Ana Sayfa 1998-2012 Azınlık Konusu ve TÜSİAD

Azınlık Konusu ve TÜSİAD

H ürriyet gazetesinin 22.05.2001 tarihli sayısının 13. sayfasında yer alan haberin başlığı şu şekildeydi: “TÜSİAD: Türkçe “anadil” değil “resmî dil” olsun”. Bu büyük puntoyla yazılmış başlığın şokunu atlatamadan, daha küçük puntoyla yazıldığı için dikkatimi geç çeken üst başlıkla tekrar sarsıldım: “iş adamları, demokrasi için bastırıyor, “Kürtçenin önünü açın” diyor.”

- Reklam -

Kürtçenin önünün açılması, millî bütünlüğümüzün temeline yerleştirilmeye çalışılan bir dinamit olarak görülmüyor ve demokrasi için bir şart olarak kabul ediliyor.

Haber, “TÜSİAD”, bugüne kadar değindiği pek çok konunun içini, “Demokratikleşme Raporu” ile doldurdu” diye başlıyor. Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süheyl Batum tarafından hazırlandığı belirtilen raporun “Kültürel Yaşam Ve Bireysel özgürlükler” başlığı altında “ana dilde eğitim ve TV-radyo yayını alanındaki serbestliğin” AB’ye üyelik konusunda en temel kilometre taşlarından biri olduğu belirtilmiş.

Ayrıca raporda Anayasa’nın 3. maddesindeki “dili Türkçedir” ve 42. maddesindeki ‘ana dilleri” kavramlarının “resmî dil” olarak değiştirilmesi gerektiği söylenmiş.

Resmî dil, devlet işlerinde, devlet kurum arında ve resmî yazışmalarda kullanılan dildir. Ana dil ise bir ülke topraklarında yaşayan insanların gündelik hayatta da konuştuğu (gerekirse konuşması yasalarla sağlanan) dildir.

Üniter devletlerde ana dil ve resmî dil birbirinden ayrılamaz. Anayasaya “resmî dil” gibi bir ifade konulması ise gereksizdir. Çünkü dil tektir. Ülkede yaşayan azınlıklar olması, devletin üniter yapısından taviz verilmesini gerektirmez. Öte yandan Pakistan gibi ülkelerde resmî dil ve ana dil farklıdır. Kimse umutlanmasın, Türkiye Pakistan olmayacaktır!

Anayasamızın, devletin temel niteliklerinden bahseden 3. maddesinde yer alan “dili Türkçedir” ifadesi, başına resmî kelimesi getirilmesi unutulduğu veya önemsenmediği için değil, Türk yurdunda Türkçeden başka dil konuşulmasını engellemek için mevcut hâliyle yazılmıştır.

- Reklam -

Peki, bu madde “resmî dili Türkçedir” şeklinde değişirse ne olacak? Olacaklar apaçık ortada: Zaten konuşulması engellenmeyen Türkçe dışındaki diller her yerde konuşulacak, Kürtçe şarkı çalan radyolar Kürtçe yayın yapmaya başlayacak. Ama bu dili konuşanlar ve bu dilde yayın vb. faaliyetlerde bulunanlar devletle olan ilişkilerini Türkçe ile yürütecekleri için anayasayı ihlâl etmemiş olacaklar. Bu tavizin verilmesinin bir adım sonrası, Türkiye’den Kürt devleti kurmak için toprak istenmesi olacaktır.

Azınlık konusu önümüze ilk defa getirilmiyor. Avrupa, ne zaman bizi sıkıştırmak istese bu konuyu gündeme getirmektedir. Bunun en acı örneğini cumhuriyetin ilk yıllarında yaşadık. Türk tarihi denilen o büyülü şiirin son kıtasındaki en önemli mısra olan Atatürk, Misak-ı Millî sınırları içinde yer alan Musul’u Türkiye topraklarına katmak için savaşa hazırlanırken, Musul petrollerinden faydalanmak isteyen İngilizler, bir Kürt isyanı olan Şeyh Sait isyanını çıkartmıştır. Büyük bir savaştan çıkan Türk devleti bir de bu başı bozuk asi takımıyla uğraşınca Musul için savaşılmamıştır. Dolayısıyla bizim olan Musul, bizden uzak kalmıştır.

Bugünkü durum da dünkünden farklı değildir. Güçlenmeye çalışan Türkiye, içimizdeki bir kısım kurum, kuruluş ve kişilerin de desteğiyle, baltalanıyor. Baltaları tutan eller hiç değişmedi. Sadece değişik zamanlarda balta değiştirdiler: Dev-Sol, Dev-Genç, ASALA, PKK, sözde legal bir takım parti ve dernekler, Ermeni soykırımı ve son zamanlarda da Kürtçe eğitim ve yayın hakkı. Amaç aynı: Meydanlarda yenemedikleri büyük Türk milletini siyasetle parçalamak ve yok etmek.

Türkiye’de Kürtler, azınlık statüsünde değildir. Bu yüzden Türk vatandaşı olan herkes ırkî kökeni ne olursa olsun, Türk milletinin yüksek çıkarlarını korumakla mükellef ve adalet önünde eşittir. Ama birileri ille azınlık olduğunu söylüyorsa onlara itiraz etmiyor ve Atsız’ın 1950’de kaleme aldığı şu satırları sunuyorum: “… bir memleket yalnız bir milletindir ve o milletin istek ve çıkarlarına göre idare olunur. Azınlıklar o ülkede, ancak asıl sahiplerin millî haklarına saygı göstermek şartıyla adalet içinde yaşamak hakkına maliktirler ve hiçbir sûretle, kendi özel ve millî şartlarını, çıkarlarını ileri süremezler. Hele memleketin asıl sahiplerinin hak ve çıkarları aleyhinde hiç bir dilekte bulunamazlar.”

Başta TÜSİAD’dan konu açıp sonradan konuyu dağıttığımız düşünülmesin. TÜSİAD’ın raporu, buzdağının su üstündeki kısmıdır. Konuya bu yüzden oradan başlamayı uygun gördük.

- Reklam -

Şimdi soruyoruz: TÜSİAD’a ne oldu da bu raporu yayınladı? Açlık sınırında insanların olduğu bir ülkenin en lüks imkânlarına sahip olup kaymağını yiyen bu insanlar acaba nerelere ve kimlere hizmet etmek için Kürtçe savunucusu oldu?
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -