Ana Sayfa 1998-2012 Ermeni Ajanlarının Atatürk Çiftliği Araştırması

Ermeni Ajanlarının Atatürk Çiftliği Araştırması

Adana’da yaşayan değerli dostum araştırmacı yazar Sayın Cezmi YURTSEVER Beyden bana gelen yazının başlığı aynen yukarıdaki gibi.

- Reklam -

Yazının özeti ise şöyle:

Osmanlı’nın son zamanlarında Tarsus’un Yaramış köyünden başlayarak Seyhan nehrinin Tarsus’a bakan kıyısı boyunca uzanan Çatalca, Tizmik, Çöplü, Kefeli, Ağızıdelik ve Çiçekli köylerini içine alan 30.000 dönüm arazi LEFTER, ŞALVARCIYAN, PİLOĞLU RUPİL ve BALTALAYAN AĞABABA adlı Ermenilere aitti.

Gazi Mustafa Kemal tarafından bu arazileri 1926 yılında Tarsus Mal Müdürlüğüne bedel para konularak satın alınmıştır.1

- Reklam -

Atatürk tarafından örnek çiftlik olarak kurulmak üzere yeni çiftlik binaları yapılmış, kuyular açılmış, ahırlar yapılmış, tarım ve hayvancılığın gelişmesi için ne gerekiyorsa yapılmıştır. Hattâ Seyhan nehrinin su basmalarını önlemek için sed yapımına bile başlanmıştır.

Köylüyü milletin efendisi yapmak için bu örnek çiftliğe ilâveten, Yalova, Ankara ve Çukurova gibi irili ufaklı 15 çiftlikte toplanan 155.000 dönümü bulan arazilerde “çiftçi başı” olarak bazen bizzat traktör üstünde tarla süren Atatürk bu çiftlikleri 1937’de milletine yani hazineye bağışlamıştır.

2002 yılına geldiğimizde bu çiftliklerinin ve arazilerinin büyük ölçüde yağmalanmış olduğunu üzülerek görüyoruz. Yazının konusu olan Atatürk’ün Adana’daki çiftliğinde de arazi yağması son 65 yılda başarı ile tamamlanmış ve bugün ortada bir çiftlik kalmamıştır. Atatürk’ün emaneti çiftlik ortada yoktur ama sahiplenmek isteyenler olmaktadır, şöyle ki:

- Reklam -

1989 yılında da, Mısır’dan ŞAKİR BEDROS’un çocukları olduğunu söyleyen Ermeniler bölgeye gelir, Çatalca köyündeki höyükte kazı yaparlar. Ne yaptıklarını soranlara da, “Burasının tapusu bize ait . Topraklarımızın şimdiki durumu ne hâldedir onu araştırıyoruz!!! derler. Bölgede inceleme ve temaslarda bulunup dosyalarını hazırlayıp geri dönmüşlerdir.

Ermeni lobisinin yayın organı The ARMENİAN REVİEW’in 1976 yılındaki sayısında yayınlanan Haigazn KAZARYAN’ın SOYKIRIMLAR KATALOĞU’nda İttihat ve Terakki Partisi ile Osmanlı’nın ve Kuvay-i Milliye’nin önde gelen liderleri suçlanıyordu. Adana Valisi Cemal Paşa, Enver, Talât, Haydar Paşa, Halil Paşa, Falih Rıfkı, Akçuraoğlu Yusuf… ve de MUSTAFA KEMAL PAŞA…2

Mustafa Kemal için yazılanlarda ise “Türkiye’nin Corc Vaşington’u olarak yaşadığı HAÇİN, MERSİN ve pek çok yerlerde katliamları emretmiştir!” denilmektedir.

KAZARYAN hakkında verilen biyografik bilgilerde onun İstanbul’un işgali esnasında İngiliz ordusunun emrinde ajan olarak çalıştığı… iyi Türkçe bilmesi ve belgeleri okuması dolayısıyla Osmanlı Arşivinde ERMENİ SOYKIRIMI hakkındaki belgeleri gördüğü.. Çok sayıda bilgi ve belgeye ulaştığı açıklanıyordu. Ermeni lobisinin Türkiye’yi karalamak ve mahkûm etmek için temel kaynak olarak gördüğü KAZARYAN belgelerini sürekli olarak yayınlaması sebepsiz de değildi. Tarihi ters yüz ederek kendi çıkarlarına göre yorumlamak ve dünya kamuoyunu yönlendirmek… KURTULUŞ SAVAŞI önderlerini, özellikle de Gazi Mustafa Kemal’i karalamak, küçük düşürmek…

Gerçekte olanlar ise:

Fransa’nın Güney Anadolu illerindeki işgalinde yaşanan acıları ancak yaşayanlar bilir. Tankların, topların gölgesinde uçakların havadan ölüm kustuğu işgal yıllarında sadece Maraş içinde 5.000’i aşkın şehit ve gazimiz vardır. Antep kuşatması bir yıl kadar sürmüş, çatışmalarda binlerce şehit verilmiş, şehir harap bir belde hâline gelmişti. Haçin’deki KALEKİLİSE’de yaşanan acılar, ağıtlara, destanlara konu olmuştur.

Ermeni ajanların 1989 yılında elini kolunu sallayarak, yöneticilerden ve halktan destek de görerek Tarsus’un Yaramış köyü yakınındaki PİLOĞLU çiftliğinde araştırmalarda bulunmaları “masumca ve önemsiz bir olay” olarak görülebilir mi?

Bu olayı ve buna tıpatıp benzer olan Adana Kozan ilçesi Çimento Fabrikasının 11 dönüm arazisi için Lübnan’dan gelen Ermeni asıllı Khajerian’ın Adana’da açtığı ve bir haftada kazandığı! (1999 Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesi) dâvaları Türk milleti olarak nasıl değerlendirmeliyiz? Yani gelelim oyunun esas amacına ve hedefine:

Avrupa Parlâmentosu hemen hemen her yıl yeniden sözde Ermeni Soykırım tasarısını kabul ediyor. Avrupa Birliği tam üyeleri de, sırayla bu kararı kendi parlâmentolarında kabul etmekteler.

Avrupa Parlâmentosu 1980’li yıllardan beri 1915-1917 olaylarını Birleşmiş Milletler’in 9 Aralık 1948 tarihli kararındaki “soykırım” tanımına uygun görüp “soykırım” olarak ilân etti ve Türk hükûmetinin bunu kabul etmesini istedi; Türkiye’nin bu olguyu reddetmesinin Avrupa Birliği üyeliğinin kesin engeli olduğunu açıkladı.

Paris 1989.

İbretle okunacak Avrupa Parlâmentosu kararına gelince: “Türk hükûmetlerine ve Türkiye Büyük Millet Meclisine, özellikle modern Türkiye devletinin kurulması öncesinde Ermeni azınlığın maruz kaldığı soykırımın kamuoyu önünde kabulü ile Türk toplumunun önemli bir parçasını oluşturan Ermeni azınlığa taze bir destek vermesi çağrısında bulunur.” (15.11.2000)

28 Şubat 2002 tarihinde Avrupa Parlâmentosunda alınan kararda: A.B.’nin Ermeni soykırımı görüşlerine ATATÜRK’ün de soykırımı kabul ettiği yalanını dahil ettiler. Sözde 10 Nisan 1921’de (daha önce de 27 Ocak 1920 tarihinde diyorlardı) İstanbul’da çıktığı mahkemede ATATÜRK “Ermeni katliamında Osmanlı Devleti’ni sorumlu tutan” bir açıklama yapmışmış!

Böyle rezil bir yalanı 1984 Orly Fransa katliamı dâvâsında Türkiye olarak belgelerle ispat etmemize karşın, A.B.’nin kararına aynı yalan haberin temel olması hiç hafife alınabilinir mi? Üstelik zaten 10 Nisan 1921’de de meclis toplantısı yapılmamıştır.

28 Ocak 1919’da Mustafa Kemal Paşa Harp Divanına verilmiştir. 1921’de İstanbul’da olması mümkün değildir. Söz konusu Paşa, Nemrud lâkabıyla anılan Kürt Teali Cemiyeti kurucusu Mustafa Paşa’dır ve daha sonra TBMM tarafından 150’likler listesine alınmıştır.

A.B.’ne tam üyelik için sonsuz bir arzu duyan ve bu konuda tam bir teslimiyetçilik içinde bulunan Türkiye’nin bir kısım aydınları her şeye rağmen inatla anlamasalar da, Türkiye için A.B. macerasının sonu sade bu açıdan bile tam bir felâkettir.

Çünkü A.B.’ne tam üye olmayı Türkiye olarak her şeye rağmen istiyorsanız sözde Ermeni soykırımını da millî meclisinizde diğer tam üyeler ile birlikte kabul edeceksiniz, bunun sonucu da, yukarıda verdiğimiz acı örneklerde olduğu gibi ödeyemeyeceğimiz büyüklükteki tazminatlara sebep olacaktır. Çünkü “Etnik Veraset Anlaşması” bunu bize mecbur kılacaktır. Ödenemeyecek rakamlara ulaşabilecek tazminat dâvalarını acaba doğuda toprak vererek ödeyelim! diyebilenler! bu ihanetlerini, insan hakları örtüsü altına sokabilecekler mi dersiniz?

Dipnotlar:

1. Atatürk Çiftiliği Tapusu.

2. Haigaza KAZARYAN, A Catalogue of Those Principally Responsible for the 1915-18 Massacres, The Armenian Review, Vol.29, no.3, Autumn 1976, s.267.

3. Avrupa Pârlamentosu kararı.
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -