Ana Sayfa 1998-2012 Eyvah Yaz Geldi!

Eyvah Yaz Geldi!

İnsanlarımız ve ormanlarımız, candan aziz vatanımızın önde gelen iki değerli varlığıdır. Yaz mevsiminin gelmesi ile bu iki değerimiz, tehlikelerle karşı karşıya kalır: Trafik kazaları ve orman yangınları. Bu iki felâket; can ve mal kaybı ile birlikte, büyük ölçüde ekonomik kayıplara yol açar. İnsanlarımıza, unutulması zor acılar yaşatır.

- Reklam -

TRAFİK KAZALARI

Yaz aylarının en büyük kâbusu, trafik kazalarıdır.

Trafik kazalarının her yıl sebebiyet verdiği can kaybı; 6.000 kişi, millî ekonomimize verdiği zarar ise yılda 300 milyon dolar. Her gün ortalama 500 adet trafik kazasında 17 kişi ölüyor, 270 kişi yaralanıyor.

Uygulanmakta olan Karayolları Trafik Kanunu, 1 Ocak 1997 tarihinde yürürlüğe girmişti. Kanunun belirgin özelliği, bir öncekine göre, para cezalarının ağırlığı idi. Ne var ki, ağırlaştırılan cezalar, kazaların ve kayıpların azalmasında etken olamadı. İstatistikler, (noksan bilgiler vermelerine rağmen) kaza-ölüm-yaralanma sayısı ile maddî hasar miktarında artmalar olduğunu gösteriyor.

Karşımıza çıkan olumsuz tablonun, denetimlerin yetersizliğinden kaynaklandığını söylemek mümkün. TEM dahil, kara yollarımızın her kesiminde, kamyon ve traktör römorku ile insan taşınması önlenemedi. Bu oluşum, temelde eğitim problemi olmakla birlikte, denetimle en aza indirilebilirdi. Kara yollarında seyreden ve arızalanınca yol kenarına bırakılıveren motorlou ve motorsuz araçların arkalarında ışıklı yansıtıcıların bulunmayışı da aynı sebebe dayanıyor.

Trafik kazalarının % 90,8’i sürücüye, % 6,4’ü yayalara ait kusurlardan, % 2,8’i ise yollarımızın teknik şartlara uygun olmayışından meydana geliyor. Sürücüye ait hataların % 63,4’ü dikkatsizlik ve tedbirsizlikten, % 30,8’i alkollü araç kullanılmasından, % 5,8’i ise uykusuzluktan kaynaklanıyor. Kara yollarımızda en çok kaza; Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında, hafta sonu ve bayram tatili günlerinde meydana geliyor.

- Reklam -

İstanbul, şehir içi trafik kazalarının rekor düzeyde yaşandığı bir şehrimiz. İstanbul Boğazı köprüsünden günde, biletli geçiş yönünde ortalama 100.000 araç geçiyor. Bu sayı Cuma günleri 110.000’e, Cumartesi ve Pazar günleri 115.000’e çıkıyor. Köprüdeki her şeritten bir saatte yaklaşık ortalama 750 araç geçmesi gerekirken bizde h er şeritten 200 araç geçebiliyor. Özellikle Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü kullananlar, emniyet şeridine de saldırdıklarından, köprüye gelindiğinde trafik, kendi deyimiyle şişe ağzı yapıyor. Buradaki aksaklık, sürücülerin kural tanımazlığından kaynaklanıyor.

İstanbul’da her yıl 120.000 araç trafiğe çıkıyor. İstanbul trafiğine kayıtlı araç sayısı 1.650.000. Bunların 1.200.000’i özel araç. 10 yıl sonraki araç sayısı, bu tempo ile giderse, 5.000.000’a ulaşacak. O tarihteki İstanbul nüfusunun da 18.000.000 olacağı tahmin ediliyor. On yıl sonrası düşünüldüğünde, bugünkü durumdan şikâyet etmeye hakkımız olmaz. On yıl sonraki İstanbul trafiğinin şehri yaşanmaz hâle getirmemesi, can ve mal kayıplarımızın korkutucu boyutlara çıkmaması için, ilköğretim okullarında başlatılacak köklü trafik eğitimine bugünden girişmemiz gerekiyor.

•••

İstanbul’da deniz trafik kazaları da çok önemli boyutlara ulaşmıştır. Kazak-Tengiz petrolünü taşıyan dev tankerlerin sayısının son yıllarda artmış olması, felâketli günlerin yakınında olduğumuzu haber veriyor. Gerekli güvenlik tedbirleri alınmadan gerçekleştirilen sevkıyat yüzünden Boğaz’da her an bir facia yaşanabilir.

İstanbul ve Çanakkale Boğazları, Karadeniz’den Akdeniz’e inen en ucuz yol. Kazakistan’dan ve Azerbaycan’dan, petrol boru hatlarıyla Rusya’nın Novorosisk limanına gelen petrol, buradan gemilerle Akdeniz’e sevk ediliyor. Tengiz’den boru hattı ile Karadeniz’e sevk edilen petrol miktarı günde 150.000 varil. Bu miktar, Bakü petrolleri ile birlikte günlük 300.000 tona yükseliyor. Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın inşa edilmemesi hâlinde, İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nda facialar yaşanması ihtimali daha da artacak. Bütün bunların söylenmesi ve yazılması, şom ağızlılık olarak düşünülmemeli, tedbir alınması için uyarı olarak değerlendirilmeli.

- Reklam -

•••

Trafik kazaları, kısa vadeli ve derinliği olmayan önlemlerle azaltılamıyor. Polisiye tedbirler yetersiz kalıyor. Kadrosuzluk, yetersizlik için önemli bir etken. Trafik, mühendislik yönü ağır basan bir konudur. Batılı ülkeler, Trafik Mühendisliği Fakülteleri açarak konuya çözüm getirmeye çalışıyorlar. Daha çağdaş ve etkin çözümlere, trafik mühendislerinden, temel eğitim ve lise sınıflarında öğretmen olarak yararlanılması ile ulaşılmaya çalışılıyor.

Ülkemizde trafik kontrolleri, genelde araçlar durdurularak belge yoklaması şeklinde uygulanıyor. Araç ve sürücülerin hareket hâlinde iken denetlenmesi daha etkili olur. Şehir içi denetimlerde alkol yoklamasının daha sık yapılması, şehirler arası yollarda, özellikle piknik güzergâhlarında ve tatil günlerinde denetimlerin yoğunlaştırılması iyi sonuçlar verir. Araç kullanan her on sürücüden en az sekizi denetlenebilirse, trafik kazaları en aza indirilebilir.

* Devlet; yeterli kalitede yol yapıp ulaşım alt yapısını geliştirebilirse,

* Bu yolların usulüne uygun kullanımı için gerekli eğitim verilebilirse,

* Verilen eğitimin gereklerinin yerine getirilip getirilmediği denetlenebilirse,

* Denetimler daha sık yapılıp, kurallara uymayanlara araba kullanmaktan men gibi caydırıcı ağırlıkta cezalar uygulanırsa… içimizdeki trafik canavarı zararsız hâle getirilebilir.

ORMAN YANGINLARI

Ülkemizde son 60 yılda, 61.000 orman yangını çıkmış. Her bir yıla düşen yangın sayısı 1.000’in üzerinde. Son yıllarda çıkan yangın sayısında, önceki yıllara göre artış var. Ormanlarımız azaldıkça yangınlar artıyor. Hayret!

1990’dan bu yana, yıllık ortalama yangın sayısı 1.900’dür. Yangınlar sebebiyle her yıl ortalama 13.000 hektar orman alanı yok oluyor. Orman yangınları açısından en kötü yıl: 1994. Bu yılda tam 3.221 adet yangın çıkmış ve 21.000 hektarlık orman alanı yanmış. Yapılan araştırmalar; yangınların, ormanların korunması ile ilgili hükümler içeren düzenlemelerin yürürlüğe girmesinden hemen sonra meydana geldiğini ortaya koyuyor. Bu olgu, düzenlemelerin yetersizliğinin kanıtıdır.

Orman katliamı şeklindeki yangınlarla ülkemiz, her yıl, erozyon sebebiyle, yarım milyar ton toprağını kaybediyor. Kaybedilen toprak miktarı, oran itibariyle Kuzey Amerika’nın 6, Avrupa’nın 17, Afrika’nın 22 katıdır. Yine aynı araştırmaya göre orman yangınları neticesinde kaybedilen odun hammaddesi 22 milyon metreküptür.

Kalkınmış ülkeler, uçakla yapılan kontrolle yangını anında tespit ediyorlar. Söndürme çalışmaları uçak ve helikopter ile destekleniyor. Ülkemizde bu imkânlar, 1998 yılından itibaren kullanılmaya başlandı.

Altmış yılın istatistiklerinden çıkan genel sonuçlar şöyle:

Yangınların % 3’ü yıldırım düşmesinden meydana gelmiş. % 12’si tarım alanı açmak veya kullanılabilir arazi elde etmek amacıyla kasıtlı olarak çıkartılmış. İhmal veya dikkatsizlik sebebiyle çıkan yangınların oranı % 38. Yangınların : 47’sinin çıkış sebebi bilinmiyor. Sebebi bilinmeyen yangınlara ait oranı, bilinenlere bölüştürünce, şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: Yıldırım düşmesinden: 5,66 oranında. Kasıtlı çıkartılan yangınlar: % 22,64 paya sahip. İhmal ve tedbirsizlikten çıkan yangınlar ise % 71,70 oranı ile başı çekiyor.

Tablodan alınması gereken ders belli: Orman sevgisi ve ormanı koruma bilgimiz gelişmemiş. Orman sevgisinin oluşması ve gelişmesi için, orman yangınlarından korunma konusunda, insanlarımıza yeterli ölçüde eğitim verilemiyor. Orman yangınları ile kaybettiğimiz değerlerin karşılığı olan paranın % 1’i, orman sevgisinin aşılanmasına ve koruma ile ilgili bilgilerin verilmesine harcansa, şüphesiz yukarıdaki acı tablo, büyük ölçüde değişir.

Ormanlarımızı kasıtlı olarak yakanlara caydırıcı cezalar verilmiyor. Zaman zaman da politik sebeplerle orman suçluları için af kanunları çıkartılıyor. Böylece yeni orman suçluları üretiliyor.

İnsanoğlu, ormanların yetişmesi ve gelişmesi için fazlaca bir emek sarf etmiyor. Hiç değilse zarar vermekten çekinse, ormanların varlığından daha fazla yararlanabilir. Ormanların yararları saymakla bitmez: Havayı temizler, yağmurun yağmasını sağlar-kuraklığı önler. Yağış, bol ürün ve ucuzluk demektir. Ucuzluk denilen olguya, özellikle yaşadığımız günlerde ne çok ihtiyacımız var.

Ağaçlar, erozyonu ve sel felâketlerini önler. Elimizdeki kurşun kalem ve kâğıdın ham maddesi, mobilyalarımız… beşiğimiz ve tabutumuz orman ürünüdür. Orman, yurt güzelliğinin vazgeçilmez süsüdür. İnsana huzur verir. Ormansız, ağaçsız bir ülkenin insanlarının mutluluğu eksiktir.

SONUÇ:

Orman yargınlarında ve trafik kazalarında eğitim yetersizliğinin ana etken olduğu biliniyor. Eğitimden kasıt, klâsik eğitim değildir. Trafik kazalarının önlenmesi için, sürücü adaylarında lise diploması aranması, eksik bir değerlendirmedir. Yeterli eğitim ve etkili denetim, ülkemizin en değerli iki varlığını korumamız için olmazsa olmaz şartlardır.
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -