Ana Sayfa 1998-2012 Amerika'dan Eski İzlerden Yenilere

Amerika’dan Eski İzlerden Yenilere

25 yıl kaldığım Amerika’dan ayrılalı 30 yıl olmuş. Ara yerde birkaç gidip gelmelerim oldu ama bunlar kısa kalışlardı (1974’te Nebraska Üniversitesi’nin Eğitim Sempozyumunun açılış konuşmasını yapmam için bir haftalık daveti, bir iki kere sağlık tedavisi için-bypass ameliyatı…vs. geçen sene ailecek Batı tarafında turistik bir aylık dolaşma gibi).

- Reklam -

Bu sefer, gene sağlık sebebiyle(*), New York’taki Çifte Kule (Twin Towers) “savaşının hemen ardından (birkaç hafta sonra) Amerika’ya geldim ve gördüğüm değişikliklere şaşırıp kaldım: Amerikalılarda vaktiyle bu derece hiç aleniyete dökülmemiş aşırı bir milliyetçi tepki görmemiştim: her yerde bayraklar, nutuklar, gönüllüler, ölenlerin akrabalarına yardım, Araplara karşı-gizli, açık-öfke ve kin ve şimdi de Şarbon/Antraks silâhlı hayâlet düşmandan aşırı korku ve panik!

Amerika’daki Türkler

(Eskiden)

- Reklam -

Ama burada ben bunlardan söz etmek istemiyorum(**). Konu Amerika’daki Türkler.

Çok evvelki (1947-1972) dönemde, henüz ABD’de Türkler daha azken, ben ve iki üç arkadaşım bir şeyler yapmaya uğraşmıştık: Columbia Üniversitesi’nde bir “Turkish Studies Center” (Türk Etütler Merkezi)nin kuruluşu (Prof. E. Jackh, ben ve o zamanki Dış İşleri Bakanı Prof. Fuat Köprülü)- binlerce kitap getirtmiş ve üniversitede bir kitaplık kurmuştuk.

- Reklam -

“Türk Evi” (ben ve merhum eşim Güntekin), ve haftada bir ders veren “Atatürk Okulu” (ben, Dr. İrfan Doğrusöz ve Yeşim hanımla kurduktu, 600 küsür Türkçe kitaplı kütüphanemi Türkiye’ye dönerken okula hediye etmiştim); “American-Turkish Federation” (ABD Türk Dernekleri Federasyonu): Kıbrıslı bir arkadaşımla birlikte 8 yıl hafta sonlarımızı fedâ ederek tüzüğü geliştirmiş, bütün Türk derneklerine kabul ettirmiş ve şimdiki meşhur federasyonu doğurtmuştuk); “American-Turkic Center” (Dış Türk mültecile ri için dernek: Dr. Mehmet Göklen’le birlikte kurmuştuk) ve Radyo WHOM-FM’de “Turkish Hour” (haftada bir saat: Tarık Bulut, ben ve Terry Tashji ile birlikte). Bunlar hakkında, Altan Deliorman’ın vaktiyle başkanı olduğu Boğaziçi Yayınevince basılan “Tabutluktan Gurbete” kitabımda kısaca söz etmiştim (1. Baskı).

Bu sefer vaktim fazla olduğundan, “bakalım bunlara ne olmuş?” diye iz sürmek istedim (daha evvelki bir gelişimde de “Türk Evi”nin yeni yerine uğramış, fakat oradakilerin “siz kimsiniz? Ne istiyorsunuz?” gibi suallerine gücenip bırakıp çıkmıştım).

Ve Yeniler

“Türk Evi”nin ve Atatürk Okulu’nun çok güzel bir yeri -odaları-olmuş: tam Birleşmiş Milletlerin karşısında. Yöneticisi Mükerrem Bey birkaç yıldır idare ediyormuş. Akıllı, nazik bir genç. O da, diğer ilgilileri de, Türk Evi’ni ve Atatürk Okulunu benim ve kimin kurduğundan haberleri yok -hadi neyse, zaten daha önce o okulda öğretmenlik yapmış olan Sevil Hanım da hiç duymamış- “zararı yok ama, hibe ettiğim kitaplar nerde?” diye sordum. Öyle bir şey de bilmiyorlar! “Aman, Türkçe kitaba çok ihtiyacımız var” dediler, ben de “artık başka bir hayırsever bulun” dedim.

İşin garibi, ne bu iki kuruluş, ne de Amerikan-Türk Federasyonu, Columbia Üniversitesi’ndeki “Türk Etütler Merkezinden” ve kurduğumuz zengin kütüphanesinden haberleri yok- “belki kapanmıştır” dediler. Araştıracağım.

Gelelim Federasyona. O da aynı binada, hattâ aynı katta. Başkanları Egemen Bey (şu ana kadar ancak telefonla görüşebildik), yöneticisi de Evren Bey: çok gayretli iki idealist intibaını aldım. 4 yıldır buradaymış ve kuruluştaki rolümü bilmeyişine şaşmadım-bilseydi şaşardım. Sebebini iyi izah etti: “o zamanlar bilgisayar yoktu, antetli kâğıtlara da kurucuların adı konmamış; bir de her yeni gelen evvelkilerinin yaptıklarını pek reklâm etmeyi sevmediklerinden unutulup gidiyor” dedi.

“Neyse” dedim, “Bu vefasızlıktan olsa olsa insan-tabiî olarak biraz kırılsa da, asıl önemli olan kurulan hayırlı bir işin devam etmesi ve gelişmesidir. Kitapların kayboluşunun hepimizi üzmesi lâzım ama, hiç olmazsa Türk Evi de, okul da, federasyon da yaşıyor”.

Federasyon gerçekten de büyük faaliyetlere girişmiş (Serdar Ortaç’a konser bile verdirtmiş!) Kıbrıs ve Ermeni konularında nümayişler ve “Türk Günü Yürüyüşleri” düzenlemişler, konferanslar, sergiler tertiplemişler (sadece bu yıl, 11 Eylül olayları dolayısıyla, sokak yürüyüşünü iptal etmişler).

“American Turkic Center”in izine hiç rastlayamadım (Dr. Göklen de vefat edince herhalde dağılmış). Fakat dostumuz ve federasyonun eski başkanı Dr. Ata Erim, sağolsun, ipin ucunu bırakmamış. Başkanı olduğu (ve sanırım da kurduğu) “Dünya Türkleri Derneği” birkaç yıldır ses getiriyor-Türkiye’deyden bile duymuştum.

Kendisiyle konuştuğumda, “Afganistan konusunda Özbeklerden ve Türkmenlerden Amerikan basınında haber ve makalelerde söz edilirken, Türk kimliklerinden hiç bahsedilmiyor, peşine düşelim” dedim.

Bir de New York Times’da geçenlerde uzun bir yazısı çıkan Melik Kaylan’ı sordum. Tanımıyorlar. Bu Melik Bey çok ilginç: Makalesini tamamiyle bir Amerikalı olarak yazmış ve Türk olduğunu belli etmemiş. “İsminden belli” demeyin, bir biz anlarız. Amerika’da o kadar çok “gayrı-anglosakson” isimli yazar ve doktor var ki (meselâ, bir doktorumun adı “Choy”-Çinli-, diğerlerinin “Babu”-Hindu- ve Atakent-Türk), onlar Amerikalı olarak kabul edilir. Melik Kaylan da, yazısında, “biz, Amerikalılar, Türkiye’nin fevkalâde önemini tam takdir edemiyoruz” diye başlıyor ve çok güçlü sebepler gösteriyor. Sonra da “Orta Asya’daki cumhuriyetlerin hemen hepsi Türk. Bunları, yarın başımıza gene dert çıkaracak olan Ruslara kaptırıyoruz. Türkiye’yi Orta Asya’ya teşvik edelim, destek verelim ki, hem fanatik İran’ın, hem de Rusya’nın eline düşmesinler. Türkiye’nin ve Orta Asya’nın ortak blok politikası bizi de (yani Amerika’yı kastediyor) daha güçlü kılar. Kurnaz ve tek yanlı Amerikan siyasetiyle değil, bağımsız fakat tam müttefik bir Türkiye gerek bize” diyor.

Arkadaşlara, “aman bu zatı yalnız bırakmayın” dedim. Son sözüm, radyodaki “Türk Saati” olacaktı. Yer ve vakit kalmadı. Sadece şu kadarını biliyorum: ben 6 yıl yayından sonra Türkiye’ye dönüşüm sebebiyle arkadaşlarıma bırakmıştım. Gazeteci Faruk Fenik bir ara bunu sürdürmüş. Şimdi? Yeni haber alırsam ileride yazarım.

Dipnotları

(*) Columbia Üniversitesi’nden emekli olunca Medicare sigortam olmuştu. Hastane ve doktor masraflarının % 80’ini onlar ödediği için ABD’de muayene oluyorum.

(**) O konuyu Eğitim-Bilim dergisine yazdım.

DOĞU TÜRKİSTANLILARDAN NUSRET DEMİRAL’A ŞÜKRAN ARMAĞANI

Nusret Demiral ve dostları aracılığı ile düzenlenmekte olan geleneksel “Dostlar Sofrası” 18 Ekim 2001 Perşembe günü akşamı Ankara Bilkent Oteli’nde seçkin dostların katılımıyla yapılmıştır.

Nusret Demiral, özellikle Türk bayrağını Kıbrıs’ta gönderinden indiren bir Yunanlıya karşı takındığı tavır için Em. K. Gnr. Sn. Hasan Kundakçı’ya ve gene terör örgütü başı Abdullah Öcalan’ın teslimi veya Suriye topraklarından çıkarılması için yaptığı çağrı dolayısıyla Sn. K. K. Kom. Em. O. Gnr. Atilla Ateş’e ve on dostuna, her toplantıda olduğu gibi bu toplantıda da tablolar armağan etmiştir.

Nusret Demiral’a Dostlar Sofrası’nda bulunan Doğu Türkistanlı bir gurup, Türklüğe yaptığı hizmetlerinden dolayı 35 milyon Doğu Türkistanlı adına bir cüppe ve kalpağı merasimle davetlilerin önünde giydirerek armağan etmişlerdir.
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -