hristiyan âlemi açısından kutsal sayılan “İzmit”te Bartholomeos’un daveti ile buluştular. Ayasofya Müzesi’nde (Lisile) ayin yapıldı. Patrik şunları söyledi7. “Bu tarihî ve şirin İznik’in Hristiyanlar için önemi vardır. Burada 2 konsil8 toplanmıştır. Konsilin kararları tüm Hristiyanları bağlayıcıdır.”

İznik Belediye Başkanı bu ziyareti turizm açısından “bulunmaz fırsat”(?) olarak nitelemiştir. Hepsi bu kadar mı sayın başkan? Aynı günlerde Yunanistan, Gümülcine’de yapılacak etkinliğe davet edilen Kültür Bakanlığı Halk Oyunları ve Halk Müziği topluluğuna, Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın, Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in devreye girmelerine rağmen vize ve izin vermemiştir.

Türkiye üye olduktan sonra Avrupa Birliği Parlâmentosu “Eski dinî yapılar yapılış maksadı dışında kullanılmayacak” kararı alsa, ki beklemek gerekir; Ayasofya Müzesi dahil Türkiye’de yüzlerce, binlerce kilise aynı anda açılacaktır.

Yunan Megali İdea’sı Kıbrıs ve Ege Denizi amaçlarına ulaştıktan sonra, İstanbul odaklı olarak Türkiye üzerinde “Yeni Roma” İmparatorluğu’nun kuruluş amacını izleyecektir. Bu sonuca ulaşılması; Türkiye’nin AB üyeliğinden yararlanacak olan Patrikliğin gerçekleştireceği ekümenlik9 ve tüzel kişilikle kolaylaşacaktır.

Patrik’in sıfat ve işlev olarak benimsediği “Yeni Roma” isminin tarihî anlamı

Bizans İmparatorluğu’nun bir diğer ismi “Doğu Roma İmparatorluğu”dur. Bunun anlamı: “Roma İmparatorluğu’nun doğu kısmında M.S. 395’te kurulan ve İstanbul’un 1453’te Fatih Sultan Mehmet tarafından fethiyle ortadan kalkan imparatorluk”10.

Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans); Roma İmparatorluğu’nun doğudaki topraklarını Germenlere ve Islavlara karşı yakından koruyabilmek amacı ile kurulmuştur. Bir siyasî ve askerî merkez olması düşünülmüştür. Bizans İmparatorluğu, gerçek anlamıyla Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra (395) doğdu.

Ana Britannica’ya göre (cilt 6, s.22): “Bizans İmparatorluğu, Doğu Roma İmparatorluğu olarak da bilinir.”

“Rus İmparatorları Eski Romalıların “Sezar” unvanını alıp “Çar” hâline getirmekle, kendilerini I. ve II. Roma’nın mirasçıları saydılar; son Bizans İmparatoru Konstantinos XI. Palailogos’un yeğeni Zoe Palaiologina ile Moskova büyük dükü İvan III’ü evlendirerek bu manevî soy bağlantısını somut yoldan da gerçekleştirdiler.”11

Steven Runciman, Kutsal Roma’nın Hristiyanlığı korumakla ilgili sorumluluğunun Moskova’ya geçtiğini şu şekilde açıklıyor:

“Doğu Hristiyan dünyasının idaresi, başkanlığı, diğer ellere geçerek Avrupa kültürünün doğmuş olduğu Akdeniz kenarından uzaklara, kuzey doğuya, Rus steplerine kaydı. İkinci Roma, yerini üçüncü Roma’ya, Moskova’ya bıraktı.”12

Patrik Bartholomeos, I’inci, II’nci, III’üncü Roma gibi rakamlar kullanarak Moskova vb. ile tartışma çıkarmak istemiyor. Evrensel (Ecumen) Patriklik ve Başpiskoposluğunun Bizans ile ilgili özlem ve yetkilerini “Yeni Roma” sözcüğü ile; Yeni Roma’nın Patriği ve Başpiskoposu olduğunu belirterek açıklıyor. Patrik için İstanbul yok Constantinople var; Türkiye yok, onun yerine ve üstüne “Yeni Roma” var.

Bizim için Patriğin unvanı: “Yeni Roma’nın ve İstanbul’un Başpiskoposu ve evrensel Patriği” değil “Fener Rum Patriği”dir. Bunu sağlamak için Başbakanlığın, Dışişleri Bakanlığının, İçişleri Bakanlığının, İstanbul valiliğinin, Eyüp kaymakamlığının, MİT Müsteşarlığının konuyu işleyip üzerlerine düşeni yapmaları gerekir.

Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği ile tehlikeye atılan (bazılarının söylemi ile risk edilen) sadece Kıbrıs, sadece Ege Denizi’ndeki haklarımız, sadece ülkemizin bütünlüğü ve sadece Atatürk’ün emaneti olan tam bağımsızlığımız, kayıtsız şartsız ulusal egemenliğimiz değil; tarihi ile, coğrafyası ile, ulusu ile bütün Türkiye tehlikeye atılıyor.

DİPNOTLARI

1- Bu makale, hazırlanmakta olan “Avrupa Birliği’ne Neden Hayır (2)” nin bir bölümünü oluşturacaktır.

2- Dışişleri Bakanlığı, Lozan (1922:1923), Türkiye Dış Politikasında 50 yıl, s. 100.

3- Zekai Baloğlu, Grek Devleti, Patrikhane ve Rahipler Okulu, Harp Akademileri, 1999.

4- Ecumenic (al): Genel Kilise, Bütün kiliseleri temsil eden. Patriarch: Patrik, Ortodoks kilisesinin piskoposu Arcbishop: Başpiskopos.

5- Taki Berberakis, Atina, Milliyet, 30 Nisan 2000, s. 20.

6- Hürriyet Gazetesi, 26 Ar. 2000, “Büyük Zirve”.

7- Hürriyet Gazetesi, 27 Ar. 2000, s. 14.

8- Fener Rum Patriği’nin bağlayıcı kararlar aldığını söylediği 2 konsil toplantısı, tarihte “İznik Konsilleri” veya İznik’in eski adı ile “Nikaia Konsilleri” ismi ile anılıyor. Toplantılar Ekümenlik toplantıları olarak da isimlendiriliyor.

1’nci toplantı 325 yılında yapıldı. Yeni Hristiyan olan fakat henüz vaftiz edilmeyen İmparator 1’nci Constantinus tarafından çağrı yapıldı. 220, 250 kadar piskopos ve Papa temsilcisi katıldı. Oğulun babayla aynı tözden (Homoousios, kök, asıl, cevher) olduğunu belirten bir amentü kabul edildi. Kilise-devlet dayanışması sergilendi.

2’nci İznik Konsili (7’inci Ekümenlik Konsili). 787 yılında toplandı. İkonlara saygı gösterilmesi fakat tapınılmaması kararı alındı. Kararlar Papa tarafından onaylandı. 300 kadar piskopos katıldı.

9- Birkaç kilisenin, örnek olarak Moskova’nın ekümenlik dışı kalması sonucu etkilemeyecektir.

10- Meydan Larousse, cilt 2, s. 423.

11- Age. c.10, s. 646.

12- S. Runciman, Haçlı Seferleri, TTK, c III, s. 115
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -