Ana Sayfa 1998-2012 DÜNYA ENERJİ KAYNAKLARI VE SÖMÜRGE CUMHURİYETİ: ABD

DÜNYA ENERJİ KAYNAKLARI VE SÖMÜRGE CUMHURİYETİ: ABD

Dünya tarihine ve coğrafyasına şöyle bir göz attığımızda medeniyetin büyüyüp geliştiği yerlerin daima Asya, Avrasya ve Ortadoğu olduğunu görürüz. Bu bölge verimli topraklarıyla tarih boyunca gözde yerler olmuştur. Günümüzde de zengin yeraltı kaynaklarıyla Dünyanın ilgisini çeken önemli coğrafi yerlerdir.

- Reklam -

150 yıldır dünyanın yegâne enerji kaynağı olan fosil yakıtlar uğruna dünya savaşları yapılmış. Kan ve gözyaşı hiç durmamış, sürekli bu toprakları sulamıştır.

15. ve 16. yy’da dünyanın süper gücü olan Osmanlı Devleti Avrupa’nın geleceğini tayin eden tek etken olmuştur. Avrupa birlik olup Haçlı savaşlarını başlattığında o zaman yine Doğunun zenginliklerini ele geçirmek için bu coğrafyayı kana ve gözyaşına bulamaya oldukça hevesliydiler. Bizden nefret etsinler ama bizden korksunlar mantığıyla hareket etmişlerdir. 20. ve 21. yy da bunu devam ettirecek olan Avrupa yerine ABD olacaktır.

Dünya düzenini değiştiren en önemli olayların başında Amerika kıtasının keşfi geliyordu. Avrupa’da ne kadar hırsız, katil, dolandırıcı, cani ve potansiyel suçlu varsa Amerika’ya taşınacaktı. Bu potansiyel suçlular 300/400 sene sonra dünyanın en büyük sömürge imparatorluğunu kuracaklarını elbette hayal dahi etmemişlerdi. Önce Amerikanın gerçek sahibi yerlileri sömürecekler ve yeryüzünde tanrının kılıcı olup onları yok edeceklerdi. İspanyolların, Portekizlilerin, İngilizlerin ve diğer kolonicilerin nerde bir yerli varsa en ağır şekilde ölümlerine neden oldukları dönemin kayıtlarından görmek mümkündür. Oldukça büyük ve bakir topraklar keşfedilmeyi beklerken Amerikan rüyası demokrasinin ve özgürlüğün bayraktarlığını yapacağının sinyallerini o dönemde veriyordu.

Liberalizm burada yeşerip büyüyecekti. Kapitalizm ve demokrasi artık dünyayı sömürmenin masalsı anlatımı olacaktı. Önce iç istikrarını sağlayacak ardından dış siyasette tek güç haline gelecek sıra dışı bir gelişme yaşayacaktı. İçerde güçlü olmak için sürekli dışarıda düşman arayacaktı. Aynı zamanda kendi kaynakları dışında dünya enerji kaynakları ve zenginliğini de denetim altına alıp sömürecek bir yöntem izleyecekti.

Dünyanın en güçlüsü olacak bu devletle iyi ilişkiler kurma yoluna gitmek isteyen devlet ve büyük şirket sayıları gün geçtikçe artacaktı. Gerçek Amerika naif dünyalıların gözünde yaklaşık yarım yüzyıldan bu yana ulaşmak istedikleri ideal düzeni temsil etmiştir. Bu insanların gözünde gücünü az çok dünyanın iyiliği ve haksızlıklara karşı kullanan bu ülke, Vietnam savaşı sırasında ve sonrasında kabuk değiştirerek, aynı gücü, dostlarıyla dünyadakilerden çok kendi çıkarları için kullanmaya başlamıştı. Eskiden verdikçe prestij açısından daha çoğuna sahip olurken, şimdi yalnızca isteyen tarafa dönüştüğü yada aldığı kadarını iade ettiği için prestijini giderek yitirmektedir. ABD’nin böyle bir davranış biçimine gireceğine inanmakta zorlanan dünya toplumunun temiz ve demokrasiye inanan insanları, nihayet G.W. Bush sayesinde Amerikanın yeni: Milliyetçi Muhafazakâr, Haris/Egoist/Çıkarcı, Antidemokratik yüzünü tanıma, görme fırsatına kavuşmuşlardır. (Oğuz Adanır. Doğu Batı. Yıl.8 Sayı 32- İki Amerika-Gerçek- Sanal)

ABD gün geçtikçe Haçlı Zihniyetinin mesnetsiz şövalyesi olacaktı. 1990’lardan sonra artık iki kutuplu dünya yerine tek kutuplu tek güç ABD kalmıştı. Ahtapot misali dünyaya sömürge kollarını atacaktı. Hedef ise Orta Doğu-Orta Asya ve Kafkasya olacaktı.

- Reklam -

SSCB’nin 1990’lı yılların başında parçalanmasıyla iki kutuplu soğuk savaş dönemi sona erdi. ABD, arenada tek kalmış gladyatördü artık. ABD’nin başında bu dönemde G.S.W.Bush bulunuyordu. Dışarıda düşman “büyük şeytan” Irak’tı ve başındaki Saddam tek hedefti. Saddam Hüseyin’i yıllarca İran’a karşı kullanmış hem İsrail’in güvenliği sağlanmış hem de petrol ve diğer enerji kaynakları korunmuştu. BM’den alınan onayla Irak ateş altında 1990’lı yılların en sıcak yeri olmuştu.

ABD yavaş yavaş sinsice yerleşmişti Orta Doğu’ya. Nasıl oluyordu da binlerce km uzaktan gelip bağımsız bir ülkeyi bombalayabiliyordu? Söylem yine aynıydı demokrasi ve özgürlük: Oysa ABD’yi ilgilendiren gerçek sebep kara altın yani petroldü. Irak saldırısından sonra Kuveyt’e yerleşen büyük Amerikan şirketlerinin iştahını Irak Petrolleri çekiyordu. Ama yanı başlarında çok daha büyük petrol ve doğalgaz kaynaklarının bulunduğunun tam farkında değildiler.

ABD bu dönemde yüzünü yeni bağımsızlıklarını kazanan eski SSCB yeni Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine döndü. ABD’nin, yeni bağımsız olan 5 Türk Cumhuriyeti (Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Azerbaycan) ile ilişkileri öncelikli olarak ticaret, siyasi istikrar, liberal ekonomiye geçiş, nükleer enerjilerin denetimi ve demokrasi olmuştur. Bunun yanında Orta Asya ve Kafkasların ABD için gerçek önemi yeni petrol rezervleriydi. Bütün yüzyıl boyunca dünyanın en kaliteli ve en büyük rezervlerinin Orta Doğu ve Basra Körfezinde olduğu sanılırken çok büyük petrol rezervlerinin Kafkasya ve Orta Asya’da da olduğu araştırmalar sonucu ortaya çıkarılmıştır. Bu ABD’ için yeterli bir sebepti. Petrolün yanında çok büyük doğal gaz kaynakları da yine bu bölgede yer alıyordu.

Hazar Bölgesi, çok çeşitli sebeplerden dolayı tarih boyunca önemini korumuş ve halen de önemini korumaktadır. Her zaman stratejik önemi bulunan bölge, bazen ticari açıdan bazen de askeri açıdan ön plana çıkmıştır. Günümüzde ise zengin enerji kaynakları nedeniyle dünya gündemine girmiş ve uzun yıllar da gündemden düşmeyecek gibi görünmektedir. (YÜCE, Çağrı Kürşat: “1990 sonrası Yeni Büyük Oyun ve Hazar Havzası’nın Önemi”, http://www.usakgundem.com/makaleler,15.07.2006)

ABD Enerji Bakanlığı’nın verilerine göre, Hazar Havzası’nda enerji rezervleri şu şekildedir: Hazar Bölgesi’ndeki Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’ın petrol rezervlerini 18-34 milyar varildir. Olası rezervler de hesaba katıldığında, bölgenin 260 milyar varil gibi önemli bir potansiyele sahip olduğu görülmektedir. Bu miktar, bugünkü dünya rezervlerinin % 25’ine karşılık gelmektedir. Doğal gaz ezervlerinin ise 16-19 trilyon metre küp ( dünya rezervlerinin % 11-12’si ) olduğu tahmin edilmektedir. (YÜCE, Çağrı Kürşat: “1990 sonrası Yeni Büyük Oyun ve Hazar Havzası’nın Önemi”, http://www.usakgundem.com/makaleler,15.07.2006)

- Reklam -

ÜLKELER İspatlanmış petrol rezervleri Tahmin Edilen Petrol Rezervleri Toplam

Petrol Rezervleri İspatlanmış doğalgaz rezervleri Tahmin Edilen doğalgaz rezervleri Toplam

Doğalgaz Rezervleri

% % % % % %

Azerbaycan 12 14 14 3 12 8

Kazakistan 54 39 40 38 30 33

Türkmenistan 6 34 33 59 54 56

Toplam 72 87 87 100 96 97

KAYNAK: Amerikan Enerji Bilgi İdaresi (EİA) 17.07.2003

ABD’nin 1990’larda dile getirdiği bu rakamlar daha sonra değişik rakamlarla ifade edilir oldu. Bazı kaynaklarda ABD’nin verdiği rakamların abartılı olduğu da belirtilmekteydi. Ancak 2000’lere gelindiğinde 16 milyar ile 32 milyar varil arası kesinleşmiş rezerv ile 50 milyar varile yakın tahmini rezerv olduğu ortaya çıktı. Bu miktar, ABD’deki 22 milyar varillik rezerv ile Kuzey Denizi’ndeki 17 milyar varillik rezervle aynı seviyededir. ( Suat PARLAR, 2003, s. 619 ) ( 1 ton=7,33 varil )

Tablo 2: Hazar Bölgesi Petrol Rezerv ve Üretim Değerleri

Petrol Hazar Bölgesi ispatlanmış rezervleri, ABD Enerji Bakanlığı verilerine göre, 17 ile 33 milyar varil arasındadır. Düşük rakam Katar’ın, yüksek rakam ABD’nin ispatlanmış rezervleri kadardır.

Rezervler

(milyar varil) ÜLKELER İspatlanmış Rezervler Potansiyel Rezerv Toplam Rezerv

Düşük Yüksek Düşük Yüksek

Azerbaycan 7 12.5 32 39 44.5

İran (*) 0.1 15 15.1

Kazakistan 9 17.6 92 101 109.6

Rusya (*) 0.3 7 7.3

Türkmenistan 0.5 1.7 38 38.5 39.7

Özbekistan 0.3 0.6 2 2.3 2.6

Toplam 17.2 32.8 186 203.2 218.8

Üretim

(bin varil/gün) 2002 yılı itibarı ile bölgenin petrol üretimi günde 1,6 milyon varil ile G. Amerika’nın 2. büyük üreticisi Brezilya’nınki kadar olmuştur. 2010 yılı tahminleri ise, günde Jile 5 milyon Varil olarak ifade edilmektedir. Bu miktar ise, Venezüella’nın üretiminden fazladır.

Hazar Denizi Bölgesi Petrol Üretimi (bin varil/gün)

Ülke 1992 2002 2010

Yüksek Düşük

Azerbaycan 222 318 789 1,140

iran (*) ? ? ?

Kazakistan 530 939 1,617 2,400

Rusya (*) ? ? 150

Türkmenistan 110 184 374 964

Özbekistan 66 152 205 240

Toplam 928 1,593 3,135 4,894

(Kaynak: ABD Enerji Bakanlığı, Caspian Sea Region: Key OH and Gas Statistics, August 2003. Sitede, 2004 Nisan ayında da hala bu bilgiler vardır.)

Belirtilen rakamlar bölge ülkeleri açısından petrol ve doğal gazın ne derece hayati öneme sahip olduğunu tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır. Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinin ekonomik kalkınmaları, az öncede belirtildiği gibi, sahip oldukları petrol ve doğal gaz rezervlerinin reel olarak işletilmesine ve Batı pazarlarına nakline bağlıdır. Bunu bilen bölge devletlerinin yöneticileri, uluslararası enerji şirketleriyle ve dünya devletleriyle sürekli yatırım antlaşmaları yapmakta ve buralara yabancı sermayeyi çekebilmek için yasal düzenlemelere gitmektedirler.

Hazar Denizi’ne kıyısı bulunan ve Hazar enerji kaynaklarının çok büyük bir bölümüne sahip olan Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan ekonomileri açısından bu enerji kaynakları vazgeçilmezdir. Çünkü bu ülke sanayilerinin temelini enerji sektörü oluşturmaktadır. Ayrıca kamu gelirleri içerisinde enerji sektörü üzerinden sağlanan gelirlerin miktarı da oldukça yüksek düzeydedir. Yine, ihracat gelirleri içerisinde en fazla pay enerji kaynaklarına aittir. Yabancı sermayenin bu ülkelere çekilmesinde de enerji kaynakları önemlidir. (YÜCE, Çağrı Kürşat: “1990 sonrası Yeni Büyük Oyun ve Hazar Havzası’nın Önemi”, http://www.usakgundem.com/makaleler,15.07.2006)

Bu bölgede ABD’nin dışında Rusya, Çin, İran ve Türkiye en önemli aktörler konumundadır. Rusya geçmişten gelen bağını koparmamak için büyük çaba sarf etmektedir. Gorbaçov öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırabiliriz. Gorbaçov’un Batı desteğini sağlamak için başlattığı yeniden yapılanma SSCB’nin dağılmasıyla sona erdi.

Batının desteğini alarak ekonomik sıkıntıları atlatmayı düşünen Gorbaçov’un bu desteği yeterli olamaması sonucunda gerekli değişimi gerçekleştiremedi. Rusyanın “yakın çevre politikası” perspektifinde Orta Asya Cumhuriyetleriyle ekonomik işbirliğine gitmesi ABD’yi uygulamak istediği politikada zora sokacaktır.

Çin, hızlı büyüme oranıyla günümüzde 3. büyük ekonomik güç haline gelmiştir (1. ABD 2. Japonya). Çin ve Rusya’nın yakınlaşması Orta Asya Cumhuriyetini de bu iki büyük ülkenin partneri yapmak için yeterlidir.

İran ise İslami – kültürel yönü ve elinde bulundurduğu teknolojisiyle Orta Asya Cumhuriyetleri ile ortak hareket etme planları yapmaktadır. Özellikle Hazara olan kıyısı hasebiyle ticaret anlaşmaları ve petrol çıkarma anlaşmaları yoluna gitmektedir.

Türkiye’ye gelince NATO üyesi olması ve ABD’nin müttefiki olması nedeniyle ABD ile ortak hareket etmektedir. Ocak 2003’ ten bu yana bazı konularda farklı düşüncelere sahiptir. Özellikle kültürel ve soydaş olduğu Orta Asya devletleriyle daha yakın ilişki içerisine girmeye çalışmaktadır. Türkiye yerleşmiş demokrasisi ve liberal serbest ekonomiyle model ülke konumundadır. Dil, din, ırk ve tarih birliği Orta Asya Türk Cumhuriyetleriyle daha yakın ilişki içine sokulmaktadır.

Bağımsızlıklarının ardından, Kazakistan ve Azerbaycan yönetimi zengin petrol potansiyellerini; Türkmenistan yönetimi ise doğal gaz zenginliğini (doğalgazda dünyanın 4. ülkesi) ekonomilerinde değişimi gerçekleştirmek için gerekli kaynakları sağlamak ve geçiş döneminde sıkıntılarını hafifletmek amacıyla bir an önce kullanmak istiyorlar. (YÜCE, Çağrı Kürşat: “1990 sonrası Yeni Büyük Oyun ve Hazar Havzası’nın Önemi”, http://www.usakgundem.com/makaleler,15.07.2006)

Türk devletlerinin sahip oldukları enerjinin dünya pazarlarına ulaştırılabilmesi için çok çeşitli boru hatları gündeme gelmiştir. Bunlardan bir kısmının inşaatına başlanmış olup, bir kısmı ise halen proje aşamasındadır. Bunlardan bazıları şunlardır:

1-Bakü-Tiflis-Ceyhan Projesi

2-Azerbaycan-Türkiye (Şahdeniz) Projesi

3-Türkmenistan-Türkiye-Avrupa (Hazar Geçişli) Projesi

4-Türkiye-Yunanistan Projesi

5-Mavi Akım Projesi

6-Aktau (Kazakistan petrollerinin Bakü-Ceyhan’a aktarılması) Projesi

7-Orta Asya Doğalgaz Boru Hattı (Centgaz) Projesi (Türkmenistan-Afganistan-Pakistan)

8-Türkmenistan-İran-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı

Hazar Denizi’ne kıyısı bulunan ve Hazar enerji kaynaklarının çok büyük bir bölümüne sahip olan Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan ekonomileri açısından bu enerji kaynakları vazgeçilmezdir. Çünkü bu ülke sanayilerinin temelini enerji sektörü oluşturmaktadır. Ayrıca kamu gelirleri içerisinde enerji sektörü üzerinden sağlanan gelirlerin miktarı da oldukça yüksek düzeydedir.

1990’lı yılların başında soğuk savaşın sona ermesiyle ve SSCB’nin dağılmasıyla ABD dünya siyaset arenasında yalnız kalmış ve daha rahat at koşturmaya başlamıştır. Böylece birçok fırsatı değerlendirmiş ve dünyanın tek büyük sömürge devleti olması başarısını göstermiştir. Her ülkeye içinde bulunduğu şartlar çerçevesinde politikalar geliştirmiş ve çıkarlarını korumayı başarmıştır.

Dünyayı hayrete düşüren adına komplo teori kitapları yazılan 11 Eylül 2001 saldırıları ABD dış politikasında daha saldırgan ve meşru hareket etme zemini oluşturmuştur.

G.W. Bush’un Kongrede 20 Eylül 2001 ‘de yaptığı konuşmasında; ABD’nin kendisine savaş ilan etmiş olan teröristlerle ve onları koruyan devletlerarasında ayrım yapmadığını ve saldırganlara karşı seferberlik ilan ettiğini söylemesiyle bireysel olarak terörist avlamaya değil devletlere saldıracağı açıkça belli olmuştur.

“ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisi” adlı belgenin giriş bölümünde şu satırlar dikkati çekmektedir.

“XX. yy.da özgürlük ve despotluk arasındaki büyük mücadele, özgürlükçü güçlerin kesin zaferi ve başarının tek sürdürülebilir modeli ile sonuçlanmıştır. Özgürlük, demokrasi ve serbest girişim… Özgürlüğe dayalı tüm değerler her birey ve her toplum için geçerli ve meşrudur. Özgür ulusların görevleri bu değerleri zaman ve mekân sınırı tanımadan savunmaktır. Terörizmin yalnızca bir güvenlik sorunu olmadığı ve kuvvet kullanımının ötesinde siyasal ve ekonomik nedenlerinde ortadan kaldırılması gerektiği fikrinden hareketlik ortaya çıkarılan bazı siyasi belge, daha sonra girişilen Büyük Orta Doğu projesini ilk taslağı sayılabilir. Küresel Terörizmin Orta Doğu’dan kaynaklanmasında özellikle Arap ülkelerindeki demokrasi açığı ve sosyo – ekonomik sorunların rolüne odaklanan ABD yönetimi, buna çare olarak aslında Amerikan siyasi düşüncesinin en eski ve temel ilkeleri olan özgürlük ve demokrasi kavramına başvurmuştur. (Fusun Türkmen- Doğu Batı Dergi 32. Sayı Temmuz 2005)

Bu ne anlama geliyor. Batının hep zihinsel arka planında yatan Doğu’nun kendini yönetme yetisinin olmadığı kanısıdır. Tarihte Oryantalizm olarak gelişim gösterecek olan Batının Doğuyu algılayış şekli. Mesela Batılı bir düşünür olan Balfour şöyle diyor: “Her şeyden önce olgulara bakmak gerek. Batılı uluslar tarihte ortaya çıkar çıkmaz kendilerine özgü erdemleri edinip kendi kendilerini yönetme yetkilerinin ilk ilkelerini sergilerler. Genel deyişiyle “Doğudaki şarklıların tüm tarihine göz atın, kendi kendine yönetmenin izine rastlayamazsınız. İşin aslı budur. (Doğu Batı Dergisi 20. sayı B. Babür Turna)

Gerçektende Batı Dünyası doğunun kendi kendisini yönetemediğini yönetemeyeceğini düşünmektedir. Irak’ın ve Afganistan’ın işgalleri, Büyük Orta Doğu projeleri günümüzde bu düşüncelerin en açık göstergeleridir.

Amerikan İmparatorluğu bir Cumhuriyet değildir. Devletler, devlet yönetimleri, ardından da sömürgeci imparatorluklar düzen düşüncesiyle ve gerektiğinde düzeni kanla ve barutla “yeniden tesis etmek” amacıyla kurulmuştur. (Kaos İmparatorluğu-Alain Joxe 2003)

Örgütlü suç, örgütlü finans ve örgütlü sanayi şirketi tek bir bütünün, serbest şirketin parçasıdır. Suça dayalı ekonomi ile genel olarak ulus aşırı ekonomi arasında gerçek bir sınır yani mali bir sınır çekmek ise son derece güçtür. Bunun yanında sömürme işlerini ABD uluslar arası şirketleriyle gerçekleştirmektedir.

1995 – 1996 yılında A.B ile ABD arasındaki gerçek koalisyon Bosna Savaşında gerçekleşti. Geleneksel ittifak bölgelerindeki esas ABD çıkarı her zaman için Maşrek, daha doğrusu Orta Asya’ya eklenen Büyük Orta Doğu idi. Dolayısıyla Balkanlarda ve Arap dünyasında Avrupa’yla yakın ittifaklarının tanımlanması gereken bir sorundur. ABD için Kafkasya ve Orta Asya kuvvet oyunlarına teslim olacak ABD ve işbirlikçileri için enerji kaynakları rahatlıkla kontrol altına alınacak ve sömürülecektir.

Ağustos 1997’de, NATO’nun güney kanadı başkomutanı Amerikalı Amiral Joseph Lopez, Orta Asya ve Kafkaslardaki olayları etkilemek istiyorsanız, tüm dünyada veya bir bölgede, yada bir ülkede istikrarı kendi lehinize korumak istiyorsanız orada olmanız gerekir.” Buradan açık bir şekilde anlaşılıyor ki kaosu ve düzensizliği kendi çıkarlarının ve emperyalist emelleriniz için kullanılmak şarttır.

İstikrarlı ve müreffeh Kafkasya ve Orta Asya, Akdeniz’den Çin’e uzanan geniş bir bölgede istikrar ve güvenliğe katkı sağlayacak ve Kafkasya gaz ve petrol rezervlerinin, ABD’nin muazzam ticari katılımıyla, dünya piyasalarına aktarılmasını mümkün kılacaktır. Bu bölgedeki ülkeler, egemenliklerini ve uluslararası camiadaki yerlerini teminat altına aldıysalar da, demokratik ve ekonomik alanda gerçekleştirilmesi gereken reformlar vardır.Bu reformlar kesinlikle kendi iç dinamikleriyle harekete geçirilmeli ve sonuca öyle gidilmelidir.

Bölgenin ABD için taşıdığı önemin giderek farkına varılmasına paralel olarak Temmuz 1999’da ABD Kongresi’nden geçen “Ipek Yolu Strateji Yasası” ABD’nin Orta Asya ve Kafkasya’ya yönelik politikalarının ana hatları açıkça ortaya koymaktaydı. (ERHAN, Çağrı: “ABD’nin Orta Asya Politikası ve 11 Eylül Sonrası Yeni Açılımları”, )

11 Eylül 2001 saldırılarından sonra Afganistan ve ardından Irak’ın işgali ile ABD dünyada tek başına hareket edeceğini gösterdi. BM nin onayını almadan hatta NATO yu dahi kullanmadan meşruiyeti son derece zayıf olan bir saldırı ile Irak’ı işgal etti. Irak’ın siyasi yaşamına müdahale ederek Saddam Hüseyin derilmiş ayrıca Orta Asya ve Kafkasları da içine alan ‘’Büyük Ortadoğu Projesi’ni’’ ortaya atarak dünyanın en eski uygarlıklarını yeniden biçimlendirmeye girişmiştir.

1993’te yazdığı “Medeniyetler Çatışması” teziyle gündeme gelen Samuel Hungtinton “gerçekçi” denilen okula dahildir. Ancak güçler ilişkisinin gerçek ve monat stratejik kimlikleri olarak ulus-devletlerin üstünlüğüne inanmamaktadır. Medeniyetler çatışması adlı makalesinde dünyayı 3 uyarlığa (Batı, Tao-Konfüçyüs, İslam) ayırmış ve çatışmaların bunlar arasında yaşanacağını ileri sürmüştür.”Huntington’un Paradigması” bölgesel ittifakların ve bölgesel düşmanlıkların tanımını içerir. İlk bakışta “Batı Uygarlığının” yani Yahudi-Hıristiyan uygarlığının varlığıyla kurumsallaşan Atlantik ötesi ittifakı sorunun doğal bir verisidir. Hungtington açıklamalarında zaman zaman gerçeklikle ters düşse de günümüzde ABD’nin yapmış olduğu bir tür Haçlı Savaşlarının modern şeklidir.

Devletlerarası ittifak, dünya çapında bir beceriye sahip egemen devletlerin korunmasını gerektirir. ABD bunu rasyonel dış politikasıyla tek başına ama aynı zamanda faydacı yaklaşımlarıyla gerçekleştirmekte ve dünyayı yönetme, yönlendirme ve enerji kaynaklarını tek taraflı tasarruf etme yetkisini kullanmaktadır. Küresel bir güç haline gelen gerek kültürel emperyalizm gerekse enerji kaynaklarını sömürme stratejisiyle dünyanın tek hâkimi olarak hareket etmektedir. Oysa gerçektende, özgül uzamı ve özgül zamanı olmadan komşuluk ve bellek yoluyla inşa edilen politik Avrupa stratejisiz kalır. Bu konuda dünyanın geri kalanına benzer. ABD’ ye yaranmak ve onun yaptıklarına göz yumarak kimi zamanda cılız desteğiyle yaşamını sürdürür. ABD böylece dünyanın neredeyse tamamıyla “elim sende” oyunu oynamaktadır.

SONUÇ:

ABD dünya enerji kaynaklarının denetimini gerek askeri gücü, gerek uluslararası sermaye şirketleri, gerekse NATO ve BM üzerinden kontrol ederek büyük sömürü imparatorluğunun etki alanını genişletmeye devam etmektedir. Son günlerde Orta Doğuda yaşanan İsrail’in Lübnan’a saldırı krizi yeni oyunun kurallarını ortaya koyuyor. Sömürge güç ABD yine harekete geçti ve durdurulacak gibi de değil. Kaderine razı olan Ortadoğu, Dünyadan en küçük bir yardım görmeksizin savunmasız bir şekilde bekliyor. Artık ulusların kaderini ABD ve dünkü çocuk bugünkü “Leviathan (İsrail)” belirliyor. Orta doğuyu yeniden şekillendirme safsatasının ardına sığınanlar 1815 Viyana Kongresini bir kez daha irdeleyip ona göre karar vermelidirler. Bilindiği gibi Viyana Kongresinde alınan kararlar Avrupa’yı iki büyük dünya savaşının içine itmiştir. Avrupa hala sınırlarını belirleyebilmiş değil. Ortadoğu da pimi çekilecek bomba Viyana Kongresinden çok daha geniş bir alanı etkileyecektir.

KAYNAKÇA

1-Düşünen Siyaset Osmanlı ve İdeolojisi Aylık Düşünce Dergisi 1. Baskı Temmuz 1999 Cantekin Matbaacılık/Ankara

2-Avrasya Dosyası 3 Aylık Uluslararsı İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Dergisi İran Özel DosyasKırali Matbaacılık Sonbahar 1999 5. sayı cilt:3

3-OĞUZ, Esedullah Hedef Ülke Afganistan Doğan Kitapçılık A.Ş., , İstanbul, 2001

4-Doğu Batı Dergisi Oryantalizm Yıl 5 Sayı 20 Doğu Batı Yay.2002 ; Kızılay Ankara

5-JOXE Alain KAOS İMPARATORLUĞU İLETİŞİM YAYINLARI Çeviren Işık ERGÜDEN 1. Baskı İstanbul 2003

6-GİRİTLİ, İsmet; Kara Altın Kavgası-Petrol ve Politika, Toker Yay. İst. 1978

7-GOULİEV, Resul; Petrol ve Politika, Medyatek Y. , İstanbul, 1997

8-LEWİS Bernard Ortadoğu Yeni Binyıl Medya Ofset 1996

9-Doğu Baı Düşünce Dergisi Doğu Ne Batı Ne Yıl 1 Sayı 2 1998

10-DOĞU BATI DÜŞÜNCE DERGİSİ AVRUPA YIL:4 Sayı 14; Mart Nisan Mayıs 2001

11, DOĞU BATI DÜŞÜNCE DERGİSİ Dünya Neyi Tartışıyor ?1 Küreselleşme Yıl 5 Sayı 18 2002

12-, DOĞU BATI DÜŞÜNCE DERGİSİ Bir Zamanlar Amerikat Yıl 8 Sayı 32 2005

13-KÖSEBALABAN, Hasan; Hazar’da Petrol Kavgası, Anlayış Dergisi, Eylül – 2003, s. 62-64

14-MARDANOĞLU, S.- MUHAMMEDİEV, N. ; Özbekistan Kılavuzu, Mine Matbaası, Ankara, 1999

15-NEBİLER, Halil-PARLAR, Suat; Petrolün Ekonomi Politiği, Sarmal Yayınevi, İst., 1996.

16-NORENG, Qystein; Ham Güç: Petrol Politikaları ve Pazarı, Çev. Nurgül Durmuş, Elips Y. , Ankara, 2004

17-OGAN, Sinan; www.strategyturkey.org , 17.07.2004

18-ÖĞÜTÇÜ, Mehmet; Avrasya enerjisi-Stratejik Dengeler ve Türkiye, Yeni Forum, Kasım,1995,c.16,s.2

19-ÖZALP, Necdet; Büyük Oyunda Hazar Enerji Kaynaklarının Önemi ve Konumu, Panorama Dergisi, Sayı 1, Şubat-2004

20-PALA, Cenk; 21. Yüzyıl Dünya Enerji Dengesinde Petrolün ve Hazar Petrollerinin Yeri ve Önemi, Petro-Gas, Sayı 11, Mart-Nisan 1999, s. 20-25

21-PAMİR, Necdet; Bakü-Ceyhan Boru Hattı, ASAM Yay. Ank. 1999

22-PARLAR, Suat; Barbarlığın Kaynağı PETROL; Anka Yay. İst. 2003

23-RAŞİD, Ahmet; Taliban- İslamiyet Petrol ve Orta Asya’da Yeni Büyük Oyun, çev. Osman Akınbay, Everest-Mozaik Y. , İst. 2001

24-ŞANLI, Barış; Kafkasya’da Enerjinin Yeni Jeopolitiği, Anlayış Dergisi, Eylül-2003, s.50-51

25-ŞANLIBAYRAK, Y. Sezgin; Hazar Petrolleri ve Türkiye’nin Jeopolitiği Üzerine, Bitirme Tezi, KATÜ, İİBF, UİB, 2003

26-ULUSEL, Rahid; Küreselleşme Sürecinde ABD-Türkiye-Azerbaycan Ortaklığı, çev. Elnur Ağaoğlu, Siyaset Ekseni G., 14.05.2004

27-YÜCE, Ç. Kürşat; Türk Dünyası-Temel Meseleler ve Çözüm Önerileri, Tutibay Y. Ank. 2001

28-ZİSCHKA, Antoine; Dünyada ve Türkiye’de Petrol İçin Gizli Savaş – “Bir damla kan bir damla petrol”, (Der. Tarık Dursun), Kural Yayınları, İst. 1965

Ahmet Erim BEYAZ

2 4 Temmuz 2006

Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü Mezunu

Araştırmacı – Yazar

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -