Ana Sayfa 1998-2012 Doksanıncı Yıllarında Türk Ocağı ve Türk Yurdu (II)

Doksanıncı Yıllarında Türk Ocağı ve Türk Yurdu (II)

Türk Ocağı’nın günümüze kadar gelen ikinci varlık dönemi, onsekiz yıllık bir aradan sonra, 1949 yılında başlamıştır. 1931 yılındaki kapatılış sırasında Ocak’ın üst yöneticileri olan Hamdullah Suphi Tanrıöver, Dr. Hasan Ferit Cansever, Burhanettin Develioğlu, Ahmet Mazhar Âkifoğlu, Dr. Fethi Erden, Ragıp Nurettin Ege, Tevfik Noyan, Cevat Mustafa Emecan ve Cemil Behçet’in kurucu olarak gösterildiği yeni bir “Türk Ocakları Yasası” ile, Türk Ocağı’nın 10 Mayıs 1949’da2 İstanbul’da yeniden faaliyete geçmesi sağlanmıştır.

- Reklam -

Türk Ocağı bu ikinci kuruluşunun ilk yıllarında göze görünür etkinlikler gösteremedi. Hattâ çalışmaları, uzun süre İstanbul, Tekirdağ, Aydın ve Karadeniz Ereğlisi’ndeki Ocak’larla sınırlı ve oldukça sönük kaldı. Çünkü Türk Ocağı’nın yeniden kurulduğu o sıralarda milliyetçi gençler, yurdun değişik yerlerinde kurmuş oldukları dernekleri başarıya ulaştırmak için çalışıyorlardı. İstanbul ve Ankara’da kurulu beş dernek de, önce “Milliyetçiler Federasyonu” adı altında güçlerini birleştirmiş, ardından da ‘“Türk Milliyetçiler Derneği” adlı kuruluşun çatısı altında birleşmişti. Türk Milliyetçiler Derneği, büyük bir atılımla, bir yıl içinde elli şube kurarak ülkede etkili bir “milliyetçilik rüzgârı” estirmeyi başarmıştı. Bu etkin gençlik kuruluşları, bir “yaşlılar kulübü” gibi gördükleri Türk Ocağı’na gençlerin yönelmesini önlüyordu. Türk Ocağı’na yöneliş, hızlı gelişmesinden ürken iktidarın şube sayısı 80’e ulaşan Türk Milliyetçiler Derneği’ni 1953 yılı başında kapattırmasından ve Ankara Türk Ocağı’nın canlılık kazanmasından sonra gerçekleşebildi. 1954’te Türk Ocağı’nın görkemli tarihî yapısı da “intifa hakkı” statüsünde Ocağa verilmiş, etkin çalışmalar için zemin hazırlanmıştı.

1959 yılından başlayarak, gençlerin desteği ile başarılı çalışmalar yapmaya başlayan Türk Ocağı, 1958’de Genel Merkezin Ankara’ya alınması ile daha etkili çalışmalar yapmaya yöneldi. Genel Merkezde oluşturulan Gençlik Kolu ile Sanat ve Edebiyat Kolu, Ocak çalışmalarını Ankara dışına da taşıdı. Ancak bu çalışmalar 27 Mayıs 1960 darbesi ile sarsıntıya uğradı. Fakat sarsıntı kolay atlatıldı ve Türk Ocağı etkinlikleri gelişerek sürdürüldü. 1968’de başlayıp 12 Eylül 1980’e kadar yaşanan gençler arası sağ-sol çatışmalarından Türk Ocağı da nasibini aldı. 1970 başlarında, intifa hakkı ile kullandığı kendi öz malı Tarihî Merkezinden devlet zoru ile çıkarıldı. Ocak çalışmaları için sosyal ve kültürel etkinliklere uygun olmayan, kira ile tutulmuş apartman dairelerine sığınmak durumunda kaldı.

Bütün ülkede siyasî, sosyal ve ekonomik sarsıntılara sebep olan 12 Eylül 1980 askerî darbesi ile birlikte, Türkiye’deki bütün derneklerin faaliyetleri durdurulmuştu. Yasalarda darbenin öngördüğü şartlara uygun değişiklikler yapılması oldukça uzun zaman aldı. Bu sebeple derneklere faaliyet izni verilmesi süresi de uzadı. Bu yüzden Türk Ocağı, çalışmalarına ancak 15 Nisan 1984’te yeniden başlayabildi. Üç yıl yedi ay süren bu mecburî duraklamadan sonra Ocak, Genel Başkan Prof. Dr. Orhan Düzgüneş’in ve yönetici arkadaşlarının çabaları ile, çok çabuk toparlandı. Yeni atılımlarla ülkenin en etkin gönüllü kuruluşlarından biri olma durumuna geldi. Aynı çalışma özverisi daha sonraki genel başkanlar olan Sadi Somuncuoğlu ve Nuri Gürgür ile onların çalışma arkadaşları tarafından da gösterildi.

Bu son dönemde, sayıları 51’e ulaşan ve etkinlikleri düzenli olarak sürdürülen şubelerin yanı sıra Türk Ocakları Genel Merkezi de sürekli, başarılı çalışmalar gerçekleştirdi; gerçekleştiriyor:

Türk Ocakları Genel Merkezi’nin başlattığı ve sürdürdüğü etkinliklerden biri, iki yılda bir ekim aylarında düzenlenen “Millî Eğitim Sempozyumu”dur. Her biri, şubelerle işbirliği yapılarak, ayrı bir şehirde gerçekleştirilen bu bilimsel toplantılar, düzenlendikleri şehirlerin eğitim, kültür ve sosyal hayatına da katkı ve renk vermektedirler. 1986 yılında başlatılan bu sempozyumlar, sonu çift rakamla biten yıllarda yapılıyor.

Genel Merkez’in iki yılda bir düzenleyegeldiği başka bir bilimsel etkinlik, 1987 yılında başlatılan ve sonu tek rakamla biten yılların Mayıs aylarında gerçekleştirilen “Milliyetçilik ve Milliyetçilik Tarihi İlmî Kongresi”dir. Bu toplantılar da, üniversiteler ile işbirliği yapılarak, değişik şehirlerde gerçekleştiriliyor.

- Reklam -

Türk Ocağı’nın etkinliklerini genişletmek, özellikle de Türk dünyası ile ilişkileri geliştirmek amacıyla kurulması kararlaştırılan Türk Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı, 1988 yılında resmîlik ve varlık kazandı. Böylelikle Türk dünyası ülkelerinden gelip ülkemizde eğitim gören yüz kadar öğrenciye her öğretim yılında burs ve bunların başarılı olanlarına her öğretim yılının sonunda ödüller verilmesi sağlandı. Ayrıca son dört yıldır her Kurban bayramında Kerkük ve çevresinde, Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde, Kırım’da, vb. zulüm mağduru olarak çile çeken Türkler için, onların bulundukları yerlerde yüzlerce kurban kesilerek oraların yoksul insanlarına dağıtılması sağlanıyor. Vakfın gerçekleştirdiği en önemli etkinlik ise, ana, ilk ve orta öğretim birimleri bulunan “Türk Yurdu Lisesi”ni hizmete açmasıdır. Bu okul üç yıldır öğrenci yetiştiriyor.

Türk Ocakları Genel Merkezi, Ocağın olağan kurultaylarında sunulmak üzere, Türklüğe, Türk dünyasına ve Türk Ocaklarına hizmet eden seçkin kişilere verilen Türk Ocağı Armağanlarını başlattı. İlki 1986 yılı armağanları olarak 27 Mart 1987’de verilen bu armağanların her biri, Türkçülüğe ve Türk Ocaklarına hizmet etmiş olan ünlü kişilerin adlarını taşıyor. Başlangıçta “Hamdullah Suphi Tanrıöver/Türk Ocağı Kültür Armağanı”, “Dr. Hasan Ferit Cansever/Türk Ocağı Hizmet Armağanı”, “Ziya Gökalp/Türk Ocağı İlim Teşvik Armağanı”, “Prof. Dr. Osman Turan/Türk Ocağı Türklük Araştırmaları Armağanı” ve “Türk Ocağı Şeref Armağanı” adları ile beş dalda verilen armağanlara 1996 yılında “Nihâl Atsız/Türk Dünyasına Hizmet Armağanı” da eklendi. “Türk Ocağı Şeref Armağanı” adının başına ise, 1998’de “Galip Erdem” adı konuldu.

Türk Ocağı’nın başlatıp sürdüregeldiği çok önemli başka bir etkinlik de Türk Dünyası devlet ve topluluklarından yüzlerce genci bir araya getirip Türklüğün ve gençliğin sorunlarını tartışmalarını, ülkelerinin kültürel değerlerini birbirlerine tanıtmalarını ve sağlam dostluk köprüleri kurmalarını sağlayan “Türk Dünyası Gençlik Günleri” adlı yıllık toplantılardır. İlki 1993 yılı yazında Tataristan’ın başkenti Kazan’da “Türk Dünyası Gençlik Kampı ve Kurultayı” adı ile gerçekleştirilen bu toplumlar arası gençlik etkinlikleri, her birine yüzü aşkın gencin katılımıyla ayrı ayrı ülkelerde sürdürülüyor. Bu etkinlikleri gerçekleştirme hizmetinin maddî ve mânevî yükünü, Devletimizin de desteği ile Türk Ocağı taşıyor.

Türk Ocakları Genel Merkezi’nin yüzünü ağartan çalışmaların bazılarını da “Türk Ocağı Hanımlar İcra Heyeti” yürütmektedir. Hanımlara yönelik belli kültürel ve sosyal etkinlikleri yanında Türk Ocaklı Hanımlar, Türk Dünyası’ndan eğitim görmek için yurdumuza gelmiş kız öğrencilere burs sağlama, Türklüğü ve ülkemizi ilgilendiren önemli konularda bilimsel toplantılar düzenleme gibi çalışmalar da yapıyorlar. Pınar adlı bir haber bülteni de çıkaran Heyet, bir “Türk Dünyası Hanımlar Konferansı” düzenlemenin çabası ve çalışması içindedir.

Türk Ocağı Hars Heyeti’nin çalışmaları da, son yıllarda tam bir verimlilik sürecine girmiş bulunuyor. Genel Merkez’in düzenleyeceği bilimsel etkinliklerin plânlama ve ön hazırlıklarının yapılmasında, önemli ülke ve toplum sorunlarına ilişkin Türk Ocağı görüşünün belirlenmesinde, gerektiğinde bu tür olaylarla ve sorunlarla ilgili bildirilerin hazırlanmasında, Hars Heyeti Genel Merkez yönetimine danışmanlık ve yardım ediyor. Heyet’in yürüttüğü bir çalışma da, tartışılan birtakım kavramların açıklığa kavuşturulması ve bu kavramların algılanış ve kullanışılında birlik sağlanması amacıyla düzenlediği hizmetiçi seminerlerdir. Her ay ayrı bir kavramın ele alındığı bu seminerlere, o kavramla ilgili olan bilim adamları ve uzmanlar davet ediliyor.

- Reklam -

Bir yandan üyelerinin üstün çabaları ve bağışları ile inşa ettirdiği tarihî Türk Ocağı yapısını Ocak mülkiyetine yeniden kazandırmak yolundaki çabalarını sürdürürken bir yandan da “ek hizmet binası” olarak adlandırılan yeni bir yapı sağlama girişiminde bulunan Genel Merkez yönetimi, bu amaçla Millî Emlâk’ten satın aldığı Ankara’nın Balgat semtindeki bir arsa üzerinde mimarlık, statik ve elektrik donanımı projelerini Ocaklı mimar, mühendis ve teknisyenlerin hazırladığı plân ve projelere göre başlattığı yapım çalışmalarını kısa sürede sonuçlandırdı ve iç donanımını da gerçekleştirerek bu beş katlı yapıyı, 20 Temmuz 1997’de, Cumhurbaşkanın da katıldığı görkemli bir törenle hizmete açtı. Böylece etkinliklere uygun olmayan kiralık yerlerden kurtulup rahat çalışılabilen, çağdaş donanımlı bir hizmet yerine kavuşulmuş oldu. Devletçe el konulan tarihî yapının inşasında olduğu gibi, bu yeni yapının inşasında da yapım için gerekli para ve malzemeler ile iç donanım için gereken mobilya ve gereçler yine Türk Ocaklıların ve Türk Ocağı dostlarının yardım ve bağışları ile sağlandı.

Türk Ocağı’nın yayın organı olan Türk Yurdu dergisine gelince:

Ocağın en önemli ve kalıcı etkinliği olan bu derginin yayınlanmasına, Türk Ocağı’nı kurma girişimlerinin yapıldığı 1911 yılında başlanmıştı. Türk Yurdu Cemiyeti’nin3 yayın organı olarak çıkarılmaya başlanan dergi, o derneğin dağılmasından sonra da yayınını sürdürmüş, bir süre sonra da Türk Ocağı’nın yayın organı durumuna girmiştir. Bu geçişi, Türkçü şair Mehmed Emin (Yurdakul) Beğin her iki derneğin ve Türk Yurdu’nun yönetiminde bulunması kolaylaştırmış olsa gerektir.

İlk sayısı 24 Teşrin-i Sâni 1327 (7 Aralık 1911)’de çıkarılan Türk Yurdu, Türk Dünyasında büyük ilgi ile karşılanmış, ilk sayılarının birkaç kez yeni basımları yapılmıştı. Bu yüzden, onu yayın organı olarak çıkarmaya başlayan Türk Yurdu Cemiyeti’nin akıbetine uğramadı. Derginin yayını, Türk Ocağı yöneticiliğine geçmiş olan yazıişleri sorumlularınca sürdürüldü.

Türk Yurdu’nun yayını da, yayın organı olduğu Türk Ocağı’nın faaliyetleri gibi, zaman zaman kesintiye uğradı. Bu duraklamalar ya Türk Ocağı’nın etkinliklerini durdurmak zorunda kaldığı zamanlarda, ya Ocak’ın malî durumunun elverişsizliği dolayısıyla, ya da yönetimdeki aksamalardan kaynaklanan olumsuzluklar yüzünden oldu. Bundan dolayı Türk Yurdu’nun yayınlanış süreci yedi dönem olarak ele alınıp inceleniyor:

Birinci dönem 1911-1918 yıllarını içine alır. Bu dönemde 15 günde bir yayınlanan derginin 14 ciltlik 161 sayısı yayınlanır (24.11.1327-15.08.1334). Bu sayılar İstanbul’da çıkarılır.

Kurtuluş Savaşlarının getirdiği şartlar dolayısıyla Türk Ocağı etkinlik gösteremediği için, Türk Yurdu da Cumhuriyetin kuruluşuna kadar yayınlanamaz. Bu yüzden ikinci döneminin yayınına 15 Mart 1339 (27 Mart 1923)’da Ankara’da başlanır ve 10 Nisan 1931’de Türk Ocaklarının kapatılması ile yayın son bulur. Bu dönemde çıkarılan sayıların toplamı 26 ciltte, 233’e ulaşır. Bu dönemin özelliklerinden biri de, derginin Şubat 1929’dan başlayarak yeni Türk harfleri ile Türk Ocağı’nın yeni yapısındaki kendi basımevinde basılıp yayınlanmaya devam etmesidir. 1928’de başlatılan yeni harflere geçiş denemeleri ile Türk Yurdu, harf inkılâbını benimseyip uygulayan ilk yayın organlarından biri olur.

Türk Yurdu’nun 3. dönemi Türk Ocağı’nın kapalı olduğu yıllarda gerçekleşir. 1942-1943 yılları arasında, eski Türk Ocaklıların çaba ve katkıları ile çıkarılır. Onbeş günde bir yayınlanan dergi, 1 Eylül 1942’den 15 Sonkânun (Ocak) 1943’e kadar 10 sayı çıkarılabilir.

Türk Ocağı 1949’da yeniden açılmakla birlikte, Türk Yurdu’nun 4. yayın dönemine başlaması 1954 yılında gerçekleşebilir. 1 Temmuz 1954’te Ankara’da çıkarılmaya başlanan dergi, Kasım 1954’te İstanbul’a nakledilir ve yayınlanması Haziran 1957’ye kadar sürdürülür. Bu dönemde, aylık olarak 38 sayı çıkarılır.

İki yıllık bir aradan sonra, Türk Yurdu’nun 5’inci yayın dönemi yeniden Ankara’da, Mart 1959’da başlar ve kısa süreli duraksamalar ile sürdürülen yayın dönemi Ocak-Şubat 1968 sayısı ile son bulur. Derginin aylık olarak yayınlandığı bu dönemde 73 sayı çıkarılmıştır.

Araya yine iki yıllık bir duraklama girer ve 6’ıncı döneme Mart 1970’te Ankara’da başlanır. Fakat bu çok kısa dönem iki sayılık yayınla son bulur (Nisan-Mayıs 1970).

Sağ-sol çatışmalarının oluşturduğu karışık yıllarda ve Türk Ocağı’nın öteki derneklerle birlikte kapalı tutulduğu 12 Eylül 1980 darbesinden sonraki mecburî suskunluk döneminde Türk Yurdu’nu yayınlamak mümkün olmaz ve dergi, 16 yıl süren bir aranın ardından, 7’inci dönemine başlar. Bu dönemin ilk sayısı Şubat 1987’de çıkarılır. Yayın Kasım 1989’a kadar İstanbul’da sürdürülür ve bazı gecikmelerle 26 sayı yayınlanır. Aralık 1989’dan sonra Ankara’da düzenli bir yayın sürecine giren Türk Yurdu o tarihten bu yana, hiç aksatılmadan, aylık olarak çıkarılmaktadır. Bu onbir yıl içinde birçok özel sayı, birçok konu ağırlıklı sayı çıkarılmıştır. Normal sayıları 64 sayfa olarak yayınlanmakla birlikte, özel sayılar yüzlerce sayfalı olarak çıkarılmaktadır. “XXI. Yüzyıla Doğru Türk Milliyetçiliği “ (450 s.), “700. Yılında Osmanlı” (588 s.), “Türk Romanı” (406 s.), “Atatürk ve Türk Milliyetçiliği” (152 s.) ve “Türkçeye Saygı” (480 s.) özel sayıları son üç yılın görkemli verimleridir. Bunlarda yüzlerce Türk aydınının, özel sayıların konuları ile ilgili değerli yazıları vardır.

Esasen Türk Yurdu, bütün yayın hayatı boyunca şartların elverdiği en iyi biçimde ve en dolgun içeriklerle çıkarılmış, yayınlandığı dönemlerdeki en ünlü edebiyatçıların, bilginlerin, düşünce ve sanat adamlarının yazılarına, şiirlerine yer veregelmiştir. Başlangıç dönemlerinde edebiyat ağırlıklı yazılara ve şiirlere daha çok yer veren dergi, son yıllarında sosyal konuları irdeleyen bilim ve düşünce verimi yazılar yayınlamaya özen göstermektedir. Yayınladığı nitelikli yazılarla nesilleri etkileyen Türk Yurdu, bu özel görevini aralıksız sürdürme azmindedir.

Öte yandan, Türk Ocağı Genel Merkezi’nin çıkardığı yayınlar da “Türk Yurdu Yayınları” adıyla çıkarılmaktadır. Ocak’ın düzenlediği bilimsel toplantılarda sunulan bildirilerin metinlerinden, Türk Ocakları Kurultaylarının tutanak ve belgelerinden oluşan yayınlar yanında Türk Ocaklarını tanıtan, bazı millî sorunları irdeleyen, Galip Erdem ve Nejdet Koçak gibi Türkçü önderlerin adlarını yaşatmak için hazırlanan onlarca kitap ve risale yayınlanıp dağıtılmıştır. Bunların çoğunda Yücel Hacaloğlu’nun emeği ve katkısı vardır.

Sonuç olarak belirtmek gerekirse, “kamu yararına çalışan bir dernek” olan Türk Ocağı, Genel Merkez Yönetim ve Denetleme Kurulları, Hars Heyeti, Hanımlar İcrâ Heyeti, Gençlik Kolu, Danışma Kurulu, Türk Yurdu dergisi, Türk Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı gibi alt ve ilgili oluşumları ve yurt alanına dağılmış 51 şubesi ile Türk milliyetçiliği ülküsünün yayılmasına, Türk kültürünün korunmasına ve geliştirilmesine, ülke bütünlüğüne yönelik iç ve dış saldırı ve eylemlerin önlenmesine, Türk Dünyası ile iyi ilişkiler kurulup sürdürülmesine ve güçlendirilmesine yönelik önemli, ilgi çekici, etkili çalışmalar yapmaktadır. Tabiî olarak bu çalışmalar, yasaların öngördüğü ve sınırlarını çizdiği çerçeveler içinde yapılmaktadır. Ocak yurt ve dünya olaylarına siyaset üstü bir anlayışla yaklaşmakta, siyasî partiler karşısında tarafsız olmaya özen göstermektedir. Onun taraf olduğu durumlar Türk milliyetçiliğine yönelik tavır ve davranışlar dolayısıyla kendisini göstermektedir. Türk Ocağı’nda olaylar ve sorunlar daima Türk milliyetçiliği süzgecinden geçirilerek değerlendirilmekte, onlara yurt ve millet çıkarlarına ve gerçeklerine uygun çareler, çözümler aranmaktadır. Sovyetler Birliği’nin ve uygulayıcısı olduğu komünizmin yıkılmasından sonra hürriyetlerine ve serbestliğe kavuşan Türk Dünyasının sorunlarına çözüm bulmak üzere düzenlenen değişik türden bilimsel toplantılarda sunulan bildiriler ve belgeler kitaplar veya risaleler hâlinde yayınlanıp kamuoyunun ve yetkililerin ilgisine sunulmaktadır.

Türk Ocağı, bu başarılı günlere, onun özel görevini doğru anlayıp yerine getirme çabası gösteren değerli genel başkanları ve onların özverili çalışma arkadaşları sayesinde gelebilmiştir. Ocak’a elli yılı aşkın bir süre başkanlık ederek adını Türk Ocağı ile özdeşleştiren rahmetli Hamdullah Suphi ve arkadaşlarının şahsında, bütün Ocak genel başkanlarını, merkez ve şube yöneticilerini ve Ocağın üyelerini ve gönüldaşlarını minnetle anmak, bizim için kutsal bir görevdir.

Türk Yurdu dergisi de yayınlayageldiği edebiyat, bilim ve düşünce verimleri ile çok değerli hizmetler gerçekleştiriyor. Ayrıca, Türk Ocakları Genel Merkezi’nin ve şubelerinin haberlerini yayınlamak yoluyla onların birbirleri ile haberleşmesine ve birbirlerinin deneyimlerinden yararlanmasına yardımcı oluyor. Milliyetçi nesillerin yetişmesine katkılarda bulunuyor.

Gerek Türk Ocağı gerekse onun yayın organı olan Türk Yurdu dergisi, tam doksan yıldır Türk düşünce, kültür ve bilim hayatının aynası, Türkçülük ülküsünün sancağı olma görevlerini sürdürüyorlar. Nice doksan yıllara!..

Açıklamalar:

1- Bu yazıdaki Türk Ocağı’na ilişkin tarihî bilgiler için, Hüseyin Tuncer, Yücel Hacaloğlu ve Ragıp Memişoğlu’nun Türk Ocakları Tarihi: Açıklamalı Kronoloji, 1927-1997 (Ankara, 1988) adlı 2 ciltlik eserinden yararlanılmıştır.

2- Türk Yurdu’nun eski Türk harfleri ile 1912-1928 yılları arasında yayınlanmış sayıları, Ankara’daki Tutibay Yayınevi’nce yeni Türk harflerine dönüştürülmüş olarak ciltler hâlinde çıkarılmaktadır.

DİPNOTLARI

1- Son zamanlarda sık kullanılır duruma gelen “sivil toplum örgütü” terimi bizce doğru değildir. Çünkü “sivil” sözü Türkçemizde “askerî olmayan” anlamını taşır. Bu terimde ise “resmî olmayan” anlamında kullanılıyor. Yani, örneklerine sık rastladığımız bir çeviri yanlışı ile karşı karşıyayız.

2. Türk Ocağı’nın yeniden 10 Mayıs 1949’da faaliyete geçeceği, Hamdullah Suphi Tanrıöver’in 15 Mart 1949’da yaptığı bir basın toplantısı ile kamuoyuna duyuruluyor, ayrıca Mayıs ayı başında İstanbul Valiliğine de bildiriliyor. Bu çaba, yeniden açılışı kapatılış tarihinin yıldönümüne rastlatmak istediklerini düşündürüyor. Ne var ki, kapatılış tarihi 10 Mayıs değil 10 Nisan 1931’dir. Herhâlde bu tarih yanlış hatırlanmış.
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -