Ana Sayfa 1998-2012 9’lar Güç ve Ortak hareket ülküsü

9’lar Güç ve Ortak hareket ülküsü

FARKLI şeyler gibi görünen bu üç konu, millet olarak yarınımızın simgeleridir.

- Reklam -

Eskisi gibi (Fatih-Kanunî çağlarının Osmanlıları, Hun, Gök-Türk, Cengiz Han’ın Türkleri gibi) olmak istiyorsak, o gücü tekrar nasıl kazanacağımızı anlamamız, o düşünüşün ve fikriyatın ülküsünü tekrar canlandırmamız lâzım.

Yani Türkçülük ülküsünü, Türklerin belirli alanlarda ortak hareket etmesi amacını bugünkü durgunluğundan kurtarmamız, sönükleşen bir ateşin korları gibi büsbütün sönmesine izin vermememiz lâzım. 300 milyonluk bir Türk nüfusunun ve 11 milyar km2’lik Türk ülkelerinin stratejik, jeopolitik ve kaynak zenginliklerinin vereceği gücü tekrar anlatmamız lâzım. Tek devlet olarak değil, ortak hareket ederek.

•••

Dâvâmızın bayraktarı gibi gözüken-ve doğru başlayan- partiler bu yolda sınıfta kaldılar. Türkçüler de çok dağıldı. Türkiye’nin dertleri, krizleri arttıkça bunalan yurtdaşlarımız daha yakın çarelerden medet umar oldular. AB kapısını çalıp durduk ve içerden gelen “Bekleyin, şunları yapın, geliyoruz, kapıyı açacağız” lâflarına, geleceğimizin tek ümidi gibi sarıldık. Sarılmayanlar da başka güç ve refah yolu göstermedi.

Oysa bu güç, hem Türkiyeli Türkler, hem de diğer Türk kardeşlerimiz için, Türklerin politik, ekonomik, teknolojik ve askerî konularda ortak hareket kararlılığıyla elde edilebilir.”Turancılık” denen, “Türklerin tek devlet” olması ülküsünden söz etmiyorum, “ORTAK HAREKET”TİR amaç. Başarmak için tohumlar atmalıyız.

Amaçtan doğacak Türk

- Reklam -

süper gücü

Milletimiz bunu nasıl başarabilir?

İş, Türk milliyetçilerinin bunu “yeni kutsal görev” saymalarıyla başlar. Bölünmeden, elele işe koyularak. Ateş sönmeden korları üfleyerek, yakın yarında yeşerecek olan tohumlar ekerek. Yani Projeler geliştirip uygulayarak. Ben bu projelere “Tohum” diyorum.

•••

Hemen kolları sıvamamız gereken projeleri (ekilecek tohumları) daha önceki yıllarda, “Türk 2000’ler Vakfı”nda başlatmak istemiştik. Bir iki tanesi (Hilton Otelinde başarı ödülleri gecesi, Rüstem Paşa Medresesindeki merkezimizde açtığımız “Türklerin Ortak Yanları” sergisi gibi) biraz mesafe aldıktı.

- Reklam -

Ancak Türk gücüne ulaşmak için beraberlik hedefine daha güçlü adımlarla gitmek lâzımdı. Para imkânlarımız yetmiyordu, öğrendik ki Başbakanlık Türk Tanıtma Fonundan pek çok vakıfa (bir sürü de solcu vakıflara!) para desteği yapılırmış. İktidardaki milliyetçi partinin başından yardım istedik. Dostumuzdu. “Proje sunun, çıkartırız” dediler, Projelerimizi toparladık, tam 9 (evet 9) tuttu. Sorduk: “Merak etmeyin” dediler. Merak etmedik ve olmadı. Ama solcularınkilere ve bir sürü “ne akla hizmet?” dedirten projelere oldu, onlara çıktı.

Ama yılmayacağız.

Çünkü bu tohumları ekmezsek, hiç olmazsa neler olabileceğini duyurmazsak, o büyük umut ebediyen sönebilir.

Tohum/Proje sayısını alt alta dizerken, sanki bir sihirli güç gütmüş gibi, 9 tane olduğunu farkettim. “Hayırdır” dedim. Çünkü Türklerin 9 sayısına verdikleri önem inanılmayacak kadar çok! Atfettikleri uğur da. Tek tek neler olduğunu gelecek yazıma bırakıp burada 9’un kutluluğunu sunmakla başlayayım.

9 ve Ben!

Tuhaf bir başlık! Tıpkı yıllar önce Amerika’da “best seller” (en çok satan) olan “The Egg and I” (Yumurta ve Ben) romanının adı gibi oldu!

Antropolojiye (ırklar bilimine) merakım lise yıllarımda başladı. Bir Fransız antropoloğu, “insanoğlu başlangıçta kaç ırktı?” sorusuna kitabında cevap ararken, mitolojideki ve dinlerdeki iddiaları da gözden geçiriyordu. Bir de Orta Asya’da bir mağarada taşa kazılmış bulunan 9 dallı bir ağaç resminden bahsederken, bunun Türklerin yaratılış destanıyla ilgili olduğunu yazıyordu. O destana göre insanlar bir ağacın dokuz dalından türemiş, 9. dal da Türklerinkiymiş.

“Neden 10 değil de 9?” diye merak ettim (hâlâ da cevabını bulabilmiş değilim). Bu merakla da Türklerin “9”a ne kadar bağlı olduklarını ata sözlerinde, deyimlerde, geleneklerde, masal ve efsanelerde rastlayıp durunca anladım. Arkadaşlarıma, “bakın, Atatürk’ün Samsun’a ayak basışında -19 Mayıs 1919- üç tane 9 var, İzmir’i de 9 Eylül’de kurtardık. Altı Ok’u bile önceleri “9 umde ve halkevlerini de 9 pencere-9 ok” olarak başlatmış, sonraları o kadar uğurlu olmayan 6 oka inmiş” demiştim.

“Tesadüf” dediler. “9”la ilgisi olmayan nice fetihlerimiz ve bayramlar var, onlara ne demeli?” Cevap veremedim ama, Türklerin 9’a düşkünlüklerinde de bir “keramet” vardı. Ben de bu kutsal rakamla uyum sağlamak için, yayınlayacağım ilk dergim olan Ergenekon’u 09.09.1938’de çıkarmaya çalıştım ama, yetişmedi, 9 Kasım’da çıktı. Neyse, gene bir 9 vardı ya!

O tarihlerde, Türkçü meşhur bir yayıncı olan Tahsin Demiray’la tanıştım. Zaman zaman buluşur, Türk kültüründen söz ederdik. sık sık 9 sayısının kültürümüzdeki yerinden, Türkuaz renginden filan bahsederdim, yeni 9’lar bulurdu. Sonunda yayınevinin (Türkiye Yayınevinin) armasını, türkuaz zemine yerleştirilmiş 9 yıldız olarak yaptı, ben de çıkardığı 9. yıldönümünü takdim broşürünü kaleme aldım. Konu “Türklerde 9 sayısı” idi. 1946’da yayınladığı “Türkiye Yıllığı”nda kronoloji” bölümünü yazarken gene 9’lara değindim. Daha önce de -1945’te- rahmetli Alparslan Türkeş’le Tophane’deki Askerî Cezaevi’nde aynı koğuşta yaşarken ona bu esrarengiz 9’dan bahsedip durmuştum. Unutmamış, partisini kurarken ilkelerini “Dokuz Işık” olarak ilân etmiş, benden de bu konuda bir tanıtım filmi yapmamı istedi(*) Senaryosunu yazdım. Partisinde film işlerinden sorumlu bir zat vardı (Türker İnanoğlu’nun kardeşi) Kafasında başka bir belgesel konusu varmış, bütçesini buna “harcamak” istemedi. O, partidendi, ben değildim. Sonunda “9 Işık” filmi yapılmadı. Devlet Bahçeli’nin 2002’de “9 Tohum” projelerimize destek bulamayışı gibi olmuştu anlayacağınız. Ama bu sefer inşallah başaracağız! 9’un kutlu oluşunun ve Tanrı’nın yardımıyla. Not: 9 tohumu (projeyi) gelecek yazımda açıklayacağım.

9 Sayısının Türklerdeki

Önemi

“9”lu deyişler üzerinde benim bulduklarım:

1) Altay Türklerinin mitolojisinde gök 9 kattır. Tanrılarına kurban adadıklarında bir ağaca 9 kertik atarlardı. Yerin altı Kırgızlarda 9 kattı;

2) Orta Asya Türklerinin Tanrı Karahan mitolojisinde insanoğlu 9 dallı bir ağaçtan oluşmuş, 9. dalından ise Türk soyu doğmuş;

3) Camiü’t-Tevarih’e göre Karukurum’da 9 ırmak varmış ve oradaki Türklere “9 Uygur” denirmiş;

4) Gök-Türk İmparatorluğuna bağlı olup sonra başkaldıran Türk boyunun adı “9 Oğuz” du. Bir de 10 Uygurlar geçer (ama Oğuz boyları 12×2= 24’tür.)

5) Türk tasavvufunda “9”un önemli bir yeri vardır. Mevlânâ’nın soyundan gelen Veled Çelebi’nin hâtıralarında, “Ocakta 9 odun yakılır, çünkü 9 rakamı mukaddestir” cümlesi bunu gösterir. Hâtıratta Mevlevîliğin esasları 9 olarak belirtilir.

6) Mevlânâ Celâleddin, Mesnevîsini önce 9×2=18 beyit olarak yazıp noktalamış. Çok sonra devam etmesi için ikna edilince ötesini yazmış; gene de Mevlevîler, “usul ve erkân” dairesinde Mesnevî okumalarında öncelikle bu 9×2=18 beyti okurlar.

7) Türklerin “gelenek efsanelerinde” bağımsızlık mücadelesinde 5 kişi birleşip dağa çıkarlar, bu sayı 9’a varınca bağımsızlıklarını ilân ederler.

8) Nasreddin Hoca konusunun uzmanı Akşehirli öğretmen Erdoğan Özbakır, uğraşlarını geleneksel bir üslûpla şöyle anlatıyor: “9 kere 9 ayrı dönemin başbakanını ziyaret ettim.”

9) “9 Tuğ”= En yüksek Osmanlı rütbesi. Türklerde “Tuğ” geleneği ve “9” tuğun en yüksek rütbe oluşu. Bütün Türklerde ve Türk etkisindeki Moğollarda da var. 1288’de Osman Gazi’ye Selçuklu Sultanı III. Keykûbad’ın yolladığı sancakta da var. 15 yy.’da Osmanlılarda “dereceli rütbe” olarak da var ve 9.su “Tuğu Şahî” padişahlık rütbesi olup 9’du. (Sancakbeyi atananlara törenle 1 tuğ, beylerbeylerine 2, vezirlere 3, cepheye giden seraskere (başkomutanlara) 4, veziriâzâmlara 5 tuğ verilirdi). 9 Tuğ sadece hakan ve padişahlara verilirdi. (Aradaki 6, 7, 8 tuğ var mıydı? ROT, ref Ana Britannica)

Ata sözlerimizdeki ve deyimlerimizdeki “9” sayısının sürekli kullanılışları:

10) “Doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar”;

11) “Boğaz 9 boğumdur”;

12) “9 ayın son çarşambası veya 9 ayın 9 çarşambaları bir araya geldi” (belirsizlik anlamında 9);

13) “9 doğurdum” ( “sabrım taştı anlamında);

14) “9 canlı”;

15) “9 körün bir değneği” (“yardım eden, destek olan” anlamında);

16) “Allah 9 da verdiğini 8 de almaz” (tevekkül demek);

17) “Çıkmış 9 a, inmez 8 e (fiyat inmez demek);

18) “Mart’ın 9’u;

19) “Yiğitliğin 9 şartı vardır, 9.cusu orada olmamaktır.

20) “Ayının 9 türküsü vardır, 9’u da ahlat üstüne;

21) “Bir de Mahşerin 9 atlısı” var din kitaplarıda. Belki de Türk atlılarını kastediyordur. (bak. Erk= 9 savaşçı etrafa saldıracak”

22) Attan 9 kere düşmedikçe süvari olunmaz.

Bir de Orkun dergisinin yazı kurulu üyesi Erk Yurtsever’in bana fakslamak lütfunda bulundukları birkaç deyim var ki onlardan gelecek sayıda bahsedeceğim.
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -