Ana Sayfa 1998-2012 Çatışmalar sürerken “Yükselen Milliyetçilik” kavramı

Çatışmalar sürerken “Yükselen Milliyetçilik” kavramı

2006’nın Şubat ayında Danimarka’da Jylands Posten gazetesinin Hz. Muhammed’i alaya alan ve düşman terörist gösteren çirkin bir karikatürü yayınlamasıyla İslâm âleminde öyle bir öfke patlaması oldu ki Hıristiyan Batı şaşırdı. Her Müslüman ülkesinde şiddet gösterileri olunca da hemen akla Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” tezi geldi.

- Reklam -

Bu nümayişlere Türkiye de şahit olduysa da biraz daha ölçülü oldu ta ki Trabzon’da 16 yaşında belki de akıl özürlüsü bir genç bir Katolik papazını vurup öldürünceye kadar.

İbreti âlem bir manzara doğdu.

En fanatik dinci İslâm ülkesinde protestolar öldürmelere varmazken, daha ılımlı Türkiye’de kan aktı! Hristiyan/Batı âleminde hem de Hıristiyan kimselerce papazlar vaktiyle bol bol katledildiği ve Türkiye’de bu bir ilk olduğu halde aleyhimize kıyamet koparıldı.

Bir başka garabet de, İslâmî protestoların o karikatür yayınlandıktan çok sonra patlak vermesinin şüphe uyandırıcı yanı. Trabzon’daki papazın öldürülüşünün gerçek sebebi de çeşitli sorulara sebep oldu: acaba Müslüman halkı Hıristiyanlaştırmak için misyonerlik mi yapıyordu? Ama bu, cinayeti mazur gösterir miydi?

Bir de karikatür konusunda kültür ve gelenek farkları ileri sürüldü. Hıristiyan dünyasında Hz. İsa’nın da karikatürüze edildiği, hatta “gay/homo” olarak tasvir edildiği birçok kereler görüldü. Dinci kesim kızdı, ayıpladı, sövdü saydı ama, o kadar. Hz. Muhammed’e hakaret edilince İslâm dünyası ise tehlikeli boyutlarda isyan etti veya ettirildi. Peygamberimizi anış tarzımızın çok daha saygı dolu, hatta resmi bile çizilmeyen bir kültür mirası olduğu unutulmamalı ve kültürler arasındaki farkın globalleşme kâbusunu yaşayan dünyada da hep varolaca ağı düşünülmeli.

Öyleyse bu inflali, Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” tezinin mükemmel bir kanıtı olarak mı görelim?

- Reklam -

Bunu kabul edebilmek için, tezi “medeniyetler” etiketinden daraltıp “dinler” boyutuna indirmemiz gerekir. Bu da yetmez. İslâm âlemi, peygamberine karşı hakaret edilince birlikte isyan etti ama, daha geniş alanlarda öyle bir sıkı beraberlik göstermiyor. “İslâmî Cihad” bayraklı terörist hareketler Müslüman ülkelerin birçoğunda olumlu karşılanmıyor.

Gene de AB ve ABD siyasetlerinin İslâm dünyasını böyle bir ittifaka ve Hıristiyan Batıya karşı çatışmaya itmesi ihtimali, az da olsa, ilerde belirebilir. Kâh petrol/enerji, kâh emperyalist amaçlı Irak harekâtı, İran’a karşı bazı hazırlıklar, Filistin’de Müslüman Araplardan çok İsrail’in tutulması Müslüman âlemini hissen birleştirebilir; karşı tarafın da “İslâmî terör” adını alan ve 11 Eylül Çifte Kulelerin bombalanmasıyla sembolleşen Müslüman Talabanî hareketleriyle kinlenir hale gelmesi tehlikeli eğilimlerdir.

Bütün bunlara rağmen, 2000’li yıllarda şekil alacak Yarınlar Dünyasında, teknoloji devrimleri dahil, millet-devlet çıkarlarının ön plâna çıkması ve Asya’da Müslüman da, Hıristiyan da olmayan Hint-Çin-Japon-Kore gibi devlerin meydanı kaplaması, Medeniyetler veya Dinler çatışmasından çok, Milliyetçi Devlet – Millet yarışması haline geleceğine beni inandırıyor.

Millet-Devletlerin-dolayısıyla da milliyetçiliğin-yıllar önce cenaze duasını okuyan Fukiyama bile nihayet daha gerçekçi yola dönmeye başladı. Yani Milliyetçiliğin Yarınki Dünyada rolüne.

Yükselen Milliyetçilik

- Reklam -

Televizyonlarda

10 Şubat 2006’da Sky Türk televizyonunda, bir buçuk saat süren “Yükselen Milliyetçilik”* adlı bir programa katıldım. Üç profesördük ve konu döndü dolaştı bu “Milliyetçiliğin” Yarınlarda da önemli rol oynayacağını belirttim. Prof. Eser Karakaş ise AB tezinde ısrar etti. Yanımdaki Prof. Dr. Deniz Ülkü Arıboğan hanım bunu benden iyi cevapladı ve her şeyi “Homo Economicus” (Ekonomi İnsanı) boyutuna indirmenin ve gerçek insan – millet yapısının ihmalinin yanlışını belirtti.

O programı sonradan tekrar seyrettiğimde kendime düşük not (10 üzerinden 6) verdim! Sebebi de, sunucu fazla nazik davranıp çok konuşan diğer katılımcıların lâfını bir noktada kesip bana eşit söz hakkı vermeyince milliyetçiliğin yükselişini yeterince anlatamayışım.

Ben neden lâfları kesmedim diye kendi kendime sordum. Ve bir olayı hatırladım: bundan 40 yıl kadar önce Amerika’da, Barry Farber’in televizyon programına çıkmıştım. Konu Kıbrıs’a Türkiye’nin haklı müdahalesiydi ve karşımdaki diğer konuşmacı da Yunanistan’ın Birleşmiş Milletler Temsilcisi A. Rosidis’ti. Sırası geçtiği halde lâfımı kesmiş ve nutuk atmaya başlamıştı. Ben de, Barry Farber de müdahaleye çalışıyorduk ama, adam, tam tabiriyle, “açmış ağzını, yummuş gözünü” gidiyordu. Tepem attı, masaya bir yumruk vurdum, önümüzdeki su dolu bardaklar havaya fırladı, Rosidis’in suratına su çarptı. Şaşkınlıklaşıp susunca lâfı kaptım. Canlı yayında: “Siz Rumlar hep işi edepsizlikle kazanmaya çalışırsınız. Çünkü gerçeklerin duyulmasından korkarsınız. Mr. Rosidis, sen bunun en çirkin örneğisin. Sus da dinle” dedim ve Kıbrıs davasını anlatma fırsatını buldum (Birkaç hafta önce de Columbia Üniversitesinde Doçent olan yeğeni genç Rosidis’le gene Kıbrıs konusunda “münazara” panelinde konuşmuştum. Amcası kadar edepsiz değildi, konuyu yüzüne gözüne bulaştırdı. Paneldeki konuk profesörlerden bir Türk-galiba soyadı Akyüz’dü- “hocamız oğlanı paramparça etti” demiş).

Bu çok eski hatıraları düşündükçe, bu sefer neden konuşma hakkını aşanları susturmaya kalkışmadım diye söylendim (hem de gene önümüzde su bardakları varken!).

Prof. Eser Karakaş oğlum Tuğrul’un vaktiyle hocalığını yaptığı için mi? Dostum Osman Aysu’nun yeğeni olduğu için mi? Yoksa yoksa yaşlanmanın eseri mi? Kim bilir.

İki gece sonra da CNN-Türk TV’de aynı Yükselen Milliyetçilik konusu bu sefer “Milliyetçi” tabiri “Ulusalcılık” şeklinde yozlaştırılarak verildi. Demek ki. Galile’nin vaktiyle Vatikan’da Papa huzurunda “Dünya güneşin çevresinde değil, güneş dünyanın çevresinde dönüyor” demeye mecbur edildikten sonra çıkarken, “gene de dünya dönüyor” diye gerçeği fısıldaması gibi, bütün bunlar, ne derlerse desinler, Milliyetçiliğin yükseldiğini gösteriyor. Varsın, son programdaki Ali Bayramoğlu efendi “Milliyetçilik, ideolojilerin en kötüsüdür” diye fetva kessin. Savaşları sade milliyetçiliğe yüklemek acınacak bir IQ azlığı belirtisi değil midir? İnsanlar din uğruna, hürriyet uğruna, Marksizm veya Kapitalizm uğruna. hatta en akıl almaz zıt fikirler uğruna savaşmamış mıdır?

Milliyetçilik her şeyden önce Bizi Biz yapan iyi şeyleri sevmek ve korumaktır. Ama hak çiğneyenlere, düşmanlara, saldırganlara karşı ve özgürlük uğruna da icabında savaşmaktır.

DİPNOTU

*- 1994’de bu isimle yayınlanan kitabımla konuca da uyuşan bir program oldu ama tamamen tesadüf olarak! Kitabımın yenilenmiş 2. baskısı Pozitif Yayıncılık tarafından yakında çıkacak (Uyuyan Dev’in 2. baskısından sonra)

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -