19.yüzyılın sonu 20.yüzyılın başları Şirvan el şairlerinin sanatı konu açısından çok zengin ve rengarenktir. Şirvan çok eski zamanlardan edebî geleneklerle zengin olmuş ve bölgenin yüzyıllarca edebi pratiği onu Azerbaycan edebi düşüncesinin önemli ocaklarından birisine dönüştürmüştür. Bu açıdan yüzlerce yıllık tarihe sahip Şirvan şiiri 19.yüzyılın sonu 20.yüzyılın başlarında gelişmekle kalmamış, hem de kendi döneminin edebî aynası oluvermiştir.
Belirtilen dönem konu eğilimleri – gelişme yönleri önceki dönemlerdeki gibi, sosyal içerik taşımış, tüm hâllerde halkın moralini, arzu ve isteklerini, sosyal manevî, edebî psikoloji ruh durumunu ifade etmiştir. Toplumsal hayatın zenginliği, dönemin olaylarının insanların hayatına etkisi olarak halk şiirine de yansımıştır.
Genellikle, edebî sanatta gelişme eğilimleri – konu elvanlığı ilk sırada geleneğin etkisinde olur. Herhangi bir dönemde yapılmış en büyük siyasal, sosyal değişimler edebî sanatı (bütünlükte edebî düşünceyi) hemen etkileyip tam yeni şekil ve konu veremez. Bu, halk şiirinde de aynen böyle. 19. yüzyılın sonu 20.yüzyılın başları Şirvan halk şairlerinin sanatını bir tam hâlinde dikkatten geçirdikte belirtilen dönemin siyasal toplumsal çalkanmalarla – devrimler, sarsmalarla zengin olması, Azerbaycan’ın girdiği Rusya İmparatorluğunda arka arkaya yapılan devrimler, savaşlar, açlıklar, isyanlar vs. Şirvan halk şiirine kendi etkisini yapsa da, radikal biçim ve konu değişimleri yapamamıştır. Bunun nedeni halk sanatının şekil konu özelliklerinin yüzyılları aşıp gelen tutucu, istikrarlı, değişmez özelliklere sahip olmasıdır.
Halk sanatı yüzyıllarca sözlü geleneğe dayanarak varolmuştur. Sözlü gelenek sanatı tüm mekanizmleri düzeyine son derece güçlü, dayanıklı, dirençli, kristal nitelikli özellikleri yansıtır. Folklor oluşum ve yaşama kaynağı açısından etnik ve kültürel hafızaya bağlıdır. Sözlü hafıza geleneği konu ve şeklin varlığının temelinde durur. Edebî göstericileri açısından akıllardaki poetik geleneklerin taleplerine uyan, onun edebî nitelik kriterlerine uyan, geleneği yansıtabilen yaratıcılık olayları zamanın sınavından çıkıp yaşayabilir. Aksi hâlde o bireysel olay olarak ortaya çıktığı gibi de unutulup gider. Bu açıdan şiirsel gelenek halk sanatında en önemli olay olup, onun varoluşunun temelini oluşturuyor. Belirtilen dönem Şirvan şairlerinin sanatının da temelinde yüzyıllarca bu gelenek durmaktaydı. Bu dönemde toplumsal, siyasal, kültürel hayattaki bütün değişimler Şirvan el şairlerinin sanatına da işte bu geleneğin süzeğinden geçerek girmekteydi. Bu aynen bu poeziyanın bütün gelişme eğilimlerine – konu içerik özelliklerine aittir.
Oysa, halk şiirinin konu açısından çok geniş şekilde tasnifi yapılabilir. Genelde, el şairleri ve âşıkların sanatını toplumsal, aşk ve doğa konulu şiirlere ayırıp açıklamasmı yaparlar. Bu da tasnifın hangi kriterlere dayanarak yapılmasına bağlıdır. Burada konu türleri, tipleri, yarım tipleri vs. ayırıp, onların sayısını bölüştürmek de mümkün.
19. yüzyılın sonu 20.yüzyılın başları Şirvan el şairlerinin yaratıcılığını gelişme eğilimleri – yönleri açısından incelerken de konuyu büyük (genel), veya küçük yönlere dayanarak gözlemek mümkün. Şimdiki hâlde bütün küçük alanları -yönleri içeriğine alan genel gelişme yönlerini kapsamayı daha uygun hesap ediyoruz. Bu, iki etkenle belirleniyor:
Birincisi, 19.yüzyılın sonu 20.yüzyılın başları Şirvan el şairlerinin sanatının gelişme eğilimleri açısından ilk defa incelenmeye tâbi tutulması: ilk araştırma ilk sırada problemin genel teorik temellerinin oluşturulması ve onun en genel gelişme yönleri üzere incelenmesini talep ediyor.
İkincisi, problemin evrensel gelişme yönlerinin öğrenilmesinin teorik plânda bütün meseleleri kapsamaya ve onlara değinmeye imkân vermesiyle.
Bu etkenlere dikkat ettiğimizde belirtilen dönemin halk şiirinde iki önemli yön belli oluyor:
1. 19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başlan Şirvan el şairlerinin yaratıcılığında edebî toplumsal idealin gelişme eğilimleri.
2. 19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başları Şirvan el şairlerinin yaratıcılığında aşk lirizminin ideal konu açısından geli şme özellikleri.
Edebî toplumsal ideal geniş anlayıştır. Bu durumda o bir tek sosyal ilişkilerin şiirdeki yansımasını değil, toplumun hayata ve dünyaya bakışının bütün alanlarını kapsar. Sanatkârın insana, topluma, doğaya, Allah’a poetik ilişkisinin temelinde duran şiirsel idealler bütünlükte edebî toplumsal idealleri oluşturuyor. Edebî toplumsal ideal kendi konusu bakımından sosyal siyasal ideallerin etkisi altında şekillense de, o şiir olayı gibi bütün hâllerde edebî örtüye sahiptir. Edebîlik kamuoyunu sosyal siyasal olay olmaktan çıkarıp, sanat, yaratıcılık olayına dönüşür. Bu anlamda, edebî toplumsal ideal sanatkârın çevresindeki dünyaya yaklaşımının edebileşmiş kaidelerini yansıtır.
Genellikle, halk sanatı için sosyal motif onun bütün tarihince özgünce olmuştur. Bu özellik halkın edebi sanatının onun hayatının düşünce dünyasının ayrılmaz parçası olmasına bağlıydı. Halkın geçimini, toplumun hayatının sosyal durumu daim şiirde öncül konulardan birisi olmuştur. Bu açıdan, 19.yüzyılın sonu 20.yüzyılın başları Şirvan el şairlerinin yaratıcılığında edebi toplumsal idealin gelişme eğilimleri açısından sosyal motif hep özel ve kabarık olmuştur.
Önceki yüzyıllarda olduğu gibi, araştırdığımız dönemin şiirinde de edebî toplumsal idealin içeriğinde sosyal itiraz önemli yer almıştır. Şirvan el şairleri kendi şiirleriyle bir tek sosyal adaletsizliğe karşı çıkmamış, bununla hem de sosyal iftiraya karşı geleneklerden gelen itirazı devam ettirmekle iyilik idealine sadakatini bildirmişler.
Tüm zamanlarda olduğu gibi, 19.yüzyılın sonu 20.yüzyılın başları Şirvan el şairlerinin yaratıcılığını sosyal itirazı yansıtan edebî sosyal idealin konusu insanların çağdaş moralini yansıtmış. Diğer bir deyimle, Şirvan el şairleri onları kapsayan sosyal yaşantı sorunlarını şiire getirmekle hem de ait olduklan toplumun ruh hâlini yansıtmışlar.
19.yüzyılın sonu 20.yüzyılın başları Şirvan el şairlerinin yaratıcılığının sosyal itiraz motifleri açısından incelenmesi onu belirtiyor ki, bu şiirler toplumsal ruhun ifadesi açısından çok zengindir. Şirvan el şairleri ait oldukları toplumun hayatına hiçbir zaman duyarsız kalmamış, kendileri de halkla beraber uğradıklan sosyal adaletsizliğe karşı edebî itirazlarını ifade etmişler. Bu durumda onların şiirleri elin derdini anlatan, edebî şekilde beyan eden “kürsüye” dönüşmüştür.
Çok zengin metin fonuna sahip (bak: 1; 2; 3; 4; 5; 6; 7; 8; 9; 10; 11; 12; 13; 14 ve s.) Şirvan el âşıklarının sanatında motifleşmiş sosyal itiraz hiç de soyut içerik taşımaz. Burada kötülük ve onun taşıyıcıları adları, unvanlarıyla edebî simalardır. Örneğin, el şairi İman Hudaverdioğlunun (1840 – 1912) “Gelmişem” adlı koşmasında sosyal zulüm yapanların Çar yönetiminin yerlerde tayin ettikleri yöneticilerin (şiirde naçalnikin) olduğu açıkça belirtilmiştir.
Ay hazarat, kime deyim derdimi?
Zulüm elinden ahir cana gelmişim.
Naçalnikler soyundurup döverler,
Od tutuban yana yana gelmişem.
Şiirin içeriğinden belli oluyor ki, sanatkârın uğradığı sosyal problem geçim derdidir. Bol tahıl ekip, iyi ürün toplasa da, çeşitli toplumsal idarî baskılarla ailesinin rızkını elinden almışlar:
… Yüzbaşı apardı vergibaratı,
Seyit zorla aldı hümsü, zekâtı,
Kenthuda başladı ayrı büsatı,
Baş götürüp biyabana gelmişem…
Göründüğü kadarıyla yüzbaşı vergi adıyla, seyit dini vergiler olan hüms (beşten biri), zekat (ondan biri) adlan altında, kenthuda da diğer bir adla onun tahılını elinden almış ve şairin ailesi her şeyi elinden çıkarmıştır. Uğradıkları sosyal adaletsizlik sanatkâr kendi evini barkını bırakmak zorunda kalmış ve o, ekmek parası kazanmak için memleketini bırakarak, Gobustan’da koyun otarmak zorunda kalmıştır:
… Yazık İman hiç bilmeyir neylesin,
Derdi-dilin gidip kime söylesin?
Külfet açtır kimler kömek1 eylesin?
Çoban durup Gobustan’a gelmişem (12, 89).
Bu hayat onu bıktırmış, haksızlıklar canına tak etmiştir. Bıksa bile kurtuluş yolu bulamaz. Uğradığı sosyal adaletsizliklere karşı bir başına dayanmakta güçsüzdür. Çünkü “Beni” adlı koşmasında belirttiği gibi, “Mahalımızda “gel ver” deyen bir değil// Karıngulu2 hazır yiyen bir değil// Ağa, koha – kalbe değen bir değil”. Çaresiz kalan sanatkâr geçimine, hayatına beddua eder: kendi ağrı, acısını edebî söze çevirmekle, az da olsa, teselli eder:
Görüm ihtiyacın gözü kör olsun,
Çırpar o taşa, duvara meni.
Aşıp Gobustan’ın boz düzlerini,
Koyun otardırlar avare meni…(12, 89).
Diğer bir el şairi Hasan Gümüşoğlu, (1852 – 1913) da şiirlerinde halkın zor geçimini keskin sosyal boyalara vermiş. Şairin “Karabığ” adlı şiirinde hana rüşvet verip Karabığ köyünde ağa – darğa olduktan sonra insanlarla kendi çıkarları adına zorla susam ektiren, arsızlığı yüzünden kansının memleketi olan Salyan’a gitmeğe utanç duyan, her yerde halka zarar veren, insanların hayatını cehenneme dönüştüren, tiryak kullanarak, kendi çoluk-çocuğuna zulüm eden, büyük küçük bilmeden insanlara vahşice davranan, şerefsiz insanlarla arkadaşlık yapıp, onlara meydan veren, aksakallara hakaret etmeyi sevap sanan ağa ifşa edilmiştir:
Hana verip yorğa3,
Karabığ’da olup darğa,
Deyir han dadaşa güya,
Bu bir azacık rüşvettir… (12, 108).
Fakat insanlar zulme uğrasalar da, hiçbir zaman hakka olan imanlarını kaybetmiyorlar. Örneğin, Padar Alışan’ın (19.yüzyıl – 1928) “Bele Kalmaz” koşmasının içeriğinden belli oluyor ki, o çok zulüm ve haksızlığa uğrasa da, bu adaletsizlikler dayanılmazlık sınırına ulaşsa da, onun hakka, adalete olan umudu hiçbir zaman kırılmaz. O, inanıyor ki, nâhak kan yerde kalmaz, zulüm edenlerin tahtı tacı çöker:
Rahm eyle, tatarı4 yandırır meni,
Bir el sakla, devran bele de kalmaz.
Uçular hasarlar, kırılar buhov,
Tarumar olar zindan bele de kalmaz… (12, 136).
Şirvan el şairlerinin şiirlerinin gözden geçirilmesi bir daha kanıtlıyor ki, şiir hem de sosyal adaletsizliklere karşı bir itiraz aracı olmuştur. Öte yandan, bu itiraz soyut içerik taşımamış, direk olarak sosyal zulüm yapan kişilere yöneliktir. Şirvan el şairlerinin şiirlerinde kendi tabaka – idarî imkânlarını kullanarak insanları sosyal haksızlıklara uğratan zalimlerin kendi adları, unvanlarıyla ifşa olunması 19. yüzyıl halk şiirlerinde ve genellikle, edebiyatta realizmin kuvvetlenmesini bir daha onaylıyor. Örneğin, el şairi Lekili Abasgulu (1860 – 1936) çekinmeden Yüzbaşı Paşa’yı eleştirerek onun insafsızlığını, şerefsizliğini, “dışarıda köpek, köyde aslan kesilmesini”, köyü virane koyarak, yağmalamasını, eline düşen her şeye nefsi düşüp hemen kapmasını, insanların koruması gereken hakkını karnını dok tutması için satmasını, halkı oyuna getirerek onların elinden sığınını, koyununu almasını, namusu, şerefi, saygıyı atıp her türlü şerefsiz işler yapmasını, ihtiyarına, çocuğuna aldırmadan onları kırbaçla dövmesini ifşa etmiştir:
İnsafı atıptır Yüzbaşı Paşa,
Yoksulu bastırır denbeye, taşa,
Dövüleni satar, dolmaya, aşa,
Hele dövülenden rüşvet de alır,
Herden fetva verip davalar salar… (12, 139).
Aynı keskin eleştiriyi Şirvanlı el şairi Aliabbas Rızaoğlu’nun (1878 – 1931) şiirlerinde de gözleyebiliriz. Pristavdan5 kendisine karşı hakaret dolu zulüm, gaddarcasına acımasızlık görmüş sanatçı bunun karşısında susmamış ve koşmasında pristavı insanlık karşıtı bir varlık gibi eleştirmiştir. O, pristavı beraberinde insanlara, köye, halka, doğaya bedbahtlık getiren kötü insan gibi özetlemiş ve onun yaptığı zulümlerin karşılığında kulağının sağır, gözlerinin kör olmasını, yavrusunun yetim kalmasını, hiçbir zaman yüzünün gülmemesini, kafasına taş düşüp ezilmesini ve bu yaranın yıllarca iyileşmemesini Allah’tan dilemiştir:
Arzum budur o Yaradan Huda’dan,
Bizim kente hiç pristav gelmesin.
Kar6 olsun kulağı, kör olsun gözü,
Söz edip sıfatımı görmesin… (12, 187).
Sirvan el şairlerinin şiirlerinde motifleşmiş sosyal itiraz kendi kaynağını halkın ağır ekonomik durumundan almıştır. Bu sosyal ekonomik durum onların sanatında fakirlik motifi gibi yansımıştır. Kolanı Meşedi Mustafa’nın (19.yüzyıl) yazdığı gibi:
El yüzdüm haneden, maldan, devletten,
Ahır ki, kaddimi eydi fakirlik.
Men bir nöker7 oldum, o bir hükümdar,
Danladı , dansadı, sövdü fakirlik… (12, 68)
Gösterilen dönemde Şirvan el şairlerinin sanatında edebî sosyal idealin tecessüm olunduğu araçlardan birisi dünyadır. Böylece bu zaman dönemin sosyal ilişkileri kendine özgün şekilde ifade olunmuş. Bu konulu şiirleri gözden geçirdiğimizde belli oluyor ki, insanlar zamanın sarsmalarına, dönemin, ortamın toplumsal çirkinliklerine karşı sabır, ihtimam sergilemişler. Bu, hiç de zulme boyun eğmek, hayatın darbelerini sessizce kabullenmek değildir. Tam tersi, insanların sabrında varlık aleminin ilahi içeriğine imandan doğan bilge yaklaşım ifade olunmuş. İnsanlar inanmışlar ki, iyilikle kötülük ikizler. Hak oldukça haksızlık da olacaktır. Dünyaysa bir tek kötülükten hâli değil. Kötülük ne kadar güçlü olarsa da, yer yüzünde iyiliğin kökü kazınmayacaktır. Çünkü Yüce Yaradan dünyayı böyle yaratmış. Bu açıdan 19.yüzyılın sonu 20.yüzyılın başları Şirvan el şairlerinin yaratıcılığına yansımış dünya tipinin anlam çeşidi çok yaygındır. Bu tipte insanların dünyanın gidişine, onun çirkinliklerine karşı bilge felsefî yaklaşımı ifade olunmuştur. İnsanlar dünyadan razı kalmadıkları gibi, kendi şikayetlerini de onun kendisine – dünyaya söylemişler. Bu açıdan Kolanı Meleşedi Mustafa’nın (19.yüzyıl) “Dünya” koşması özeldir. Sanatkâr vaade, sözüne sadakatli, çevresindeki insanların sorunlarına duygusal yaklaşan bir insan olsa da, dünya vefasızlık etmiş, onun değerini anlamamış, hiçbir zaman imdadına yetişmemiştir:
Nice insanların kaydına kaldım,
Yazık ki, kadrimi bilmedi dünya.
Akıttım dideden yaşı dembedem,
Ne fayda, birce yol silmedi dünya… (12, 68).
Şirvan el şairleri insanları dünyayı anlamağa çağırmışlar. İnsanlar dünyayı kendi isteklerine uydurmak, onu kendi bakış açılarına uygun görmek isteseler de, dünya hiçbir zaman insanların isteklerine uymamıştır. Şirvan el şairi Tircanlı Sofı Resul (19.yüzyıl – 1942) dünyanın bu kendine özgünlüğünde varlık aleminin ilahî nizamını görmüştür. O çağdaşlarına dünyanın – sonsuz kalıcı, insanın geçici olduğunu, insanların bu gerçeği anlayıp, algılamaları lâzım geldiğini beyan etmiştir. İnsan ne kadar ki, kendisinin bu dünyada geçici olduğunu anlamıyor, o, hayatını düzgün kuramaz da. Tüm gücüyle dünyanın somutluğuna bağlanıyor, insanlarla ilişkisinin temelinde mal-mülk hırsı duruyor. Oysa, dünya insanın sonsuzluğa giden yolunda geçici durak – handır:
Âlem öyle kurulmuş ki,
Her canlının oylağı8 var.
Dünya bir kervansaradır9,
İnsan adlı konuğu var… (12, 122)
Göründüğü kadarıyla Şirvan halk şiiri için sosyal motif onun bütün tarihi boyunca özgün olmuştur. Şirvan insanının geçimi, toplumun hayatının sosyal ruh durumu şiirde hep yönetici konulardan birisi olmuştur. Bu anlamda, 19.yüzyılın sonu 20.yüzyılın başları Şirvan el şairlerinin yaratıcılığında edebi toplumsal idealin gelişme eğilimleri açısından sosyal motif hep özgün ve yöneticiydi.
KAYNAKLAR
1. Aşık Ahmet. Sazımızın Telleri. Bakü: 1965
2. Aşık Ahmet. Elleriniz Yorulmasın. Bakü: Yazı, 1980.
3. Aşık Ahmet. Bakü: Şur Neşriyatı, 1995.
4. Aşıklar ve El Şairleri (Şamahı Folkloru Esasında/ Toplayanı ve Derleyen: S.Ganiyev. Bakü: ADPU, 1993.
5. Azerbaycan’ın Aşık ve Şair Kadınları/ Toplayıp Derleyeni E.Ceferzade, Bakü, 1971.
6. Azerbaycan’ın Aşık ve Şair Kadınları/ Toplayıp Basına Hazırlayanı, Bakü, 1981.
7. Azerbaycan Folkloru Antolojisi. 11. Kitap. Şirvan Folkloru/ Toplayıp ve tertip edenleri: H.İsmailov ve S. Ganiyev. Bakü, 2005.
8. Her Budaktan Bir Yaprak/ Toplayıp Derleyeni E. Ceferzade. Bakü: 1982.
9. Şirvan Aşıkları/ Toplayanı ve Derleyeni S.Ganiyev. Bakü: ADPU, 1993.
10. Şirvan Aşıkları. 1. Hisse/ Toplayanı ve Derleyeni S. Ganiyev. Bakü: ADPU, 1996.
11. Şirvan Aşıkları. 2. hisse/ Toplayanı ve Derleyeni S. Ganiyev. Bakü: ADPU, 1997.
12. Şirvan El Şairleri. 1. kitap/ Toplayanı, Derleyeni, Açıklamaların ve Önsüzün Yazarı: T. Ganiyev. Bakü: Nurlan, 2007.
13. Şirvan’ın 350 Şairi. (Toplayıp Derleyenler E. Ceferzade, S. Ganiyev), Bakü: 1999.
14. Şirvan’ın kadın Şairleri. (Toplayıp Derleyenler E. Ceferzade, S. Ganiyev) Bakü:1995.
1. Yardım.
2. Obur.
3. Burada at.
4. Kırbaçı.
5. O dönemin emniyet müdiri.
6. Sağır.
7. Uşaklık.
8. Seyir yeri.
9. Barınak