Ana Sayfa 1998-2012 Ermeni Meselesi

Ermeni Meselesi

SON on yılda patlak veren ve kamuoyunu gereksiz yere işgal eden Ermeni meselesinin perde arkasına göz atalım. 1915 yılına doğru uzanıyoruz. 1. Dünya Savaşı olanca vahşetiyle devam ediyor. Başına aç kurtların üşüştüğü Osmanlı Devleti bu hengâmenin ortasında sonunun geleceği o günü sancıyla bekliyor. Acılı fakat ümitli bir bekleyiş, sönmüş bir muhteşem imparatorluğun küllerinden filizlenen taze bir Türk devletinin doğum sancıları…

- Reklam -

Rus işgaline uğramaya başlayan bölgelerde Ermeni ahalinin Rus kuvvetleriyle birlikte giriştiği katliamlar akıllara durgunluk verecek düzeye ulaşmıştı. Müslüman ahaliyle Ermenilerin arasındaki bu mücadelenin günümüze kadar propaganda malzemesi olarak kullanılagelen mübalağalı Ermeni nüfusundan kat be kat fazla oranda bir Müslüman nüfusun katline ve kaybına yol açtığı dikkatlerden özenle kaçırılır ve sözü edilmez1.

Avrupa devletleriyle Rusya’nın “Şark meselesi” adı altında Osmanlı topraklarında başlattıkları karışıklıklar hep bir Ermenistan kurma hedefine yönelikti. Bu bölgede güçlü bir imparatorluk yerine her yönüyle kendilerine bağlı bir Ermeni devleti görmek her iki tarafın da hoşana gidiyordu. Ermenilerin Müslümanları katliamı, ardından bir Ermenistan kurma düşüncesiyle patlak veren Van ve Zeytun olayları ve daha sonra başlayan 1. Dünya Savaşı’nda Rusların açıkça, Ermenilere yardım etmesi, bu tezi kanıtlamaya yetiyor ve Osmanlı Devleti’ni köklü tedbirler almaya zorluyordu.

Van dolaylarındaki Ermeni isyanının bütün hızıyla devam ettiğine, diğer bölgelerdeki Ermenilerin de köy basıp yol keserek halkı katlett tiklerine dair haberler İstanbul semalarında yankılanmakta, zaten yaralı olan imparatorluğa bir hançer daha saplamaktaydı. Türk ordusu savaş alanında olduğu için, cephe gerisindeki bu olayları engellemekte çaresizdi.

Bir şeyler yapılmalıydı, bazı tedbirler gerekliydi. İmparatorluk olanca karışıklığın içinde bir de bu meseleye çözüm aramakla meşguldü. Aranan çözüm sonunda bulunmuştu. Osmanlı, son ümit olarak tehciri uygulamaya koyuyordu. Çağının kat kat ilerisinde bir anlayış ve basirete sahip olan bu karar, dünya kamuoyunca anlaşılamayacak ya da anlaşılmak istenmeyecektir!

Tekrar kanayan yaraya dönelim. İsyan faaliyetleri son haddine ulaşmıştı. Ermeni çeteleri, Kafkas cephesinde bulunan Osmanlı ordusunu, Ruslarla birleşerek arkadan vuruyorlardı. Van ve Erzurum bu sebeple elden çıkıyor ve Rus işgaline giriyordu. Doğu Anadolu’daki yüzlerce yıllık Türk hâkimiyeti yok sayılıyor, çiğneniyordu. Hattâ öylesine ileri gidilmişti ki Kars’ta, Van’da, Erzurum’da, İzmit’te ve diğer vilâyetlerde gerçekleştirilen katliamlar işgalci Rus komutanlarını bile tiksindirmişti.2

Sadece Ardahan ve Kars’ta 30 bin Müslüman katledildiği belirtilmekte3, bu sayı tüm Osmanlı toprakları genelinde düşünüldüğünde yüz binleri geçmektedir…

- Reklam -

Tüm bunlar karşısında hükûmet, Ermenileri soykırıma ve hattâ katle yönelik bir düşüncede olmaksızın salt Devletin güvenliğini teminat altına almak amacıyla, sadece savaş müddetince onları tehcire zorluyordu. Ayrıca savaş sonrasında Ermenilerin tekrar yurtlarına dönmelerine izin veriliyordu.

Tehcir tabiî ki çok meşakkatli geçmiştir. Binlerle ifade edilen insan topluluğunun bir anda yerlerinin değiştirilmesi kolay bir şey değildi. En ince ayrıntısına kadar plânlanması gerekiyordu ve hükûmet bu derece ağır bir işi en aza indirgenmiş kayıpla atlatmayı başarıyordu. Kafilelerin gidecekleri yerlere en kolay ulaşabilmelerini sağlayacak güzergâhlar seçiliyor, devrin en emniyetli ulaşım yolu olan tren ve nehir yolu tercih ediliyordu. Meselâ, Kayseri’den gönderilenler Malatya üzerinden, Sivas’tan gönderilenler Diyarbakır-Cizre yolundan Musul’a sevk edilmişlerdi4. Kafilelerin tüm ihtiyaçları devlet tarafından karşılanıyor, bu amaçla 2.250.000 kuruş tahsis ediliyordu5. Devlet, bir yandan böyle büyük paralar öderken diğer yandan tehcire tâbi tutulan Ermenilerin devlete olan borçları ertelenmiş veya tamamen silinmiştir. Ayrıca kafilelere sağlık memurları ile güvenlikleri için zaptiye memurları veriliyordu. Tüm bunlar, tehciri yüzyılın en sistemli yer değiştirmesi hâline sokuyordu. Hasta ve âmâlar, asker ve asker aileleri, memurlar, tüccarlar, bazı amele ve ustalar tehcir dışında tutuluyordu.

Rakamların diliyle, sevk edilen toplam nüfus 438.758, Suriye vilâyetlerine varanlar ise 382.148 kişidir. İkisi arasında 56.610 kişilik bir fark bulunuyor. bu farkın da ortaya çıkış sebebi şöyle; 6000 ilâ 8000 kişinin tehcir esnasında eşkıya tarafından katledildiği, 25.000 ilâ 3.000 kişinin ise açlık veya tifo ve dizanteri gibi salgın hastalıklardan dolayı telef olduğu tahmin edilmekte… Bu tür eşkıya baskınları ve salgın hastalıklar büyük göçlerde muhtemel şeylerdir ve önüne geçmek oldukça zordur. Devletin tahsis ettiği zaptiye ve sıhhiye memurlarıyla en aza indirgenebilmişlerdir. Geriye kalan 20.000 kadarlık bir nüfus da, yola çıkarılmış, henüz iskân bölgelerine varmadan tehcirin durdurulmasıyla bulundukları bölgelerde alıkonulmuşlardır.

Savaş bitiminde isteyenler için geri dönüş kararnamesi çıkarılmış, dönenlerin malları geri iade edilmiş, yol masrafları dahi karşılanmış, vergilerden muaf tutulmuşlardır. Ayrıca şikâyetler için tahkikat komisyonları kurulmuş, Ermenilerin şikâyetleri dinlenmiş, gereken mercilere birtakım cezalar verilmiştir.

Tüm bu kararlar soykırım uygulayan bir devletin alacağı kararlar olmasa gerek! Zira bu kararlar başka bir devletin değil, Osmanlı’nın öz meclisinden çıkmıştı. Bu kararları veren ve en ince ayrıntısıyla uygulamaya koyabilen bir devletin soykırımda bulunduğunu nasıl söyleyebiliriz? Eğer devlet soykırım yapmak isteseydi onları hemen bulundukları yerde katlederdi, yoksa niçin bu kadar büyük meblağlar ödeyeceği işlere kalkışsın? Ordunun, cephede atacak topu bulmakta zorlandığı bir dönemde bu yolun Osmanlı için hem de daha kolay hem de daha ucuz olduğunu, tüm düşünen beyinler anlayabilecektir. Bütün bu fedakârlıklara yüz çevirip hâlâ soykırım yapıldığı iddiasında bulunanlara hainden başka hangi sıfat lâyık görülebilir ki?

- Reklam -

DİPNOTLARI

1. Türk Tarih Kurumu, Ankara, Ermeni Meselesi

1. J. Mc. Carthy, Muslims & Minorities s. 138

2. BOA hariciye Umumî karton 178/5

3. BOA hariciye Umumî karton 122/4, 122/6

4. BOA şifre kalemi no.54 -A/157, 56/280, 56/387

5. BA BEO No: 334063
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -