Ana Sayfa 1998-2012 ENGELLİ MARATONDA TUZAKLAR

ENGELLİ MARATONDA TUZAKLAR

ocetinoglu@ttmail.com

- Reklam -

Türkiye, uzun bir zamandan beri engelli maratonda yarıştırılıyor.

Önümüze konulan son engel: Türkiye-Ermenistan sınırı.

Batı ve ABD, dünya üzerinde sınırlarını birbirine kapatmış olan onlarca ülke varken; Türkiye-Ermenistan sınırının açılması için niye çabalıyor? Türkiye-Ermenistan sınırı onları niye bu kadar ilgilendiriyor?

Çünkü Türkiye’nin önüne aşamayacağı engeller koyma arayışı içerisinde. Bu defa buldular. Bu engel çok yönlü, derin etkili tuzaktır. Önce Azerbaycan’ı küstüreceğiz. Sonra da Türk dünyasında ’Kardeşini satan ülke’ konumuna düşürüleceğiz. Tâviz vermiş olacağız. Her tâviz, yeni tâvizlere dâvetiye çıkaracak. Karşılığında ne alacağız? Hiç.

Aptalca düzenlenmiş bir tuzak.

- Reklam -

Tuzağa düşmek de aptalca bir basiretsizlik olur.

Türkiye bu tuzağa düşmeyecektir.

APTAL BECERİKSİZLİĞİ

Tuzak aynı zamanda çelişkilerle dolu.

1- Azerbaycan toprağını işgal eden, Ermenistan değildir. Ermenistan’ı maşa olarak kullanılan Rusya’dır. Türkiye’ye ‘Ermenistan’la ilişkilerini normalleştirin’ Deniliyor. Yol haritası, Türkiye ile Ermenistan arasındaki görüşmeler için hazırlanıyor.

- Reklam -

2- İlişkilerin normalleştirilmesini isteyenler vaktiyle bu işgale ilgisiz kalmışlardı. Bu gün de ilgileniyormuş gibi yapıyorlar.

3- Rusya, sınırın açılıp açılmaması konusunda görüş bildirmemek suretiyle tarafsız kaldığı görüntüsü vermeye çalışsa bile, hesapları başkadır. Doğu Almanya’nın Batı Almanya ile birleştirilmesinde olduğu gibi, bir pazarlık ortamının oluşturulmasını bekliyor.

4- ABD insiyatifinde oluşturulan kriz grubu; Ermenistan’ın, işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmesi ile ilgili taleplerin, ilişkilerin normalleştirilmesi sürecinin önüne engel olarak konulmasının doğru olmayacağını söylüyor. Bir de tavsiyede bulunuyor: ‘Siz, ilişkilerin normalleştirilmesi ile, işgalin sona ermesinin başlama süreci nin hızlanacağı konusunda Azerbaycan’ı ikna edin!’ Diyor. İkinci sürecin bir ucunun açık olduğunu gizlemiyorlar..

5- ABD, üyesi bulunduğu Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bünyesindeki MİNSK Grubuna, işgali kaldırma yönünde hiçbir telkinde bulunmuyor.

6- Ermenistan, soykırım iddialarından; dolayısıyla toprak ve tazminat talebinden vazgeçmiyor. Türkiye’nin fedakârlığı ve kayıpları çok net, muhataplarının vaatleri ise son derece fludur, hatta hiç yoktur.

7- Türkiye’nin önüne konulan 5 maddelik yol haritasında; Ermenistan’ın 88 yıl önce imzalanan Kars Antlaşması’nı tanıyacağı belirtiliyor. Bu; toprak talebinden vazgeçtiği anlamına gelmiyor.

8- Obama’nın, 24 Nisan bildirgesinde ‘Soykırım’ kelimesini kullanmayışı, Türkiye’nin lehine değerlendiriliyor. Kullansaydı daha dürüst, mertçe davranmış olurdu. Daha kötüsünü yaptı.

9- Ermenistan, uygulamaya koymak için fırsat kolladığı yayılmacı politikalar gereği, bütün komşularından toprak istiyor. Hayâlî ‘Hayistan’ için batının ilk ve en uygun gördüğü ülke Türkiye’dir. Bu yönlendirme, Ermenistan’a da câzip geliyor.

Batı, bu tuzakları fark etmeyecek kadar saf ve enayi insan bulamaz. Tuzakların düzenleyicileri olan eceriksiz aptallar, ancak bulabileceklerini hayal edebilirler.

Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan sınırının huzur ve refah ekseni olabilmesi şartları vardır. O şartlar bilinmektedir. Fakat batının hedefi, öyle bir eksen oluşturmak değil ki…

PERDE ARKALARINDA NELER VAR?

Ermenistan’daki iktidar, ‘Türkiye, Karabağ’ı ön şart olarak ileri sürmekten vazgeçti.’ Diyerek iç konumunu güçlendirmeye çalışıyor. Milletlerarası olayları iç politika malzemesi yapmakla, zâten zayıf olan güvenilirliğini kaybetmiştir. Bu hafiflik, muhalifi olan siyasî parti tarafından yüzlerine vurulmuştur.

‘Mutlak barış, ne pahasına olursa olsun barış…’ taraftarlarının görmezlikten geldikleri diğer hususları da ortaya koymakta fayda var: Bakû-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı, Azerbaycan’ın gelirlerini artırmıştır. Bu gelirlerle Azerbaycan, savunma donanımlarında ciddî atılımlar gerçekleştiriyor. Gelişmelerden Ermenistan tedirgindir. Çünkü gerektiğinde donanımların kendisine karşı kullanılacağını biliyor.

Türkiye’nin Ermenistan’la ilişkilerini normalleştirmesi, gerçekte tam anlamıyla Türkiye’nin Ermenistan’a tâviz vermesi anlamına gelir. Bu tâvizlerin sözde Ermeni soykırım tasarısının ABD Senatosu’ndan geçmesini engelleyeceği yalanı pompalanıyor. Bu mum, 2010 yılının Nisan ayına kadar yanabilir. Sonra mum söner, Demokles’in kılıcı sallanmaya devam eder.

Türkiye, Ermenistan sınırını; asılsız soykırım iddiaları sebebiyle kapatmış değildir. O iddialar seslendirilmekte iken de sınırlar açıktı. O iddialar varken karşılıklı elçiler tâyin edilmiş, konsolosluklar açılmış, diplomatik ilişki kurulmuştu. Sınır; Ermenistan’ın (maşa olarak kullanılıyor olsa bile), haksız ve milletlerarası teamüllere aykırı olarak dost ve kardeş Azerbaycan topraklarını işgal etmesi üzerine kapatılmıştır. O halde açılması da, işgalin kaldırılması şartına bağlıdır.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı (BMT) kayıtlarına ve kabulüne göre Karabağ, Azerbaycan toprağıdır. Bir devletin askerinin, milletlerarası anlaşmaya dayandırılmaksızın kendisine ait olmayan topraklarda bulunmasının tek bir isimlendirmesi vardır: işgal!

BMT işgali kaldıramıyorsa ne işe yarar ki?

Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıç yıllarından beri, savunmada oynuyor. Kendisine yapılan hiçbir haksızlığın hesabını sormuyor. Sorsa, bu gün karşı karşıya kaldığı problemlerin hiçbirine muhatap olmayacaktı.

Ermenistan, devlet olarak destek verdiği Ermeni teröristler eliyle 1973’ten 1986’ya kadar devam ettirdiği cinâyetlerle 70 kişinin ölümüne, 574 kişinin yaralanıp sakat kalmasına sebebiyet vermiştir. Şiddete mâruz kalanlardan 5 büyükelçimizin, 4 başkonsolosumuzun dâhil olduğu 34 kamu görevlimiz ve aile yakınları can verdi.

25 Şubat 1992 tarihinde Hocalı katliamında 613 Türk öldürülmüş, 1.275 kişi çok ağır işkencelere tâbi tutulmuş, 1.000.000’dan fazla Türk, sürgün hayatı yaşamaya mahkûm edilmiştir. Cinayetleri işleyenlerden hiçbiri cezalandırılmamıştır. Milletlerarası zeminde cinâyetlerin hesabının sorulmayışı, bizi işlemediğimiz suçların muhatabı hâline getirmiştir.

Meselenin bir de ekonomi boyutu vardır: Türkiye-Ermenistan sınırı kapalı olmakla birlikte 50.000’den fazla Ermeni kadını Türkiye’ye gelebilmiş ve Müslüman Türk evlerinde çocuk bakıcısı ve ev işçisi olarak çalışmaktadır. Ülkelerinde olsalar, aç kalacak olan bu kadınlar, hem Türk kadınlarının işsiz kalmasına sebebiyet vermekte hem de vergisi ödenmemiş kazançlarını dolar olarak ülkelerine transfer etmektedirler.

Türkiye’nin, Ermenistan sınırını açmakla sağlayacağı hiçbir fayda yoktur. Ancak ve ancak ekonomi açısından, Azerbaycan ile ilişkilerinin bozulması noktasından, milletlerarası itibarının zedelenmesi hatta sıfırlanması bakımından… kayıpları hiçbir şeyle… ABD’nin ne kadar süreceği belli olmayan dostluğuyla da karşılanamayacak kadar çoktur.

SONUÇ YERİNE

Ermenistan’ın Türkiye ile problemleri, tarihî gerçeklerden kaynaklanmıyor. Tarihî gerçeklerin Ermeniler tarafından çarpıtılarak siyasî malzeme olarak kullanılmasından kaynaklanıyor. O halde yol haritasındaki ‘Tarih Komisyonu kurulması’ ile ilgili madde tuzaktır.

Asla kabul edilemez.

Mesele siyasîdir ve siyaset zemininde çözülmesi gerekir.

Hele, tarih komisyonunda üçüncü ülke veya ülkelere de yer verilmesi, alınacak kararların hakkaniyete uygun olmayacağının peşin ve ap-açık ispatıdır. Çünkü o ülkeler arasında İsviçre vardır. O İsviçre ki, ‘Ermeni soykırımı olmamıştır.’ Diyenleri mahkûm eden kanun yapıp yürürlüğe koymuştur.

Türkiye bu tuzağa düşmeyecektir.

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -