Ana Sayfa 1998-2012 Ekonomide öncü sarsıntılar

Ekonomide öncü sarsıntılar

Yaşanan sarsıntılar gerçek anlamda bir uyarıdır. Biz bunu, millî ekonomiye dönüşün kaçınılmaz olduğu anlamında değerlendirirsek kârlı çıkarız

- Reklam -

Mayıs ayının ilk haftası sonuna kadar ekonomi ile ilgili göstergelerin gösterdiklerine göre her şey dört dörtlüktü. Göstergelerin göstermediği gerçekler ise 12 Mayıs’tan bu yana yaşanan sarsıntıları bağıra-çağıra haber veriyordu.

Uzun zamandan beri değişmeyen kur, faizle birlikte yükselişe geçti. Borsa dibe vurdu. Kredi musluklarında daralmalar yaşandı.

Yukarıdaki grafikte belirtilen zaman dilimi içerisinde dünya borsalarının nabzı sayılan Nasdaq ve Down Jones’ta endeksler yükselişlerini sürdürüyordu.

22 Mayıs 2006 Pazartesi günü sabahı, Milletlerarası Para Fonu (IMF); ‘İhtiyatlı para politikası’ tavsiyesinde bulununca, günün öğle saatlerine henüz ulaşılmıştı ki, bono birleşik faizleri yılın zirvesi olan % 15,98’e yükseldi. (31 Mayıs akşamı % 17,06 oldu.) Aynı gün dolar, 1,522’den işlem gördü. IMF uyarısı biraz sertçe yapılsa idi, doları da faizleri de tutmak mümkün olmayacak, borsa zemine yapışacaktı. Adamlar işlerini biliyorlar. Her şey usulüyle-yordamıyla…

Ekonomi yöneticileri, sarsınt ının geçici olduğunu söyleyerek piyasaları sakinleştirmeye çalıştılarsa da artçı sarsıntılar devam edince, yeni bir yorum getirildi: “Olup-bitenler, Türkiye’ye has bir dalgalanmadır !”

- Reklam -

Bilinmektedir ki dalgalanmaların alt-üst çizgileri vardır. Aşağıdaki çizelgede ise doların hızlı ve (kendince) keyifli yükselişini görüyoruz. (Euro da aynı keyfi yaşıyor.)

SEBEPLER:

Sarsıntıyı oluşturan sebeplerle ilgili olarak çok ve farklı yorumlar yapıldı:

• Türkiye’de siyasî riskler arttı.

• Amerika Birleşik Devletleri faiz oranlarını yükseltti.

- Reklam -

• Türkiye Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı, bankalara uygulanan stopaj oranlarını yükseltince, yabancı bankalar olumsuz sonuçlara yol açması için kasıtlı müdahalelerde bulundu.

• Bankalar döviz açıklarını kapatma telâşına kapıldılar.

• IMF’nin dayatması ile hazırlanan Sosyal Güvenlik Kanunu’nun Cumhurbaşkanlığı tarafından veto edilmesi piyasaları tedirgin etti.

• Enflasyonun, programlanandan yüksek çıkabileceği endişesi, paniğe sebebiyet verdi.

• Hükûmet, düşüş eğiliminde olan ihracatı artırmak için kurları bu yolla yükseltiyor.

• Türkiye, kapalı kapılar ardında sürdürülen müzakerelerde, (diplomasi diliyle; anlayışlı davranmadığı, açık ifâdesiyle de) beklenen tâvizi vermediği için uygulanan bir ihtar söz konusudur.

Başka sebepler de seslendiriliyor.

Bunların hepsi doğru olabilir. Hiçbiri, sarsıntıların gerçek sebebi olmayabilir.

Sarsıntı, hükûmet kararının sonucu ise, ne mutlu bize. Demek ki ekonomi yönetimi bizim elimizde.

Ekonomi yönetiminin bizim elimizde olmasının oluşturduğu olumlu hava içerisinde, Türkiye’de varlığı resmî görevliler tarafından ‘misafir’ adlandırması ile açıklanan 65 milyar dolarlık sıcak paranın yaklaşık % 14’ünün yurt dışına kaçmış olması da önemsenmeyebilir.

Kaçan paranın miktarı ve yüzdesi önemsenmeyebilir… de, sıcak paranın daha fazlasının ve hattâ tamamının her an gidebileceği korkusu ve bu korkunun oluşturacağı panik ve sonuçları küçümsenemez. Çünkü hesap ortada: Sıcak paradan 9 milyar doları kaçınca, YTL % 19 oranında değer kaybetti.

Ülkeye sıcak para girişini başarı olarak gösterenler, o başarıyı, sıcak paranın kaçışını önlemek için de gösteremiyorlarsa, gösteremeyeceklerse… artçı ve daha büyük sarsıntılar devam edecek demektir.

Diğer taraftan; Türkiye’de genel kabul gören bir ekonomi anlayışı var. Bu anlayışı; “Büyümek için carî açık verilebilir. Büyümek için, ‘dış borç’, ‘sıcak para’… her ne ad altında olursa olsun… dışarıdan gelecek kaynak şarttır.” Şeklinde özetlemek mümkün. Böyle bir ekonomi yönetim sistemi, belli şartlara, hesaba-kitaba dayalı ise doğrudur ve geçerlidir. Sistemi şartsız-hesapsız uygulayan siyasî kadrolar ancak kendi iktidar dönemlerini kurtarabilirler. Bu görüşün destekleyicisi durumunda olan kalem, mikrofon ve ekran erbabı; düşüncelerinde ısrarlı olmadan önce, 1800’lü yıllardan yıkılışına kadar geçen dönemde, Osmanlı Devleti’nde yaşanan ekonomi ile ilgili gelişmeleri hazmederek okumalılar.

Türkiye gibi, ekonomisi kırılgan ülkelerde, beklentiler gerçekleşmediğinde veya şartların olağanüstü iyi sonuçlar vermeye başladığı zamanlarda, hareket hep tek taraflı olur: Almak veya satmak isteyenlerin sayısı, beklenmedik ölçüde artar. Gelişmeler iyi ise önce alanın, kötü ise önce satanın ve kaçanın kârlı olacağı düşüncesi değişmez kuraldır.

Hangi sebebe dayalı olursa olsun, yaşanan sarsıntılar, gerçek anlamda bir uyarıdır. Eskilerin ifâdesi ile ‘ikaz’… Biz bunu, millî ekonomiye dönüşün kaçınılmaz olduğu anlamında değerlendirirsek, kârlı çıkarız.

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -