Ana Sayfa 1998-2012 Çagrı Beg

Çagrı Beg

Selçuklu hanedanlığının kurucusu olan Selçuk Beg’in oğullarından Mihail’in zamansız ölümü üzerine, iki oğlu Tugrul (Mehmet) ile Çagrı’nın (Davut) dedeleri tarafından Türk örf ve âdetlerine göre, devlet terbiyesi içerisinde büyütüldüklerini biliyoruz.

- Reklam -

İlk başlangıç yıllarında Selçuklu Oguzlarıyla, yine Türk tarihinde önemli bir yere sahip olan Kara-Hanlılar’ın arası açıktı. Bir nevi iki Kara-Hanlı sülâlesinden birisini tercih etmek zorunda kalan Selçuklu ailesi, önce Batı Kara-Hanlı topraklarına sığındılar. Görünüşte Selçuklu sülâlesinin önderi Arslan Yabgu olmasına karşın, hakikatte onları sevk ve idare edenler Çagrı ve Tugrul Beglerdi. Batı Kara-Hanlı hükümdarı Bugra Han da ileride kendisine belâ olacağını düşündüğü bu iki kardeşten kurtulmak istiyordu. Bu yüzden onları yanına çağırdı, fakat Selçuklu beyleri bundan şüphelendiği için Çagrı ve Tugrul’u birlikte yollamadılar. Zaten Tugrul, Bugra Han’ın yanına varınca tutuklandı. Bunun üzerine büyük bir vefa örneği gösteren Çagrı, kardeşini orada yalnız bırakmadı. Dileseydi ona yardım etmez, kaderine terk eder ve Selçuklu Oguzlarının tek başına lideri olurdu. Kara-Hanlılar harekete geçtiyse de, neticede o ani bir baskınla, Tugrul’u kurtardı ve Kara-Hanlıları büyük bir mağlubiyete uğrattı. Kara-Hanlıların 130 kadar kumandanı esir alındı. Bugra Han, Tugrul Beg’i serbest bırakmak zorunda kaldığı gibi, esir edilen komutanları için de yüklü bir fidye ödedi. Bundan sonra Tugrul ve Çagrı Begler yeterince güçlü olmadıklarını düşünerek şu karara vardılar: Çagrı Beg, yanına alacağı birtakım Türkmen kuvvetleriyle batıya, Bizans topraklarına doğru bir keşif harekâtında bulunacak, Tugrul da kendisine ulaşmanın zor o lduğu çöllerin arkasına çekilecekti.

Sonuçta Çagrı Beg, 1016 senesinde Anadolu topraklarına bir sefer düzenledi. Kafkasya ve Azerbaycan’da bulunan Bizans’ın vassallarıyla başarılı savaşlar yaptı. Beş yıl kadar devam eden bu faaliyetler sonunda pek çok ganimetler ele geçirildi. Dolayısıyla 11. asır başlarındaki bu seferler Türklerin yüzyıllar sonra Anadolu’yla yeniden tanışmaları ve bu bereketli toprakları bir kez daha fark etmeleri açısından mühimdir. Bu sebeple Çagrı Beg’in Anadolu’nun fethi ve Türkleşmesi tarihinde de ayrıcalıklı bir yeri vardır. Geçen süre içerisinde herhalde bu büyük Türk beyi hiç atından inmedi, pek çok meşakkate katlanmak zorunda kaldı. Ama milleti de yeni bir vatan kazanarak bunun karşılığını aldı.

Bu arada Selçuklu Türklerin’in başının yine doğuda sıkıştığını görüyoruz. Onların akrabaları olan Gazneli Türkleri devamlı rahatsızlık veriyor; hatta Türklerin manevî lideri olan Arslan Yabgu’yu da esir ediyorlardı (1025). Arslan Yabgu, Kara-Hanlı Ali Tigin’e yardım ederek onun Buhara’ya yerleşmesine sebep olmuştu (1021). Daha sonra Gazneli Mahmud, Arslan Yabgu’yu yanına çağırmış ve bir hile ile onu esir almıştı. Arslan Yabgu, Hindistan’daki Kalincar kalesine hapsolundu. Kaynakların bildirdiğine göre; Gazneli Mahmud, Arslan Yabgu’yu yanına çağırdığında güvenilirliğini ölçmek ister. Sultan, “gerekirse Türkistan’dan ne kadar asker alabileceğini” sorar. O zaman elinde bir yay ile iki ok tutan Arslan Yabgu; “bu oklardan birini yollarsam elli bin asker gelir” der. Mahmud; “daha asker almak mümkün mü?” deyince: “İkinci oku görürlerse elli bin kişi daha gönderilir” cevabını verir. Sultan Mahmud, “daha çok asker toplanabilir mi?” diye sorar. Arslan Yabgu, “yayı göndermek suretiyle iki yüz bin Türk yardıma koşar” der. Sultan Mahmud, Arslan’ın bu kadar güçlü olmasından korktuğu için de onu tutuklatır. O yedi yıllık bir esaret hayatından sonra 1032’de bu kalede öldü.

Arslan Yabgu’nun tutsak alınmasından sonra, Türkmenler Çagrı ve Tugrul’un etrafında daha da kilitlendiler. Onlar, Gazneliler’den kendilerine bir yaylak ve kışlak istediler. Cevap olarak, Gazneli Mes’ud, üzerlerine büyük bir ordu yolladıysa da 1035’teki bu savaşı Selçuklu Türkleri kazandı. Sultan Mes’ud bunun üzerine, çevreyi rahatsız etmemeleri şartıyla onlara bazı yerleri yurtluk olarak verdiyse de, hâlâ rahat durmadıkları anlaşılıyor. Selçuklu Oguzları’nı düzene sokmak amacıyla bir kez daha üstlerine ordu yollandıysa da, Çagrı Beg’in komutasındaki Türkmenlere baş eğdirilemedi ve bundan sonra Merv bölgesini ele geçiren (1037) Çagrı, kendi adına hutbe okuttu. Aslında bu işe Sultan Mes’ud’un lâyıkıyla eğilmediğini ve Türkmenleri de ciddî bir tehlike olarak görmediğini, bu sırada Hindistan seferleriyle uğraştığını da biliyoruz. Tabii ki, bu onun için bir hataydı. 1038’de Hindistan’dan dönünce hazırladığı ordusunu tekrar Oguzlar’ın üzerine gönderdi, ama bu saldırı da onun için bir hezimet oldu.

Artık iki Türk sülâlesi arasındaki problem, birinin ortadan kalkmasıyla sona erme durumuna geldi. Sultan Mes’ud ordusunun başına geçerek, yola çıktı. Çagrı da Mes’ud’u takip ediyor, fırsat kolluyordu. Ceyhun’daki köprüleri yıkarak, onun yürüyüşüne engel olmak istiyordu. Mes’ud elbette bunu biliyordu ve Çagrı’nın 2.000 kişilik bir kuvvetini 1039 Nisanı’nda bozdu. Fakat bu ön çarpışma Çagrı’nın Gazneli ordusu hakkında fikir sahibi olmasına yaradı. Nihayet iki ordu 1040 tarihinde, Merv yakınlarındaki Dandanakan civarında karşı karşıya geldiler. Gazneli güçleri savaşı kaybetti. Bu muharebe hem Selçuklu hanedanlığının Türklerin başına geçmesi, hem de Türkiye Devleti’nin kuruluşu olarak kabul edilmektedir.

Bu başarıdan sonra Selçuklu ailesi kendi arasında toplandı ve eski Türk geleneğine uygun olarak kazandıkları arazileri aralarında paylaştı. Tugrul Beg yeni hanedanlığın sultanı olarak Nişabur’u, Çagrı Beg Merv’i ve Musa Yabgu da Serahs’ı aldılar. Tugrul Beg, üvey kardeşi İbrahim Yınal’ı önce Nişabur’a göndermiş ve hutbeyi kendi adına okutmuştu. Sonra da Sultan Tugrul buraya geldi.

- Reklam -

Çagrı Beg bu arada hastalandı. O, kendisine düşen bölgeleri oğulları arasında paylaştırdı. Merv’de olduğu halde her işi çocukları vasıtasıyla idare etti. Hayatının son zamanları yine Gazneliler’le mücadele içinde geçti. İbrahim Yınal’ın isyanında da ağabeyinin yanında yer alan bu kahraman Türk beyi, 1059 senesinde hastalığına yenik düşerek, Serahs’ta ölmüş ve oraya gömülmüş ise de; sonradan oğlu Alp-Arslan, babasını Merv’deki türbesine defnetmiştir.

Hiçbir zaman kardeşi ile taht kavgasına girmeyen bu büyük insanın çocukları, Tugrul’un oğlu olmadığından dolayı Selçuklu Türklerinin liderliğini aldılar. Onlarla beraber Türk ve İslâm dünyasında yeni sayfalar açıldı. 11. asırdan itibaren İslâm’ın en kuvvetli savunucuları ve yayıcıları olan bu Türkler, dünya tarihinde ve coğrafyasında değişiklere de sebep teşkil ettiler. Çagrı’nın başlattığı keşiflerin sonucunda, Anadolu “Türkiye” oldu. Selçuklunun devamı sayılan Osmanlı da, Bizans’ın son kalesi İstanbul’u fethederek, bu köhne imparatorluğu tarihe gömdü.

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -