Ana Sayfa 1998-2012 ATSIZ HOCAMA MEKTUBUMDUR

ATSIZ HOCAMA MEKTUBUMDUR

2005 YAZI YARIŞMAMIZIN 1. Sİ

- Reklam -

ATSIZ HOCAMA MEKTUBUMDUR

Atsız Bey Hocam,

Önce ellerinden öperim. Dualarım hep seninledir. Büyük hâtıranın önünde saygıyla eğilirim. Sana minnet borcum vardır. Çünkü hayatımın istikametini, senin yazılarını, kitaplarını okuyarak buldum. Bir insan için bunun nasıl bir kıymet taşıdığını bilen bilir.

Afganistan’daki Türk taburunda görev yapan bir subayım. Birçok sınıf arkadaşım kolejlerde okuyarak başka mesleklere intisap ettiler. Ben ise yoksul bir ailenin çocuğu idim. Anadolu’nun unutulmuş bir köşesinde doğup büyümüştüm. Senin yazılarını orada okudum. Diyordun ki, Türkçüler askerliği, idareciliği ve öğretmenliği meslek olarak seçsinler. Bu öğüdün yüreğime ateşler düşürdü. Askerî okulu bir mecburiyetten çok, büyük bir sevgiyle tercih ettim. Peygamber ocağının bir mensubu olmakla da iftihar ediyorum.

Şimdi, eski Türk yurtlarından birindeyim. Geçmişi düşündükçe, burada hüküm sürmüş Türk devletlerini hatırlıyorum. Akhunların, Göktürklerin, Gaznelilerin, Tuğlukluların, Timurluların, Babürlülerin nal seslerini işitiyorum, Büyük Türk Coğrafyasının bu tarihî beldesinde atalarımın gölgesini görür gibiyim. Bu gerçek, âdeta beni büyülüyor. Sonuçta, düşüncelerim ve duygularım, beni yine sana götürüyor. Sen olmasaydın, geçmişimize merak duymam ve Türk dünyasını öğrenmem herhalde mümkün olmayacaktı.

Ama, bir taraftan da yüreğim yanıyor. Kıt’alara sığmayan Türk varlığı, şimdi Anadolu’ya sıkışıp kalmış. Ger rçi, başka Türk cumhuriyetleri de var. Ama, yazık ki, onlar kendilerini kabile isimleriyle anmaya çalışıyorlar. Türklük şuurunun böyle zayıflamış olması beni kahrediyor. Oralarda da, senin adın, aydın kimseler arasında, bir efsane gibi dolaşıyor. Dileyelim ki, fikirlerin ve ülkün de, gittikçe yaygınlaşsın ve bütün Türk ülkelerinde bir bayrak gibi dalgalansın.

- Reklam -

Atsız Bey Hocam,

Ben senin başka âlemlere karıştığını kabul edemiyorum. Çünkü, daima benimle berabersin. Ruhlarımız birbirine karışmış gibidir. Önümde henüz uzun yıllar olduğunu biliyorum. Bu zaman zarfında, senin büyük ülkünün yolunda yürümek hayatımın mânası olacaktır. İnancım odur ki, Türklüğü diriltecek, onu yeniden dünyanın bir numaralı devleti yapacak olan, senin sabırla işaret ettiğin ülkü yoludur. Temennim, benim düşüncemde olan subaylarımızın bir gün bütün karargâhlarda çoğunluk olmasıdır.

İradesi henüz teşekkül etmemiş bir çocuktum.. Senin hayatını ve mukaddes çileni öğrendikçe iradenin ne demek olduğunu anladım. Çelik gibi bir iradenin yenilmezi yeneceğini, olmazı olduracağını, imkânsızı başaracağını kavradım. Çetin ülkü yollarında yürümenin de böyle çelik gibi iradelere muhtaç olduğunu gördüm. Mete’de, Bumın Kaganda, Kürşad’da, Köl Tiginde, Yavuz Selim’de, 4. Murat’ta ve Atatürkümüzde mevcut bu iradenin ne harikalar yarattığını en iyi sen bilirsin.

Senin bu dünyadan ayrıldığın günlerde Türk illeri tam bir esaret altındaydı. Emperyalizm, olanca baskısıyla devam ediyordu. Gelecek, hiçbir ümit vaat etmiyordu Ama, sen, bütün bu olumsuz şartlara rağmen ümidini hiç kaybetmedin. Çalışma odanın duvarında “Ümit, en son terk olunan şeydir” yazıyordu. Bizim de bugünkü hazinemiz ümitten ibarettir. Fakat, menfi şartlar, bizi yolumuzdan alıkoymayacak, bilakis güç ve kuvvet verecektir. Zorluklarla mücadele etmenin zevkini de senden öğrenmedik mi?

Türkiyemizin, zaten malûmun olan durumundan da bahsetmek istiyorum. Ülkemiz, maalesef tarihinin en acı günlerini yaşıyor. Boynumuz eğiktir. Milyarlarca dolarlık soygunlar milletimize fatura edilmiş bulunuyor. Onun için de dış finans merkezlerinin denetimi altına grmek zorunda kaldık. Haysiyetimizi koruyamıyoruz. Millî gururumuz yerlerde sürünüyor. Bir türlü doğrulamıyoruz. Aşiret reisleri bile bize kafa tutuyor. Kırmızı çizgilerimiz silinip gitti. Subaylarımızın ve askerlerimizin başlarına çuval geçirilmesi gibi bir hakaretin acısı altında eziliyoruz. İsyanı körükleyen, ona arka çıkan ülkelerin birliğine girmek için olmadık tavizler veriyoruz. Avrupa, sularımızı bile kendi denetimine almak istiyor. Daha da kötüsü bu gidişe alkış tutanlar var. Bir kısım basının köşe başlarında, bazı televizyon ekranlarında satılmışlığın en pespaye örneklerini okuyup seyrediyoruz. Milletimiz, aşağılık eğlencelerle uyutulmak isteniyor. Dikkatlerimizin hayatî konuların dışına çekilmesi için olmadık desiseler yapılıyor.

- Reklam -

Bu manzara karşısında sen olsan ne yapardın?

Hiç şüphesiz, kalemini yine kılıç gibi biler, ortaya atılırdın. Başına neler geleceğini asla düşünmez, evlâd ü iyâl derdine düşmezdin. Ancak, böyle davrananların sayısı çok az. Onların da sesleri boğuluyor, kendilerini ifade imkânı kısıtlanıyor. Böyle bir ortamda senin varlığına ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu daha iyi anlıyoruz.

Atsız Bey Hocam,

Bir gün gelecek, Türkçülük mutlaka muzaffer olacaktır. O zaman senin de ruhun rahat edecektir. Biz, o günlerin hayâli ve ümidiyle yaşıyoruz.

Sana ebedî hayatında huzur diliyorum. Bizleri mânevi âlemden kollamanı ve esirgemeni diliyorum. Huzurunda saygı ile eğiliyorum.

Yarışma birincisi

GİRAY BAYKARA

1974’te Malazgirt (Ağrı)’da doğdum. İlkokulu burada okuduktan sonra Ağrı Lisesinin orta kısmına

devam ettim. Mezun olunca Kuldi Askerî Lisesi’ne

yazıldım. Burayı ve Harb Okulu’nu bitirerek subay çıktım. Çeşitli kıt’alarda görev yaptım. Hâlen bu görevime devam ediyorum. Yazımın, herhangi bir dereceye girdiği takdirde kod adımla yayınlanmasını diliyorum. Daha lise çağlarından başlayan okuma hastalığına tutuldum. Bir süre sonra, sistemli ve düzenli okumayı öğrendim. Türk milliyetçiliği konusunda yazılmış her şeyi takip etmeye ve mümkün olduğunca biriktirmeye çalışıyorum. Şimdiye kadar yaptığım yazı denemelerini müstear adlarla yayınladım. Mahallî gazete ve dergilerin bazılarında makalelerim ve hîkâyelerim yayınlandı. Evliyim, okul öncesi çağda iki oğlum var. İngilizce

bilirim. Japoncaya da çalışıyorum.

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -