Ana Sayfa 1998-2012 AHLAK HAKKINDA

AHLAK HAKKINDA

(Türkiye Türkçesine aktaran: Muhammet Kemaloğlu) (1)

- Reklam -

Maalesef ki, şimdi okullarımızın ve ilmimizin seviyesi düşüyor, eğitimimiz dağılıyor, mevcut manevî servetlerimiz de tükeniyor; bu, korkunç bir durumdur.

Bir zamanlar en büyük binalar mescitler ve kiliselerdi; bu, dinin, yani ruhun nüfuzunun göstericisiydi, sonralar ise en muhteşem, yüksek binalar üniversitelerinki oldu, XIX. asırda üniversiteler mescitleri, kiliseleri geçmeye başladı, bir zaman sonra, Moskova’daki devlet üniversitesi, Petersburg üniversitesi ve başka büyük üniversiteler ortaya çıktı. Maalesef, şimdi ise en büyük binalar bankaların binasıdır; bu, maneviyatın korkunç bir duruma düşmesinin göstergesidir. Evet, en büyük, en güzel binalar PARA’nındır! Bu, şimdiki toplumun büyük maneviyattan paraya doğru koştuğunun göstergesidir. Niçin banka binaları çok yüksektir, çünkü toplumda paranın konumu her şeyden üstündür! Ben bu korkunç durumun belirtilerinden ve çıkacak durumun neticelerinden dolayı büyük bir telâş içerisindeyim.

***

…Siyasetle meşgul olmak yüzünden insan kişiliğini kaybederse yarı yolda kalır. Kişilik siyasetin uzun süreli olmasına imkân veren bir etkendir.Ben burada kötü manada kişilik” anlayışını her şeyin önüne geçirmiyorum.Azerbaycan halkının kendisinin çok net kişilik anlayışı vardır. Ben milletimizin ahl kına, medeniyetine uygun şekilde kişiliğin korunmasını birinci planda tutuyorum.

***

Hemşericiliğin kendisi ilginç bir duygudur ve çok da kötü değildir. Doğrudur, herkes ona karşı çıkar, ama ben öyle düşünmüyorum, yani hemşeri olan insan bir bölgenin vatanperveridir. Adamlar bir-birini tanırlar, uzun müddetli kan bağıyla bağlıdırlar, onlar bir-birinden küsemezler. Ancak dar hemşericilikle genel vatanperverliğe karşı karşıya getirmek kötü, yaramaz ve şerefsiz mefkurenin ürünüdür.

- Reklam -

***

Her şeyi herkes hayatta kendisi kazanmalıdır.Bunu çocuklarıma da diyorum:Niçin benden dolayı şöhret kazanasın ki? Neden benden dolayı gazetelerin yukarı sayfalarında olasın ki? Ben bunu adaletli görmüyorum. Gelip diyorlar ki, izin verin, çocuklarınızla röportaj-söyleşi yapalım. Diyorum ki, benimkilerden daha bilgili yüzlerce çocuk var, neden gidip onlarla röportaj yapmıyorsunuz?

***

Atam savaşta ölmüş, bizi dayım büyütmüş. O, çok sert bir adamdı. Genellikle köylü adamlarımızda ahlâk meselelerine bağlı bir sertlik vardı. Mesela, adam büyüklerin yanında kendi çocuğunun adını söyleyemez, onu kucağına alamazdı. Benim büyük kardaşım İbrahim’in çocukları, dayımın yanında ona yaklaştığında, o, yüzünü dönerdi. Biz böyle çevrede büyümüş, terbiye almışız. Bu, Azerbaycanda bir ahlak kuralıdır.

***

- Reklam -

İstiyorum ki, aile hayatım siyasî hayatıma katiyen karışmasın. Bütün fitnelerin önüne geçmek için bilinçli olarak ailemle siyasî hayatım arasına demir bir perde çekiyorum. Fikrimce, aile öyle mukaddes bir nimettir ki, onu hatta en önemsiz gölgelerden bile korumak aile büyüğünün en birinci görevidir.

***

Aile de devlet gibidir-onun sırlarını uyanıkçasına korumak gerektir, onun sınırlarının içinde ne olduğunu en az sayıda insan bilmelidir. Bana göre, aile insanın kendisine ait en gizli ve özel servetidir ve başkalarının onun iç işlerine karışmasına izin verilmez. Siyasetçiler bu meselede özellikle hassas olmalıdırlar, çünkü onların, ahlâk kurallarını korumayı sevmeyen rakipleri de az değildir ve aynı rakipler seni mağlup etmekten dolayı aileyi hedef hâle getirebilirler.

Bakın, ben, bu sözlerden dolayı ailemden bahsetmeyi sevmiyorum. Ancak bu demek değil ki, ben ailemi toplumdan dışlıyorum ve onun başkalarıyla bağlarının önüne geçiyorum. Aksine, fikrimce, benim ailemde demokratik atmosfer hüküm sürer-herkes kendi hareketlerinde tamamıyla özgürdür. Sadece, ben üzerime düşen görevi lâyıkıyla yerine getirmeye çalışıyorum.

***

Bir çok adam beni tenkit ediyor, niye çocukları (eşini-çeviren.) dış ülkelere, yahut her hangi bir toplantıya, tedbire götürmedin? Biliyorsunuz, ülkenin durumu ağır olunca, halk böyle işlere özellikle kötü bakıyor ve onun buna hakkı da var. Ülkenin böyle gününde, özür diliyorum, eşimi de koluma takıp, Avrupa’yı, Amerika’yı gezmek ne demektir? Ben düşünüyordum ki, halk mutlu olsun, sonra biz de istediğimiz gibi serbestçe yaşarız.

***

Özür diliyorum, benim oğluma iki çift ayakkabı alındığında diyordum ki, onun birini fakir bir çocuğa verin. Yani halkla aynı şartla yaşamalısın. Ama öyle şeyler var ki, bazen de terazinin gözünü eğmeyelim-yanlış tartmayalım-. Mesela, beni suçluyorlar ki, Ebülfez artık yabancı arabayla geziyor. Ben geçmiş eski Cumhurbaşkanı isem, siyasi lider isem, otobüsle gidip gelip faaliyet gösteremem, otobüs kuyruğunda kalsam siyasi işler kalır. Bütün dünyada siyasi görevlilerin yardımcısı, hizmetçisi ve ya şahsi arabası var. Şimdi Azerbaycanda özel küçük otomobillerin yüzde 60’ı yabancı markalıdır. Peki neden orta eğitimli bir iş adamının yabancı markalı otomobili doğal sayılıyor da devlete Cumhurbaşkanı olmuş bir şahsa çok görülüyor?

————————–

( ) Ebülfez Elçibey, İsmayıl Celali, Multi Medya, “Edebiyat” Gazetesi, 11 Ocak 1991; Türkiye Türkçesine Aktaran: Muhammet Kemaloğlu, Gazi Üniversitesi Tarih Yüksek Lisans, muhammetkemaloglu@gmail.com, Kemaloğlu, Şeyda-Muhammet, Elçibey’in Düşünceleri Ve Kanun Devleti, Berikan Yayınevi, Ankara, 2007.
 

Orkun'dan Seçmeler

MÜNTEHİR NAMZEDİ

KAZÂ VE KADER

- Reklam -